Gazeteci ve yazar Mine Kırıkkanat’ın, yazar Elif Şafak‘a Bit Palas (2002) romanında, kendi romanı Sinek Sarayı’ndan (1990) intihal yaptığı iddiasıyla açtığı dava lehine sonuçlandı. Elif Şafak ve yayıncısı Doğan Kitap karara itiraz edeceklerini ve üst mahkemeye taşıyacaklarını açıkladı. Bu karara neden olan bilirkişi raporu hangi “bilirkişi” yazdı, edebiyat, kurmaca, dili biçem açısından yeterince gerçekten “bilirkişi mi” sorusunun peşine düştük ve sonrasında edebiyat akademisyenlerine verdik sözü. Buraya geçmeden kararın Mine Kırıkkanat tarafından paylaşılmasından sonra neler olduğuna bakmakta fayda var.
Siyaset Tarafından Kırıkkanat’a Tebrik
Davanın lehine sonuçlandığını bir tweet’le duyurdu Mine Kırıkkanat. Sonrasında yayıncısı Kırmızı Kedi, “Aslı varken taklidine gerek yok. Orijinal bir roman okumak isteyen okurlara tavsiyemizdir” cümleleriyle kitabın yeni baskısını paylaşırken, Kırıkkanat da bu postun altına “Sözcükleri mücevher gibi işlediğim, en zor zamanımda kalbimi ortaya koyup yazdığım en güzel romanımdır Sinek Sarayı. Asil ve asıl olandır” diye yazdı.
Zafer Partisi Genel Başkanı “siyasetçi” Ümit Özdağ, Kırıkkanat’ı tebrik ettiğini belirten bir tweet attı, Kırıkkanat da Özdağ’a “Teşekkürler hocam” şeklinde yanıt verdi. Şehir tarihçisi ve yazar Şeyhmus Diken bu teşekkür ve tebrikleşmeye “Bir yazar, bir diğer yazarı intihal gerekçesiyle dava etmiş. İlk mahkeme dava eden lehine karar vermiş. Siyasetçi de tebrik etmiş. Bu kadar” şeklinde tepki gösterdi. Bu arada gazeteci Merdan Yanardağ da “Elif Şafak edebiyatının bir palavra olduğumu tescil edildi? Ne dersiniz?” diye sordu. Tweet ve retweet’lerle Elif Şafak’a karşı “siyasi bir linç” yürütülürken edebiyat çevrelerinden de karara dair tepkiler gecikmedi.
“Acıklı Bile Değil, Gülünç…”
Yazar Gaye Boralıoğlu, “Elif Şafak ile Mine Kırıkkanat intihal davasındaki bilirkişi raporları acıklı bile değil gülünç. Bu raporlar hukuki bir sonuç yaratıyorsa Türkiye’de tek bir cümle yazılamaz demektir” şeklinde açıklama yaparken, eleştirmen, yazar ve yayıncı Semih Gümüş ise “Bugüne dek gördüğüm intihal iddialarının bu ülkedeki örneklerinin hiçbirinin ciddi olmadığını düşünüyorum. Edebiyat nedir, kurmaca nedir… Bunları umursamayanlar hezeyanlarını birilerinin üstünden dindirmeye çalışabilir. Ben daha çok ‘bilirkişi’ sıfatını taşıyanların edebiyattan ne anladığını merak ediyorum. Ayrıca bizde halihazırdaki mahkemeler edebiyattaki intihal davalarıyla ilgili karar veremez. Bu tür davalar uzman mahkemeleri gerektirir. O da bizde yok” şeklinde görüşlerini paylaştı.
Bilirkişi Neye Göre Seçiliyor?
Biz de ArtDog Istanbul olarak bu bilirkişi kimdir meselesinin peşine düştük ve davanın bilirkişi raporuna ulaştık. Rapor, özetle “kitabın isminin bile çalıntı olduğunu söylerken, isim benzerliği, kurgulama, karakterler, mekân ve zaman birliği, olay örgüsüne ve soncu bakıldığında esinlemenin çok ötesinde, davacının romanının adından ve içeriğinden yararlanıldığı ve bu yararlanmanın intihal düzeyinde olduğu kabul edilmiştir” deniyor.
Bit Palas’ın Sinek Sarayı’ndan yüzde 5 intihal olduğunu savunan bilirkişi raporu, üç kişi tarafından yazılmış. Rapora imza atanlardan biri “FSEK Uzmanı”, diğeri “Yayıncı- Yazar”, bir diğeri ise “Mali Bilir Kişi” olarak geçiyor. Meselemizin özü “edebiyat” olduğu için mesleği “Yayıncı-Yazar” olan bilirkişiye yoğunlaştık ve 80’li yıllarda eğitim alanında çalışmalar yürüterek ders kitapları yazan ve yayımlayan bir kişi olduğunu doğruladık. “Bilirkişi”nin edebiyat alanında kurmaca ve akademik bir çalışması yok. İlkokullar arası bilgi yarışmasında soruları hazırlayan heyete başkanlık etmiş. Talim Terbiye Kurulu Onayı alan ders kitapları ve kişisel yazı çalışmaları mevcut. Peki yeter mi? Bilirkişi kimdir, bu tür davalarda “bilirkişi” neye göre seçiliyor?
Binlerce Kişiden Üç Kişinin Alanı Edebiyat
Araştırdık ve internetten Adalet Bakanlığı’nın İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu Bölge Bilirkişi Listesi’ne ulaştık. 1066 sayfalık bu listede 11 bin beş yüz seksen dört bilirkişi var. Hepsinin temel ve alt temel uzmanlık alanları yazıyor. Basit bir arama ile bu listede edebiyatı arıyoruz. Sonuç: Üç kişi. O da “temel” değil “alt uzmanlık” olarak görülüyor. Elif Şafak ve Mine Kırıkkanat davasının “bilirkişi”lerinin uzmanlık alanlarında ise edebiyat yok. Peki akademisyenler ne diyor? Sözü edebiyat akademisyenleri Çimen Günay Erkol, Bahriye Çeri ve Seval Şahin’e bırakıyoruz.
Çimen Günay Erkol: Yetersiz Değerlendirme, Hatalı Çıkarım
Mine Kırıkkanat’ın Sinek Sarayı (1990) ve Elif Şafak’ın Bit Palas (2002) romanları, Beyoğlu’nda geçmeleri ve karakterlerini bir apartman motifi kullanarak bir araya getirmeleri açısından benzerlik taşıyan ama birbirlerinden kurgu ve biçim açısından ayrılan, apayrı iki metin. Bu davada mahkemenin vardığı intihal sonucu, bilirkişinin kurmaca edebiyat “uzmanlığına” sahip olmaması ile ilgili görünüyor. Bir metinde geçen kelimelerin sıklığı değerlendirildiğinde “kelime frekansı” ölçülmüş olur ve metinlerin kelime frekansının karşılaştırılması, intihal kararı için yeterli bir ölçüm değildir. Belli kelimeler her iki metinde de çokça geçtiği için “intihal” sonucuna varmak, kurmaca metinler söz konusu olduğunda, yetersiz değerlendirme ile yapılan hatalı bir çıkarımdır.
Edebiyatçıların Bilirkişi Olması Beklenir
İntihal davalarında bilirkişi olacak kişilerin ilgili alandan seçilmesi, örneğin bir fizik makalesinde intihal olup olmadığı incelenecekse bir “fizik uzmanı”nın seçilmesi beklenecekken, söz konusu metinler edebiyat metinleri olunca, okur-yazar olan, çeşitli şekillerde kalem oynatmış, öğretmenlik yapmış vb. kişilerin de kurmaca metinler hakkında uzman görüşü verecek yetkinlikte olduğunun varsayılması nedeniyle, kelime frekansı ile ilgili tespitlerden gerçeği yansıtmayan bir intihal sonucuna ulaşılmıştır. Mahkemenin bilirkişiye ve rapora olan itirazları değerlendirmeye almaması, hâkimin davacı ile ortak bir tutum belirlediğini gösteriyor. Edebiyat metinlerini ele alan davalarda uzmanlık sahibi olan edebiyat akademisyenleri veya edebiyatçıların bilirkişi olması beklenir. Bu alışılmadık, olağanüstü bir beklenti değil. Buna karşın mahkeme böyle uygun görmemiş ve neden edebiyat uzmanlığı olmayan bir kişinin edebi metinlerinde intihal ile ilgili bir iddiayı soruşturmak üzere mahkemenin bilirkişi listesinde yer aldığı ve hatta bu görev için seçildiği açıklamaya muhtaç. Bence bu davayı, Türkiye’de mahkemelerin işleyişindeki aksaklıkları gösteren örneklerden bir tanesi olarak görebiliriz. İnsan hatalı çıkarımlar bu kadar fütursuzca yapılabiliyorsa, kim bilir başka hangi davalarda hangi hatalı çıkarımlarla karar alınıyor diye düşünmeden edemiyor.
Bahriye Çeri: İntihal, Kopyalama, İlham, Metinlerarasılık…
Jean Giraudoux’nun “İntihal, üstelik bilinmeyen ilki hariç, tüm edebiyatın temelidir” sözleri Fransa’da intihal konusunun ciddiye alınmasına, bu konuda uzmanlaşmaya engel olmamış. Telif hakları 1777 tarihli bir kraliyet kararnamesi ile başlamış ve 1791, 1793 tarihli iki yasayla netleşmiş. 19. yüzyılın sonunda intihal ya da sahtecilik için büyük davalar açılmış. Kitap sayısı arttıkça davalar çoğalmış ve Radio France’ın verdiği bilgiye göre yılda yaklaşık 70.000 dava açılıyor. Basında sık sık bu konuda haberlerle karşılaşılıyor.
Fransa’da neyin intihal olup neyin olmadığı konusunda çok sayıda makale ve kitap var. İntihal mi yoksa esin/ ilham/ etkilenme mi, intertextualite yani metinler arası bir ilişki mi? İşte önemle üzerinde durulan noktalar bunlar. Çünkü intihali görmezlikten gelmek kadar her şeye intihal yaftasını yapıştırmak da tehlikeli. Konu bilimsel olarak araştırılıyor.
Ne demek istediğimi örneklerle açıklayayım. Henüz bildiğim kadarı ile hiçbir eseri Türkçede olmayan Hélène Maurel-İndart ismini vermek isterim. Tours Üniversitesi’nde Fransız edebiyatı profesörü ve intihal uzmanı. Kültürel ve Söylemsel Etkileşimler Araştırma Ekibi’nin bir üyesi. Verdiği dersler bilimsel dürüstlük, yayıncılık tarihi ve editöryal stratejiler, edebi yaratım ve rekrasyon: Araştırma temaları edebiyatta özgünlük ve intihal, metinlerarasılık; yirminci yüzyıl Fransız anlatısında intihal ve özgünlük.
Bu konuda pek çok kitabı var ama en bilineni Du Plagiat yani İntihal, Gallimard yayınları arasından 2011 yılında çıkmış. Plagiats, les coulisses de l’écriture ya da İntihal Yazınının Perde Arkası (Editions La Différence, 2007) aynı konudaki başka bir kitabı. Makaleler, podcast serileri, web sitesi ile geniş kaynaklar sunuyor. Hélène Maurel—İndart bu konuda çalışan tek isim değil. Jean Noël Darde, başka bir intihal uzmanı mesela. Akademik yayınlardaki intihaller uzmanlık alanı. Ya da başka kitaplar da var. Roland de Chaudney, Dictionnaire des plagiaires, Perrin, 1990, (İntihalciler Sözlüğü) bir dizi vakayı derinlemesine ortaya koyuyor ve analiz ediyor.
Metinlerarasılık mı Yoksa İntihal mi?
Vurgulamak, altını çizmek istediğim nokta edebiyatta intihal konusunun üniversitelerde bir uzmanlık alanı olduğu. Bu tür kitaplar Türkçeye çevrilmemiş henüz. Oysa çok detaylı incelemeler söz konusu. Bu detayları biraz açmakta fayda var. Fikir benzerliği, taklit etme, konu benzerliği pastiş yani öykünme ya da taklit etme, metinlerarasılık intihali maskelemek için mi kullanılmış? Eğer bunun cevabı hayırsa bu yöntemler tamamen meşru yöntemler olarak görülmekte. Öte yandan metinlerarasılık mı yoksa intihal mi tartışması bile başlı başına çalışma konusu. Metinlerarasılığın metinlerin ve fikirlerin seyahat etmesini, yazarların suçlanmadan hareket etmesini sağladığına dikkat çekiliyor.
İntihal Suçlamasını Yargılamak Ayrıntılı Bir Uzmanlık Gerektirir
Sorulara devam edelim: Eser bir yeniden üretim midir yoksa yazar ödünç alınan öğeyi kendi kişiliğiyle yenileyecek şekilde dönüştürmüş müdür? Yazar kasıtlı olarak başka bir eserden bir unsur mu kullandı yoksa sorgulanan şey bilinçsiz bir hatırlamanın sonucu mu karşımıza çıktı? Ödünç alma açıkça belirtilmiş mi (yazarın veya ilgili eserin adının belirtilmesi vb.) yoksa belirli bir pasajın yazarlığı hakkında kafa karışıklığını önlemek için gizlenmiş mi?
İntihal noktasında konu veya fikirden çok ifade- yani, stil, yazarın bir fikri, bir görüntüyü, bir sahneyi birleştirme şekli ve kompozisyon en önemli ayırıcı nokta. Bazı yazarları tekrar tekrar okuyarak bazen farkında olmadan bazı ifadelerini veya metaforlarını ele alma noktasına kadar onları içselleştiririz. Hayran oldukları ve bir tür iç sohbet sürdürdükleri yazarlardan bilinçsizce veya bilinçli olarak ödünç alan pek çok kişi var. Ama kompozisyon bunun dışında.
Akademisyenler…
Bütün uzmanlar, kitaplar, makaleler tartışmalar ve biraz değinmeye çalıştığım bazı kriterler özetle şunu söylemek istiyor aslında: Bir intihal suçlamasını yargılamak ayrıntılı bir uzmanlık gerektirir. Bütün isimler, yayınlar bu noktada birleşmiş. İster akademik ister akademi dışında olsun edebiyat eleştirmeni, edebiyat profesörü olmak da yeterli değil. Ancak bilimsel yöntemlerle bu konuda araştırma yapan, bu konuda çalışan kişi yargılama yapabilir. Terazide ağır basan ise akademisyenler.
Seval Şahin: Tabiri Caizse Komik
Kurgusal bir eserde intihal olup olmadığını tartışmak bugün kendi başına ancak bir kurgunun ironisi olabilir, gibi geliyor bana. Ortak düşünceler, kahramanlar, konular yüzyıllardır var. Bunlar birbirine benziyor diye intihal olduklarına karar vermek tabiri caizse komik. O zaman Şeyh Galib’i ne yapacağız? Büyük eseri Hüsn-ü Aşk’ı Mevlana’dan çaldığı gürültüsü çıkınca, “Esrarını Mesnevi’den aldım/ Çaldım velî mîri maldım çaldım” demiştir.
Bir kurgu eserin başka bir kurgu eserden çalıntı olduğuna hangi bilirkişi karar verebilir? Konunun uzmanı akademisyenler bu konuda başvurulacak kişiler olabilir, ancak bunu kaç kişi yapmak ister, bunu da pek bilemiyorum. Daha doğrusu bu işin kanundaki karşılığını belirleyen kıstaslar var mıdır, varsa bile bunlar bir kurgu eserinde kanun hükmünde sayılır mı? Böyle bir durumda hep beraber bir kurmacanın parçası oluruz.
“Edebiyatçılar Olarak Bu Linç Kampanyasını Endişe ile İzliyoruz”