- İkinci kişisel sergin “Echo Chamber” ile neyi konu alıyorsun? Serginin düşünsel ve biçimsel yapısından bahsedelim mi?
Hepimizin birer “Echo Chamber”ı yani “Yankı Çemberi” var, kabul edilsin veya edilmesin. Belki de hakkında hiç düşünülmeyen. Kendimize benzer olanın etrafında döndüğümüz, muadil fikirler, zevkler paylaştığımız iletişim ağları. Dışına taşmanın pek de kolay olmadığı.
Bu terim aslında politika ve medya dünyasına pek bi ait, ben sanatla yan yana tutarak; ve resim aracılığıyla bu çemberleri sorgulamaya? hatta belki bir adım dışarı atıp, oraların nasıl olduğuna da bir bakmaya davet ediyorum!
Kapalı bir çember, tam ortasındasın, içerisi muadillerinle dolu. Çoğunluk ortak paydada. Bir fikir var, sesli bir şekilde dile geliyor, çemberin duvarına çarpıp.. birebir geri sekip, yankılanıyor. Farklılık yok, risk yok. Sebep? Birbirine benzerler aynı kümede, ötekinden habersiz. Hepimiz birer “Echo Chamber”ız yakın çemberimizle. E peki; öteki ne? Bir nevi kutuplaşma hali; bu hale dikkat edelim ve eleştirelim isterim.
- Resimlerinde yüzey ve renk odaklı bir pentür yaklaşımını izliyoruz. Renk senin için ne ifade ediyor? İlk sergin “Kalıpların ötesinde”den bu yana parlak, coşkun ve canlı renklerden nötr-dingin tonlara geçişin yüzeyde nasıl belirdi?
“Kalıpların ötesinde”, ilk sergi.. Geri dönüp bakınca; içimde yaşanan kırılma noktasına dikkat çekmekmiş amaç. (Farkında olmaksızın) güçlü kontrast renkler kullandığım bir ifade biçimi. Eserlerin geneline yoğun renk geçişli zemin üzeri kontrast renklerde imgeler hakim. İlk soloya devam niteliği taşıyan “Echo Chamber” benzerin dinginliğe evrilmiş hali gibi. Canlı renklerden uzak, nötr. Sakin, az riskli ve huzurlu geliyor henüz.
- Resim üzerine düşüncelerini merak ediyorum.
İfade, beceri veya becerisizlik. Kimi zaman estetik, kiminde değil; tabi kime göre? Özellikle soyut bambaşka. Tamamen his, boşluk ve oran. Orantısızın içindeki orantı, sessizliğin içindeki sözler. Sesli dile gelemeyenlerin tınısı. Tınısı olmayanların şarkısı…
Çağdaş sanatı takip ederken; sanatçıların ürettikleri eserlerin arka planında beslendikleri hikayeler dikkatimi çeker. Gerçek hayatların içinden izler ve duygular taşıyan estetiğin peşinde heyecanlanıyorum. Sanırım insanların hikayelerini plastik sanatlar üzerinden ifade etme biçimleri ilgimi çekiyor.
- Hem “Kalıpların ötesinde” hem de “Echo Chamber” sınırları belirlenmiş daha büyük bir yapıya dahil olmak -dahil edilmek ya da görülmek veyahut tam tersi sınırların dışında-ötesinde-gerisinde ya da önünde durmakla ilgileniyorsan kendini bu ‘sınırlamalar’-‘gruplaşmalar’ arasında nasıl tanımlıyorsun?
Doğarken hangi aileye veya coğrafyaya denk geleceğimizden bir haber, piyango gibi düşüyoruz dünya üzerinde bir yerlere. Denk gelinen şartlar var, güncel beden ve ruhumuzun bu sefer deneyimlemesi gereken. Bir tesadüf de olabilir, geçmiş hayatlardan birer iz düşümü de. Şanslı doğduğuna inananlardanım, Hindistan’da bir fabrikada çocuk işçi olmadım.
Tabii madalyonun diğer yüzü gerçeği de potaya dahil. Rutinde kapitalist düzenin ve ekollerin dayattığı; birbiri gibi olma, başarı eşittir titr veya para kodlaması. İnsanın ‘a’ ‘b’ veya ‘c’ grubuna dahil olmaya zorunlu hissetmesi, hep bir ayrışma peşinde koşmaları… Bu kutuplaşmaya yokum. Ne bir yere ait ne de birileri gibi olma çabasında… Sanatımla da düzene sıkışıp kalmış, bir yandan da özünde özgür hissedenlere cesaret ve sıkışıp kalanlarla bir araya gelmeyi diliyorum. Oluyor da…
- Hep düşünselliğinden bahsediyoruz ama ben biraz da biçimsel yapı ve anlam üzerine konuşalım istiyorum. Resimlerindeki tek bir imge kullanıyorsun. Bölünmeyen fakat kimi zaman resim yüzeyinin sınırlarında başlayan veya biten boşlukta asılı bu sarmal yapı canlı mı cansız mı? Bu imge neyi ifade ediyor? Simgesel bir anlamı da var mı?
Boyadığım şekiller totaliter düzenin bir parçası olmayı reddeden, ancak günün sonunda kendine benzer olanın arayışında olan yaradılış şeklimizi hem temsilen hem de eleştiren; tek bir kalıp ile sınırlanmadan, yaşamın ana kaynağı olan suyun her zaman akıp yolunu bulması gibi akmayı…
Fırçam; her yeni yol ayrımında ve her yeni kıvrımda, farklı bir renge ve şekle dönüşen, fakat özünde BİR kalabileni temsil ediyor.. Boyadığım imgeyi suya benzettiğimden; cansız olması gerekiyor fakat bence canlı, kimi zaman dingin, belirgin ve geniş; kimi zaman sıkışık, stresli ve karmaşık ve kesinlikle plansız… Bazen tuvalimin sınırları içinde; bazen de dışına taşabiliyor.
- İmgeyi hızla mı üretiyorsun yoksa yavaşça mı?
İki aşamalı bir üretim süreci; dengede ve dingin hissettiğim günler atölyede zemin üzerine çalıştığım zamanlar. İmgelerim ise yoğun düşüncenin baskın olduğu anlarımda; ani ve birden… Detaylı bakan bir çift göz; hisleri de işin içine kattığında “neyin neden?” ve “neyin nasıl?” bir histe çıktığını hemen kavrar.