Bütün Yollar İstanbul’dan Geçiyor - ArtDog Istanbul

Bütün Yollar İstanbul’dan Geçiyor

“Akdeniz havzası” derken ne kastediyorsunuz?

Dünyanın birçok yerinde fuar yaptım ve Contemporary İstanbul’u yaparken ana amacım fuarı bir bakıma bölgeci olarak konumlandırmaktı, niş bir fuar yapıp, canlılık getirmekti. Hayalim o Akdeniz havzasını  Türkiye’ye getirmekti. O yüzden ilk etapta Marseilles’de bulunan Art-O-Rama fuarı ile işbirliği yaptım. Bu sene iki fuar arasında değiş-tokuş yapıyoruz, bu da iki fuar arasında galerilerin ve koleksiyonerlerin değiş-tokuş yapması anlamına geliyor. Aynı zamanda Delfina Vakfı’ndan Akdeniz havzası üzerine tüm panelleri yapmalarını istedik. Bu sene projenin ilk senesi ve 3 sene daha devam edecek bir proje. Adım adım başka ülkelere de ulaşacağız. Şimdiden Afrika’da, Güney Amerika’da ve Doğu Avrupa’da insanlarla iletişim kurmaya başladık.

DÜNYA’DAN SANATÇILAR İSTANBUL’DA

Buna proje alanları da dahil mi?

Evet, tüm bölgeden proje alanlarını dahil edeceğiz. Kurumları değil ama küratörleri ve sanatçıları. Malta’nın ilk sanat merkezini ağırlayacağız, ThisisBlitz, Yunanistan’dan bir proje alanı ağırlayacağız, Lübnan’dan yeni bir projeyi dahil edeceğiz, Belgrad’dan ve aynı zamanda Tripoli’den. Azerbaycan’dan bir proje alanını ağırlayacağız.  Marseilles’den ise  Susway Project geliyor. Tüm bu insanları ve fikirlerini bir araya getireceğiz, daha büyük işler yapabilmek için. Amaç, Türk sanatını Türkiye’den çıkarmak ve uluslararası sanatı buraya taşımak.  Altı aylık bir program geliştirdim İstanbul Connection adıyla. Bu programla sanat dünyasından kilit 5-10 tane isim konuk edeceğiz. Şimdiden Meksika’dan bir müze direktörünü ve Budapeşte’den bir proje alanının direktörünü ağırladık. Aynı zamanda Paris’ten çok önemli koleksiyonerler de ziyaret etti. Bu program fuar bittikten sonra da devam edecek bir kampanya gibi.

Batı medyasında İstanbul olduğundan çok daha farklı bir şekilde gösteriliyor. Hep oryantalist, ve özellikle son zamanlarda çok negatif bir ışıkta. Siz ne düşünüyorsunuz?

Dört sene önce Contemporary İstanbul tarafından, Marc-Olivier Wahler fuarın direktörüyken davet edilmiştim. Ve ülkeye, İstanbul’a hayran kaldım, büyülenmiştim. Ama şimdi bahsettiğiniz için, evet, Avrupa basınında çok negatif bir şekilde gösteriliyordu. Ama benim deneyimim farklıydı. Harika bir şehir, harika insanlar. Bu nedenle Türkiye’ye davet ettiğim herkesin benim kadar olumlu bir deneyim yaşamasını isterim. Hepsinin birer elçi olacağına inanıyorum. Bir bakıma bizim için çalışacaklar, her yerde duyurup, daha fazla insanın gelmesini sağlayacaklar ve bunu yapmanın yöntemi de bu. Adım adım, uzun bir süreç olacak. Zaman gerekiyor, çünkü her şeyi bir senede değiştirmezsiniz. Ben de sadece 6 aydır burada bu işi yapıyorum ve şimdiden çok şey öğrendiğimi düşünüyorum.

“MEDYA GERÇEĞİ YAMULTUYOR”

Türkiye Batı medyasında nasıl gösteriliyor, anlatır mısınız? Ne kadar önyargılı?

Babam Tunuslu, annem Fransız. Yani iki tarafı da biliyorum. Bir batı ülkesinin, üçüncü dünya ülkeleri hakkında ne dediğini ve tüm politik ajandalarını biliyorum. Aynı zamanda 5 sene Meksika’da çalıştım. Orası da çok tehlikeli gösterilen bir ülkeydi, her türlü suçun olduğu, uyuşturucu ve cinayetin ülkesi gibi. Mexico City’e ilk vardığımda, havalimanında direk kaçırılacağımı düşündüm. Çok korkmuştum. Ama şu an Meksiko’yu çok iyi biliyorum ve çok seviyorum.

Aslında o kadar da tehlikeli değilmiş, öyle mi?

Tabii dikkatli olmanız gerekiyor. Ama gösterildiği kadar değildi. Mexico City hayatımda gittiğim en güzel şehirlerden biri. İnsanlar bilgisiz ve medya hep hikayeler anlatıyor. Aynısı Paris için de geçerli. Şehrin her yerinde protestolar yok ama basın öyle olduğunu söylüyor. Yani bir bakıma medya aslında gerçeği yamultuyor.

SANATIN AĞLARI TÜRKİYE’DE KESİŞİYOR

Şimdi gelelim artistik direktörlüğünüze, Contemporary İstanbul vizyonunu değiştirip gözünü Akdeniz bölgesine mi çevirdi?

Burada Türkiye’nin tarihteki yerini dikkate almamız gerekiyor. Stratejik olarak neredeyse olabileceği en iyi yerlerden birinde. Biliyor musunuz, Türkiye’ye ilk geldiğimde Türk Havayolları’nın stratejisi beni çok etkilemişti ve düşünmeye itti. Türk Havayolları tüm ülkelere direk uçuş sağlıyor. Sanırım bu stratejiyi uygulayan tek havayolu şirketi. Bu aynı zamanda ülke için de bir şey ifade ediyor. Her yere yakınsınız. Bu şunu gösteriyor, dünyada herkes, Türkiye’de durup başka bir ülkeye geçebiliyor. Yani Türkiye’ye gelmeniz gerekiyor, uğramanız gerekiyor, Hindistan’a gitmek için bile, Asya’ya gitmek için ya da Afrika’ya gitmek istiyorsanız, Türkiye’ye uğruyorsunuz! Gördüğünüz de havalimanının içindeki insanlar, tüm o insanlar. Her türden ve her yerden insan geliyor, geleneksel Sikh’ler, Yahudi Ortodokslar, Avrupalılar, Amerikalılar… Bazıları daha uzun kalıyor, bazısı da sadece havalimanında. Yani verilen mesaj Türkiye’nin açık olduğu. Benim için, bu havalimanı meselesi çok önemli oldu. Yani, aslında Türkiye Havalimanı Contemporary İstanbul’da yapmaya çalıştığım şey için güzel bir metafor.

İlginizi çekebilir:  Michelangelo İşini Satmak ya da 150 Kişiyi İşten Çıkarmak

Çok fazla insan getiriyorsunuz. Zor değil mi, bir fuarın artistik direktörü olarak bu seviyede çalışmak.  Bu kadar yoğun bir bağlantı ağının içinde olmak…

Hayır, zor değil. İnsanın hırslı olması gerektiğini düşünüyorum, öbür türlü işler yürümez. Evet karışık ama elçilerle çalışıyoruz ve her sene sayıları artacak ve gerçekten, üzerine çalıştıkları alanın tüm bölgeleriyle ilgilenecek kişiler. Yani Asya için biri var, Afrika için biri var, Güney Amerika için biri var. Örneğin Afrika’da Zimbabwe’den biri ile ortaklaşıyoruz, Afrika’dan bir kaç galeri topluyor. Taiwan’dan birisi ile çalışıyoruz, o bölgedeki galerilerin, koleksiyonerlerin ve her şeyin bilgisini topluyor. Güney Amerika’da aynı şeyi yapan birisi ile çalışıyoruz. Bazıları müze küratörleri, müze direktörleri. Bu sene Şubat ayında çalışmaya başladık yani bu seneki fuar önümüzdeki sene olacaklara göz atmak gibi olacak.

“SANATÇILARI VE GALERİLERİ DESTEKLEMELİYİZ”

Türkiye’de son zamanlarda sanat dünyasında neler olduğuna dair bir fikriniz vardır. Bir duraklama dönemi ardından  sonbahar kültür sanat bakımından çok umutlu görünüyor. Sizin vizyonunuz bahsettiklerimle nasıl bağdaşıyor?

Değişim gelecek. Koleksiyonerler, sanatçılar, küratörler, kurumlar, fuar, Bienal… Hepsinin bağlı olup birlikte çalışmaları lazım. Koleksiyonerleri galerilere yardım etmeleri gerektiğini anlamaları gerekiyor. Galerilerden satın almaları, sanatçılara destek olmaları gerekiyor. Fransa’da örneğin, koleksiyonerler ciddi olarak sanatçıları destekliyor. Bu yüzden de güçlü ve kuvvetli galeriler var çünkü onları gerçekten destekleyen ve sürekli satın alan koleksiyonerler var. Bu burada çok sezdiğim bir şey değil. Türkiye’de aslında her şey var. Altyapınız var, potansiyeliniz var ama insanların bir araya gelmesi gerekiyor, bu sizi geriye çeken tek şey. Sanat dünyasında hepimizin birbirimize bağlı olduğunu anlamamız gerekiyor. Hepimizin birbirimizi destekliyor olması gerekiyor.

GALERİLERİN GELECEĞİNİ GENÇLER ŞEKİLLENDİRİYOR

Fuarın odak noktalarından biraz bahsedebilir misiniz?

Delfina Vakfı’nın Genel Müdürü Salma Tuqan ve Marseilles’de Art-O-Rama Uluslarası Çağdaş Sanat Fuarı ile yapacağımız kesişmeli konuşma programları var. Aynı zamanda bu sene misafir sanatçı programlarımız var, Pakistan’dan çok iyi tanınan bir sanatçıyı ağırlayacağız, aynı zamanda Malta’da Kültür Merkezinde, ThisisBlitz’in direktörü Alexandra Pace’i konuk edeceğiz. Bu misafir programı aynı zamanda Türkiye ve küresel sanat dünyası arasında bağlantılar kurmanın bir yolu ve bu çok önemli. Uzun zamandır devam eden Plug-in önemli ve bu seneki daha politik olacak.

Neyi başarılı kabul edersiniz?

En en önemlisi kaliteli bir fuar yapmak. Katılan tüm galerileri ziyaret ettim, hepsiyle yakından çalışıyorum. Bu nedenle biraz karışık ve bazıları için de zorlayıcı oldu ama hepsi çok iyi karşıladı. Birinci sınıf galerileri getirmenin bir anlamı yok, 100 bin Euro’luk bir eser satamazsınız, bu nedenle birinci sınıf galerileri getirdiğinizde, ellerindeki en kötü işleri getirecekler, çünkü satmayacaklarını bilecekler. Bu yüzden çoğunlukla orta sınıf galerilerle, yeni ve gelişmekte olan galerilerle çalıştım. Paris’ten Tiflis’e, Viyana’dan Filistin’e, kayda değer galeriler katılacak. Çoğunun sahibi 40’lı yaşlarında; ama biliyor musunuz, onlar galerilerin geleceği. Ama aynı zamanda köklü galeriler ve ünlü sanatçılar da katılıyor, yani sadece genç galerilerden oluşan bir kesit değil.

Previous Story

Gerçeklikten de Öte

Next Story

Koleksiyonerler ve Sanatçılar

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.