Dünyamıza Ne Oldu?

/

FIAC 2019, iklim krizi, göç gibi insan kaynaklı doğa sorunlarını ele alırken Dijital Sanat Bienali ise dijital dünyada toplumu yeniden okuyor, insanın kendi eliyle yarattığı dijital dünyada insan türünü sorguluyor. Dijital bienalin bu yıl sorduğu soru şu: İnsan türü yok olmaya mı başladı? Dijital Sanat Bienali, özellikle yeni teknolojiler; nanoteknoloji, biyoteknoloji, bilişim ve bilişsel bilim bağlamında insanlığın sonu mu geliyor diye inceliyor.

Yapay zekâ oksimoron mu? Gündelik hayata uygulanan yükseltilmiş ve sanal gerçeklik gibi konular, geçmiş bienallerde olduğu gibi, hümanist bir yaklaşımla ele alınıyor. Sanat prizması altında, spekülatif ve kurmaca tasarımları, bu bir dizi soruyu sergilemek için kullandıkları metot olduğunu belirtiyorlar.

Bienal boyunca sergilenecek fütüristik hikâyeler ve anlatılarla, arzulanan ya da rahatsız edici objeler ya da distopik anlatılarla bizim bu yakın geleceği anlamamızı sağlamayı amaçlıyorlar. Hâlâ harekete geçmek için zamanımız olduğunu vurgulayan bienal, bu sanatsal temsillerle mümkün yakın gelecekle ilgili, toplumda var olan yapay zekâ gibi konuları tartışmamızı desteklemek istiyor.

Bienalin en dikkat çeken sergisi ise Şu Ana Kadar Her Şey Yolunda (Jusqu’ici tout va bien) adlı sergi. “Şu ana kadar her şey yolunda” tabiri, Fransa’da çok kullanılan bir tabir. Ayrıca, Fransa’daki popüler kültürde yer edinen önemli bir tanım. Bu tabir, 1995 yılında çekilen La Haine adlı Fransız filminden geliyor. Banliyödeki çocukları anlatan filmde, siyahi çocuk bir hikâye anlatıyor: “Fransa ne durumda biliyor musunuz?

Adamın biri yüksek bir yerden düşer… 90. kata kadar her şey yolunda, 70. kata kadar her şey yolunda, 40. kata kadar her şey yolunda, 10. kata kadar her şey yolunda… Ta ki düşene kadar her şey yolunda… Fransa’da düşene kadar her şey yolunda…” Serginin başlığı, muhtemelen bu filmin hikâyesinden geliyor. Sergi, “dijital dünya”da şu ana kadar her şey yolunda, ta ki düşene kadar diyerek izleyiciyi uyarıyor.

İlginizi çekebilir:  Osmanlı Hafızasının İzini Sürerken

Dijital bir dünyanın arkeolojisini sunan sergi, “Hiçbir şey iyi gitmiyor. İnsanlar artık bu dünyanın değil. Robotik çalışmalar tamamen özerklik içinde… Dünyamıza ne oldu? İnsan ırkının arkeolojik fosilinden, bizim türümüzden hiçbir şey kalmamış gibi görünüyor…” diye kaygılı sorular yöneltiyor.

Şehrin Yeni Sahipleri

Peki, sergi nasıl bir şehirden bahsediyor? Makineler boş zamanlarında karaoke yapıyor; duvarlar nefes alıyor; arabalar gökyüzünde uçuyor… Bu yeni dünya, pastoral değil, savaşlar biz olmadan devam ediyor; şiddetli davalar sırasında yapay zekâlar mahkemede saldırıya uğruyor; yasalara uymadığı için robotlar cezalandırılıyor… Neyse ki “drone spiker”, “iyi haber”lerle günleri aydınlatmak için olay yerinde uçuyor… İnsanın, kendi inşa ederek teknolojik bir fauna yarattığı bu yeni kentlerden kesitler sunan sergi, insanlığın, bu şehirlerde hiçbir şeyi tanımadığını vurgulayarak sert sorularını şöyle sürdürüyor: Peki bu dijital şehirlerin gelecekteki sakinleriyle buluşmaya cesaretiniz var mı? Bir robot çocuğun görünüşünü kabul edecek misiniz? Ya da insansı bir varlıkla dans etmeyi?

Sergi, bizi yakın geleceğe taşıyarak, yeni dünyayla ilgili sorular yöneltirken bir anda ayağımızı bugün yaşadığımız dünyaya çekiyor ve şu soruyu soruyor: “Ya dünya makinelerle düzenlenmişse?”

Previous Story

2020 Pirelli Takvimi İlhamı Juliet

Next Story

Rüzgarların Dinlendiği Yer

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.