Rezzan gümgüm, Dağdaki Keçi, video, 2022

Dağdaki keçi Gökteki ay Sudaki balık

///

Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık sergisi üzerine çalışmaya 2021 yılında bir araştırma ile başladım. Mizur/Munzur Nehri üzerine yapılması planlanan baraj ve HES’ler, Munzur Gözeleri Rekreasyon Projesi, dağ keçilerinin katledilmesi ve madencilik projelerine karşılık, Dersim halkının inancı ve doğaya atfettikleri kutsallık, beni insan ve doğası arasındaki ilişkiyi araştırmaya yönlendirdi.

Ekolojik yıkımın her yönden devam ettiği Dersim’de, animist özellikler barındıran Rê/Raa/Yol inancına göre dağ keçileri, güneş, ay, dağ, taş, ağaç, su kutsaldır. Kişisel hafızamdaki hikâyelerin patikalarını takip ederek, Dersim’de doğa ve inanç arasındaki ilişkiyi irdelemek ve görünür kılmak üzere araştırmaya koyuldum. Süreç boyunca köylere ve kutsal mekânlara yaptığım ziyaretler sırasında karşılaştığım insanların anlattıkları ve ritüelleri, coşkun akan su, taşlar, dağlar, güneş ve yaban keçilerinin yanı sıra biriktirdiğim imgeler, nesneler ve bitkiler benim için farklı iletişim yolları açarken, yeni anlamlara da kapı aralamaya başladı.

Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık sergisi ile Mizur/Munzur Nehri ve suyu, kırmızı benekli alabalıklar ve dağ keçileri gibi doğadaki canlı veya cansız tüm varlıklara atfedilen kutsiyete ve onları tehdit eden barajlara, HES’lere, dağ keçisi avlama ihalelerine ve madencilik projelerine dikkat çekiyorum. Dersim’de ekolojik tahribata sebep olan tüm bu uygulamalar, çevresel bir çöküşe yol açmanın ötesinde kolektif hafızanın kutsal mekânlarına da zarar veriyor.

Antropolog Ahmet Kerim Gültekin’e göre Dersim’de Alevilik algısında, ‘kutsal mekân’ kültleri yüzyıllar boyu ‘ziyaretler’ dolayımı ile vücut bulmuşlardır.1 Gültekin, Mircea Eliade’yi referans alarak “kutsal mekân, insanın ve insan toplumsallığının mekân boyutuyla ontolojik kuruluşudur” der.2 Ali Rıza Aslan’ın cümleleri ile “Bütün Dersimliler için ‘Çeme Muziri’, ‘Kemer Duzgıni’, ‘Gola Buyere’, ‘Koe Jele’, ‘Koe Bağıre’ hem kutsal hem de koruyucudur. Atalarımızdan bu yana bize tanıdık gelen ama atalarımızla bizi koruyan, bizle birlikte çocuklarımızı, torunlarımızı koruyacak, kucaklayacak, zorluklarımıza karşı kanat gereceklerdir. Onlar, bütün Dersim’i her türlü kötülükten, zulümden koruyan, kollayanlardır.”3 İnsan; zaman, mekân ve ilişkisellik içinde bir canlı. Kutsal coğrafyaya ve doğaya yapılan her müdahâle, kolektif mekânların ortadan kaldırılması ya da kullanımının sınırlandırılmasına neden olduğu için, doğrudan doğaya, insana ve inanca yapılan şiddetli bir saldırı olarak görülebilir.


Driftwood, 3 kanallı video yerleştirme, 2023

Antropolog Dilşa Deniz, “Dersim’de Su Kutsiyeti, Mizur/Munzur Nehri ilişkisi anlamı ve kapsamıyla baraj/HES projeleri” adlı makalesinde şuna işaret eder: “İnsani/ölümlü bedenini orada yitirip, dağın içinden yeni, ölümsüz bir beden olarak yeryüzüne yeniden doğuşun/bedenlenmenin, su/nehir formunda belirmesi ve su üzerinden yapılan bu güncelleme ile sonsuzluk döngüsüne ulaşılması; su, kutsiyet ve yaşamsallık matematiği açısından anlamlıdır. Sonsuzluk söylemi ile kurgulanan yeniden doğumla Mizur/Munzur, Dersim coğrafyasında bir nehir olmaktan öte koruyucu bir beden olarak, tüm Dersimlilerin ve Dersim coğrafyasındaki tüm canlıların hayat bulduğu/kurduğu ve kurtardığı bir tanrısal form haline dönüşmüştür.”4

İlginizi çekebilir:  Can Göknil’in Ardıç Kuşları

Dersim’de doğaya ve biyoçeşitliliğe bağlı bir yaşam ağı var ve aksi takdirde yaşamın devam etmesi oldukça güç. Öte yandan, Dersimlilerle doğa arasındaki bu diyalog, biyoçeşitliliğin devamlılığı için de büyük önem taşıyor. Doğaya ve kültüre yapılan çeşitli müdahâleler ve aralarındaki ilişkinin yok sayılması, türler için yok oluş riskini artırıyor. Bugün, Rê/Raa/Yol inancı ve ona öncül inançların (Urartu, Zerdüşti, Êzidi) mirasının farklı formlarda devam etmesi, doğanın korunması ve sürdürülebilir kullanımına katkı sağlıyor. Bu inanca göre, doğa evrenin bir bileşenidir ve insanlar da bu doğanın bir parçasıdır. Doğa, tüm çeşitliliği ile yaşamın kaynağıdır, iyileştirici, koruyandır, ve bundan dolayı ona saygı gösterilmelidir.

Sergideki videolar ve yerleştirmelerle, Dersim’deki kültürel ve biyolojik çeşitliliğe, doğa ve yerel kültürün iç içe geçtiği gündelik yaşama dikkat çekmek istiyorum. Buna paralel olarak, küresel biyolojik çeşitliliğin kaybolmaya yüz tuttuğu bir zamanda, dünya ile kurulan ilişkinin epistemolojik köklerini yeniden düşünmenin ve sanat aracılığıyla ortaya yeni önermeler çıkarmanın gerekliliğine işaret ediyorum. Oluşturduğum görsel anlatılarda hem öznel hem de kolektif hikâyeleri vurgulayarak, başka bir anlatıma imkân sağlamanın, kültürel referanslar üzerinden yaşadığımız coğrafyaya, doğaya ve kültüre yapılan müdahaleleri sorgulamanın yollarını araştırıyorum. Çalışmalarımla, Dersim kültürünün farklı yönleriyle özgün bir diyalog kurmaya ve bir bütün olarak canlı veya cansız tüm varlıklara, doğaya ve insana uygulanan şiddetin görünmezliğini kırmaya çabalıyorum. Sergideki işleri sürdürülen uzun soluklu bir sanat araştırmasının sonucu değil, bir başlangıcı olarak görüyorum.

*

Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık CultureCIVIC sanatsal üretim fonu kapsamında 215 başvuru arasından seçilen 15 projeden biridir.

*

1 Gültekin, A. K. Tunceli’de Kutsal Mekân Kültü, Ankara: Kalan Basım Yayın, 2004. Gültekin, Mircea Eliade’yi referans alarak “kutsal mekân, insanın ve insan toplumsallığının mekân boyutuyla ontolojik kuruluşudur.” der.2
2 Gültekin, A. K. Kutsal Mekânın Yeniden Üretimi, İstanbul: Bilim ve Gelecek Yayınları, 2020. Ali Rıza Aslan’ın cümleleri ile “Bütün Dersimliler için ‘Çeme Muziri’, ‘Kemer Duzgıni’, ‘Gola Buyere’, ‘Koe Jele’, ‘Koe Bağıre’ hem kutsal hem de koruyucudur. Atalarımızdan bu yana bize tanıdık gelen ama atalarımızla bizi koruyan, bizle birlikte çocuklarımızı, torunlarımızı koruyacak, kucaklayacak, zorluklarımıza karşı kanat gereceklerdir. Onlar, bütün Dersim’i her türlü kötülükten, zulümden koruyan, kollayanlardır.”3
3 Aslan, A. R. “Munzur Baba’nın Kirveleri Küçük Gurbet Kuşları” (2009) Munzur (Dersim Etnografya Dergisi) 2009, no. 1 içinde, Ankara: Kalan Yayınları, 2009.İnsan; zaman, mekân ve ilişkisellik içinde bir canlı. Kutsal coğrafyaya ve doğaya yapılan her müdahâle, kolektif mekânların ortadan kaldırılması ya da kullanımının sınırlandırılmasına neden olduğu için, doğrudan doğaya, insana ve inanca yapılan şiddetli bir saldırı olarak görülebilir.
4 Deniz, D. Sudan Sebepler, der. Cemil Aksu, Sinan Erensü, Erdem Evren, İstanbul: İletişim Yayınları, 2016.
Previous Story

SSM’de Türk Resim Konuşmaları

Next Story

OMM’da Açık Hava Sineması

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.