Çağla Cabaoğlu Galeri kuruluşundan bu yana birçok sergiye imza attı ve fuar katılımı gösterdi. 25. yılını ise Yankı ve Rezonans adlı iki sergi ile kutluyor. Çağla Cabaoğlu ile geçmiş 25 yılın sanat dünyası ve galericiliğini ile geleceğe yaklaşımlarını konuştuk.
Çağla Cabaoğlu Galeri’nin 25 yıl önceki kuruluş sürecini anlatabilir misiniz? Bu yolculuğa başlama kararı nasıl şekillendi?
Çağla Cabaoğlu Galeri’yi 25 yıl önce kurarken, sanata olan tutkum ve sanatçıların özgün ifadelerini destekleme isteğim en büyük motivasyonumdu. O dönemde Türkiye’de çağdaş sanat galericiliği yeni yeni ivme kazanıyordu ve ben de bu dinamik ortamda kendi bakış açımı sunmak istedim.
Sanatla her zaman iç içeydim ve sanatçıları desteklemenin, onlara sürdürülebilir bir platform sunmanın sadece bir izleyici ya da koleksiyoncu olarak değil, bizzat bir galerici olarak mümkün olacağını düşündüm. Bu fikir zamanla olgunlaştı ve galeriyi kurmaya karar verdim.
“Galeri, Sadece Yapıtların Sergilendiği Bir Alan Değil, Eleştirel Bakış Açılarının Geliştiği, Sanatsal Üretimin Desteklendiği Bir Platform Oldu.”
Kuruluş sürecinde amacım, uluslararası ölçekte de ses getirebilecek projeler üretmek, genç ve deneyimli sanatçıları bir araya getirerek güçlü bir sanat ortamı yaratmaktı. Sanatın yalnızca bir yatırım aracı değil, aynı zamanda bir düşünce ve duygu aktarımı olduğuna inanıyorum. Bu yüzden galeri, sadece yapıtların sergilendiği bir alan değil, aynı zamanda eleştirel bakış açılarının geliştiği, sanatsal üretimin desteklendiği bir platform oldu.
İlk yıllarımız, sanat piyasasını tanımak, sanatçılarla iletişim kurarak ve farklı disiplinlerde üretim yapan isimleri bir araya getirmekle geçti. Zamanla uluslararası fuarlara katılmaya başladık ve bu da galerinin sınırlarını genişletmemize yardımcı oldu. Bugün geriye dönüp baktığımda, bu yolculuğun her anının hem sanatçılar hem de sanat izleyicileri için kalıcı etkiler bıraktığını görmek büyük bir mutluluk kaynağı.
İkinci kuşak galericisiniz. Ailenizin sanatla ilgili geçmişinden söz etmeniz mümkün mü?
Annemin yedi yıl Ankara’da galericilik yaptığı dönem her şeyin tohumlarının ekildiği dönem oldu. Henüz 25 yaşında kendi adımı taşıyan galerimi açmaya karar verdim. Akademisyenler ve sanatçılarla iç içe büyümemin bu sürece etkisi vardır. Bu ortam, sanat dünyasına girişimi doğal bir süreç haline getirdi. İstanbul’a geldiğimde de sanat çevresinde tanıdığım usta isimler –özellikle Komet– beni kendi kuşağımla birlikte ilerleyebileceğim bir galeri açmaya motive etmişlerdir. Sorunuza cevap olarak şunu eklemek isterim, ODTÜ Mimarlık Fakültesi özgeçmişim, galerimizin kurulma yaklaşımında belirleyici olmuştur. Bu fakülteden mezun olmak bir düşünme biçimi, sanatla olan ilişkinizi kökten şekillendiren bir ekol. Ben de bu karakteri, disiplini taşıyorum. Dolayısıyla aslında galericilik fikri üniversite yıllarında sanatla kurduğum yakın ilişkinin sonucudur.
Galerinizle Türk çağdaş sanatına nasıl bir bakış açısı kazandırmayı amaçladınız?
Çağla Cabaoğlu Galeri’yi kurarken temel amacım, Türk çağdaş sanatına uluslararası bir perspektif kazandırmak ve sanatçılar için sürdürülebilir bir platform oluşturmaktı. Türkiye’de sanat piyasası sürekli değişen bir dinamiğe sahip ve ben hem genç hem de deneyimli sanatçıların bu değişime ayak uydurmasına yardımcı olacak bir alan yaratmak istedim.
“Üç Temel Noktaya Odaklandım: Disiplinlerarası Diyalog, Küresel Ölçekte Görünürlük ve Eleştirel Düşünceyi Teşvik Eden Sergiler.”
Galerinin bakış açısını şekillendirirken özellikle üç temel noktaya odaklandım: disiplinlerarası diyalog, küresel ölçekte görünürlük ve eleştirel düşünceyi teşvik eden sergiler. Türkiye’de çağdaş sanat sahnesi her zaman yenilikçi ve güçlü bir üretime sahipti ancak bunu uluslararası sanat dünyasına taşımak da önemli bir sorumluluk. Bu nedenle, sanatçılarımızın yapıtlarını sadece yerel değil, uluslararası platformlarda da sergilemeye büyük önem ve gayret gösterdim.
Galerimiz, sanatın sadece estetik bir deneyimden ibaret olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve kültürel meseleleri tartışan güçlü bir ifade biçimi olduğunu vurguluyor. Sergilerimizde genellikle güncel, toplumsal konulara da odaklanan projeler üretmeye çalışıyoruz. Sanatçılarımızın çalışmalarında kavramsal derinlik, malzeme ve deney ve yeni ifade biçimleri gibi unsurların ön plana çıkmasını destekliyorum.
Ayrıca, gelenek ve yenilik arasındaki ilişkiyi sürekli sorgulayan bir anlayışı benimsedik. Türk sanatının köklerinden beslenen ama çağdaş bir dille kendini ifade eden sanatçılara yer vermek, sanat tarihine referanslarla geleceğe bakan bir perspektif oluşturmak benim için önemliydi.
Galerinizde 25 yıl içinde birçok önemli sanatçının katılımıyla sergiler, fuar katılımları gerçekleşti. Galeri ile sanatçı kariyeri arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz? Hangi şartlarda birbirini besliyor, hangi şartlarda beraber çalışmak iki taraf için de uygun düşmüyor?
“Galerinin Sanatçıyı ve Sanatçının Galeriyi Beslediği Bir Denge Yaratmak En Kritik Noktalardan Biri.”
Galerici ve sanatçı arasındaki ilişki, uzun vadeli bir ortaklık ve karşılıklı güvene dayalı bir süreç. Çağla Cabaoğlu Galeri olarak, sanatçıların kariyerlerini geliştirmelerine katkıda bulunurken, onların özgürlüklerini korumalarına büyük önem veriyoruz. Bu nedenle galerinin sanatçıyı ve sanatçının galeriyi beslediği bir denge yaratmak en kritik noktalardan biri.
Galeriler, sanatçıların görünürlüğünü artırarak, üretimlerini sürdürebilmeleri için gerekli altyapıyı sağlayarak ve koleksiyonerlere, küratörlere, eleştirmenlere erişimlerini mümkün kılarak sanatçının kariyerinde önemli rol oynarlar.
25 yıl boyunca birçok sanatçının kariyerinde dönüm noktası olabilecek projelerde yer aldık; uluslararası fuarlara katılımlarını sağladık, müzelerle işbirlikleri kurduk ve sanatçılarımızın koleksiyonlara dahil olmasına yardımcı olduk. Basılı yayınlara her zaman özen gösterdik. Sergilerin yarattığı etkileşimi kalıcı kılması açısından sergi kataloglarının, sanatçı röportajları ve makalelerinin önemini vurgulayarak galerimizin arşivini oluştururken bu konuda cesur davrandık. Ürettiğimiz her yayının ve bu bakış açısının da sanatçıya katkısı olduğunu düşünüyorum.
Ancak bu süreç, yalnızca sanatçının yetkinliğiyle değil, aynı zamanda sanatçının vizyonu, profesyonelliği ve galerinin misyonuyla uyumlu olup olmaması gibi faktörleri barındırıyor. Sanatçının yaratıcı süreçlerine saygı duyuyoruz, aynı zamanda kariyerini bilinçli bir şekilde yönetebilmesini, çalışmalarını tutarlı bir biçimde geliştirmesini ve uzun vadeli bir görünüm oluşturmasını da önemsiyoruz. Bu süreçte karşılıklı iletişimi anlaşılır ve doğru kurarak aynı tarafta kararları uygulamak analitik değil ruhsal bir süreç kanımca.
“Aslında Galeri ve Sanatçı Arasındaki İlişki Bir İş Ortaklığı Gibi Gözükse de, Sanata ve Sanatçıya Duyulan Bir Bağlılık Meselesidir.”
Aslında galeri ve sanatçı arasındaki ilişki bir iş ortaklığı gibi gözükse de, sanata ve sanatçıya duyulan bir bağlılık meselesidir. Çağla Cabaoğlu Galeri olarak, çalıştığımız sanatçılarla karşılıklı saygı, profesyonellik ve uzun vadeli bir misyon çerçevesinde ilerlemeye özen gösteriyoruz. Ama bazen yollarınız ayrılıyor. Aynı vizyonu taşıyanlarla tekrar yollarınız kesişiyor. Çoğu sanatçının ilk sergilerine ve hayata başlamalarında yollarımız kesişti. Başka bir açıdan sanırım bu Türk Çağdaş Sanatı tarihinin belli bir dönemine galerici olarak dolaylı bulunduğum katkı oldu. Türkiye’de 2000’lerin başından itibaren bazı galerilerle yeni isimleri sergileyerek bugünün orta kuşak olarak anılan sanatçı kuşağının oluşmasını sağladık.
Sanat fuarları da elbette sanatçıların görünürlüğü ve konumlanmasında çok önemli rol oynuyor. Galerimizin küresel ağını genişletmek için bu vizyonla katıldığımız bugüne kadar önemli saydığım fuar ve projelerden bazıları arasında, 2010 yılında Çin’de düzenlenen Shanghai Contemporary Art Fair’de Tree of Life konseptiyle yer aldığımız sergi öne çıkıyor. Bu fuardan sonra sergide yer alan 20 sanatçının 100’ü aşkın sergilenen eseri içinden 11 eser NAMOC – National Art Museum of China, 12 eser ise Taiwan National Art Park Museum koleksiyonlarına girdi. 2012 yılında The Solo Project- Art Basel, 2016 yılında yine 35 sanatçı ile Scope Miami ve 2017 Scope New York’ta Istanbul’s Cabinet of Curiosities adlı multidisipliner duvar enstalasyonumuz büyük ilgi gördü. Bu projelerle kültürün kıtalar arası diyaloğunu da vurguladık. Yine 2008 ve 2009 da katıldığımız Istanbul fuarlarından birkaçında o dönem için ilk grup sergisi olarak heykel platformunu fuar standlarımızda kurgulamıştık.
Bugün baktığımda bu projelerde yer almış sanatçıların yüzde yetmişi ile hâlâ çalışmayı sürdürmekteyiz.
Çağdaş sanat dünyasında teknolojinin rolü hakkında ne düşünüyorsunuz? Yenilikçi malzemelerin kullanımı konusunda galerinizin yaklaşımını nasıl tanımlarsınız?
Çağdaş sanat dünyasında teknoloji artık yalnızca bir araç değil, aynı zamanda sanatın üretim ve kavramsal çerçevesini şekillendiren önemli bir aktör haline geldi. Sanatçılar, yapay zeka, dijital modelleme, artırılmış gerçeklik, NFT’ler ve biyoteknoloji gibi farklı teknolojik unsurları kullanarak sanatın sınırlarını genişletiyorlar.
“Çağla Cabaoğlu Galeri Olarak, Sanatta Teknolojinin Sunduğu İmkanları Büyük Bir İlgiyle Takip Ediyor ve Sanatçıların Yenilikçi Malzemeler ve Yöntemler Kullanmasını Destekliyoruz.”
Bu dönüşüm, yalnızca yeni estetik yaklaşımlar doğurmakla kalmıyor, aynı zamanda sanatın izleyiciyle kurduğu ilişkiyi ve üretim süreçlerini de kökten değiştiriyor.
Çağla Cabaoğlu Galeri olarak, sanatta teknolojinin sunduğu imkanları büyük bir ilgiyle takip ediyor ve sanatçıların yenilikçi malzemeler ve yöntemler kullanmasını destekliyoruz. Galerimizin geçmişinde, disiplinlerarası üretimi teşvik eden ve teknolojiyi sanatsal anlatının bir parçası haline getiren sergiler düzenledik. Özellikle dijital sanat, video yerleştirmeleri, farklı baskı teknikleri, yapay zeka destekli yapıtlar gibi alanlara açık bir yaklaşım sergiliyoruz. Çağdaş sanat dünyasında teknolojinin rolü giderek daha belirleyici hale gelirken, galeri olarak biz de yenilikçi ve deneysel yaklaşımları destekleyen, geleceğin sanat anlayışına yön veren bir platform olmaya devam ediyoruz.
25. yılınızı iki sergi ile birlikte duyurdunuz. Yankı ve Rezonans. İki mekâna yayılan sergide 150’yi aşkın eser bulunuyor. Farklı kuşaklardan sanatçıları bir araya getiriyorsunuz. 25. yılınızda Yankı ve Rezonans sergilerinin sizin için anlamı ne?
Yankı ve Rezonans sergileri, Çağla Cabaoğlu Galeri’nin 25. yılında hem bir kutlama hem de sanatsal miras ile gelecek arasında köprü kuran derin bir ifade taşıyor.
“Rezonans” ve “Yankı”, galerinin 25 yıllık yolculuğunu özetleyen iki temel kavram. Rezonans, geçmişin estetik ve kavramsal izlerinin bugünkü sanatta nasıl titreştiğini gösterirken, Yankı, bu etkileşimin gelecekte nasıl süreceğine dair bir vaadi simgeliyor. Farklı kuşaklardan 150’yi aşkın eserin bir araya gelmesi, yalnızca sanat tarihine bir saygıyı değil, aynı zamanda sanatın zamansız dilini de vurguluyor. Örneğin, genç bir sanatçının postmodern bir temayı yeniden yorumlaması veya deneyimli bir ismin güncel tekniklerle üretmesi, bu diyaloğun somut örneklerini oluşturuyor.
Sergilerin iki farklı mekâna yayılması (Çağla Cabaaoğlu Galeri ve İdealist İç Mimarlık Derneği Merkezi Salonu), sanatın sınırları aşan doğasını hatırlatıyor. Rezonans, tarihsel referansları bugüne taşıyarak izleyiciyi bir “geriye bakma” eylemine davet ederken; Yankı, bu etkileşimlerin yarattığı dalganın gelecekte nasıl genişleyeceğini sorguluyor.
“Bu Sergiler Galeri için Yalnızca Bir Yıl Dönümü Sergisi Değil, Aslında Sanat Ekosistemine Aktif Katılımın Bir Tür Manifestosu.”
Tabii bu sergiler galeri için yalnızca bir yıl dönümü sergisi değil, aslında sanat ekosistemine aktif katılımın bir tür manifestosu. Sanatçılar, izleyiciler ve kurumlar arasındaki etkileşimi güçlendiriyor. 25 yıldır Türkiye’de çağdaş sanatın gelişimine öncülük eden galerilerden biri olarak, bu sergilerle bir yandan köklerine sadık kalırken, diğer yandan genç sanatçılara alan açarak “geleceğin sanatını” besliyor.
Çağla Cabaoğlu Galeri’nin gelecek projeleri nelerdir? Genel olarak Türk çağdaş sanatının ne yönde bir gelişim göstereceğini düşünüyorsunuz?
Çağla Cabaoğlu Galeri olarak, 25 yıllık birikimimizi geleceğe taşıyacak yeni projeler üzerinde çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde, uluslararası işbirliklerini artırarak, sanatçılarımızı küresel sanat dünyasında daha görünür kılmayı hedefliyoruz. Bununla birlikte, teknolojik gelişmeler ve ekolojik meseleler gibi günümüzün temel tartışma alanlarına sanatın perspektifinden yaklaşan projelere odaklanıyoruz.
Bu bağlamda dijital sanatın yükselişiyle birlikte, AI destekli sanat, NFT projeleri, artırılmış gerçeklik (AR) ve veri görselleştirme gibi alanlarda çalışan sanatçılarla projeler geliştirmeye de devam etmek istiyoruz.
Aynı zamanda günümüzün en acil meselelerinden biri olan iklim krizi ve ekolojik yıkım, sanatçılar için güçlü bir ilham kaynağı. Bu yüzden sürdürülebilir malzemelerle çalışan sanatçılar ve doğa ile teknolojiyi buluşturan projeler üzerinde de çalışıyoruz. Ayrıca her zaman olduğu gibi sanat, bilim ve felsefenin kesiştiği noktada üretim yapan sanatçılarla ortak projeler geliştirmeye odaklanmaya devam edeceğiz. Sanatçılar, akademisyenlerin bir araya geldiği paneller, söyleşiler düzenlemeyi hedefliyoruz.
Ayrıca yakın gelecekte hayata geçmesini planladığımız 25. yılımız vesilesiyle bir kitap projesine başladık. Fırat Arapoğlu ile galerimizin çeyrek asırlık sürecinde tanıklık ettiğimiz 400’e yakın sanatçının ve eser diyaloglarının yeraldığı bir kitabın hazırlığı içindeyiz. Bu iki sergi de kitabın ön hazırlığı oldu bizim için.
“Türk Çağdaş Sanatının Daha Cesur, Disiplinlerarası ve Küresel Ölçekte Daha Fazla Ses Getiren Bir Noktaya Evrileceğine İnanıyorum.
İkinci sorunuza gelirsek: Türk çağdaş sanatının geleceğini değerlendirirken, bireysel yaratıcılık, küresel etkileşim ve kültürel mirasın çağdaş yorumlanması gibi üç ana eksen görüyorum. İlk olarak sanatçılar yapay zeka, veri bilimi, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojileri sanat pratiğine dahil etmeye başladı. Bu eğilim, önümüzdeki yıllarda daha da güçlenecek ve Türk sanatçılarının uluslararası sanat dünyasında daha fazla yer bulmasına olanak sağlayacak. İkincisi Türk çağdaş sanatında kimlik, toplumsal hafıza, göç, ekoloji ve feminizm gibi konular her zaman önemli oldu. Ancak son yıllarda, sanatçılar bu meseleleri daha deneysel ve disiplinlerarası yaklaşımlarla ele almaya başladı. Bu durum, sanatsal üretimi daha katmanlı ve derinlikli bir hale getiriyor.
Kısaca Türk çağdaş sanatının daha cesur, disiplinlerarası ve küresel ölçekte daha fazla ses getiren bir noktaya evrileceğine inanıyorum. Çağla Cabaoğlu Galeri olarak, bu dönüşümün bir parçası olmaya ve sanatçılarımıza güçlü, yenilikçi ve sürdürülebilir bir platform sunmaya çalışmaya devam edeceğiz.
Yankı sergisi Çağla Cabaoğlu Galeri‘de 25 Nisan’a dek, Rezonans sergisi ise İdealist İç Mimarlık Derneği Merkezi Salonu’unda 27 Nisan’a dek görülebilir.