Dora Maar, Nusch Eluard, Around 1935, Gelatin-silver print, 24,5 × 18 cm, Centre Pompidou - Musée national d’art moderne, Paris Purchase, 1987, © Adagp, Paris 2023 Photographic reproduction: Centre Pompidou - Mnam-Cci/ Jean-Claude Planchet/Dist. RMN-GP

Centre Pompidou’da Fotoğrafın Tarihine Yolculuk

Önümüzdeki yazdan sonra beş yıllığına kapanacak olan Centre Pompidou, "Corps à corps: Histoire(s) de la Photographie" sergisine ev sahipliği yaptı. Centre Pompidou’da ise sular durulmuyor. Kurumun Olimpiyatlar’dan sonra beş yıllığına (2025-2030) kapanarak restorasyona gireceği için işlerini uzun süreli olarak kaybedecek çalışanlarının grevi henüz bitti.

/

Bu yaz Paris’te yapılacak Olimpiyat Oyunları’yla şehrin kültür mirasının fazlasıyla zarar göreceğine dair seslerin yükseldiği bu dönemde (Zira 2024 Paris Olimpiyatları sporla şehrin tarihi arasında bir bağ kuracak şekilde lanse ediliyor. Napolyon Bonapart’ın mezarının bulunduğu Invalides’te okçuluk, 18. yüzyıl bahçeleri Champ de Mars’ta judo, devrimin ikonik meydanı Place de la Concorde’da kaykay, breakdans ve bisiklet yarışları yapılacak. Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapan şehirler üzerinden ayyuka çıkan tartışmalar, bu sefer de organizasyonun Paris’in kültür mirasını tahrip edeceği konusunda haklı bir endişe yaratıyor.) şehrin önemli sanat kurumlarından biri olan Centre Pompidou’da da sular durulmuyor. Kurumun Olimpiyatlar’dan sonra beş yıllığına (2025-2030) kapanarak restorasyona gireceği için işlerini uzun süreli olarak kaybedecek çalışanlarının grevi henüz bitti.

Beş Yılda Neler Olacak?

Bu esnada güncel bir haber olarak değinelim, müzenin yöneticisi Laurent Le Bon, 6 Şubat’ta düzenlediği basın toplantısında müzenin önümüzdeki beş yıl boyunca kapalı olacağı dönemde nasıl işleyeceğini açıkladı. Enerji verimliliği optimize etme, müzeyi daha erişilebilir hale getirme ve asbestten arındırma planının bir parçası olarak 2020’de alınan kapanma kararı, uygulamaya kademeli olarak alınacak ve müze önümüzdeki dönemde Musée du Quai Branly ve Musée de l’Orangerie de Centre Pompidou koleksiyonu odaklı sergilere ev sahipliği yapacak. Pompidou, Paris dışında Lille, Lyon, Toulon, Auxerre ve Metz’de uydu konumundaki kültürel mekânlarla da eserlerini paylaşacak ve sergi malzemesi sağlayacak. Ocak sonunda biten üç aylık greve katılan Centre Pompidou çalışanlarının değindiği temel konulardan birisi de bu sanat eseri ödünç vermeleri nedeniyle eserlerde meydana gelen ve sürekli artan hasardı. Zira kurum tarafından hâlihazırda her yıl yaklaşık 6 bin eser, bağımsız sergiler için ulusal ve uluslararası düzeyde ödünç veriliyor.

Fotoğrafın Tarihi

Konuya giriş yaptığımız bu güncel haberlerden Centre Pompidou’da devam eden ve 25 Mart’a kadar süren ve biten Corps à corps: Histoire(s) de la Photographie sergisine geçelim. Corps à corps da oldukça kapsamlı bir koleksiyon paylaşımı sergisi. Biri Centre Pompidou’da yer alan Musée national d’art moderne kamusal koleksiyonu diğeriyse Avrupa sinemasının önemli isimlerinden koleksiyoner Marin Karmitz’e ait özel koleksiyon olmak üzere, iki fotoğraf koleksiyonu arasında kurulan diyalog aracılığıyla 20. ve 21. yüzyıllarda insan figürünün temsillerine, özgün ve çapraz bir bakış sunmasıyla öne çıkıyor.

Birgit Jürgenssen, Ohne Titel (Selbst mit Fellchen), 1974-1977, Chromogenic print. 14,5 × 13,2 cm, Centre Pompidou – Musée national d’art moderne, Paris Donation from the gallery Hubert Winter, 2010 © Adagp, Paris 2023 Photographic reproduction: Centre Pompidou – Mnam-Cci/Philippe Migeat/ Dist. RMN-GP

Bu geniş çaplı ve alt başlığında da vurgulandığı üzere, fotoğrafın tarihine odaklanan sergi, Centre Pompidou’nun 50 yıl içinde dünyanın neredeyse en önemli koleksiyonlarından biri haline gelip (yaklaşık 40 bin baskı ve 60 bin negatif içeren), 20. yüzyılın önemli fotoğraf figürlerine ait birçok fotoğraf setini de kapsayan külliyatının önemine işaret ediyor. Yapımcılıktan yönetmenlik ve dağıtımcılığa Fransız sinemasına iz bırakan figürlerden biri olan Marin Karmitz’e ait fotoğraf koleksiyonuysa, Stanislaw Ignacy Witkiewicz gibi avangart sanatçılardan (Marin Karmitz yakın zamanda bu sanatçının eserlerinden önemli bir seçkiyi Centre Pompidou’ya bağışlamış) SMITH gibi isimlere, fotoğraf dünyasının farklı temsillerini işaret eden isimleri kapsıyor. Serginin küratörlerinden, Musée national d’art moderne – Centre Pompidou fotoğraf bölümü yöneticisi Julie Jones’un da değindiği gibi: “Yüz ötekiyle temastır, ötekiyle karşılaşmadır (Emmanuel Levinas). Fotoğraf bunu resmin ifade edebileceğinden çok daha fazla ifade eder. Bizi gözlere, yüz hatlarına, saçlara ve benzerlerine götürür. Fotoğraf aracılığıyla ötekinin içine gireriz, yaşayan bedeni kavrarız. Resim elbette bunu yapmıştır ve hâlâ da yapmaktadır ancak yaklaşımı çok daha yapılandırılmış, daha semboliktir.” Sergi, Stanisław Witkiewicz’in 1910’larda çektiği yakın plan fotoğraflarla Constantin Brâncuși’nin aynı dönemde çektiği ilk heykel başlarının fotoğraflarını karşılaştırarak başlıyor.

İlginizi çekebilir:  Kültür Metropolü İstanbul

Yedi Temada Birbiriyle Diyalog Kuran Fotoğraflar

Yedi ana başlık altında gezilen, sayıları yüzü geçen fotoğrafçıya ait 500’den fazla fotoğraf, belgenin yer aldığı sergide Stanisław Ignacy Witkiewicz, Michael Ackerman, Dora Maar, Henri Cartier-Bresson, Christian Boltanski, Robert Frank, Andy Warhol, Walker Evans, William Klein, Weegee, Antoine d’Agata, Vivian Maier, Man Ray, Paul Strand, SMITH, W. Eugene Smith, Ulay gibi sanatçılar yer alıyor. Fotoğraf sanatının baş yapıtlarından anonim sanatçı işlerine hem fotoğraf tarihine hem de fotoğrafçıların gözünden sosyal ve siyasi mücadelelere, dünyada yaşanan krizler ve travmatik olaylara tanıklık etmek mümkün oluyor.

Sergi, filozof Emmanuel Levinas’ın “Yüzde, doğuştan gelen bir eksiklik vardır; bunun kanıtı, bu eksikliği bir poz, bir tavır takınarak gizlemeye çalışmamızdır. Yüz teşhir edilir, tehdit edilir, sanki bizi davet eder şiddete eğilimli olmak. Aynı zamanda yüz, öldürmemizi yasaklayan şeydir” cümlesinden referansla İlk Yüzler (The First Faces) bölümüyle açılıyor. Bölümlerin akışı boyunca iki koleksiyon arasında, “kamusal ve özel bakış açısının da detaylarıyla bir diyalog kurma amacı taşıyan serginin yaklaşımı, tarihsel bağların yeniden keşfedilmesine ve bazen de sanatçılar ve eserler arasında yeni, beklenmedik bağların kurulmasına yardımcı” olduğu için hem küratörler hem de eleştirmenlerce verimli bulunmuş. Farklı bakış açılarının bu ortaklaştığı kurguda birbirleriyle yüzleşerek, hiçbirinin tek başına yeterli olmadığının sorgulanması da bir başka çıkarım.

Sanatçıların farklı dönemlerde kurguladıkları perspektiflerini ve fotografik görme biçimlerini takip edebildiğimiz serginin ikinci bölümü, ilk fotoğraf makinelerinin ortaya çıkışıyla tanımlanan portre ve otoportrenin geleneksel kodlarının sanatçılar tarafından nasıl kullanıldığını ve farklılaştırıldığını gösteren işleri Otomatizm? (Automatism?) başlığında bir araya getiriyor.

Üçüncü bölüm Flaşlar (Flashs), “fotoğrafçı bir röntgenciden çok bir vizyonerdir, bireysellikleri fark eder ve izole eder, kalabalığın içinde kaybolmuş bilinmeyen figürlere ışık tutar. Atmosfere, özel bakışlara ve jestlere gösterdikleri dikkatle insanlar arasındaki ilişkileri ortaya çıkarır” cümlesinden hareketle, sanatçı ve özne arasındaki kameranın algılama biçimine odaklanıyor. Baş, eller, kulaklar, deri, cinsel organlar ve ayaklar yani bedenin parçaları, birer gözlemci olan fotoğrafçıların baktığı yerden kimi karede bir fetiş imge kimi karedeyse acı çeken, dinlenen ya da çalışan bir bedenin parçası olarak Parçalar’da (Fragments) çıkıyor karşımıza.

Gordon Parks, Ethel Sharrieff in Chicago, from the series Black Muslims 1963. Gelatin-silver print, 35,5 × 28 cm, Marin Karmitz collection © Copyright The Gordon Parks Foundation. Marin Karmitz collection, Photographic reproduction: Florian Kleinefenn

Kendi İçinde Ve Hayaletler

Beşinci bölüm Kendi İçinde (Within Oneself) sanatı tanımlayan fotoğrafçının mevcudiyetsizliğinde, görüntülerin ötesinde var olan kişilerin bulunduğu anları işaret ediyor. Fotoğraf sanatının sunduğu tanıklık hissiyle yüzleşen izleyici için de fotoğraflar her bakışta yeniden var oluyor. İç Mekanlar (Interiors) bireyleri tutan, kapatan, mesafe koymasına neden olan ya da kucaklayan hapishaneler, hastaneler, müzeler, mezarlıklar ve bunlar gibi mekânların içine bakıyor. Bu mekânların özgürlük ya da izolasyon özelliklerine gönderme yapılıyor. Serginin son bölümü Hayaletler’e (Ghosts) gelindiğindeyse gölge ve bulanıklık içeren grafik kompozisyonlardan faydalanılan, ilk bölümdeki kimlikleri düpedüz ortaya çıkaran yüzlerin netliğinin aksine, fotoğraf sanatının belirleyici üçlüsü ışık, gölge ve kadraj bilinen işlevini bırakıyor. Tüm bu yedi bölüm boyunca birbiriyle konuşması hedeflenen fotoğrafların bazılarında ışık ve gölgenin mükemmeliyetçiliği bazılarındaysa tanıklık edilen anın kırılganlığına yapılan vurgu, izleyeni de farklılıklar ve tamamlayıcılıkları sorgulamaya yönlendiriyor.

Müze yöneticisi Le Bon, basın toplantısında “Centre Pompidou’nun fizikselliğinin, duvarlarının dışında da kolaylıkla yeniden kurulabileceğine dair bir ruha” değindi. Ne var ki Corps à corps’la fotoğraf tarihi arasında gezinti yapan izleyici, binaya sindiği kolaylıkla fark edilen kapanmanın yaratacağı belirsizlik kaygılarının etkisiyle olsa gerek sanat kurumlarının güncel durumunu arşiv, ödünç verme gibi farklı başlıkları kapsayan bir sorgulamaya daha dalıyor.

Previous Story

Antakya’dan Yükselen Sesi Duyan Var mı?

Next Story

Zavallılar, Lütfen Mantıklı Olun!

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.