Gerçek ve Hayal - ArtDog Istanbul
Sarp Kerem Yavuz, MuhteşemYüzyıl, Bir Hatıraya Sevdalı, 100x160cm Yapay Zeka ile Üretilmiş Foto, Hahnemühle Parlak Fine Art Kağıda Giclèe Baskı, 2023, Anna Laudel

Gerçek ve Hayal

Anna Laudel Istanbul’da sergilenen Sarp Kerem Yavuz’un kişisel sergisi “Muhteşem Yüzyıl”, izleyicileri geçmiş ve gelecekle bağ kurabilecekleri bir yolculuğa davet ediyor.

/

Oryantalizm, homoerotizm, politika, din ve şiddet gibi tartışmalı konulara sinematografik bakış açısıyla keşif alanları sunan Sarp Kerem Yavuz, 14 yıllık fotoğraf serüvenini gözler önüne seren işlerini ve yapay zeka teknolojilerini kullanarak ürettiği son dönem eserlerini “Muhteşem Yüzyıl” başlıklı kişisel sergisinde bir araya getiriyor. Üretimlerini “eleştirdiğim kültürün bir parçası” diyerek tanımlayan sanatçı ile Anna Laudel İstanbul’deki son sergisini konuştuk.

Sergi adını günümüz televizyon kültüründe önemli bir yere sahip Muhteşem Yüzyıl” diziden alıyor. Bunun sergiyle ilişkisini anlatır mısın? Sergiye nasıl bir katkı ve referans sunuyor?

Komik bir itirafım var: Dizinin tek bir bölümünü bile baştan sona izlemedim. Amacım, Maşallah serimde de olduğu gibi, popüler ve hayali (bkz: gerçeklikten uzak) Osmanlı kültürünü eleştirirken, Türkiye’nin girmek üzere olduğu ikinci yüzyılına da bir atıfta bulunmaktı. Fotoğraf sanatının da önemli bir miladını yaşıyoruz, yapay zeka artık hayatımızın bir parçası. Dolayısıyla serginin adının tarih/dönem/devir kavramlarına da atıfta bulunması benim için önemliydi. Ayrıca eserlerimde sık sık kullandığım görkemli Osmanlı mimari öğelerini de muhteşem bulurum, yani amacım sadece kinayeli bir başlık yaratmak değil, hayranlık da belirtmek.

Üretimlerinde oryantalizm, homoerotizm, politika, din ve şiddet gibi tartışmalı konulara dikkat çekiyorsun. Yaratıcı üretiminin odağındaki bu meselelerden yola çıkarak  Muhteşem Yüzyıl” sergisini nasıl bir yaklaşımla ele aldın? Sergisindeki seçkiyi düzenlerken nelere dikkat ettin? 

Bu konular beni geceleri uyanık tutan konular… benden çok daha büyük, kimi zaman kendimi Don Kişot gibi hissettiren konular hatta. Bunları bir yapay zeka ele aldığında bu fikirlerle nasıl boğuşur, benim görsel dilimi anlar mı, anlamazsa fotoğraflarımı nasıl yeniden yorumlar… bu sergi bu soruların cevapları peşinde koştuğum bir sergi oldu. Hoş, hepsini cevaplayabildim mi bilmiyorum. Hayatımda ilk defa deneysel, mutlak neticelerin ve kontrolün olmadığı bir üretim sürecindeyim. Heyecanlandırıcı olduğu kadar da ürkütücü bir süreç bu. Serginin ilk katındaki yapay zeka ile yarattığım fotoğraflar, kendi kendime üreteceğim, üretebileceğim eserler miydi emin değilim. Bir nevi ortak üretim gibi bakıyorum bu sürece. Ben algoritmaya insanların yüzyıllardır çözemediği konuları, kendi fotoğraflarım üzerinden aktarıyorum, algoritma da bizi anlamaya çalışıyor.

Sarp Kerem Yavuz, Muhteşem Yüzyıl, Neye Yanacağıma Şaşırıp Kalmışım, 30x20cm, Yapay Zeka ile Üretilmiş Foto, Hahnemühle Parlak Fine Art Kağıda Giclèe Baskı, Anna Laudel, 2023

Sergide 2010 yılından günümüze uzanan 14 yıllık fotoğraf serüvenini gözler önüne seren işler yer alıyor. Fotoğrafla ilgilenmeye nasıl başladın? Biraz bu süreci anlatır mısın?

Aslen çizim yapardım, en büyük tutkum halen mürekkepli kalemle resim yapmaktır. Ne yazık ki 20’lerimin başından beri iki bileğimde de çok kuvvetli bir romatizma var dolayısıyla dilediğim gibi çizim yapamıyorum. Üniversite yıllarımın ortasında bu nedenle fotoğrafa daha çok ağırlık vermeye başladım. Ne üzgün ne de pişmanım, çok ilginç ve keyifli bir 14 yıl oldu. Polaroid aşkım çok başkadır mesela. Fakat çok ilginçtir ki esas meselemin fotoğraf olmadığını başka fotoğrafçılar kimi zaman gözlemliyor. Hatta bugüne dek en çok sergilenen fotoğraf serim olan Maşallah serisi için “yeterince fotoğraf değil” yorumunu almıştım bir defasında, New Yorklu bir fotoğraf galericisinden. Haklıydı da. Benim derdim hikaye anlatmak, dünya meselelerini ele almak. Fotoğraf şimdilik en çok işime gelen görsel dil. Yapay zeka geliştikçe topyekün dijitale kayar mıyım bilmiyorum, bakalım.

İşlerinde Türk kültürünün yansımalarını çokça görüyoruz. Coğrafyaya ait renk ve desenlerin öne çıktığı Maşallah serisi de bunlardan biri. Bize Maşallah’tan biraz  bahseder misin?

Gezi olayları sonrası kuşağıma dayatılan hayali Osmanlı kültürünü eleştirmek amacıyla ürettiğim bir seri Maşallah serisi. Amerika’da yaşamaya devam ettikçe zamanla benim üzerime dayatılan ve kısmen sorumluluğunu taşıdığım oryantalist algının da bir eleştirisi oldu son yıllarda. Kendimi eleştirdiğim kültürün bir parçası yaptım ister istemez. Shanghai’dan Los Angeles’a, dünyanın dört bir yanında sergilendi bu seriden eserler. Şimdilik Maşallah’ın bittiğini hissediyorum ama hiç belli olmaz.

Sarp Kerem Yavuz, Muhteşem Yüzyıl, Biraz Geç, Biraz Erken, 40×60 cm, Yapay Zeka ileÜretilmiş Foto, Hahnemühle Parlak Fine Art Kağıda Giclèe Baskı, Anna Laudel, 2023

Bir söyleşinde “Geleneksel İznik çinilerini ve İslami sanat uygulamalarından simetrik desenleri kullandığım projeksiyon bazlı fotoğraf çalışmam Maşallah’ın evinden çok uzakta olmasaydım asla var olmayacağını yürekten düşünüyorum,” demişsin. Bunu biraz açar mısın? Yurt dışında yaşaman çalışmalarını ve sanat pratiğini nasıl şekillendiriyor?

Ev özlemi çok tuhaf şey. İstanbul’dayken turistik bulduğum, ötekileştirdiğim, hor gördüğüm bir şeydi İznik desenleri. Demodelikle yahut tutuculukla bağdaştırırdım. Amerika’da yaşamaya başladıktan yaklaşık bir beş yıl sonra sanırım ilk defa farklı bakmaya başladım bu desenlere. Türkiye’ye hayatım boyunca ait olabilecek miyim bilmiyorum, o yabancılık duygusunu büyürken çok şey besledi—bunların başında da Türkiye’de eşcinsel olmak geliyor. Fakat uzaklaştıkça insan gerçekten beklenmedik hasretler duymaya başlıyor.

İlginizi çekebilir:  Ötekileştirilmeye, Sürgünlere ve Linçe Direnme Sanatı

Hamam imgesi senin için ne ifade ediyor? Hamam fotoğraflarının çıkış noktasını ve projenin hikâyesini paylaşmak ister misin?

Benim için hamam, Çağan Irmak’ın Hamam filmidir her şeyden önce. Kendimi çok yalnız hissettiğim bir dönemde “benim gibi birileri var” fikrini bana aşılayan, bana umut veren bir mimari yapı oldu hamam. İznik çinilerine de yeniden bakmamın sebebi, üniversitede Amerikan soyunma odalarında, homososyal ortamlarda çektiğim fotoğrafların Türkiye’deki dengi ne olabilir sorusuydu. Antalya’daki The Marmara Otel’in bodrum katında inanılmaz güzel, yeni inşa edildiğinde inanamayacağınız kadar tarihi hissettiren bir hamam vardır. İlk “oryantalist” portrem olan Umur’u orada çekmiştim, serginin ikinci katında görülebilir.

Sergi kapsamında yeniden sergilenen eski tarihli işlerinde yer alan mesajlarda bir güncelleme hissettin mi?

Z kuşağının cinsel kimlik ve eğilim algısı bizimkinden çok daha öte bir yerde. Benim eski fotoğraflarımda kırmaya çalıştığım cinsel kalıplar, fileli çorap giyen erkek portreleri mesela, bugün HBO’nun Euphoria dizisiyle büyümüş bir kuşak için belki de çok daha sıradan. Dolayısıyla kendi cinsiyet ve ataerkillik eleştirilerimde bir demodelik hissettim ilk defa. Yine de o serimle ve o dönemki maceraperestliğimle gurur duyuyorum.

Sarp Kerem Yavuz, Muhteşem Yüzyıl, Sevdim, Gidiyorum De, 2023, 25x15cm, Yapay Zeka ile Üretilmiş Foto, Hahnemühle Parlak Fine Art Kağıda Giclèe Baskı, Anna Laudel, 2023

Sergide yapay zeka teknolojilerini kullanarak ürettiği yeni dönem eserlerin de dikkat çekiyor. Yapay zeka senin sanat pratiğine ne tür bir katkı sundu?

Sergide bazı yapay zeka fotoğraflarda çözemediğim bir şey vardı: Algoritma, seyirciyi / fotoğrafçıyı dışarıda tutup, buharlı ortamlardaki yarı çıplak erkekleri içeriye, bir kademe öteye yerleştirmişti. Sergiyi asarken “yapay zeka böylesine önemli bir kararı nasıl kendi kendine verebilir?” diye gerildim. Sonra fark ettim ki bu “yeterince içeride olamama” diye adlandıracağım durum, algoritmayı besleyen fotoğraflarımın tümünde var. Bu kararı yıllarca ben vermişim, soyunma odalarında da, hamamlarda da hep bir adım geriden çekmişim, araya mesafe koymuşum. Bunun farkındalığına benim eserlerimi yeniden harmanlayıp bana geri sunan bir algoritma sayesinde varmış olmak hem çok şaşırtıcı hem de çok heyecanlandırıcı.

Yapay zeka ile üretmiş olduğun eserlerinden biraz  bahseder misin? Bu seçkideki eserlerin odağında ne var? İzleyicide nasıl bir etki yaratmayı hedefliyorsunuz?

Yapay zeka serimin adı WET_DREAMS. Bunun en temel sebebi, hayalimde, benim hamam fotoğraflarımdan oluşan bir sergiyi gezen bir androidin, daha sonra benim eserlerimi düşlemesi. Düş mantığı, mimariyle anatomik olan öğelerin kimi zaman iç içe geçmeleri, fizik kurallarının bozulması, hep bu senaryoyu besleyen detaylar.

İlk başta Midjourney motorunu kullanarak çok daha muntazam ve kontrollü portreler üretiyordum, bu seriden de iki iş var serginin girişinde. WET_DREAMS’i başka bir algoritmayla, Layer.ai’yı kullanarak ürettim. İnsanlar hesap sorar gibi el kol parmak sayıyor, bunun saçmalığını kabullenmenin ötesinde, bu ve bunun gibi gerçeküstü öğeleri ön plana itmek bana daha çarpıcı geldi. Mantığın ve gerçekliğin dışına çıkılan bir seri olsun, kontrol benden gitsin istedim. Amerikalıların “Jesus take the wheel” diye bir lafı vardır, ben onu kabaca “Rabbim direksiyon sende” diye tercüme ediyorum. Arabayı dağın tepesine ben çıkardım, inerken direksiyona müdahale etmezsem ne olur, cevabı bu sergide.

Yapay zeka konusunda sanat dünyasında süre gelen tartışmaları nasıl değerlendiriyorsun?

Yapay zeka geldi, fotoğrafçılar işsiz kalacak dendiğinde de çok gülüyorum. Muhasebecilik nasıl hesap makinesinin icadıyla yok olmadıysa, fotoğrafçılık da yapay zeka’yla yok olmayacak, merak etmeyin.

Bu konuyla ilgili bir süredir The Art Newspaper’da makale yazıyorum, ilgili gelişmeleri takip etmek isterseniz bir sonraki iki makalem yapay zeka eserlerin sigortalanması ve MoMA’nın kalıcı koleksiyonuna alınan Refik Anadol eseri hakkında.

Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?

Bu sergi aslında 20’li yıllarımı geride bırakırken, mutlak cevaplar peşinde koşmaktansa, cevapsız sorular sorduğum bir sürece girişimin kutlaması. Sergiyi gezmeye gelenleri de özellikle yapay zeka konusunda netice aramaya değil, bir kaç dakikalığına bile olsa, bilinmezliklerle beraber hamamda terlemeye davet ediyorum.

“Muhteşem Yüzyıl”, 5 Kasım 2023 tarihine kadar Anna Laudel İstanbul’da ziyaret edilebilir. 

Previous Story

İfade özgürlüğüne hizmet: Sansürlü eserler müzesi

Next Story

Numen; Görünenin Ötesi: Mutlak gerçeğin renkleriyle

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.