Yeşim Özsoy, Yüz Yılın Evi oyunundan

Dünya ile Yarışabilecek Bir Tiyatro Yaratılmalı

Bugün 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü…. Türkiye’deki birçok özel tiyatro pandemi günlerinde yaşanan zorlukların yaralarını henüz sarmış değil. Şimdilerdeyse içinden geçmekte olduğumuz ekonomik kriz özel tiyatroların varlıklarını sürdürebilmesini daha da güçleştiriyor. Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Yeşim Özsoy, tiyatroların içinde bulunduğu durumu “Önümüzü göremiyoruz," diyerek özetliyor. "Sürekli adapte olmamız gereken kaygan bir zeminde hareket etmeye ve var olmaya çalışıyoruz,” diyen Özsoy, tüm bu dertlerin yanı sıra haksız rekabet, desteksizlik ve ticarete mahkûm edilme gibi sorunlarla mücadele ettiklerini de belirtiyor. 

/

Türkiye’deki özel tiyatroları dünya standartlarına ulaştırma hedefiyle Haziran 2019 yılında 19 özel tiyatronun girişimiyle kurulan Tiyatro Kooperatifi, bugün 69 özel tiyatronun dahil olduğu büyük ve güçlü bir yapı. Özel tiyatroların ekonomik, sosyal ve hukuki açıdan güçlenmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi için çalışan kooperatifin Yönetim Kurulu Başkanı Yeşim Özsoy ile 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle özel tiyatroların bugünkü durumunu konuştuk.

Tiyatro Kooperatifi’nin 2021’de Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle yayınladığı raporda özel tiyatroların durumu ile ilgili çarpıcı rakamlar yer alıyordu. Bugünkü durum nedir? Türkiye’deki özel tiyatroların en öncelikli sorunları neler?

Takdir edersiniz ki 2020’den beri tiyatrolarımızın durumuyla özel bir süreçteyiz. 2021’in 27 Mart’ı Mart 2020’den itibaren halen devam eden ve yaralarını henüz saramadığımız bir pandemi döneminin etkilerini taşıyordu. Şimdi her ne kadar dünya çapında ilan edilmese bile pandemiden çıktığımız bir dönemdeyiz. Başta 1 ay bile kapalı kalmayı hayal dahi edemeyen sahnelerimiz, oyunlarını 1 koca sene boyunca hiç oynamadan geçiren tiyatrolarımız, artık bu zamanları atlatmış bir şekilde sahnelere döndü. Tabii bu dönemde tiyatroyu bırakan, ayakta kalamayan, sahnesini kapatan, başka işlere geçen tiyatrocularımız oldu. Hepimiz için çok sert seyreden bir dönemdi. 2022-2023 sezonundan beri bir nevi normalleşme yaşıyoruz. Seyircimiz de sağ olsun dört elle sarıldı, belki de en çok dönüş ve özlem sahne sanatlarına oldu. Lakin pandemiden evvel de tamamen bilet satışına dayanan bu durumun mahkumiyetini yaşayan özel tiyatrolarımız yaratılan çok minimal desteklere rağmen büyük yara aldı. İşte temel sorun da burada yatıyor. Yani Devlet, Şehir ve Belediye Tiyatroları dışında kalan tiyatrolarımızın sokağa, bilete, satışa bağımlılığı. Bu durum tiyatrolarımızın kendi ayakları üstünde durmasını, uluslararası standartta işler üretebilmesini ve tabii pandemi, deprem gibi majör kriz anlarında kamu tiyatrolarının olduğu gibi ayakta kalabilme kapasitesini geliştirmesini engelliyor. Öncelikli sorun özel tiyatroların “özel” olmaktan çıkamaması ve yerelden, devletten, kamu tiyatroları kadar bütçe alamaması. Yanı sıra güncel mevzuat ve sistemin, sponsorluktan, bağış alma kapasitesine, vergi ve tanıma kadar gerçeğe ve ihtiyaca yönelik olmaması. Tiyatro Kooperatifi işte tam da bu sebepten dolayı yani özel tiyatroların örgütlenerek sistemi değiştirme gücünü ve lobi faaliyetini geliştirmesine yönelik olarak kuruldu.

Tiyatro Kooperatifi birleşenlerinin bir kısmı.

Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu ekonomik tablo özel tiyatroların varlığını nasıl etkiliyor?

Ekonomideki arazlar her alanı olduğu gibi bizi de etkiliyor. Bir oyununun maliyetini hesapladığınızda sürekli değişken yapı gösteren bir atmosferdeyiz hepimiz. Önümüzü göremiyoruz ve sürekli adapte olmamız gereken kaygan bir zeminde hareket etmeye var olmaya çalışıyoruz.

Tiyatrolar giderek artan hayat pahalılığı ile nasıl baş ediyor? Ne gibi zorluklar yaşıyorlar ve bu zorlukları aşmak için devletin ne gibi desteği var?

Tiyatrolara her sene proje bazlı bir Özel Tiyatrolara Destek Bütçesi ayrılıyor, ona başvurabiliyorlar. O da başvurulan bir oyunun en fazla yüzde 20-30 bütçesini karşılayabiliyor. Ayrıca son zamanlarda ilettiğimiz öneriler sonucunda bu destek kapsamında sahnelere artı olarak ufak bir ayrıcalık yaratabildik ama o da yeterli değil. Bu sebeple tiyatrolar istemese de bilet fiyatına yansıtıyor bütçesini. Maliyetler sürekli değiştikçe ekibin ve genel olarak işleyişin, tabii tüm bunlar bilet fiyatlarına yansıyor. Küçük ve orta ölçekli tiyatrolar seyirci kitlesini memnun etmek ve kaybetmemek için tam olarak yansıtamıyor maliyetleri ve çok zorlanıyor. Çoğu tiyatro düzenli bir ekibi istihdam edemiyor ve bir sürü sorun var bu alanda; istihdam, prova alanı eksikliği, ulaşım maliyetleri, vergiler herhangi bir ticari şirket ya da bakkal çakkal gibi vergilendiriliyorlar. Hal böyle olunca daha çok büyük prodüksiyonlar ve “show business” tadında oyunlar artmaya başlıyor, yüksek fiyatlı ve ekran ünlüleriyle dolu. Bu da küçük ve orta ölçekli, sanatsal kaygı ve sosyal toplumsal önceliği olan tiyatroları çok zorluyor; bir nevi hortumlanıyor alan monopolleşiyor. Bu da bizim dünya çapında bir Türkiye tiyatrosunu yaratmamızı bir kimlik bir seviye tutturmamızı engelliyor haliyle. Tabii istisnalar var.

Kadıköy Emek Tiyatrosu

Tiyatro sektörü nasıl desteklenebilir, nasıl çözümler üretilebilir?

Yapılacak şeyler çok net aslında. Yaptığımız her toplantıda belirttiğimiz gibi öncelikle mevzuat değişecek ve tiyatronun bir sanat dalı ve kamu hizmeti yani sadece ticari bir alan olmadığı gerçeğiyle herhangi bir şirket ya da bakkaldan farklı bir kültürel statünün oluşturulması, vergilendirmenin buna göre teşvikle uyumlanması, iyileştirilmesi gerekiyor. Tiyatroların “özel” olarak görünmesinden ziyade bir hak alanı bir hizmet olarak yeniden kurgulanması lazım. Bağış kapasitesinin yurtdışında olduğu gibi bu yasal statünün iyileştirilmesi yoluyla geliştirilmesi ve sponsorluk yasasının şirketler için daha ehven hale getirilerek tiyatroların sadece bilete ve kamu desteğine mahkumiyetinden kurtarılması gerekiyor. Sahnelerimizin acilen koruma altına alınması şart. Yoksa eskiden olduğu gibi büyük kayıplar yaşarız. Bir garajistanbul’un onca emekle kurulmasına rağmen atış poligonu olması, eski sahnelerin misal Naum Tiyatrosu’nun Çiçek Pasajı, Elhamra’nın gece kulübü, Tepebaşı Dram Sahnesi’nin otopark olması gibi şeylerle karşılaşmamamız için var olan sahneleri devlet ve yerel yönetimler el ele vererek teşvik ve desteklerle korumalı.

Kültür Bakanlığı bu konuda ne yapıyor?

Bakanlığın önceliği bütçe anlamında Devlet Tiyatroları. Bu büyük bir yapı. Pandemiden beri yaptığımız tüm toplantılarda mevzuat üzerine verdiğimiz önerileri dinliyorlar ama aslında birkaç Bakanlığın bir araya gelip çalışması ve iyileştirmesi bir vizyon geliştirmesi lazım. Maalesef önerilerimize minimal sonuçlar alabiliyoruz.

Nushu Tiyatro

Türk tiyatrosu nasıl bir süreçten geçiyor sizce?

Pandemi zordu. Şimdilerde o dönemleri atlattığımız için mutluyuz. Seyircinin sahneleri kucaklamasından dolayı da memnunuz. Büyük yapımların, menajerlerin, yapımcıların arttığı bir dönemdeyiz. Ana akımın yurtdışındaki gibi ticari işlerin, müzikallerin, şovların artması ve bu alanın bir istihdam alanı yaratması, tiyatrodan para kazanılmaz fikrini yıkması iyi. Lakin bu büyük yapımlar var olan ekonomik krizde orta ve küçük ölçekli tiyatrolara, sanatsal üretime zarar da veriyor. Ticari olan ile küçük ölçekli tiyatrolar arasında uçurum giderek açılıyor. Bu da bolluk içinde seviyesizliğe ve yer yer genç ve yeni olanı ikame etmeyen bir yapıya dönüşüyor.

İlginizi çekebilir:  Rasim Öztekin, Kavuğu Şevket Çoruh’a Devrediyor

Sizin Tiyatro Kooperatifi olarak Türkiye tiyatrosu adına belirlediğiniz öncelikli hedefleriniz nelerdir?

Biz tiyatrolarımızın yasal statüsünü değiştirmek istiyoruz. Kültürel işletme ya da başka bir adla kar hedefli çalışmayan tiyatrolara vergide iyileştirme ve desteklerle güçlendirilmiş dünya çapında yarışabilecek bir tiyatro alanı yaratılması için sistemi değiştirmek istiyoruz.

Neden bir örgütlenme modeli olarak kooperatifçiliği seçtiniz?

Örgütlenme fikri tiyatromuzda, sahne sanatlarında dünyada da olduğu gibi her zaman var oldu. Çok sorunlu bir alan olduğumuz için alanı iyileştirmek adına hep çaba göstermek gerekiyor. Önceki oluşumlar arasında Bağımsız Tiyatrolar Birliği, Alternatif Sahneler, Çağdaş Gösteri Sanatları Girişimi, Disiplinlerarası Genç Sanatçılar Derneği sayılabilir. Sorunların çözümleri için tiyatrolarımızın bir araya gelmesi, güç oluşturması ve ortak sorunlara ortak çözümler araması, dayanışma içinde olması kaçınılmazdır. Tiyatro Kooperatifi bu ihtiyaca cevap veren bir yapı oldu ve 2018’de 13 tiyatronun inisiyatifiyle başlayıp şu an için sadece İstanbul’da 74 tiyatroyu kapsayan bir yapı oluşturdu.

Tiyatro DEA

Türkiye’de kaç özel kaç resmi tiyatro var, ne kadar oyuncu vs. var, bunların verileri var mı elinizde?

Mart 2020’de Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile pandemi dolayısıyla ilk kez masaya oturduğumuzda bize yöneltilen bir soruydu bu. O sıra henüz 32 tiyatroyu temsil ediyorduk. Ama böyle bütünsel bir envanter çalışması ancak bakanlık yoluyla belediyelerin kayıt sistemleriyle elde edilebilir. Sivil toplum bu alanla ilgili ancak kendi bünyesindeki örneklem yoluyla tahminde bulunabilir. Görüşmemizden sonra zaten Kültür ve Turizm Bakanlığı en azından Özel Tiyatrolara destek projesi kapsamında başvuranlara kayıt olma zorunluluğu getirdi ve o kapsamda envanter tutma işini detaylandırdı. Bu destek için başvuran bilinen tüm Türkiye çapında en son veriye göre 2023’te 473 tiyatro var. Sigortalı çalışan sayısı da 400 civarında. Bu veriler bile alanın ölçümlemesi ve eksikliğini gözler önüne seriyor aslında. Ama tabii bu sadece desteğe başvuranlar. Desteğe başvurmayıp var olan üretim yapan da bir sürü tiyatro var tabii.

Resmi tiyatrolarla özel tiyatroları karşılaştırınca nasıl bir tablo çıkıyor ortaya?

Şehir, Devlet ve Belediye tiyatroları dışında kalan ve “özel tiyatrolar” olarak tabir edilen alanımızın karşılaştırınca iki temel sorunu öne çıkıyor. Birincisi haksız rekabet. Kamu kaynaklı tiyatrolar bilet fiyatlarını devlet ve belediyeden bütçelerden aldıkları destekler ve pay sonucu düşük tutabiliyorlar ama özel tiyatrolar sürekli maliyet hesaplamak ve yansıtmak zorunda oldukları için bilet fiyatlarını yüksek tutmak zorundalar. Diyeceksiniz bu tüm dünyada öyle. Muhakkak ticari yapıdaki şovlar, müzikaller, oyunlar misal İngiltere’de de yüksek olabiliyor. Mesela Londra’da bir müzikal bileti 40 pound yani minimum 1600 TL civarı ile 200 pound yani 8000 TL civarı satışa sunulabiliyor. Ama Art Council yani tiyatrolara destek veren Sanat Konseyi tarafından desteklenince 15-20 pound yani 600-800 TL olabiliyor. Ama orada bile National Theatre -yani Nasyonel Tiyatrosu ki bizdeki devlet tiyatrosunun muadili diye düşünün biletleri- 45 pound ile 100 pound arasında. Yani özetle en ticari tiyatrosuyla bile devletin tiyatrosu bizdeki kadar yüksek bir haksız rekabet alanı yaratmıyor.

Ankara Birlik Tiyatrosu

Bizde özel tiyatrolar hem hiçbir yerden destek almıyor yani bilet ücretini kıracak kadar hem haksız rekabete uğruyor hem de yeri geldiğinde bilet fiyatını maliyetleri kaldıramayıp yükseltince seyirci tarafından cezalandırılabiliyor. Yanı sıra kriz anlarında yani pandemi, deprem gibi zamanlarda düzenli desteğe sahip olmadığı için ve sokağa yani bilet satışına bağımlı olduğu için kırılgan ve zarara açık hala geliyor, büyük zarar görüyor. Bu da yetmiyor sahne açtığı zaman destek ve teşvik görmediği için yalnızlaşıyor. Tüm bu dertlerin arasında en hareketli ve en bağımsız, sanat üretiminin yüksek olduğu özgür alan çorak hale getiriliyor ve sanatsal üretim bu haksız rekabet, desteksizlik ve ticarete mahkûm edilme durumu yoluyla büyük zarar görüyor. Sonuç dünya çapında bir Türkiye tiyatrosundan bahsedemiyoruz.

Özel tiyatro denilince akla hep büyükşehirlerdeki tiyatrolar geliyor. Anadolu kentlerindeki tiyatro ve tiyatrocuların durumu nedir? Onlarla nasıl bir iş birliği içindesiniz?

Pandemi sırasında Anadolu’da da her bölgede bir tiyatro kooperatifinin kurulmasına ön ayak olduk. Gerçekten de bu süreçte oralarda iş yapmaya, sahne açmaya çalışan, tiyatro üreten meslektaşlarımızın büyükşehirlerle arasındaki uçurumu fark ettik. İstanbul gibi bir dünya başkentinde 200 küsur yeni oyun çıkmasına seviniyoruz, yurtdışında “studio” sahne olarak görülebilecek özel tiyatro sahneleri iki elin parmakları kadarken bile varlıklarına seviniyoruz. Baş şehirlerde bile aslında 20 milyonluk şehir kapasitesini karşılamayan tiyatro sistemi varken İzmir gibi bir ana şehirde bile hareketlilik sağlanamıyor. Diğer şehirler de keza öyle. Bu nedenle Devlet ve Şehir Tiyatrolarının farklı şehirlere dağılımı çok önemli ama yetersiz aslında. Türkiye tiyatrosunun gelişimi için çok daha yüksek bir çıtaya sahip olmamız gerekir.

Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Yeşim Özsoy

Bir de şunu sormak istiyorum Türkiye’de çok sayıda konservatuarlar açılıyor. Burada verilen eğitimlerin kalitesini yeterli görüyor musunuz? Buralardan mezun olacak gençler için gelecek var mı?

Evet konservatuarlar açılıyor ama genelde benim gözlemlediğim iki konu var. Birincisi yurtdışında neler oluyor bu konuda bilgisi olmayan bir nesil yetişiyor. Ve yanı sıra kendi tiyatro hafızasından bihaber bir nesil. Geleneğinden tutun son dönemde olan tiyatro arşivine kadar bir hafızasızlık da hakim. Yanı sıra sahneye değil de ekrana insan yetiştirme özentisi var son dönemlerde.

27 Mart Dünya Tiyatro Günü mesajınız nedir?

Bu Dünya Tiyatro Gününde dünya çapında Türkiye Tiyatrosunun gelişeceği güzel günlerin temellerinin atılmasını temenni ediyorum.

Previous Story

Ebru Ojen: Hayatımın En Zevkli Tarafı Dümdüz Olması

Next Story

Bağımlılık Bağ Kuramamaktır

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.