Filmekimi, 2002’den beri her yıl olduğu gibi, İstanbul’un sonbaharı hüzünle değil, festival ruhuyla karşılaması için geliyor. 8-17 Ekim tarihleri arasında, başta Cannes, Venedik ve Toronto Film Festivalleri’nde öne çıkan yapımlar olmak üzere, dünya sinemasının sezon boyunca konuşulacak yapımlar yine Filmekimi’nde gösterilecek. Altın Palmiye ödüllü Titane ve Altın Aslan ödüllü Happening de bunlardan ikisi…
Olağandışı bir Yılın Ardından
Hatırlayacağınız gibi, Şubat 2020’de düzenlenen 70. Berlin Film Festivali’nin ardından tüm dünyanın pandemi etkisine girmesiyle, 2020 yılındaki film festivallerinin birçoğu iptal edilmiş, çevrim içine taşınmış ya da oldukça kısıtlı ve bol önlemli koşullar altında, fiziksel gösterimlerin de bir parçası olduğu hibrit formatlarda gerçekleşmişti. Dünyanın en prestijli film festivali olarak kabul edilen ve uzun yıllardır mayıs ayında düzenlenen Cannes Film Festivali, iptal edilenler arasındaydı. En az onun kadar önem taşıyan Venedik Film Festivali sadece sektör temsilcilerini ve basını kabul ettiği fiziksel gösterimler düzenledi, Berlin Film Festivali ise 2021 edisyonunu, yine sektör temsilcileri ve basın için, tamamen çevrimiçine taşıdı.
Peki ya İstanbul?
2020’nin yaz aylarından itibaren, 39. İstanbul Film Festivali, neredeyse bir yıla yayılan çevrim içi gösterimlerle başarılı bir şekilde kotarılınca, Filmekimi’ni de içine almak, özlediğimiz film haftasıyla birleşmek zorunda kalmıştı. Fakat yıllardır, gerek ödül sezonunda tekrar tekrar karşımıza çıkacak gerekse Cannes, Venedik ve Toronto gibi prestijli festivallerden ödüllerle dönmüş yapımları İstanbul’a taşıyan Filmekimi geleneği yine de bozulmamıştı. Ekim 2020’de, hibrit festivalin Filmekimi Galaları bölümünde izleme fırsatı bulduğumuz filmler arasında Oscar ödüllü Nomadland ve Another Round gibi filmler de vardı.
Cannes, Yeniden
‘68 hareketinin etkisiyle iptal edildiği 1968 yılından beri ilk kez pandemi nedeniyle 2020’de iptal edilmek zorunda kalan Cannes Film Festivali, geçtiğimiz temmuzda geri döndü ve sinema dünyasını bir kez daha Fransa sahillerine akın ettirdi. Ana yarışmada, Wes Anderson’dan Asghar Farhadi’ye, Ildikó Enyedi’den Joachim Trier’e, François Ozon’dan Mia Hansen-Løve’e, Paul Verhoeven’den Apichatpong Weerasethakul’a birçok öncü yönetmenin yeni filmleri yer aldı. Ağustos ve eylül ayları, Saraybosna, Venedik, Toronto, San Sebástian festivalleriyle devam etti. Festivaller, yeniden izleyicisiyle buluştu.
Prestijli Festivallerde Zafer Kadınların
6-17 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Julia Ducournau’nun yönettiği Titane filmine, 1-11 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Venedik Film Festivali’nde ise, Altın Aslan Audrey Diwan’ın L’événement / Happening filmine layık görüldü. Böylece yılın en prestijli iki festivalindeki büyük ödüller, kadınların yönettiği filmlere gitmiş oldu. Yılın ilk aylarında da bağımsız sinemanın kalesi Sundance Film Festivali’nde büyük ödül Sîan Heder’in CODA filmine verilmiş, nisan ayında dağıtılan Akademi Ödülleri’nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen dallarında kazanan Nomadland filmiyle Chloé Zhao olmuştu. 2021-2022 ödül sezonunda bu ivmenin korunmasını, bunun kadınların çok daha görünür olduğu ve sektördeki cinsiyetçiliğin kaybetmeye başladığı bir dönem olmasını diliyoruz.
Ödüllü Filmler, Yine Filmekimi’nde
2002’den bu yana İKSV tarafından düzenlenen Filmekimi’nin yıllardır en büyük kozu, Altın Palmiye kazanan filmin İstanbul’daki ilk gösterimine ev sahipliği yapıyor olması olmuştur. Son birkaç yıldır, bunun yanına Altın Aslan kazanan filmin de eklendiğini görmek, İstanbullu sinemaseverleri oldukça mutlu ediyor. Gelenek bu yıl da bozulmuyor; Titane ve Happenning, Filmekimi programında yer alacağı duyurulan ilk iki film olarak, şimdiden etkinliğin öne çıkan filmleri olacak gibi görünüyor. Onların yanı sıra, Filmekimi’nin ödüllüleri arasında Farhadi ve Kuosmanen’in Büyük Ödül’ü paylaşan filmleri ile Cannes’da En İyi Senaryo ve En İyi Kadın Oyuncu ödüllerine uzanan iki film de programda yer alıyor.
Filmekimi’nden 8 Öneri
- HAPPENING L’événement (yön. Audrey Diwan): Venedik Film Festivali’nde Jane Campion’dan Paolo Sorrentino’ya birçok usta yönetmenin arasından sıyrılarak Altın Aslan’a uzanan Diwan’ın filmi, Annie Ernaux’nun aynı adlı romanının bir uyarlaması. Fransa’da kürtajın yasak olduğu 1960’larda geçen filmde, parlak bir üniversite öğrencisi, hamileliğinin ardından zorlu kararlar vermesi gereken, ikilemlerle dolu bir sürece giriyor.
- DRIVE MY CAR Doraibu mai kâ (yön. Ryûsuke Hamaguchi): Haruki Murakami’nin bir kısa öyküsünden uyarlanan Drive My Car, Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ve FIPRESCI ödüllerinin sahibi oldu. Film, bir tiyatro yönetmeninin, oyun yazarı eşini kaybettikten iki yıl sonra bir festival için yola çıkışını ve şoförüyle arasındaki sohbetlerin sırları ve itirafları ortaya çıkarmasını konu alıyor.
- TITANE (yön. Julia Ducournau): BBC’nin “2021’in en şok edici filmi” olarak tanımladığı, Altın Palmiye ödüllü Titane, birkaç yıl önce Raw ile genç Fransız sinemasının en yenilikçi işlerinden birine imza atmış Ducournau’nun imzasını taşıyor. Küçükken geçirdiği bir trafik kazasının ardından kafasına titanyum bir plaka yerleştirilen bir genç kadının, bir otomobille cinsel ilişkiye girdikten sonra hamile kalmasını konu alan film, başta tematik olarak benzerlikler taşıdığı Crash olmak üzere, beden ve korku ilişkisinden beslenen David Cronenberg sinemasıyla karşılaştırılıyor.
- A HERO Ghahreman (yön. Asghar Farhadi): İran sinemasının, sürpriz dönemeçlerle dolu hikayeleriyle ünlü yönetmeni Farhadi, oldukça olumsuz eleştiriler aldığı bir İspanya molasının ardından ülkesine geri dönüyor. Cannes’da Büyük Ödül’ü paylaşan A Hero, borcundan dolayı hapis yatan bir adamın, iki günlük izni sırasında, şikayetini geri çekmesi için alacaklısını ikna etmeye çabalamasını konu alıyor.
- COMPARTMENT NO.6 Hytti nro 6 (yön. Juho Kuosmanen): İlk filmi The Happiest Day in the Life of Olli Mäki, ile Cannes’dan Belirli Bir Bakış ödülüyle ayrılan Kuosmanen, hayatın sıradanlığından ve küçük anlardan beslenen sinemasına bir yol filmiyle devam ediyor. Bu yılki yarışmada Büyük Ödül’ü paylaşan Compartment No.6, Rusya’da, hiçbir yerin ortasında seyreden bir trende karşılaşan, başta birbirlerinden nefret etseler de zamanla aralarında yakın bir dostluk bağı oluşan iki yabancının hikâyesini anlatıyor.
- THE WORST PERSON IN THE WORLD Verdens verse menneske (yön. Joachim Trier): Joachim Trier’in yönettiği ve senaryosunu yol arkadaşı Eskil Vogt’la yazdığı Oslo Üçlemesi, 10 yıl aranın ardından nihayete eriyor. Reprise (2007) ve Oslo, 31. august (2011) filmlerinin ardından gelen The Worst Person in the World, bir prolog, bir epilog ve on iki bölümde, Julie adlı genç kadının aşk yaşamının inişlerini ve çıkışlarını konu alıyor. Üçlemenin diğer filmleri gibi, kurgu oyunları, hikâye anlatımında kestirme yollardan sapışlar ve zamanla oynayışlar, alışılmışın dışında bir sinema deneyimi yaratıyor. Renate Reinsve, filmdeki performansıyla Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu seçildi.
- BENEDETTA (yön. Paul Verhoeven): Avrupa sinemasının ustalarından Paul Verhoeven, henüz tanıtım görüntüleriyle tartışmalar yaratmayı başarmış, çarpıcı bir filmle, on yedinci yüzyıl İtalya’sına götürüyor. Gördüğü dini ve erotik içerik rüya ve sanrıların etkisindeki bir rahibeye bir eşlikçi atanmasının ardından ikisi arasında gelişen romantik ilişki ve cinsel gerilime odaklanan Benedetta, cinsel özgürlüğün dinle çatışmasına dair provokatif bir film olarak yorumlanıyor.
- EVERYTHING WENT WELL Tout s’est bien passé (yön. François Ozon): François Ozon, İstanbul Film Festivali ve Filmekimi takipçilerinin vazgeçilmezlerinden biri. Çağdaş Fransız sinemasının en üretken yönetmenlerinden biri olarak neredeyse her yıl yeni bir filmle karşımıza çıkan Ozon’un son filmi, Sophie Marceau, Charlotte Rampling ve Hanna Schygulla gibi oyuncuları buluşturuyor. Film, 85 yaşındaki babasının hasta yatağı başında, onun son arzusunu gerçekleştirmek konusunda vicdanıyla savaşan bir kadını merkeze alıyor.