Hayallerde Kalan Müze Projeleri - ArtDog Istanbul
Sultanahmet’teki Yeniçeri Müzesi

Hayallerde Kalan Müze Projeleri

Bulvarların, caddelerin inşa edildiği, düzenli bir şehir hayatına imkan veren bir başkentin inşaası Osmanlı yöneticilerinin hayallerini süsledi. Fakat bu değişim hareketi, şehrin belli bölgeleriyle sınırlı kaldı. Sultanların, devlet ricalinin, mimarların hayallerini süsleyen projeler arşivlerin tozlu raflarında kaldı. Bu projelerin arasında bazı kültür ve sanat yapıları da mevcuttu.

/

1800’lü yılların başından itibaren İstanbul’un Avrupa şehirleri gibi yeniden düzenlenmesi devletin başlıca gündemlerinden biri oldu. Bulvarların, caddelerin inşa edildiği, ahşabın terk edilip daha düzenli bir şehir hayatına imkan veren ve yangınlara karşı daha dayanıklı olan kagir yapılaşmaya geçildiği, düzenli belediyecilik hizmetlerinin verildiği bir başkentin inşaası Osmanlı yöneticilerinin uzun yıllar hayallerini süsledi. Fakat bu değişim hareketi, planlı bir şekilde yapılamadığı için geniş bir tarihe yayıldı ve şehrin belli bölgeleriyle sınırlı kaldı. Bu plansız dönüşüm şehirleşme için kötü olduysa da uzun bir tarihe yayılması şehri her zaman mimarlar ve yatırımcılar için bir cazibe mekanı haline getirdi ve farklı tarihlerde, farklı üsluplarda inşa edilen yapılar Avrupa şehirlerinin aksine İstanbul’da daha çok katmanlı ve renkli bir mimari ortama imkan tanıdı.

Tarih boyunca farklı mimarların ellerinden çıkan farklı üslup ve işlevdeki birçok yapının yanı sıra yine plansız şehirleşme hareketleri nedeniyle onlarca proje de hayata geçirilemeyip ancak hayallerde kaldı. Bir zamanlar sultanların, devlet ricalinin, mimarların hayallerini süsleyen projeler arşivlerin tozlu raflarında unutulup kaldı. Bu projelerin arasında bazı kültür ve sanat yapıları da mevcuttu. Özellikle İkinci Abdülhamid döneminde birçok müze projesi hazırlandıysa da bunların hiç biri hayata geçemedi.

Reset 2024 Paketi2.500,002024 yılı itibarıyla yayımlanan tüm sayılar ile birlikte 1 yıllık abonelik.

Dergi 2 ayda bir yayımlanır ve yıllık abonelik, satın alınan tarihte yayımda olan sayı dahil olmak üzere 6 sayı için geçerlidir. Yıllık özel sayı dahil değildir.

Başarılı

ll. Abdülhamid’in müze aşkı

Sultan Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan, Yıldız Sarayı anılarından bahsederken babasının hususi dairesinde aile yadigarlarını toplayıp bu objeleri vitrinlerde sergilediğinden ve böylelikle sarayın içerisinde neredeyse küçük bir müze oluşturulduğundan bahseder. Bugün Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’ndeki Resim Müzesi’nde sergilenen suluboya projelere bakılacak olursa, Sultan II. Abdülhamid hakikaten sarayının içinde bir müze kurmak istemiş, fakat bu projesini gerçekleştirememiş.

İki çizimden ibaret olan ve 1880’li yıllara tarihlenen bu projelerin kimin tarafından hazırlandığı bilinmiyor. Fakat ilk çizim, yapının dış cephesini gösteriyor ve müzenin hangi bölümlerden oluşacağına dair bilgiler veriyor. İkinci çizim ise müzenin iç planını ve müzenin en önemli salonlarından birini, padişah portrelerinin olacağı galeriyi gösteriyor.

Projelere göre Yıldız Sarayı dâhilinde inşa olunacak bu müze on bölümden oluşacaktı. İlk bölümde, kıymetli ve antik paralar, çeşitli mücevherler ve mücevherli eşyalar yer alacak; ikinci bölümde kıymetli metal ve mermer objeler, üçüncü bölümde padişah portreleri, dördüncü bölümde kıymetli Avrupa porselenleri, beşinci bölümde ise Sultan Abdülhamid’e dünyanın dört bir yanından gönderilen diplomatik hediyeler sergilenecekti. Altıncı bölümde bronz ve gümüşten imal edilmiş antik değeri olan eserler yer alacak, yedinci bölümde halı, kilim ve minyatür gibi geleneksel Türk sanatlarının seçkin örnekleri sergilenecek, sekizinci bölümde Saksonya ve Kuzey Avrupa porselenleri bulunacak, dokuzuncu bölümde kaligrafik eserler ile Bohemya kristalleri, son olarak onuncu bölümde ise Çin ve Japonya’dan seramikler ile kıymetli eşyalar yer alacaktı. Neden gerçekleşemediği şimdilik bilinemeyen bu projeden başka, Ayşe Sultan’ın da acıyla bahsettiği gibi, Yıldız Sarayı yağması sırasında Sultan II. Abdülhamid’in bir araya getirdiği bunca kıymetli eşya ile aile yadigârı da yok olmuş ve önemli bir bellek kaybedilmiştir.

Müellifi bilinmeyen bu projeden sonra da anlaşılan Sultan Abdülhamid sarayının dâhilinde ve İstanbul’da yeni müzeler kurulmasını istemiş ve ardı ardına projeler hazırlatmıştır. Bu projelerin büyük kısmını hazırlayan isim ise 1893 yılında Şişli’de planlanan Ziraat ve Sanayi Sergi Sarayı’nı inşa etmek üzere İstanbul’a gelen fakat 10 Temmuz 1894’te kentte yaşanan büyük deprem dolayısıyla Osmanlı başkentindeki ilk projesini gerçekleştiremeyen İtalyan mimar Raimondo D’Aronco’dur. D’Aronco Şişli’deki sergi sarayını inşa edememiş olsa da uzun yıllar İstanbul’da kaldı ve Abdülhamid dönemi İstanbul’unun en üretken mimarlarından biri oldu. D’Aronco, 14 Ağustos 1914’te kaleme aldığı mektubundan anlaşıldığı üzere, Torino’da inşa ettirdiği evi için İtalya’ya gitmek istemiş, kendisinden istenilen müze projesi nedeniyle gidememiştir. D’Aronco mektubunda şöyle diyor: “Tahminlerime göre bu saatte yola çıkmış olmalıydım, hâlbuki sıkıntılar ve aksilikler bunu önledi ve beni burada on beş gün daha alıkoyacak. Tam, yola çıkmak için sultandan izin isteyeceğim gün, o, benden acilen bir müze projesi yapmamı istedi, bu beşinci veya altıncı kez başıma geliyor. Ne yapabilirim? Tanrı bilir buna karşı çıksam, evin uygulaması daha da gecikecek.

Nişantaşı’na silah müzesi

Raimondo D’Aronco’nun Udine’de korunan projeleri arasında, 1896 yılına tarihlenen bir müze projesi vardır. Bu müzenin nerede inşa edileceği kaydedilmemekle beraber, yine D’Aronco’nun 1900-1904 yılları arasında Nişantaşı’nda inşası planlanan Silah Müzesi için de çalıştığı biliniyor. Silah Müzesi için hazırlanan projelere bakıldığında tüm projelerin tek prototipte olduğu, 1896 tarihli bu müze projesinin ise diğerlerinden farklı bir yapıda olduğu görülür. Dolayısıyla bu proje, Yıldız Sarayı’nda kurulması planlanan müze için hazırlanmış olabilir.


D’aronco’nun Nişantaşı’nda inşa edilme anı

İkinci bir müze önerisi, Silah Müzesi’nin kurulması fikri ise Askerî Müze’nin de yeniden teşkilatlanmasını sağlayan ve Sultanahmet’teki Yeniçeri Müzesi’ni kuran Ahmed Muhtar Paşa’dan geldi. Savaş tarihi üzerine birçok çalışma yayımlayan Ahmed Muhtar Paşa, Almanya’daki ziyaretleri sırasında antika silah ve askerî malzemelerin nasıl sergilendiğini ve bu eserlerin de bir propaganda malzemesi olarak kullanıldıklarını gördü. İstanbul’a dönüşünde yeni bir silah müzesinin kurulması için Sultan II. Abdülhamid’i ikna eden Muhtar Paşa, müze inşası için bir komisyonun kurulmasını sağladı ve dağınık halde bulunan eski silahları bir çatı altında toplamaya başladı.

İlginizi çekebilir:  Sinemanın Kalbi Cannes’da Atıyor!

Silah Müzesi için geniş ve müstakil bir binanın inşa edilmesi yahut eski yapılardan birinin tamir edilerek müzeye tahsis edilmesini düşünen komisyon ilk olarak, Yıldız Sarayı bünyesindeki Silahhane içinde toplanan antika silahlardan bir sergi açarak padişahın da ilgi ve takdirini kazanmayı başardı. Mimar Raimondo D’Aronco’nun Udine Devlet Kütüphanesi’nde korunan projelerinden anlaşıldığı üzere, Yıldız Sarayı’ndaki sergiden başka müstakil bir Silah Müzesi’nin inşası düşünülmüş ve bu iş için Nişantaşı seçilmiştir. Projelerinde, müzenin Nişantaşı’na inşa edileceğini belirten D’Aronco, 1900-1904 yılları arasında birçok proje hazırladı fakat bu projelerin hiçbiri hayata geçmedi.

ArtDog Istanbul 19. Sayı150,00“CUMHURİYET’İN İKİNCİ YÜZYILI” Sayısı

ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.

Kapak Görseli: Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’da açılan bir sergide heykeli incelerken, 1934, BYEGM
Kapak Tasarımı: Burcu Ocak

Başarılı

Perpignani’nin silah müzesi

Sultan Abdülhamid döneminin saray ressamı Fausto Zonaro’nun hatıralarından anlaşıldığı kadarıyla, D’Aronco’nun dışında başka mimarlardan da Silah Müzesi için projeler istenmiş ve neticede ulusal mimari akımının öncü isimlerinden Vedat (Tek) Bey’in hazırladığı projenin uygulanmasına karar verilmişti. İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde korunan bir fotoğraftan anlaşıldığı üzere Silah Müzesi için proje hazırlayan isimlerden biri de Fransız Elçiliği’nin mimarı Antoine Perpignani’ydi. Özellikle Beyoğlu bölgesinde birçok konut projesine imza atan ve inşa ettiği birçok yapı günümüze de ulaşan Perpignani’nin ofisi ise Galata’daki Saint Pierre Han’da bulunuyordu. Nitekim hazırlanan projenin çekilen fotoğrafının üzerinde bulunan Perpignani’nin mühründe de adres olarak Saint Pierre Han’dan bahsediliyor. Projede görüldüğü üzere Perpignani dönemin zevk ve tercihlerine uygun bir şekilde Art Nouveau üslubunda bir proje hazırlamıştı. Ressam Fausto Zonaro gerçekleşemeyen Silah Müzesi ile ilgili hatırlarında şunları kaydetmektedir: “Padişah hazretleri beni çağırtıyor. Gittiğimde, Başkâtibin odasında seçkin bir zabitle karşılaşıyorum: Mahmud Şevket Paşa. O da irade bildirilmek üzere çağırılmış. Uzun bir beklemeden sonra, Başkâtip bize, Ortaköy yamacında bulunan köşkü elden geçirmemizi ve bir eski silahlar müzesi oluşturmamızı isteyen iradeyi bildiriyor. Paşa disiplinden sorumlu teknik yönetici, ben de estetikten sorumlu yönetici oluyordum. Müze binasının ileride alacağı görünüm için payitahtın mimarları arasında bir yarışma açılacaktı. Şimdilik, söz konusu köşkte hazırlığın yapılması gerekiyordu…Beş yerli mimar, tasarımlarını sunuyorlar; aralarından İstanbuldaki Osmanlı Postahanesinin mimarı Vedat Bey, yarışmayı kazanıyor. Demek payitaht, çok yararlı bir kamu yapısıyla zenginleşecek. Fakat irade gecikti. Pahalı mı bulundu? Bana göre esas, başlamaktı. Torino Silahlığı da başlangıçta, birkaç silahla, Krallık Sarayının bir iki odasındaydı; fakat çok geçmeden bugünkü büyük binaya geçildi ve şimdi dünya silahlıklarının en ilgi çekicilerinden biri oldu. Padişahın sarayının hemen yakınlarındaki İstanbul Silah Müzesi de belki önde gelen silahlıklardan biri olacaktı…

Jurnal geldi, müze gitti

Zonaro’nun inşa edilmek üzere seçildiğini kaydettiği Mimar Vedat’ın projesi ressamın umduğu gibi payitahtı zenginleştiremedi. Zonaro’nun kaydettiğine göre, Silah Müzesi için düşünülen iki arazi vardı, ilki Nişantaşı’na giden yolun sağında, Topçular Kışlası’nın arkasındaki Ermeni Mezarlığı, ikincisi de yine Nişantaşı’nda, Taşkışla’nın karşısındaki araziydi. Fakat Sultan Abdülhamid’e bu müzede Jön Türklerin ayaklanma hazırladığına dair bir jurnal verilmiş ve padişah da müze fikrinden vazgeçmişti. Zonaro bu vazgeçişle hatıralarında şunları kaydeder: “Komisyonun öbür üyeleriyle beraber, görkemli Silah Müzesi binasının yapılacağı alanı incelemeye gideli çok olmamıştı. Harika iki alan vardı; biri, Nişantaşı’na giden yolun sağında, kışla ardındaki Ermeni Mezarlığı; öbürü, halihazırda silahhane olarak kullanılan Taşkışla’nın karşısında, taşlık yolun üstündeki, bütün Nişantaşı’na hakim olacak yerdi… Gecikmiş olmama rağmen, gözlerimin önünde akan manzaranın tadını çıkarmak için yavaş yürüyordum. İşte, Silah Müzesi’nin, şaşkınlıklar içinde kapalı bulduğum kapısının önündeyim. Herhalde yanılmıştım, o gün cumaydı ve bu yüzden kapalı olsa gerek diye düşündüm. Fakat değildi. Öyleyse kapı neden kapalıydı?

Biraz kaygılı, geldiğim yoldan geri dönerek, doğru komisyonda bulunan Teğmen Mustafa’nın yanına gittim. İlgili hanagara girdiğimde, Teğmen ses çıkarmamamı işaret ederek bana yaklaştı ve Padişah Hazretlerine, bir jurnalciden, müzede, Jön Türklerle bağlantılı bir ayaklanma hazırlandığını bildiren gizli bir rapor ulaştığını duyurdu. Ayırıp düzene soktuğumuz bütün eski silahlar üst üste yığılarak bir ambara konmuş ve müze kapatılmıştı. Komisyondaki subaylardan biri görevli olarak Almanya’ya yola çıkmış, Mahmud Şevket Paşa Hazretlerine de Anadolu’da bir valilik verilmiş ve çoktan oraya gitmişti bile. Böyle Eski Silahlar Müzesi dağıldı ve bir daha da sözü edilmedi…”

Zonaro’nun hatıralarında kaydettiği gibi Abdülhamid döneminde hazırlanan birçok müze projesi ya jurnallere ya mali imkansızlıklara ya da depremlere kurban olup gitti. Bir zamanlar çok kimsenin hayallerini süsleyen bu müzeler arşivlere kaldırılmış projeler olmaktan öteye gidemediler. Bu projeler eğer gerçekleşebilse ve hayali kurulan müzeler inşa edilip, bahsi geçen koleksiyonlar buralarda toplanabilseydi, bugün hiç kuşkusuz Arkeoloji Müzesi gibi köklü bir geçmişe sahip başkaca birçok müzeye sahip olacağımız gibi, aynı oranda zengin ve korunmuş koleksiyonları da görebilme şansına sahip olacaktık.

Previous Story

Börüteçene’nin Üç İç Denizin Ülkesi

Next Story

Yüzyıllar Arayla Yedi Tepe İstanbul

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.