Serginizin adı Segreta, İtalyanca “gizli, saklı” anlamına geliyor. Serginizde duyguların ve zarafetin saklandığını belirtiyorsunuz. Bu bağlamda, serginizin adında yer alan “gizli” kavramı, heykellerinizin arkasında ne tür duygusal bir anlam taşıyor?
“Segreta” ismi aslında duyguların saklı bahçesi fikrinden yola çıkıldı sevgili Pınar Türker Uygun ile kararlaştırdığımız bir süreç oldu. Benim genelde fikir prensibim hayatın içinde yaşadığım dönemin dinamiğiyle zamanın ruhuyla aldığım yolları üzerine. Hayatın bize sunduğu tüm hikâyeler, bizleri yeni versiyonlarımız ile tanıştırır. Her tecrübenin anlam referansı tutuma dayanır. Çünkü kim olduğumuz ruhumuzdaki kalıntılarla belli olur o kalıntılar saklı bir bahçeye benzer…
Sanatınızda kilin önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Kil sizin için ne ifade ediyor? Hangi duyguları ve düşünceleri bu malzeme üzerinden dile getiriyorsunuz?
Çocukluğumdan beri toprakla iç içe büyümüş olmanın verdiği özgüven beni malzeme tercihimde de kile yönlendirdi. Çiftçi bir aileden gelmiş olmanın en güzel yanı doğaya dair her şeyi bilmek. Organik doğadan gelen bir malzemenin samimiyeti çok başka oluyor. İnsanlık tarihini etkileyen bir malzemeyi kullanmanın verdiği keyif tarifsiz.
Sergi metninde, serginizdeki eserlerin her birinin arkasında bir hikâye sakladığını söyleniyor. İzleyicilerin bu hikâyeleri nasıl keşfetmelerini sağlıyorsunuz? Eserlerinizi daha derinlemesine anlamak isteyenler için ne tür ipuçları sunuyorsunuz?
“Hayat Yeterince Yorucu ve Mutsuz. İnsanlara Mutsuzluklarını Daha da Hatırlatmak Bana Yapıcı Bir Çözüm Gibi Gelmiyor”
Edebiyata olan ilgimden kaynaklı şiir yazdığım bir defterim var. Eserlerimin hepsinin hikâyesi yazdığım şiirlere dayanır. Şiirlerin isimlerini koymayı tercih ediyorum. Her birinin hikâyesinin sonu hep mutlu bitmesine özen gösteriyorum. Yapmış olduğum eserler genelde “henüz bitmedi, devam” der. Hayat yeterince yorucu ve mutsuz. İnsanlara mutsuzluklarını daha da hatırlatmak bana yapıcı bir çözüm gibi gelmiyor. İnsanlara nefes aldıran işler yapmak benim için çok daha öncelikli.
Doğallık, sadelik ve masumiyet gibi kavramlar serginizde ön plana çıkıyor. Bu temaları seçmeniz sanatınızdaki hangi kişisel ya da sanatsal yaklaşımlarınızı yansıtıyor?
Hayatımdaki dengeleri bu kavramlar üzerine kuruyorum. Genelde masumiyet çocukluğu temsil ederken sadelik dengeyi temsil ediyor, Doğallık ise akışta fark edilmesi gereken güzellikleri temsil ediyor benim için. Genelde eserlerde bu kavramları öne çıkarmaya özen gösteriyorum. Hayatın karmaşıklığını görsel bir denge ile vererek insanların kendini iyi hissetmesini amaçlıyorum.
Serginizdeki figürlerde masum kadın formlarını ve doğadan ilham alan ayrıntıları birleştiriyorsunuz. Bu seçiminiz heykellerinize hangi anlamları katıyor?
Çocukluğumdan bu yana anime kültürüne çok hakim olmam beni ve eserlerimin görsel dinamiğini hatta felsefesini çok etkiledi diyebilirim. Animelerdeki zeki kurtarıcı ve mehdi gibi görülen karakterlere baktığımızda birçoğu fiziksel olarak zayıf, feminen ve androjen tiptedir.
“Figürlerimin Androjen Bir Güzelliği Olduğunu Fark Edebilirsiniz”
Feminen yüz zayıflığını, zarafetini, saflığını ve hayvanlıktan uzaklığını temsil ediyor. Antik Yunandan başlayarak soylu ve seçilmiş figürlerin genelde kaslı ya da iri değil, narin ve sofistike bir estetikle tasvir edilmesi fiziksel güce değil, kontrol, ustalık ve zekaya dayalı bir karakterin göstergesidir. Toplumun üst tabakasına ait oldukları için fiziki işlerle uğraşmaz, maharetleri ve bilgeliklerini öne çıkarırlar. Bu bahsettiğim özellikleri dikkate alarak eserlerimi bakıldığında figürlerimin androjen bir güzelliği olduğunu fark edebilirsiniz.
Gözde Aylis Çiçek’in Segreta sergisi 22 Mart – 20 Nisan tarihleri arasında Artopol Galeri’de görülebilir.