Soestdjik Sarayı. Fotoğraf: Ilse Orsel

Geçmiş Gelecekte

///

Hollanda ve Türkiye’deki yeniden işlevlendirme projelerini konu alan Old Buildings, New Uses (Eski Yapılar, Yeni Kullanımlar) adlı gezici sergi, iki ülkeden başarılı restorasyon projelerine yer veriyor. Yeniden işlevlendirmenin en iyi örneklerinin yer aldığı sergide eski bir gazhane müzeye, tarihi bir un fabrikası meslek okuluna, 19. yüzyıldan kalma bir fabrika ise bilimsel araştırma merkezine dönüşüyor. Geçtiğimiz haziran ayında ODTÜ’de, temmuz ayında Hatay Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Eski Yapılar, Yeni Kullanımlar, ekim ayında da İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ev sahipliğinde Metrohan’da ziyarete açıldı. Serginin İstanbul ayağı, Hollanda Ankara Büyükelçiliği, Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu ve InogarArt işbirliği ile hayata geçen dijital platform ArtsMap’in Kentsel Mirası Sürdür! etkinliğine eşlik etti. Gezici serginin bundan sonraki durakları 26 Ekim’den itibaren Kayseri, Abdullah Gül Üniversitesi ve 7 Mart 2023’ten itibaren İzmir olacak. İzmir’deki sergi mekânı henüz belli değil.

Sergi, uzman grup toplantıları, konferanslar ve atölye çalışmalarını da içeren Uyarlamalar programının bir parçasını oluşturuyor. Uyarlamalar programı, Hollanda Araştırma Enstitüsü (NIT) ile Hollanda Türkiye Diplomatik Misyonunun ortak girişimi. Sergide sunulan Hollanda örnekleri ilk olarak, Yeniden Kullanım, Yeniden Geliştirme ve Tasarım: Hollanda Mirasla Nasıl Başa Çıkıyor? başlıklı sergi için bir araya getirildi. Söz konusu sergi, Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı’na bağlı olan Hollanda Ulusal Miras Ajansı (RCE) tarafından düzenlendi. Sergide yer alan Türkiye’den örneklerin seçimi ise KORDER (Koruma ve Restorasyon Uzmanları Derneği) tarafından organize edildi.

Müze Gazhane. Fotoğraf: Gülsün Tanyel

Eski Yapılar, Yeni Kullanımlar’da Türkiye’den yer verilen örnekler arasında Abdullah Gül Üniversitesi Sümer Yerleşkesi, Akdamar Anıt Müzesi, Kazıklı Kervansarayı, Mardin Tamirevi, Kapadokya Müze Salon, Ankara Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası, Hatay Devleti Meclisi Kültür ve Sanat Merkezi, Tarsus – Gözlükule Kazıları Araştırma Merkezi, Müze Gazhane ve İzmir tarihi un fabrikası var.

Hollanda’dan ise otel olarak kullanılan Villa Augustus, fakülteye dönüşen anıtsal bina BK City, loft dairelere dönüştürülen Jobsveem Antreposu, kitapçıya çevrilen Waanders in de Broeren, yedi salonlu kent merkezi De Hallen, sosyal etkinlik binası olarak kullanılan Bruishuis, yaşama ve çalışma mekânı olarak yeniden işlevlendirilen Strijp S, iş yeri, lokanta ve sergi salonu olarak kullanılan Strijp R,  otel, ofis ve etkinlik mekanı olan NDSM Limanı, ofis olarak yeniden işlevlendirilen Rotterdam Merkez Postanesi, bira bahçesine dönüştürülen Schieblock, kültür merkezine dönüşen Werk aan het Spoel, ofis olarak kullanılan Ypenburg Havalimanı, çalışma, öğrenme ve dinlenme alanlarına dönüştürülen De Nieuwe Stad Oliemolenkwartier ve halen yarışma süreci devam eden Soestdijk Sarayı adlı projelere yer verildi. Öte yandan Almanya’da müzeye çevrilen Zeche Zollverein adlı maden ocağı, İtalya’da mağazaya çevrilen eski postane Fundaco dei Tedeschi, ABD’de ofis olarak yeniden işlevlendirilen Bruce C. Bolling Belediye Binası, Rusya’da kent parkı olarak kullanılan New Holland Adası ve bienal mekanına dönüştürülme çalışmaları halen devam eden Çin’deki Guangdong Düz Cam Fabrikası da Hollandalı firmaların gerçekleştirdiği örnek projeler arasında gösterildi.

Atıl yapıları yeniden hayata kazandıran projelere yer veren sergiyi, ODTÜ’den Öğretim Üyesi, Mimar Dr. Özgün Özçakır ve Hollanda Araştırma Enstitüsü Direktörü Dr. Fokke Gerristsen’e sorduk.

  • Sergi için Türkiye’den hangi restorasyon örneklerini, neye göre seçtiniz?

Özgün Özçakır: Sergi için Türkiye’den projeler seçilirken, yapıların özgün kullanımlarındaki çeşitlilik (fabrika, han, konut, gazhane, vs…) ve bu yapılara yapılan günümüz koruma müdahale yaklaşımlarındaki farklılıklar göz önünde  bulunduruldu. Örneğin, Gül Köksal ve Burak Altınışık tarafından tasarlanan Gölcük’teki Kazıklı Kervansarayı Restorasyonu ve İç-ek Kültür Yapısı’nda proje mimarları, yıkıntı ve harabe olma durumunu çağdaş bir ek ile yeniden yorumlamışlardı. Bu yaklaşımıyla yapı, 2010 yılında, Mimarlar Odası tarafından verilen Koruma-Yaşatma Başarı Ödülü’ne layık görüldü. Öte yandan, Saadet Sayın tarafından Tarsus Çırçır Fabrikası’nın yeniden işlevlendirilmesi ile restorasyon projesi tamamlanan Boğaziçi Üniversitesi Gözlükule Kazısı Araştırma Merkezi ise eski yapıların dönüşümünü ‘sürdürülebilir dönüşüm’ perspektifi ile aldı. Bu yaklaşımıyla Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen Gold LEED sertifikasına değer görülen ilk endüstri yapısı olan Boğaziçi Üniversitesi Gözlükule Kazısı Araştırma Merkezi, 2019’da Europa Nostra Ödülü ile ödüllendirildi ve 2022’de Ağa Han Mimarlık Ödülleri’nde Kısa Liste’ye kaldı. Farklı müdahale yaklaşımına örnek olarak verilebilecek diğer bir proje ise Müze Gazhane yapı grubu. Açıldığı günden beri İstanbulluların sıklıkla kullandığı ve edindiği yeni işleviyle kentlilerin belleklerinde şimdiden yer etmeye başlayan Müze Gazhane, hem belediye-üniversite işbirliği hem de bir sivil oluşum olan Gazhane Çevre Gönüllüleri’nin üstün gayretleriyle korunan bir yapı olması nedeniyle restorasyon uygulamalarında toplumun rolünü vurgulaması açısından önemli. 20 yıldan fazla süren çok aktörlü bir koruma mücadelesinin ürünü olan Müze Gazhane ile Gülsün Tanyeli, Yıldız Salman, Sevim Aslan, Deniz Aslan, Kani Kuzucular, 2022 yılında Mimarlar Odası tarafından verilen Koruma-Yaşatma Başarı Ödülü’ne layık görüldü. Sergide yer alan bu üç örnek üzerinden Türkiye’den seçilen projeleri açıklamış olsam da hepsi oldukça değerli ve üstlerinde ayrı ayrı düşünülmesi/yazılması gereken projeler.

Villa Augustus. Fotoğraf: Maarten Scheer

Türkiye’den örneklerin seçimi 1998 yılında kurulan, Türkiye’deki koruma ve restorasyon uzmanlarını bir araya getiren en büyük sivil toplum örgütü olan KORDER (Koruma ve Restorasyon Uzmanları Derneği) tarafından koordine edildi. KORDER, NIT, Hollanda’nın Türkiye’deki Diplomatik Misyonu ve ODTÜ Kültürel Mirasın Korunması Lisansüstü Programı’ndan temsilcilerinden oluşan bir heyet, bu sergi için Türkiye örneklerini seçti. Restorasyon projelerinin Türkiye’deki dağılımına, farklı yapı yapma kültürlerine sahip coğrafyaların bütüncül biçimde temsil edilebilmesi için önem verildi. Yapıların özgün kullanımlarının yanı sıra restorasyon projesinden sonra günümüzde hangi işlevle kullanıldığı da seçimde önemli bir kriter oldu.

  • Peki Hollanda’dan hangi restorasyon örneklerini görüyoruz?

Fokke Gerristsen: Dikkatli bir müdahale, doğru iş birliği, tarihi ve mimari değerlerin çağdaş ihtiyaçlarla buluşturulmasıyla neler başarılabileceğini gösteren sergi, Türkiye’den 10, Hollanda’dan 20 yeniden işlevlendirme projesini bir araya getiriyor. Hollanda’dan örnekler Hollanda Ulusal Miras Ajansı (RCE) tarafından seçildi. Ajansın politikası, tarihi binaların ve peyzajların bugün toplum için yararlı işlevlere sahip olmaya devam ettikleri takdirde en iyi şekilde korunacakları fikrine dayanan ‘geliştirme yoluyla koruma’dır. Bu da binaların miras değerlerini dikkate alarak yeni bir yaşam ve yeni fonksiyonlar sağlamak için yeniden geliştirmeyi amaçlayan ‘uyarlanabilir yeniden kullanım’ yoluyla yapılabilir.

Bu bağlamda sergideki örnekler, eski fabrikalar ve tersanelerden boş kiliselere kadar etkin bir şekilde dönüştürülebilecek geniş bir yapı yelpazesi arasından seçildi. Ayrıca potansiyel yeniden işlevlendirme çeşitliliğini gösterebilmek için eğitim tesislerinden konutlara, kültürel mekanlardan kitapçılara kadar değişik örneklere yer verildi. Bu örnekler, etkin ve sürdürülebilir yeniden işlevlendirme projeleri için oluşturulabilecek farklı türdeki özel-kamu ortaklıklarını da göstermek üzere seçildiler.

  • Türkiye ve Hollanda arasında restorasyon uygulamaları açısından nasıl farklar ve benzerlikler var?

Ö.Ö.: Tarihi yapıların dönüştürülerek yeniden işlevlendirilmesi ve kullanılması Hollanda’da uzun yıllardan beri devam eden ve mimarlık profesyonel yaşamında kabul gören bir pratik. Öte yandan, özellikle son yıllarda iklim krizinin geri dönülemez etkilerinin Türkiye’de de görülmesiyle beraber önem kazanmaya başlayan sürdürülebilirlik ve döngüsellik tartışmaları ile birlikte nitelikli restorasyon ve yeniden işlevlendirme projelerinin sayısında ülkemizde de artış yaşanıyor. Bu doğrultuda, restorasyon ve yeniden işlevlendirme projeleri son yıllarda iki ülkede de hızla artıyor. Ancak, Hollanda ve Türkiye’deki en önemli farklılığın altında çeşitlilik anahtar kelimesinin yattığını söyleyebilirim. Hollanda’da hem yeniden işlevlendirilen eski yapıların tiplerindeki hem de restorasyonla getirilen yeni işlevlerdeki çeşitlilik, ülkemize göre oldukça fazla. Örneğin, sergide “Kitap Satmanın Ötesinde” sloganıyla yer alan Hollanda’daki projede, eski bir kilise yapısı kitapçı olarak yeniden işlevlendirilmiş. Yine sergide “Antrepoda Loft Daireler” şeklinde yer alan eski depo yapısı öncelikle bir süre Hollanda’nın en büyük diskoteği olarak kullanılmış ve bugün ise yaratıcı endüstri için tasarlanmış yepyeni bir yaşama ve çalışma alanına dönüştürülmüş. Hollanda’daki bu çeşitliliğe rağmen Türkiye’deki eski yapıların çoğunlukla kültür ve sanat merkezi ya da müzeye dönüştürüldüğünü görmekteyiz.

  • Sizce Türkiye’deki ve Hollanda’daki en iyi restorasyon örnekleri neler?

Ö.Ö.: Türkiye’de kültür varlıklarının korunması ve restorasyonuna yönelik hem çok sayıda başarılı hem de maalesef çok sayıda başarısız örnek var. Belirli bir projeden bahsetmek istemem ama başarılı bir restorasyon ve yeniden işlevlendirme projesi elde etmek için nelere dikkat edilmesi gerektiğiyle ilgili kısa bir şeyler söyleyebilirim. Öncelikle, kültür varlığı niteliğindeki eski yapınan değerleri oldukça iyi anlaşılmalı ve yapılan her türlü müdahalenin eski yapının sahip olduğu tarih, yaş ve anı gibi farklı değerlerine saygı duyması gerekir. Bununla birlikte, eski yapının mevcut kullanıcılarının -eğer mevcut kullanıcıları yoksa çevrede yaşayan kişilerin ve yapıyla ilişkide olan toplulukların- istekleri ve ihtiyaçları göz önünde bulundurarak tabandan gelen bir yaklaşım benimsenmelidir. Bu süreçte ortak tasarım / co-design araçları, farklı paydaşların isteklerini ortaklaştırmada faydalı birer araca dönüştürülebilir. Öte yandan hem restorasyon proje üretimi hem de uygulama sürecinde şeffaflığın sağlanması diğer bir başarı kriteri olarak önemlidir. Eski bir yapının restorasyonu ve yeniden kullanımı, inşaat atıklarını azaltması ve mevcut yapıların kültürel miras değerlerini koruyarak geleceğe aktarması nedeniyle kendi başına sürdürülebilir ve döngüsel bir eylemdir. Yine de sürdürülebilirlik ilkelerinin her restorasyon yeniden işlevlendirme projesinde göz önünde bulundurulması gereklidir.

İlginizi çekebilir:  SAHA'dan Yeni İş Birliği

F.G.: Bu sergi bir yarışmaya dayanmıyor ve her proje, çıkış noktası, gereksinimler, finansal seçenekler, yerel ihtiyaçlar ve olanaklar açısından o kadar farklı ki her projenin sonucu benzersiz. Önemli olan ve serginin göstermeye çalıştığı şey yeniden işlevlendirmenin, ilgili paydaşların birçok farklı boyutu olan karmaşık bir yapbozu bir araya getirmeye istekli bir zihniyete sahip olmasıdır. Bu boyutlar miras değerleri (genellikle birden çok ve farklı değerler: Mimari, görsel, geçmiş, bağlam), mülkiyet, kentsel bağlam, potansiyel yeni işlevler, sürdürülebilirlik, kapsayıcılık, ekonomik fizibilite vb. olarak açıklanabilir. Sergi, bu tür bulmacaların sonuçlarının neler olabileceğine dair örnekler göstermeyi amaçlıyor. Sergi, konuyla ilgili olasılıkları göstermeyi ve ilham vermeyi amaçlıyor. Her yeniden işlevlendirme projesi, benzersizdir ve özel bir yaklaşım gerektirir. Bu nedenle serginin amacı en iyi koruma projelerini göstermek değil. Tarihi yapının maddi ve manevi değerlerine saygı duyularak korunması, yeni işlevin bugünkü toplumun ihtiyaçlarını karşılaması, yeni kullanımın sürdürülebilir, ekonomik ve ekolojik olarak uyumlu olması halinde projenin başarılı olduğunu düşünüyoruz.

Akdamar Kilisesi.

Hollanda ve Türkiye’den Yeniden İşlevlendirme Projeleri

Soestdijk Sarayı, Baarn, Hollanda

Soestdijk Sarayı, 1650 yılı civarında Amsterdam valisi için taşra konağı olarak inşa edildi. Mülk daha sonra kraliyet ailesine geçti. Yıllar içinde yazlık saraya dönüştürülen yapı, nesiller boyunca Felemenk monarşisinin konutu oldu. Kraliçe Juliana’nın 2004’teki ölümünün ardından kraliyet sarayı işlevini yitiren yapı hakkında koruma altına alınarak toplum yararına hayata döndürülmesi kararı verildi. Yapılan çağrının ardından seçilen dört teklife mali destek sağlandı, bunlardan üçü kalıcı olarak onaylandı. Bu projelere göre saray, dört mevsim açık büyük seralar, otel, sergi ve etkinlik mekânı veya spor alanları olarak kullanılacak.

Werk aan het Spoel, Culemborg, Hollanda

Nieuwe Hollandse Waterlinie (Yeni Hollanda Su Hattı) Hollanda’nın batısını korumak amacıyla yapılmış, 85 kilometre uzunluğunda, 19. yüzyıldan kalma bir savunma hattı. Geçmişte savaş döneminde geniş araziler sular altında bırakılarak düşmanın geçişi engelleniyordu. İşte bu su hattında bulunan askeri kompleks Werk aan het Spoel’in siperlikleri, gözcü kulesi, askeri mühendis kabini ve cephanelikleri yıllar içinde bitki örtüsüyle kaplandı. 2001 yılından bu yana Culemborg Belediyesi’ne ait olan kompleks, 2011’de halkın buluşma yeri olarak tekrar tasarlandı.

Ypenburg Havalimanı, Ilsy-plantsoen, Hollanda

1936’da inşa edilen Ypenburg Havalimanı, 1991 yılına kadar hizmet verdi. II. Dünya Savaşı sırasında askeri amaçla kullanılan havalimanı daha sonra devlete ve kraliyet ailesine tahsis edildi. Bu rolü Rotterdam Havalimanı üstlendikten sonra ise Ypenburg Havalimanı yerleşim bölgesi olarak yeniden işlevlendirildi. 2016’da 2.5 milyon euro harcanan projeyle yeni bir plana kavuşturulan binalar, şu an ofis olarak kiralanıyor. Havalimanının terminal binası, kontrol kulesi ve geçmişte Ulusal Havacılık Okulu olarak kullanılan yapı şu anda ulusal anıt statüsünde bulunuyor.

Waanders in de Broeren, Zwolle, Hollanda

1466’da inşa edilen Broeren Kilisesi 2013’te Waanders adlı yayınevi tarafından 5 milyon euro’luk projeyle kitabevine dönüştürüldü. BK. Architecten’in tasarımı olan proje çerçevesinde dönüştürülen kilise aynı zamanda sergi salonu, fuar, etkinlik alanları, bar ve lokanta olarak kullanılıyor. 2013 yılında dönüştürülen mekân 1983’ten bu yana kilise olarak kullanılmıyordu. Mekânda daha önce belediye tarafından kültürel etkinlikler düzenleniyordu.

Villa Augustus, Dordrecht, Hollanda

Dordrecht’te bulunan Villa Augustus, 1882’de Bayındırlık İşleri Müdürü J.A. van der Kloes tarafından tasarlanan eski bir su kulesi. 2007 yılında 7.5 milyon euro harcanarak yeniden işlevlendirilen yapı, nehir kıyısında yer alıyor. Dordrecht Belediyesi’nin bölgeyi dinamik bir kentsel alana dönüştürme isteğiyle yeniden işlevlendirdiği mekân bugün otel, lokanta ve bahçe olarak kullanılıyor.

Müze Gazhane, İstanbul

Eski Hasanpaşa Gazhanesi, Kadıköy’de 30 bin metrekarelik alan üzerine kurulu bir sanayi kompleksi. 1993’te fabrikanın kapatılmasının ardından terk edilen Hasanpaşa Gazhanesi’nin koruma çalışmalarına Gazhane Çevre Gönüllüleri ön ayak oldu. Mekân 1994’te ulusal envantere dahil edildi. İlk restorasyon projesi 2001 yılında İTÜ tarafından hazırlandı. Proje, şehrin tamamına hizmet verecek bir kültürel alan olarak tasarlandı. Binaların 20’si yeniden işlevlendirildi ve tesiste mevcut olmayan iki gazometre, çağdaş malzemelerle görsel olarak yeniden inşa edildi. Bugün Müze Gazhane olarak hizmet veren alanın yeni işlevleri arasında müze, çocuklar için eğitim tesisleri, sanatçı atölyeleri ve galeriler, kütüphane, çok amaçlı oditoryum, sanal performans merkezi, teras, lokanta ve kafeler, yer altı otoparkı ve idari ofisler bulunuyor. Sahibi ve yöneticisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi olan mekân Temmuz 2021’de ziyarete açıldı.

Ankara Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası. Kurucu Mithat Paşa’nın heykeli.

Akdamar Anıt Müzesi / Kilise, Van

Akdamar Kilisesi, 915-921 yılları arasında Kral Gagik tarafından Mimar (Keşiş) Manuel’e yaptırıldı. Tasarımı Yakup Hazan tarafından yapılan restorasyon sırasında yapı planının özellikleri, inşaat sistemi ve ilk inşaatta kullanılmış malzemeler dikkate alınarak yapının özgün karakteri korundu. Bezekler, rölyefler ve cephe rölyefleri, tahmini tümlemeden kaçınılarak özgün halleriyle muhafaza edildi. Kutsal Haç Kilisesi’nin iç cephelerindeki freskler, mümkün olan yerlerde orijinale benzetilerek korundu. Kiliseye sonradan eklenen öğeler kaldırıldı. Yapının güneyinde yürütülen arkeolojik kazılarda olası bir saray kompleksi açığa çıkarıldı. Yılda bir kez ayin yapılan kilise, 29 Mart 2007’de müze olarak açıldı.

Tamirevi, Mardin

Mardin’deki 200 yıllık Tamirevi sürdürülebilir korumanın en iyi örneklerinden olarak kabul ediliyor. Tasarımı Ali Nozoğlu’na ait olan Tamirevi, 10 Ekim 2019’da halka açıldı. Giriş katı koruma temalı sergiler düzenlenen bir sergi alanı olarak tasarlanan binanın üst katında ise sanatçı rezidansı bulunuyor. 2018-2019 yıllarında restore edilen yapı, Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD) ve Edinburgh World Heritage (EWH) iş birliğiyle gerçekleştirilen sürdürülebilir koruma çalışmalarının bir ürünü. Çatıya yerleştirilen fotovoltaik paneller sayesinde Tamirevi, Mardin’in yenilenebilir enerji kaynağı olarak güneş enerjisini tarihi kent siluetini bozmadan kullanan tek evi. Tamirevi, halen Uluslararası Tasarım Vakfı Mardin Şubesi tarafından işletiliyor.

Tarihi Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası, Ankara

Ankara’daki Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası, İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından 1926-1929 yılları arasında inşa edildi. Selçuklu ve Osmanlı mimarilerinin izlerini taşıyan binayla ilgili 2004’te özellikle cephedeki yapay taş kaplama, korkuluk, pencere kafesi ve çörtenlerdeki aşınmalar gibi sorunların çözülmesi amacıyla araştırma ve rölöve çalışmaları yapıldı. 2016’da ise Banka Yönetim Kurulu tarafından kapsamlı bir tarihi koruma projesi başlatıldı. Yapısal olarak güçlendirilen binanın zemin kat ve giriş katının bir kısmı müze alanı olarak yeniden işlevlendirildi.

Tarsus – Gözlükule Kazıları Araştırma Merkezi, Tarsus, Mersin

Tarsus’un merkezinde yer alan ve İngilizler tarafından inşa edildiği düşünülen 19.  yüzyıla ait çırçır fabrikası, Anadolu Akdenizi’nin ilk endüstri komplekslerinden biri. Fabrika, 1980’lerde terk edildikten sonra 2000 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırıldı. 2001’de binanın bir kısmı, Tarsus Gözlükule Höyüğü arkeolojik kazılarının yürütülmesi amacıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne tahsis edildi.

Previous Story

İAE-ANAMED Ortak Araştırma Desteği

Next Story

Semiha Berksoy Eserleriyle Lyon Bienali’nde

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.