WE BELONG, aralarında Erol Akyavaş, Nejad Devrim, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sarkis, Bosco Sodi, Anselm Reyle, Jorinde Voigt, Ahmet Doğu İpek, Belkıs Balpınar, Mehmet Ali Uysal, Kemal Seyhan, :mentalKLINIK, Mike Berg, Osman Dinç, Burçak Bingöl, NOHLAB, Sinan Logie, Işıl Kapu, Burcu Erden, Argun Okumuşoğlu, Berke Yazıcıoğlu, Nejat Satı ve Koreli görsel sanatçı Cody Choi’nin bulunduğu çağdaş ulusal ve uluslararası sanatçıların eserlerine yer veriyor.
Sergiyi ve kavramsal çerçevesini küratör Demet Müftüoğlu Eşeli ile konuştuk.
“WE BELONG”, 20’den fazla çağdaş sanatçının işlerini bir araya getiren kapsamlı bir sergi. Böylesine kapsamlı bir sergi oluşturma fikri nasıl doğdu, kavramsal aşamaları nasıl gelişti?
“WE BELONG” sergisi, sanatın gücünü kullanarak toplumsal bağları güçlendirmek ve yeni bir aidiyet duygusu oluşturmak amacıyla doğdu. Bunu da Clubhouse’ta yeni bir topluluk ve iş birlikleriyle oluşturarak gerçekleştirmeyi hedefledik. Sanat dünyamız ve toplumumuzun daha fazla diyalog içinde olası bizim önceliğimizdi. Bunu sanatın ışığında yeni bir aidiyet duygusu nasıl yaratabileceğimiz soruları üzerine düşünerek gerçekleştirmek istedik. Diğer yandan da çağdaş sanat aracılığıyla oluşturmayı hedeflediğimiz işbirliğin de ötesine geçerek, bir topluluğun parçası olma arzusunu vurgulamayı amaçladık. Bu da “We Belong” sergisinin kavramsal aşamaları, sanatın insanları bir araya getirme ve ortak bir dil oluşturma potansiyeli üzerine odaklanarak gelişti. Sanatçıların eserleri aracılığı ile bir diyalog başlatma ve toplulukta etkileşimi teşvik etme düşüncesi, serginin temelini oluşturan unsurlardan biri oldu.
Serginin isim seçim sürecini ve temasını anlatabilir misiniz?
Serginin temel amacı yeni bir aidiyet duygusu oluşturmaktı. Bu amacımızı da “We Belong” ismiyle vurguladık. Böylece serginin çağdaş sanatın gücünü kullanarak toplumda daha fazla diyalog ve işbirliği oluşturmayı amaçladığına işaret etmek istedik. Birlikteliği ve çoğulluğu temsil eden “We” kelimesiyle, aidiyet duygusunu belirten “Belong” kelimelerini birleştirerek bir adlandırma yaptık. Serginin teması aynı zamanda, meraklı ve duyarlı bir toplulukla yeni bir kulüp kültürü oluşturma amacıyla yola çıkan Clubhouse Bebek’in ruhuna da paralel.
“WE BELONG” Türkiye’den ikonik isimlerin ve çağdaş sanatçıların bir arada yer aldığı bir sergi. Sergide eser ve sanatçı seçimi yaparken nasıl bir yol izlediniz?
Bu sergideki sanatçı seçimi, mekanın özgünlüğüne ve serginin temasıyla paralel, toplumsal konulara duyarlı ve bu konulara farklı perspektiflerden yaklaşabilen sanatçılar üzerine kurulu. Kurgu ve küratöryel çalışmayı, serginin bu çok boyutlu yapısını destekleyecek şekilde tasarladık.
Sergide kimi sanatçıların yeni, kimilerinin ise geçmiş üretimleri yer alıyor. Bu noktada mevcut ve yeni eserleri bir araya getirme sürecinde nasıl bir yol izlediniz?
Eser seçimi aşamasında, mevcut ve yeni eserleri bir araya getirirken dikkate aldığımız önemli faktörler, eserlerin sergi temamız ve mekan ile olan ilişkisiydi. Bu yolla da serginin ziyaretçilere sunduğu anlam katmanlarını zenginleştirmekti. Önceliğimiz eserlerin yeni veya halihazırda mevcut olmasından öte, serginin ana teması etrafında bir bütünlük sağlamaktı. Sergi bu yolla izleyicilere geçmiş ve şimdi arasındaki süregelen bir konuşma sunuyor.
Seçkide İstanbul’da ilk kez izleyiciyle buluşacak yabancı sanatçıların eserleri de yer alıyor. Bu eserlerden ve sanatçılarla olan iş birliği sürecinden bahsedebilir misiniz?
“Love is the Revolutionary Energy”, Robert Montgomery tarafından özel üretilen bir eser olarak sergide yer aldı. Bu eser, ilk kez Paris’teki Art Basel’in 2022 edisyonunda, Louvre Müzesi Tuileries Bahçesi’nde izleyiciyle buluştu. Şimdi ilk kez İstanbul’da sergileniyor. Robert Montgomery’nin metinsel çalışmaları genellikle büyük Avrupa şehirlerinin sokaklarında reklam posterlerinin yerlerinde bulunuyor. Buralarda, doğa, toplum ve insan ruhu hakkında mesajlar ileterek, tüketimci söylem kültürü içinde adeta parazitler oluşturuyor. Sözcüklerle zaman ve mekânda geniş perspektifler ortaya çıkaran Montgomery, reklamın anlık görüntüsüne bir çatlak açarak izleyiciyle bir yakınlık kurmaya çalışıyor. Bu kapsamda ışıklı harflerle yazılan “Aşk, gölgeleri yok eden ve aramızdaki mesafeleri yıkan devrim niteliğinde bir enerjidir” anlamına gelen şiiri de umut dolu bir yakınlaşmaya zemin hazırlıyor.
Alper Aydın’ın “Kırmızı Hap” adlı mekana özgü büyük ölçekli enstalasyonu, sergi için özel olarak üretilmiş bir diğer eserimiz. Bu eserin adı, Matrix üçlemesinin ilk filminde kahraman Neo’nun kırmızı ve mavi haplardan birini seçmesi gereken ikileminden esinlendi. Kırmızı hap, kurgusal düzenin dışında olanı görmesine olanak tanıyacakken, mavi hap onu her zaman var olduğu kurgusal düzene geri döndürecektir. “WE BELONG” sergisi için özel olarak üretilen “Kırmızı Hap”, baş aşağı dönmüş bir yelkenliyi temsil eder ve kara ile okyanus sınırlarından bağımsız olarak, hayal gücünün izin verdiği tüm keşiflere hazır bir şekilde yola çıkmaya hazırdır. Gerçekliğin doğasını düşündürerek, dünyamıza ve yaşamlarımıza farklı perspektiflerden bakma daveti sunuyor.
Sergide yer alan ilk gösterimler arasında Ekin Bernay’ın 2021’de Tate Modern’deki Terra Foundation for American Art Series: New Perspectives’in bir parçası olarak online yayınlamak üzere hazırladığı “Resilient Responses” performansı var. Bu eser Tate Modern dışında ilk defa sergilendiği “WE BELONG” kapsamında Performistanbul işbirliğiyle bir fiziksel yerleştirmeye dönüşerek, performansın videosunu izlerken izleyicinin aynı zamanda ilk kez performansla etkileşime girmesine ve onu hem görerek hem bedenen deneyimlenmesine olanak sağlanıyor.
Sergideki eserlerin birbirleri ile kurdukları diyalog/ilişki/teması üzerine neler söylersiniz?
İkonik isimlerin ve çağdaş sanatçıların bir arada yer aldığı sergi, fiziksel mekanların ve kültürel geçmişlerin ötesinde birleşmeyi ve topluluk olmayı teşvik eden yeni yollar keşfetmek üzere bir alan yaratmaya çalışıyor. Serginin temel amaçlarından biri de farklı disiplinlerden sanatçıların eserleri aracılığıyla izleyiciye, aidiyet, topluluk ve çağdaş yaşamın karmaşıklığı gibi temel konularda düşündürücü bir deneyim sunmak olarak öne çıkıyor.
Eserleri yerleştirme ve düzenleme sürecinde nelere dikkat ettiniz?
Kürasyon ve sergi tasarım süreci boyunca, Clubhouse Bebek’te etkileyici ve tutarlı bir sunum oluşturmak için birkaç önemli noktaya dikkat ettik. İlk ve en önemlisi, serginin temasının Clubhouse’un çağdaş sanat, tasarım ve kültüre adanmış misyonuyla uyumlu olmasına odaklandık. Bu sergi birkaç kurum, çağdaş galeri ve bağımsız sanatçı arasındaki bir işbirliği olarak ortaya çıktı. Bu işbirliğini temamızın keşfinin temeli yapmak istedik. Sanat eserlerinin düzeni ve yerleştirilmesi, ziyaretçileri “Ait olmak gerçekte ne anlama gelir? Çağdaş sanat toplulukları nasıl canlandırabilir?” gibi serginin ortaya koyduğu sorularla etkileşime girecek bir anlatı üzerinden yönlendirmek için dikkatlice düşünüldü.
Seçkinin günümüz yaşam biçimi içerisinde aidiyet duygusu, toplumsal bağlar ve topluluk kültürü ile ilgili soruları gündeme getirdiğini vurguluyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız? Sergide izleyiciye nasıl bir okuma sunuyorsunuz?
Serginin kalbinde derin bir sorgulama yatıyor: Gerçekten ait olmak ne demek? “WE BELONG” sadece, yalnızca sanatsal bir arayış olarak değil aynı zamanda bir eylem çağrısı olarak bizi karşılıyor. Sergi, izleyiciyi sorgulamaya, tartışmaya ve tasavvur etmeye sevk ederek toplulukların ve çağdaş varoluşun özünü yeniden hayal etmek için yeni bir çaba yaratma görevini üstleniyor. Bizleri işbirliği yapmaya, iletişim kurmaya ve birlikte yaratmaya davet eden sergi, çeşitli sanatçıların perspektifleri aracılığıyla fiziksel mekânların ve kültürlerin ötesinde kurulabilecek bağlantıları teşvik etmenin yeni yollarını keşfetmemiz için bir alan yaratmaya çalışıyor.
Gerçekleştirmeyi planladığınız yeni projeleriniz neler?
Ekibimizle şu an Justin Lowe & Justin Freeman ile 2022’de İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz “Rastlantısal Orman” enstalasyonunu Berlin’e taşımak üzerine çalışıyoruz. Bu projenin de yine New York, Mexico City gibi farklı global şehirlerde izleyiciyle buluşması için çalışmalarımız sürüyor. Sergi programında paneller ve performanslara da yer vereceğiz.
Clubhouse Bebek’teki misafir sanatçı programımız, kapsamını büyütmek için uzun süredir çalıştığımız süreklilik hedefi olan bir kurgu. Farklı disiplinlerden sanatçıları ve yaratıcı zihinleri Bodrum ve Kapadokya gibi Türkiye’nin çeşitli yerlerinde ağırlayarak onlara üretim yapacakları bir alan ve çeşitli destekler sağlıyoruz.
Geçtiğimiz yılın başında, New York ofisimizi açtık. Burada, yeni bir proje olarak, Claudia Hilda ile “Las Repúblicas” başlıklı bir performans üzerine çalışıyoruz. Hilda, 2013-2022 arasında Küba Ulusal Dans Ekibi’nin baş dansçısı olarak görev almış; Londra’dan Chevening ve Leverhulme sanat burslarına hak kazanan başarılı genç bir sanatçı. “Las Repúblicas” hareket, görsellik ve canlı müziğin bir araya gelerek özerklik ve özgürlük mücadelesi veren bireysel ve kolektif bedenler üzerine bir performans sanat deneyimi. Diğer yandan, Ekin Bernay ile yine New York’ta sergilenmek üzere bir proje üzerine de düşünüyoruz.
Ocak başında, “Flags For Future/Gelecek İçin Bayraklar” projemiz St Barth adasının doğasını ve ekosistemini korumak adına farkındalık yaratmak için her yıl düzenlenen Art Saint Barth galasında sergilendi. Diğer yandan, 2024 içerisinde Los Angeles’ta gerçekleştirmeyi planladığımız mekana özgü bir karma sergi fikri üzerine düşünüyor ve üretiyoruz.