Ekin Su Koç, The Boy with the Pearl Necklace, 2023, 50x50cm, Collage on Paper_Kağıt üzeri kolaj, Anna Laudel Istanbul

Ekin Su Koç: “Klasiklerin dokunulmazlığını bozmak istedim”

Sanat tarihinin kült sayılan eserlerini modern ve protest tarzıyla yeniden yorumlayan Ekin Su Koç ile Anna Laudel Istanbul’da 31 Aralık’a kadar görülebilecek son sergisi “Venüs’ün Yeniden Doğuşu”nu konuştuk.

/

Venüs’ün Yeniden Doğuşu” sergisinin hazırlıklarına Berlinde başlayıp üretimi Ayvalık’ta tamamladığınızı söylüyorsunuz. Bu yolculuğun size ve üretimlerinize nasıl bir katkısı oldu?

Bu yolculuk benim düzenli rotam. Berlin’de yaşamaya başladığımdan beri Ayvalık’ta yaşayan ailemi sık sık ziyaret ediyorum ve iki yerde de çalışma imkânım var. Bu üretimime zenginlik katıyor. Berlin’in kendine has mimari kimliğini, Ayvalık’ın yerel kimliği ile birleştirme fırsatımın olduğu “Altbau” isimli bir proje de gerçekleştirdim. Bu sergide ise güncel doğu/batı algısını sanat tarihini üzerinden yeniden gözden geçirme fırsatı yarattı bu yolculuk.

Sergi ismini rönesans akımının önemli sanatçılarından Botticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” adlı eserinden alıyor. Bu ismi seçmenizdeki etken nedir?

Sergi, sanat tarihinin belli başlı çalışmaları üzerinden ilerliyor, Venüs’ün “Yeniden” Doğuşu ismi de bu anlamda çarpıcı bir espri. Venüs, kadın kavramının en genel ismi birçok yerde. Astrolojik sembolü kadınınkiyle aynı. Mitolojide aşk tanrıçası Afrodit’ten geliyor adı. Vulva ve çevresine “Venüs Tepesi” deniyor mesela tıpta.  Erkekler Marstan Kadınlar Venüsten kitabı çok meşhurdu bir ara… Venüs otomatik olarak güzellikle ilişkilendiriliyor. Bu anlamda yeni bir güzellik kavramı sorgulaması ve sanat tarihindeki ‘güzellerin’ duruşu/durumuyla ilgili bir söylem geliştirirken, Botiçelli’nin isminden gelen “yeniden” kelimesiyle tatlı dokunuş gerçekleştiriyor bu başlık sergide.

Ekin Su Koç, Not an Odalık, 2023, 40x40cm, Collage on Paper, Kağıt üzeri kolaj, Anna Laudel Istanbul

Sanat tarihinde sıkça işlenmiş olan mitolojik ve klasik eserlere bu sergi ile yeni bir kimlik kazandırıyorsunuz. Bu fikrini çıkış noktası ne oldu? Yaratmak istediğiniz etki neydi?

Sanat eğitimi sırasında ve sonrasında bütün üretim süreçlerinde günceli yaşar ve kurgularken geçmişe çok fazla gidip geliyorum. Bu hepimizin öznel hayatlarında da böyle…  Farkındalık kelimesi müthiş bir anlam kazandı artık hepimiz için. Daha mutlu ve mental olarak daha sağlıklı yaşamak için daha dikkatli gözlerle ve iç sorularla ilerliyoruz. Sanat üretirken de bu böyle. Sanat tarihi  ile ilgili  bir dergide, bir sergide birinin bir çalışmasında ya da bir kitapta, hep referanslarla ve görsellerle burun buruna geliyordum… Ben de her şeye bu gözle bakarken bu çalışmalar karşıma çıkınca birden duraksıyorum ve burada bir yanlışlık var hissimin kabardığını gözlemliyorum. Bu nedenle bazı çalışmaları tekrar tekrar daha dikkatli incelemeye başladım. Bu çalışmalarım sırasında hep şunlarla karşılaştım: Ya kadınlar birbirine düşüyor bir hikâyede güzellik uğruna ya da birinin seyir zevkinin basit nesnesi haline geliyor veya bakıyorum hop bir kadının bacağı görünsün diye uğraşıyor bir “erkek” ressam  hikâyede. Ya da bir  bakıyorsunuz kadın histerik olarak yaftalanmış bir “erkek” yazar tarafından, oradan buraya uçuşuyor. Bol sakallı bir tanrı figürü bir erkek yaratıyor kaslı kollarıyla… ama kadınlar hep inci küpeli, pek şeker… Dedim ne oluyor yahu? Sonra “insanlığın bütün bu hikayelerinin aslında bu gözle yazılmamış, resmedilmemiş olduğu bir versiyon nasıl olurdu; biz kadınlar olarak o zaman kim olurduk ve ne hissederdik” sorusu sormaya başladım. Bu sorgulama bu işleri yeniden alıp “bir düzeltme” yapmama yol açtı.

İlginizi çekebilir:  42 Ermeni Ustanın Sihirli Ve Emekçi Elleri

Sergide beden algısı, cinsiyet önyargıları ve kadın olma hali üzerine odaklanıyorsunuz. Bu konulara odaklamanıza ilham olan temel dürtü nedir?

Açıkçası çok basit bir noktadan başladı her şey.  Günümüzde bu başlıkların kaçınılmaz gerçekler olarak karşımızda dikilip duruyor. Milenyum kuşağı özgürlük aşkıyla yetişti ve ekonomik buhranlar ya da post-savaş psikolojisinin -dönemin gerçekleriyle- yok saydığı şeyler artık gündeme alınmak zorunda. Berlin’de bu her gün karşıma çıkıyor. Queer bedenler ve çoklu kimliklere gözüm artık çok alıştı sanıyorum. O yüzden bunu doğal olarak sanat tarihinin bu ‘yeniden’ yorumuna taşımak istedim. Çok daha belirgin göze sokan bir mantıkta ele almamı bekleyenler olmuş, açılışta bu tür sorular aldım. Tamamen yeni bir tanım yapmak değil derdim sadece çalışmaların üzerinde biraz oynamak ve eğlenmek amacındayım. Bunu yaparken de yeni bir ‘doğru’ dayatmıyorum.

Kadın bedenini, çeşitlilik ve farklılıkları ile vurguladığınız sanatınız genellikle feminist bir bağlamda mı ele alınmalı?

Kesinlikle evet, “…işte bütün mesele bu!”

Ekin Su Koç, Not The Klimt’s Kiss, 2023, 100x100cm, Acrylic on Canvas, Tuval üzeri akrilik, Anna Laudel Istanbul

Üretimlerinizde mizahi bir bakış açısı da dikkat çekiyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Dediğim gibi biraz dayatmacı, doğrucu, ciddi kısmıyla oynamak istedim işin. Klasiklerin dokunulmazlığını bozmak istedim. Çünkü doğru kurgulanmamış cinsiyet eşitliğinin yakınından bile geçmeyen süper adaletsiz bir yansıma var. Bunu kırmak istedim. Bunu aynı ciddiyetle yapmak anlamsız olurdu.

 Tekniğinizle ilgili neler söylemek istersiniz?

Yine serginin kimliğiyle örtüşen şekilde, oyunsu, boyaması serbest, kimi zaman oranı bozuk, ele aldığım masterpiece’lerin yoğun dopdolu ‘klasik’ resim içeriğine kıyasla bol boşluklu, beyaz ve minimal, kolajlarda da aynı mantıkla ve önceki çalışmalarıma göre çok daha rahat çıkmış çalışmalar.

Önümüzdeki dönemlerde yeni üretim ve sergileriniz olacak mı?

Halihazırda üretimlerim sürüyor, bu başlıktan bağımsız “Happy at Nowhere” serisinin bu kez kumaş kolaj işleri Cape Town’da bir fuar için bitmek üzere. Berlin ve Kopenhag’da grup sergileri için kolajlar ve 2024 sonu Polonya’da bir müzede sergilenmek üzere “Altbau” serisinden çalışmalar hazırlıyorum. Venüs serisi benim için ayrı keyifli, o da Contemporary için ve sonrası için devam edecek, takvim yoğun.

Previous Story

Banksy’nin Eserini Çaldılar

Next Story

Beden Politikası

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.