Bir Çağdaş Sanat Müzesi, Depremin Yıktığı Şehri Kurtarabilir mi? - ArtDog Istanbul

Bir Çağdaş Sanat Müzesi, Depremin Yıktığı Şehri Kurtarabilir mi?

//

Kolumuz kanadımız kırık… İçimiz kan ağlıyor. Koronavirüs salgını, 3’üncü dünya savaşına doğru evrilen Ukrayna-Rusya savaşı derken, şimdi de deprem felaketi… Türkiye ve Suriye’de yaklaşık 20 milyon insanın yaşadığı bölgeyi vuran depremde muhtemelen yüzbinlerce insanımızı yitirdik. Türkiye nüfusunu düşündüğünüzde neredeyse her 10 kişiden 2’si ya canını, malını kaybederek doğrudan etkilendi ya da o bölgede yaşayan eş dost, yurttaşların içine düştüğü felakete tanık olduğu için ruhsal buhranlar içinde…

6 Şubat’ta gece saat 04.17 Gaziantep-Şehitkamil, 04.28 Kahramanmaraş-Pazarcık ve 13.24 Kahramanmaraş-Ekinözü merkezli, şiddeti 7’nin üzerinde olan üç büyük depremle vuruldu. Böylesine güçlü üç depremin aynı günde ve aynı bölgede kısa süre içinde olması, dünya tarihinde bir ilk. Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye. Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay-Antakya’da büyük yıkıma ve can kaybına yol açtı.

Yüzeye çok yakın bir mesafede, sadece 7 kilometre derinde meydana gelen bu depremler o kadar büyük ve şiddetli ki, Trabzon’dan Hatay’a (885 km) ve Eskişehir’den Kars’a (1340 km) kadar geniş bir coğrafi alanda çok ciddi şekilde hissedildi; düşünün Avusturya’nın yüzölçümü kadar bir bölgeyi yerle bir etti.

Bir Bütün Olmak

Bu kadar geniş bir coğrafi alanda bu kadar etkili olmasının nedeni, yere yakınlığı ve çok uzun süreli olması. Bölgedeki deprem 120 megatonluk (en güçlü 60 nükleer bombanın gücü) eşi görülmemiş bir enerji boşalmasına neden oldu. Amerikalıların Japonya’da Nagasaki’ye attıkları atom bombasının 1.2 megatonluk bir güce sahip olduğunu anımsatmamız, bu depremlerinin gücünün daha iyi idrak edilmesini sağlayacaktır. O kadar güçlü ve şiddetli bir deprem ki, Maraş sıradağlarında yaklaşık 40 kilometrelik bir yarık oluştu. Ve Türkiye, Arap Yarımadası’na doğru 3 metre ilerledi.

Yitirdiklerimize, yok olmuşluklara ağlarken, tek sevindiğimiz nokta Türk halkının dayanışma, birlik olma, Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı, Arabı, Alevisi, Sünnisi, ateistiyle bir bütün olma özelliğini yitirmemesi. 20 yılı geçen bu İslamcı iktidar döneminde, parlamentosu, ordusu, sivil toplum kuruluşlarıyla sadece devlet kurumlarının çökertilmesine tanık olmadık, küresel bir plan, program çerçevesinde Türk halkının birlik ve bütünlüğünü bozmaya yönelik girişimlere de şahit olduk. Devlet kurumları, bu son deprem felaketinde görüldüğü üzere, başarıyla çökertilmişken, halkın birbiriyle kenetlenme isteği ve dayanışma duygusunun bir milim bile bozulmamış olduğunu anladık. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından harap, bitkin Anadolu’yu Kurtuluş Savaşı’yla yeniden ayağa kaldıran ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduran da yine halkımızın bu birlik olma duygusu değil miydi?

Umudumuzu yitirmiyoruz, ancak kayıplarımızın büyüklüğünün de farkındayız elbet. Henüz acımız çok taze ve halkımız can derdiyken, mal tabii ki aranmaz, sorulmaz. “Yüzbinlerce canımız gitmiş, sen tarihi eserler ile tarihi sit alanlarını konuşuyorsun,” suçlaması olmasın, aklımızın bir köşesinde tutulsun ve zamanı geldiğinde de dikkate alınsın diye yazıya dökmek, o birlik ve dayanışma duygusuna bizim gazeteciler olarak yapabileceğimiz ufak bir katkı. Hepsi bu!

Yeni Sanat Müzesi, Aquila’yı İyileştirmeyi Vaat Ediyor

İtalya’dan bir örnek vereceğiz…

Yıl 2009, günlerden 6 Nisan… İtalya’nın orta bölgesi Abruzzo’da tarihi bir Orta Çağ kenti olan L’aquila’da, 6.3 şiddetinde deprem meydana geldi. 300’den fazla insanı öldürdü ve 65 bin kişiyi evsiz bıraktı. Başlangıçta, dayanışma duygusuyla gönüllüler enkazı kaldırmak ve yıkıntılar altında mahsur kalmışları kurtarmak için kente akın etti. Ancak aylar geçmesine rağmen, Silvio Berlusconi liderliğindeki o zamanki hükümet halkın bu çabalarının devamını getiremedi. Yönetim, depremzedelere ucuza inşa edilmiş ‘geçici’ konutlar sağlamak için harekete geçtiyse de, proje tamamlanamadı. Sonraki hükümetler de bu güzelim Orta Çağ kentinin restorasyonu ve konut sorunuyla gerektiği gibi ilgilenmediği için bölge halkının bir kısmı, depremin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, hâlâ prefabrik evlerde yaşıyor. Kendi ceplerinden başka bir şey düşünmeyen hükümetlerin kötü yönetimi nedeniyle, Orta Çağ kiliseleri, sinemaları ve tiyatrolarıyla tanınan kent, kültürel özelliklerinin çoğunu yitirdi.

İtalya’da, L’Aquila’ya yeniden hayat kazandırmak için projeler geliştiren, kültür sanat vizyonuna sahip aklı başında yöneticiler hiç mi olmadı?… Demokratik Parti’nin 2015’teki Kültür Bakanı Dario Franceschini bunlardan biri. Franceschini, Roma’da Zaha Hadid tarafından tasarlanan müzesiyle tamamen çağdaş kültüre adanmış ilk ve en önemli İtalyan kamu kurumu olan MAXXI’yi,  L’Aquila’da yeni bir müze açmaya davet etti. Amacı, yıkılmış bu kente ve Abruzzo bölgesine sanatsever ziyaretçiler ile turistleri çekerek, yaklaşık 1.5 milyon kişinin yaşadığı bölgede ekonomiyi yeniden canlandırmaktı.

Franceschini ve ekibi, bu yeni müzeye ev sahipliği yapması için 2009 depreminde ağır hasar görmüş, 18. yüzyıldan kalma bir villa olan Palazzo Ardinghelli’yi seçti. İtalyan Kültür Bakanlığı’nın finansmanı ve Rus hükümetinin büyük bağışı sayesinde restorasyon çalışmaları nihayet tamamlandı ve müze sanatseverlerin ziyaretine açıldı. Tabii, hemen belirtelim, yanlış okumadınız. İtalyan Başbakanı Giorgia Meloni, Atlantikçi bir yaklaşımla NATO politikaları çerçevesinde, Ukrayna’ya silah gönderimine tam destek vererek, Rusya devletine karşı savaşan Avrupa devletleri arasındaki yerini bugünlerde sağlamlaştıra dursun, böylesi bir sanat projesinin hayata geçirilmesinde Moskova’nın önemli katkısı var.

İlginizi çekebilir:  2020'de Müzayede Evleri: Sotheby's Christie's'i Geçti

Kültürel ve Sosyal Çağrı

Müzenin internet sitesine girip baktığınızda müzenin tanıtımına yönelik şu sözler dikkat çekiyor: “Roma’daki genel merkezinde olduğu gibi MAXXI L’Aquila, çağdaş dünyayı sorgulayarak görsel sanatlar, performans, fotoğraf ve mimarlık arasında bir diyalog kurmayı, sanatçıların üretimleriyle kurumsal misyonunu, kültürel ve sosyal çağrısını gerçekleştirmeyi hedefliyor. Palazzo Ardinghelli’nin salonları mekâna özgü projelerin yanı sıra sanat, mimari ve fotoğraf konulu geçici sergileri içeren programıyla MAXXI Koleksiyonu’ndan eserlere ev sahipliği yapıyor. MAXXI L’Aquila bir tartışma ve etkileşim yeridir: Derinlemesine programlar, söyleşiler, çalıştaylar, eğitim projeleri ve faaliyetleri, sergiler düzenleyerek bulunduğu bölgeyle sürekli ve canlı bir etkileşim içindedir.”

Palazzo Ardinghelli’nin barok mekânlarında yer alan bu yeni çağdaş müze MAXXI L’Aquila, resmi olarak 3 Haziran 2021’de, MAXXI’nin mimari ve fotoğraf koleksiyonundan eserleri içeren Punto di Equilibro. Pensiero spazio luce da Toyo Ito a Ettore Spalletti – Denge Noktası. Toyo Ito’dan Ettore Spalletti’ye düşünce alan ışık adlı büyük bir sergiyle kapılarını sanatseverlerin ziyaretine açtı.

Romalı mimar Francesco Fontana tarafından tasarlanan bu 18. yüzyıla ait göz kamaştırıcı yapıda yer alan MAXXI L’Aquila’nın şansızlığı ise ilk kültürel ve sanatsal etkinliklerini düzenlemeye korona virüs salgını döneminde başlamış olması. Bu dönemde tüm dünyada müzelerin kapatıldığını ya da sergilerini sınırlı sayıda sanatseverin ziyaretine açtığını anımsayarak söylersek; MAXXI L’Aquila’nın, kentin depremden yıkılmış mekânlarını da kullanarak organize ettiği kültürel etkinlikler ve sergilerle, harap bitkin L’Aquila çektiği ziyaretçi sayısı ilk yılında tam 25 bin. Tüm olumsuzluklara, salgına rağmen büyük başarı! Bir çağdaş sanat müzesinin sergileri, kültürel etkinlikleri, sanatçı buluşmaları, eğitim faaliyetleriyle depremin vurduğu bir kentin yaralarını sarıp yeniden can verebileceğinin en güzel kanıtı.

Birkaç ay içinde ikinci yaşını dolduracak olan MAXXI L’Aquila’nın, kurulduğu bölgede kamusal fayda gözetme amacını da hiç unutmadan oluşturduğu 2023 programı da yine çok zengin ve çok renkli.

Çağdaş sanat müzesinin yeni sergi sezonu, 1 Nisan’da uluslararası sahnenin en tanınmış sanatçılarından Marisa Mers ve Shilpa Gupta’ya (1 Ekim 2023’e kadar) adanan sergiyle açılıyor. 2013 Venedik Bienali’nde Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü’yle onurlandırılan Marisa Merz’in (1926-2019) bakır gibi narin, kırılgan ve incelikli malzemeler kullanarak yarattığı şiirsel dokulardaki heykelleri, enstalasyonları ve çizimlerinden oluşan sanatsal pratiğinde, samimi, evcil ve mahrem boyutlar sanatseverlerin keşfine sunuluyor. Shilpa Gupta’nın (1976) sergilenen çalışmaları ise günümüze yönelik ve sosyal meseleler ile kültürel kimlikler üzerine daha fazla düşünmeye yol açıyor. Bu sergi, sanatın iki kadın kahramanının artistik işleri arasında, yeni bakış açıları ve anlamlarla zenginleşen mekânsal ve zamansal bir diyalog kurma amacını taşıyor.

İlkbaharda ise Univaq ile iş birliği içinde yaratılan, Abruzzo kökenli sanatçı Franco Summa’nın işlerine adanmış önemli bir buluşma planlanıyor.

2023’ün yaz aylarında, kentin Santa Maria Paganica Meydanı, önceki yıllarda olduğu gibi, şehrin kullanımına açık ve müzenin yaz etkinlikleri için tasarlanmış bir çalışmaya ev sahipliği yapacak. Meydanda sergilenecek bu çalışma, L’Aquila Üniversitesi Çevre Mühendisliği, İnşaat – Mimarlık Bölümü ile hayat bulmuş bir proje.

Aquila Güzel Sanatlar Akademisi’nin iş birliği ve Aquila Belediyesi’nin sponsorluğunda düzenlenen ve müzenin ilk yılında olduğu gibi yine Aquila’yı dünyanın merkezine dönüştürecek olan,  performans sanatı, dans, müzik ve tiyatro içerikli Performative.03 festivalinin üçüncüsü de önümüzdeki eylülde kente geri dönüyor.

MAXXI L’Aquila, bir çağdaş sanat müzesinin depremde harap olmuş bir kente ve bölgeye yeniden hayat vermede nasıl kullanıldığına dair önemli bir örnek. Depremde büyük hasar almış bölgenin hayata kazandırılması görevi tabii ki yalnızca bir çağdaş sanat müzesininin omuzlarına yüklenemez. Ancak depremlerle harabeye dönüşmüş şehirlerimiz yeniden kurulurken, böylesine bir sanatsal vizyonun projeler yapılırken eksik bırakılmaması önemli.

Bölgede bulunan müzeler, tarihi eserler ile tarihi sit alanlarının da uzmanlar denetiminde birer birer ciddiyetle kontrol edilerek, bir an önce hasar tespitinin yapılması şart. “Canımız gitmiş bundan sonra ne önemi var?”, denmeden!… Unutmayalım ki, geçmişi yok edilmiş milletlerin geleceği de olmaz. Geleceğimiz için geçmişimizi canla başla korumamız gerekiyor.

Geçmişimizi de geleceğimizi de korumanın yollarını düşünmeli ve en kısa zamanda hayata geçirmeliyiz. Bu mesele hiçbir iktidarın tekeline bırakılamayacak kadar hayati öneme sahip!

Müzenin projeleri ile etkinliklerini https://maxxilaquila.art linkinden takip edebilirsiniz.

Previous Story

Müzelere Ukrayna Güncellemesi

Next Story

Tasarım ve Deprem

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.