The Substance, Coralie Fargeat, 2024

Azize Tan’la Ayvalık Film Festivali Üzerine

Seyir Derneği tarafından Ayvalık Belediyesi iş birliğiyle üçüncü kez düzenlenen Ayvalık Uluslararası Film Festivali, 17-22 Eylül tarihleri arasında gerçekleşti. "Grand Tour", "The Substance" ve "The Seed of the Sacred Fig" gibi Cannes Film Festivali’nden ödülle dönen filmlerin yer aldığı festivali direktörü Azize Tan ile ArtDog Istanbul için değerlendirdik. 

//

Son yılların en çok konuşulan, beğenilen ve yakından takip edilen organizasyonlarından Ayvalık Film Festivali’nin ortaya çıkış hikâyesi nedir? Küçük bir sahil kasabasında böyle bir festival yapma fikri nasıl ortaya çıktı ve festivalin temel hedeflerini nasıl özetlersiniz?

Ben hayatımın bir döneminde Edinburgh’ta yaşamıştım ve orası tam bir festivaller kenti. Orada yaşadığım sürede bir festivalin nispeten ölçeği daha küçük şehirleri nasıl değiştirebileceğini gözlemleme imkânı buldum. İstanbul gibi büyük şehirlerde ne yaparsanız yapın, o şehir sizi bir şekilde yutuyor. Tabii bu yaptığınız etkinliğin büyüklüğüyle de ilgili değil; fakat daha küçük bir şehirde bir festivalin şehri, şehrin de bir festivali nasıl dönüştürebileceğini kendim de hayatımın bir döneminde yaşamayı diliyordum. Sonrasında da Ayvalık’ta bir festival yapmaya başlayınca bunu birebir deneyimleme imkânım oldu ve gerçekten de Ayvalık gibi bir yerde festival yaptığımız için şanslıyız; çünkü burası tarihiyle, kültürüyle ve insanlarıyla harika bir yer. Aynı zamanda İstanbul, Çanakkale, Bursa ve Eskişehir gibi şehirlerden ulaşımı da kolay ve bu yüzden Ayvalık’ı seçtiğimiz için doğru bir karar verdiğimizi düşünüyorum. Bildiğiniz gibi yurt genelinde birçok film festivali düzenleniyor ve her birinin kendi içerisinde farklı bir önemi var ve bir tane daha onlara benzeyen bir festival çıkarmak yerine kendi kimliği ve kişiliği olan bir festival düzenlemek de temel hedeflerimiz arasındaydı.

Ayvalık Film Festivali’nde herhangi bir yarışma olmamasını veya ödül dağıtılmamasını da bu etkinliği diğerlerinden farklı kılan unsurlardan biri olarak sayabilir miyiz?

Festival kapsamında bir yarışma yapmıyoruz ama Mey|Diagio’nun verdiği “Yeni Bir…” adında ilk filmini yapmış genç sinemacılara verdiğimiz özel bir ödülümüz var. Bu ödül sadece bir yönetmene değil, bir senarist veya sanat yönetmenine de takdim edilebilir. Bunun için seçici bir kurulumuz var ve o yıl içerisinde Türkiye’de çekilmiş, festivallerde gösterilmiş veya vizyona girmiş bütün filmleri kapsıyor. Hiçbir yerde benzeri olmayan bu ödülü açılış gecesinde veriyoruz ki bu da festivali farklı kılan noktalardan bir tanesi; çünkü insanların festival boyunca bu ödülü beklemek zorunda kalmasını istemiyoruz. Onun yerine sinemacıların ve seyircilerin organik bir şekilde birbirleriyle yan yana gelebildikleri, filmden sonra sohbet edebildikleri ve hep beraber filmden filme koşturdukları bir atmosfer yaratmayı hedefliyoruz ve bunu başardığımız için de mutluyuz.

All We Imagine as Light, Payal Kapadia, 2024

Seyircilerin ve sinemacıların birlikteliğine vurgu yaptığınız bu noktada Ayvalık seyircisiyle ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. Ayvalık halkının festivale olan ilgisi ve katılımı hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Ayvalık’ta yaşayan biri değildim ve bu yüzden festivalin akıbetiyle ilgili tabii ki endişelerim vardı. Hatta ilk sene “Acaba festivale katılım olacak mı?” diye şüphelere sahip olduğumu hatırlıyorum; fakat sanırım doğru zamanda doğru bir şey yapmışız çünkü ilk günden itibaren Ayvalık halkı festivale çok büyük ilgi gösteriyor. Gerçekten buranın özel bir seyircisi olduğunu söyleyebilirim. Genel olarak Ege Bölgesinde özellikle sanat filmlerine karşı çok büyük bir ilgi olmasına rağmen sürekliliği olan bir festival de yoktu ve biz aslında o sürekliliği de başarmış olduk. Buraya gelen yönetmenler, oyuncular ve tüm sinemacılar, seyircilerin tepkilerinden ve buradaki soruların kalitesinden çok etkileniyor. Mesela çevre meselesi, Ayvalık halkının çok hassasiyet gösterdiği konulardan bir tanesi ve çevreyle ilgili mutlaka özel bir bölüm hazırlamaya çalışıyoruz.

Çevreyle ilgili bölümün yanı sıra festival kapsamında farklı alanlara ve bölümlere de yer açtığınızı biliyoruz. Bu seneki festivalde konuşulacak konulardan ve etkinliklerden biraz bahsedebilir misiniz?

Aslında dünyada olup biten güncel konuları yakalamaya gayret ediyoruz ve film gösterimlerini sohbetlerle, söyleşilerle ve panellerle desteklemeye çalışıyoruz. Mesela bu sene Utrecht Üniversitesi’nde profesör olan Ali Albert Salah yapay zekayla ilgili bir konuşma yapmak üzere konuk olacak. Bildiğiniz gibi yapay zeka artık hayatımızı olduğu kadar yazılan senaryolarla ve çekilen filmlerle sinemayı da yönlendirmeye başladı ve yapay zekanın gelecekte hayatımıza ve sinemaya nasıl sirayet edeceği üzerine konuşmalar olacak. Çevre demişken Reha Erdem’den Neandria’nın (2023) yanı sıra Elisa Levy’nin yönettiği Dünyalar Oluşturmak filmini de göstereceğiz ve insanların çevreleriyle kurdukları ilişki üzerine farklı bir bakış geliştirmeye deneyen bu filmin gösterimi ardından yönetmen Eliza Levy ve Reha Erdem birlikte sohbet edecekler. Tayfun Pirselimoğlu’nun Ben O Değilim (2013) filmi, oyuncu/senarist/yazar Ercan Kesal ve psikanalist Yavuz Erten tarafından ele alınıp tartışılacak ve bu oturumda katılımcıların da katkılarıyla ortak bir çalışma gerçekleştirilecek. Onun dışında gençlere yönelik projelerimiz de var. Genç Sinema adını verdiğimiz programda Türkiye genelinden otuz farklı öğrenciyi festivalde ağırlıyoruz ve festival sırasında açtığımız atölyelerle ve eğitimlerle desteklemeye çalışıyoruz. Bu sene ilk defa İsveç – Stockholm Film Okulu’ndan öğrencileri de ağırlayacağız ve gelecek sene de buradan öğrencileri Göteborg Film Festivali’ne göndereceğiz. Böylelikle festivali daha uluslararası bir niteliğe ulaştırmak için sinema kamplarının gerçekleştirildiği bir değişim programı yaratmayı planlıyoruz.

İlginizi çekebilir:  "Druk"un İngilizce Versiyonunda DiCaprio Sürprizi
The Seed of the Sacred Fig, Mohammad Rasoulof, 2024

Ayvalık Film Festivali için yapılan “Yerli Cannes” yorumları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Biz küçük bir Cannes Film Festivali olma niyetinde değiliz tabii ki bu benzetme de güzel bir övgü aslında fakat Ayvalık’ın kendi karakteri olan bir festival olmasını amaçlıyoruz. Burası mübadele görmüş bir sahil kasabası ve çok farklı bir kültürü var. Festivale gelen seyirciler buranın kültürünü de keşfetsin istiyoruz; çünkü Ayvalık “rakı, balık, Ayvalık” sloganından çok daha fazlasını hak ediyor. Cannes’a benzetilmemizin alt metninde ise bence kaliteli şeyler yapıyor olmamız yatıyor çünkü aynı özeni göstermeye çalışıyoruz. Zira bu emeklerimizin karşılığını seyirciden ve sinemacılardan da sürekli alıyoruz. Gerek filmlerin görüntü ve ses kalitesiyle gerek gösterim mekânlarıyla sinemayı en iyi şartlarda yaşatmaya çalışıyoruz.

Paolo Sorrentino ve Payal Kapadia gibi önemli yönetmenlerin yeni filmlerinin yer aldığı yine oldukça heyecan verici bir seçkiyle karşı karşıyayız. Bu seneki seçkide yer alan filmleri ve festivalin genel temasını nasıl özetlersiniz?

“Doğulmaz/ Olunur Hikâyeleri” adını verdik festivaldeki en kapsamlı bölümümüze. Bedensel değişim arzusunun, zorunlu göçmenliğin, gönüllü göçmenliğin, yerinden edilmenin, geri dönmenin, anne-baba ile bitmeyen ilişkinin, sembolik de olsa onlardan birinin yerine geçme oyununun, tabi olma ve tabi etme ritüellerinin, politik olanı başka biçimde anlatmak istemenin, hatta kötü birinden daha kötü biri olmaya doğru yol almanın (ve tersinin) ‘öyle doğmak’la değil, giderek ‘öyle olmak’la ilgili olduğunun farkına vardık filmleri seyrederken. Dünyanın farklı coğrafyalarında kadınlar neler yaşıyor sorusu karşımıza çok çıktı. Özellikle belirli bir yaş üzerindeki kadınların hayatları, onlara dayatılmış kadınlık rolleri ve kendi kimliklerini bulup yaşamaya devam etmeleri üzerine filmlerimiz var. Mesela seçkide yer alan Cannes Film Festivalinde “En İyi Senaryo” ödülünü kazanan The Substance (2024) “body horror” alt türünü feminist bir perspektiften yorumluyorken yine Cannes’da “Jüri Büyük Ödülü”nü kazanan All We Imagine as Light (2024), Mumbai gibi bir şehirde ayakta kalmaya çalışan üç hemşire kadının dayanışmasını daha naif bir dille anlatıyor.

Azize Tan, Ayvalık Uluslararası Film Festivali Direktörü

Son olarak festivalin kurucusu ve yürütücüsü olan Seyir Derneği’yle ve üyeleriyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Seyir Derneği’ni oluşturan insanların hepsi aslında Türkiye’de kültür-sanat alanında bir şekilde çalışmış, çeşitli festivaller yapmış ve bu alanda deneyim sahibi insanlardan oluşuyor. Yani bir anlamda festival emekçilerinin kurmuş olduğu bir dernek. Ekip olarak bunca yıllık tecrübemizi, uluslararası bir festival yapabilmek için buraya aktarıyoruz. Bundan sonraki hedefimiz de az önce de belirttiğim gibi festivali daha uluslararası bir hâle getirmek; fakat bu işler tabii ki o kadar kolay olmuyor. O yüzden bu konuyla ilgili bir çağrıda bulunmak istiyorum.

Türkiye’de yapılan festivallerden biraz daha farklı yerde duran ve kendi karakteri olan güzel bir iş yaptığımızı düşünüyorum -ki hep bu şekilde geri dönüşler aldık- fakat bu konuda daha fazla desteğe ihtiyacımız olduğu da açık. Seyir Derneği olarak bu festivali bağımsız olarak yapıyoruz ve festivali üç senedir bu şekilde yürütebilmek kolay bir iş değildi. O yüzden Ayvalık Film Festivali’nin bir parçası olmak veya katkı sağlamak isteyenler lütfen bize ulaşsın çünkü bu festivalin çok ciddi bir potansiyeli olduğunu görebiliyoruz.

Previous Story

Düşmanca Bir Dünyada Hayatta Kalmak

Next Story

OG Gallery’de Nemli Mavi

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.