Hannah Arendt’in kıyafetleri onun felsefesi hakkında bize ne anlatır? Sigara kutusu veya broşu, onun bir kadın olarak duruşuna dair ne söyler? Arendt’in sahip olduğu eşyaları bir araya getiren Berlin’deki Alman Tarih Müzesi siyaset bilimcinin hayatına daha fazla yaklaşmamızı sağlıyor.
Kürt mantosunun astarına veya lacivert deri evrak çantasının üzerine hep aynı harfler işlenmişti: H.A.B. Bu monogram onun isminin baş harflerinden oluşuyordu: Hannah Arendt Blucher.
Hayatı boyunca iktidar üzerine düşünen ve yazan bir kadındı Arendt. Sahip olduğu ve üzerine adının baş harflerini işlettiği eşyalara bakarak bu nesnelerin onun için anlam yüklü olduğu söylenebilir mi? Yeşim kolyesi ve zarif evrak çantasıyla birlikte Arendt’in eşyaları, Almaya’nın başkenti Berlin’deki Alman Tarih Müzesi’nde “Hannah Arendt ve 20. Yüzyıl” sergisinde bir araya getirildi. Korona virüsü salgını nedeniyle kapalı olan sergi, şimdilerde çevrimiçi olarak görülebiliyor.
20. yüzyılın en büyük düşünürlerinden kabul edilen Arendt’in eşyalarını, büyük yeğeni Dr. Edna Brocke müzeye vermiş. Kudüs’te 1943’te doğan Dr. Edna Brocke’nin babası Ernst Fuerst, Arendt’in kuzeni. Ernst Fuerst, eşiyle birlikte, Adolf Hitler’in iktidara gelmesinden bir yıl sonra, 1934’te Almanya’dan Filistin’e kaçmış. İsrail ordusunda görev yaptıktan sonra Kudüs İbrani Üniversitesi’nde siyaset bilimi, İngilizce ve Yahudi çalışmaları eğitimi alan Dr. Edna Brocke ise büyük teyzesi Hannah Arendt ile 1955 senesinde İsrail’de ilk kez tanışmış. Arendt yeğenini, birkaç kez Eichmann davasına da götürmüş. Bir not: Arendt’in SS yetkilisi Karl Adolf Eichmann’ın Kudüs’teki yargı sürecini ele aldığı kitap, ‘Kötülüğün Sıradanlığı Eichmann Kudüs’te’ adıyla Metis Yayınları tarafından Türkçe yayınlandı. 1960’ların sonunda Almanya’ya giden Edna Brocke, teyzesiyle Almanya, İsviçre ve New York’ta pek çok kez görüştüğünü anlatıyor. Şimdi Alman Tarih Müzesi’nde sergilenen eşyaları Arendt’in yeğenine kalan mirası.
Serginin küratörü Monika Boll’a Arendt’in kişisel eşyaları için, “Bu günlük nesneler ne anlama geliyor?” diye sorup yanıtını da veriyor: “Bu nesneler gündelik nesnelerden daha fazlası. Örneğin, Arendt’ın sigara kutusu, Dunhill Ltd tarafından yapılan bir sigara kutusundan daha fazlasıdır. Arendt’in düşünürken peş peşe sigara yaktığını biliyoruz, hatta bu onun ayrılmaz bir parçasıydı, o kadar ki geçirdiği kalp krizine rağmen sigarayı bırakmadı.”
Peki, Arendt’in kişisel eşyalarını, küpelerini, broşunu veya kürk mantosunu görmek neden önemli? Bu nesneler onun felsefesinin ve düşüncesinin üzerini örterek sadece Arendt’in kadınlığını mı öne çıkarıyor? Küratör Boll, “Açık konuşmak gerekirse kadın entelektüeller için bir sosyal kıyafet kodu vardı ve biz Arendt’in bununla nasıl başa çıktığıyla ilgilendik,” diyor. Sergi için metin yazan edebiyat uzmanı Barbara Vinken’in ise bu konudaki görüşü şöyle: “Bence Hannah Arendt çok zarif bir şekilde başarılı oldu, çünkü ne kadınlığını gizledi ne de gölgede bıraktı. Kadınlığını elbette kabul etti ve entelektüel bir kadın olarak tamamen kendi kendine yetebildi. “
Yani, Arendt sergisi sadece onun bir düşünür olarak değil, aynı zamanda bir kadın entelektüel olarak konumunu gösteriyor. Bu nedenle sergide, düşünüre seyahatlerinde eşlik eden fotoğraf makinesi de yer almış. Monika Boll, “Arendt arkadaşlarının ve akrabalarının portrelerini çekmişti, bunlar sevgi dolu portreler. Bence bu fotoğraflar, onun hayatındaki arkadaşlıkların önemini yansıtıyor. Hannah Arendt için sosyalleşmeden daha fazlasıydı arkadaşlık. Yerinden edilmekle de ilgiliydi.”
Elbette sergi, söz konusu Arendt olduğu için sadece onun sigara kutusu, kolyesi, kürkü veya broşuna odaklanmıyor.Arendt’in üzerine hayat boyu düşündüğü ve yazdığı şiddet, totalitarizm ve iktidar açısından da önemli belgeleri bir araya getiriyor. Onun yaşadığı 20. yüzyıl şiddetin tarihi açısından da bir dönüm noktasıydı. Sergide yer alan pek çok defter, Arendt’in Nazi şiddetiyle başa çıkma yöntemlerini, totaliterlik konusundaki denemelerini, ABD, Fransa ve Almanya’daki öğrenci hareketlerine ilişkin tutumlarını da içeriyor.
Sergide ayrıca Dresden’de doğan, sonrasında Arendt gibi başlangıçta Paris’e göç eden ve fotoğraflarıyla ‘Arendt imajını’ yaratan fotoğrafçı Fred Stein’ın çektiği fotoğraflar da yer alıyor. Çok sayıdaki fotoğraf bir düşünürün görüntüsünün nasıl oluştuğunu izlemeyi sağlıyor.