Pilevneli sanatçılarından Serkan Sarıer’in Generation Kanacke “Der Spiegel Nr.31 / 29.07.1973” başlıklı sergisi Berlin’deki Zwölf Apostel Kilisesi’nde ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. Dört gün sürecek ve 8 Kasım’a kadar gezilebilecek sergide sanatçının 12 tablosu izleyici karşısına çıkıyor.
İsmini Der Spiegel’in 1973 yılında yayımlanan makalesinden alan sergide Sarıer, Almanya’nın melez kültür ortamında yetişen ikinci ve üçüncü nesil göçmen topluluklar üzerinden kimlik, aidiyet ve etnik köken kavramlarını sorguluyor.
Göçmenlerin Kafa Karışıklığı
Sarıer, üretimleri hakkında “İki karşıt topluluğun bağlantı noktasını temsil eden aykırı bir birey (TCK 2) için kültürel ve kişisel baskı nedir? Hiyerarşi, cinsellik, sadakat, siyaset ve vatanseverlik gibi konularda göçmen ebeveynlerin ve ailelerin anavatanlarına karşı kendi doğduğu ve yetiştiği yere karşı devam eden bir kafa karışıklığını keşfetmek için çeşitli formlar ve çok sayıda sanatsal disiplinler ile çalışıyorum” derken, “Almanya’da doğup, büyümüş ve eğitim görmüş olmama rağmen neden hala kendimi Alman olarak tanımlamakta zorlanıyorum” diye ifade ediyor.
Kimlik, Aidiyet, Etnik Köken
Sanatçı, “Halihazırda var olan bir kültürün içinde bir kültürün yer değiştirmesi ve hem mevcut yapıların hem de toplulukların melez bir kültüre dönüşmesi çalışmalarımı biçimlendiriyor.
Almanya’da doğup büyüyen Türk göçmen bir ailenin, eşcinsel bir oğlu olarak, bireylerin kültürler arası nasıl gelişebileceğini ve daha önce var olan yapılara nasıl uyduklarını (ya da uymadıklarını) anlamaya çalışmakla ilgileniyorum. Eserlerimde, TCK’nın etnik yapılarının dışında ve içinde var olan kültürel gruplaşmanın hangi kapasitede bozduğunu ve aidiyet duygularına nasıl işlediğini araştırıyorum.
Çalışmamın, iki resmi dilin (soyutlama ve figürasyon) paralel olduğu ve birbirini tamamladığı/bozduğu bir ortamda rahatsız edici bir benzerlik aktarmasını istiyorum. Hem soyutlama hem de figürasyon, karakterlerin farklı yönlerini temsil ediyor” diye devam ediyor.
Serkan Sarıer Hakkında
Tuvalden videoya uzanan geniş bir portfolyoya sahip olan sanatçı “Ya kimliğimizle ilişkilendirdiğimiz topluluktan çok uzakta var oluyorsak? Ya benliğimiz, etnik kökenimiz, cinsiyetimiz çevremizden taşıdığımız kimliğimiz bir kayıp anlamına getirecek kopuksa?” sorularının peşinden gidiyor ve yapıtlarında bir yere ait olamama hali, mekan, kimlik, insan ilişkilerini sorguluyor.
Eserleriyle cinsel kimlik, etnik köken, dinsel farklılıklar gibi kalıplara karşı çıkan sanatçı, kişisel ‘yabancılaşma hali’ni, eserlerinde figürleri kendine has formlarından uzaklaştırıp akışkan bir görünüme dönüştürerek işliyor. Sanatçı için bu dönüşüm sosyal benliği kısıtlayan kimlik gruplarından ayrışmanın bir sembolü.
Sanatçı kimliğinin yanı sıra Serkan Sarıer 2011 yılından itibaren kurucusu olduğu Brood isimli moda markasının da tasarımcılığını üstleniyor. Sanatçı, yaşamını ve çalışmalarını New York’ta sürdürüyor.