Sanatı hak savunuculuğunun bir aracı olarak olarak gören Bestami Eği, terk edilmiş nesnelere sanatın olanaklarıyla yeni bir değer kattığı “Antroposen” adlı 30 yeni işinin bulunacağı sergisinde, sonu gelmeyen doğa talanına, yağma niteliği kazanmış tüketim davranışlarına ve gezegendeki diğer varlıklarla bağı giderek zayıflayan insana vurgu yapıyor.
“İnsan çağı” olarak literatüre geçen “antroposen” terimi, Sanayi Devrimi’nden bugüne uzanan, insan temelli geri döndürülemez değişimleri imler. Dünyadan etkilenen insanlık artık Dünya üzerinde baskı uygular hale gelmiştir.
Sanatçı, sergi temelinde bu olguyu şöyle açıklıyor: “İşlevsizleştirilen nesneler çevre kirliliği yaratıp biyo çeşitliliğe büyük bir tehdit oluşturarak iklim krizinin derinleşmesine hizmet ediyor. Oysa toprak bir yapının ahşap kapısından ya da metal bir nesneden çürüyerek kopan bir parça pekala ‘yaşamaya’ devam edebilir ve sanatçının malzemesi olup yeni bir varoluş kazanabilir.
Ben de buradan hareketle, bir zamanlar kullanılmış, geçmişe dönük bir hafızası olan atık eşyalara sadece boyayla müdahale ederek, bazılarına başka doğal malzemeler ekleyerek onları ‘ileri dönüştürüyorum’. Böylece kendi yaşam alanlarımızdan başlayarak çevre bilinci ve farkındalık yaratmayı amaçlıyorum ve doğaya canlı ve cansız tüm varlıkların ortak alanı olarak bakıyorum. Bu aynı zamanda, terk edilmiş nesnelere sanatın olanaklarıyla yeni bir değer katmak olarak da düşünülebilir.”
21 Eylül’de gerçekleşecek açılışın ardından Bestami Eği ile birlikte, sinemacı Ruşen Dicle Karadeniz ve iletişimci Selen Doğan’ın katılacağı “Antroposen’de Karşılaşmalar” başlıklı bir söyleşi gerçekleşecek.