Viyana Queer Museum’un Volkskundemuseum ortaklığıyla ev sahipliği yaptığı “Beden Baskı Altında Nasıl Şekillenir?” başlıklı sergi, orantısız güçlerin dinamiklerini sorgulayan uluslararası çağdaş sanatçıların işlerini bir araya getiriyor.
Küratörlüğünü Alper Turan ve Nazım Ünal Yılmaz’ın üstlendiği, çoğunluğunu Türkiye’den sanatçıların oluşturduğu sergi, sanatçıların pasif ve defansif, sosyal ve mahrem, baskı ve zevk alanları arasındaki kesişimlerdeki üretimlerini queer&feminist varoluşlara yönelik siyasi baskılar üzerine kafa yormak için rehber alegorik duruşlar olarak sunuyor.
15 Haziran’a kadar devam edecek sergide Natalia Gurova, Nihat Karataşlı, Zeynep Kayan, Can Küçük, İz Öztat & Ann Antidote, Dorian Sarı, Toni Schmale, Carlos Vergara, Cansu Yıldıran’ın eserleri izleyiciyle buluşuyor.
Göçebe Müzede
Volkskundemuseum Viyana içerinde bulunan; queer sanat, kültür ve tarihin yanı sıra queer bir gelecek için alan yaratan göçebe müze olan Queer Museum Viyana’da görülebilecek sergide, ziyaretçiler dengesini kaybetmiş, asılmış, devrilmiş, köşeye sıkıştırılmış, itilmiş veya bastırılmış bedenlere tanık oluyor; bedensel sınırları zorlayarak veya koruyarak beden üzerinde aktive olan haz, koruma ve şiddet biçimlerine bürünen objelerle karşılaşıyor.
Sergideki sanatçıların işleri, toplumun mekaniklerini taklit eden samimi sahneler yaratırken iç içe geçmiş anlatıları gözler önüne seriyor, birincil ve periferik soruları ortaya koyuyor: Politik baskı tek bir bedende nasıl kendini gösterir? Cinsel pratiklerimizdeki güç dinamikleri toplumsal olanlarla ne kadar paralel? Kişi karşı koymadan baskı nasıl aşılabilir?
Sergideki İşler
Dorian Sarı, A&a (Sanat başarısız olursa, düşünce başarısız, adalet başarısız) (2019) adlı video çalışmasında, farklı güçlerle karşı karşıya gelmiş iki kişi arasındaki kavgayı gözler önüne serer. Çıplaklıkları ve bedensel etkileşimleri belli bir erotizm yaratırken, gördüğümüz şey toplumsal ve ırksal gerçekleri yansıtan bir eşitsizlik, baskı ve zalimce bir işkencedir. İz Öztat, Ann Antidote ile ortaklaşa yaptığı Suspended (2019) video çalışmasında, özgürlüğün askıya alınmasını iradesiz bir bedene dönüşmekle eş tutuyor. Zeynep Kayan bir iki, bir iki üç: sandalye (2021) adlı videosunda, gölgesi tarafından kovalanıyormuş gibi duvara itilmiş, bastırılmış, köşeye sıkıştırılmış bir figür gördüğümüz bir sahne sunuyor.
Toni Schmale‘nin erkek arkadaşını domalt, (2010) heykeli katı, acımasız, endüstriyel ile şehvetli, libidinal ve benzersiz olanı birleştirirken; Can Küçük, Yüzyıllar (2020) adlı heykelinde dengede durmaya çalışan bir beden için ortopedik bir cihaz olarak tasarlanmış bir metro kulpunu tekilleştirerek sergiliyor. Küçük, Oğlum‘da (2020) vücudu olası düşmelerden korumak için tasarlanmış dizlikler, pembe yastıksı malzemeler yaratıyor. Natalia Gurova, Avrupa’da kadın güzelliğinin en çok kopyalanan biçimlerinden biri olan Milo Venüsü’nün reprodüksiyonları ile heykelsi bir topluluk sergiliyor. Silikondan yapılmış Venüs heykelcikleri berelenmiş, iki kolu eksik ve zar zor ayakta duruyor. Ortasından davetkar bir şekilde sarkan bir insan koluyla sergiye yerleşen ve Venüs’ün eksik kollarına işaret eden masa, beden ve mobilya arasındaki ilişkiye bakar. Zedelenen bacaklarıyla zar zor ayakta duran masa hırpalanmış bir bedene düşündürür.
Cansu Yıldıran‘ın üç fotoğrafı, kesik, dövme ve yara biçiminde şiddet izleri taşıyan üç bedeni anlatır, kişisel sorumlulukla altında alınan risklerin ve oluşan yaraların toplumsallığını sorgular. Carlos Vergara, İsimsiz (Karayip Rüyaları) (2021) adlı yerleştirmesinde Karayip mirasını kendi kendine egzotikleştirir ve evini sorgular. Plastik bir palmiye ağacının üzerinde yükselen bir grup kırmızı monoblok sandalyeyi üst üste yığar; bu, birbirine bağlanmış ve delinmiş, fallik tarafından ihlal edilmiş bir vücut yığınını andırır. Nihat Karataşlı‘nın bir ışık kutusunda palmiye ağaçlarının bir heykeli olan kendi eseri Ev‘in yıkımını belgeleyen Bir Evin Rüyası (2017) adlı videosunda da ev ve evin yıkıcı güçleri baskındır. Evin yıkımını belgeleme eylemi, kendi içinde bir rüya yaratır, yıkımın yeniden yapılanmaya da düşündürür.
“Beden baskı altında nasıl şekillenir?” iç içe geçmiş toplumsal, cinsel ve politik yapılar içindeki baskının müzakere edilmesi üzerine bir yansıma alanı yaratır.
Sergi, maddi kültüre ve müzeciliğe tuhaf bir eleştiri getirirken, bedende ne kadar şiddet ve arzunun depolandığını ve bir bedenin tüm materyalliği ile bir müzeye sığabileceğini sorguluyor. Viyana Queer Museum’un siparişiyle gerçekleşen sergi, günümüz batı politikasında queer varoluş yüceltirken, baskı ve şiddetin nasıl gizlendiğini, faşizmin nasıl iki kişi arasında başladığını hatırlatıyor.
Sergi Josefstadt ve WASt – Wiener Antidiskriminierungsstelle tarafından desteklenirken, sanatçı Dorian Sari’nin sergiye katılımı da The Swiss Arts Council Pro Helvetia tarafından destekleniyor.