Ayasofya, binlerce yıllık tarihi boyunca iktidar ve güç kavgalarının hedefinde yer aldı. Ayasofya üç buçuk yıl önce yine dünya gündemine oturmuş ve 85 yıllık müze statüsünden camiye dönüştürülmüştü. 24 Temmuz 2020’de cami statüsü ibadete açılan, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde de yer alan 15 asırlık tarihi yapı, o günden bugüne de uğradığı çeşitli tahribat haberleriyle gündemden düşmedi. Ayasofya şimdi ise 15 Ocak’tan itibaren yürürlüğe giren “yeni giriş uygulaması”yla gündemde…
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından daha önce duyurulan düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle iki kısıma ayrılan Ayasofya’nın alt kısmına Türk vatandaşları ibadet etmek için girebilirken, müze statüsü ile hizmet veren üst kısıma girebilmeleri için 25 Euro ödemeleri gerekiyor. Ayasofya’ya girişlerde alınacak Euro kuru 34 liradan sabitlendiği için Ayasofya’nın tamamını görmek isteyen Türk vatandaşı 850 Türk lirası ödemesi gerekiyor. Ayasofya’yı görmek için 25 Euro ödeyen yabancı turist ise yapının ana bölümünü değil, sadece müze statüsü ile hizmet veren üst kısımlarını görebiliyor. Namaz saatlerinden ise Türk vatandaşı olmayıp Müslüman olanlar da ibadet için ana bölüme girebiliyor. ArtDog Istanbul’dan Semra Dursun yeni giriş uygulaması yürürlüğe girmesinin ardından Ayasofya’ya gitti ve izlenimlerini yazdı.
Yolunuzu bugünlerde Sultanahmet Meydanı’na düşürürseniz meydanın Ayasofya’ya bakan bölümünde bulunan aydınlatma direklerine asılı flamaların bir hayli fazla oluşu dikkatinizi çekecektir. Direklerin sağına ve soluna yerleştirilen ve ziyaretçileri iki farklı alana yönlendiren turuncu flamalar, Ayasofya’da yeni uygulamaya geçilen ziyaretçi yönetim planının bir parçası… Oklarla ziyaretçileri iki farklı alana yönlendiren flamalarda şu komutlar yer alıyor:
“Türk Vatandaşları, Turkish Citizens, İbadet Alanı”
“Other Nationalities, Visiting Area”
Türk vatandaşlarının ibadet etmek için girebildiği girişin önünde bulunan kalabalık güvenlik grubu, Ayasofya’yı gezmek için gelenleri, III. Ahmet Çeşmesi’nin yakınındaki bilet gişesi ve turist giriş noktasına yönlendiriyor.
Ayasofya’ya Endüstriyel Kepenk
Turistik ve kültürel amaçlı gelenler için Topkapı Sarayı’nın yakınında konumlandırılan üst girişte, ziyaretçileri hafta boyunca sosyal medya kullanıcıları tarafından büyük tepki toplayan endüstriyel kepenk karşılıyor. Üzerinde büyük harflerle “AYASOFYA-İ KEBİR CAMİ-İ ŞERİFİ ZİYARET ALANI” yazan giriş, bir tünel yoluyla asırlık tarihi yapının ikinci katında yer alan Ayasofya’nın üst galerisine bağlanıyor. Büyük tartışmalar yaratan girişin hemen yanında Vakıflar Genel Müdürlüğünce yerleştirilen bir tabelada, “Ayasofya-i Cami-i Şerifi Ziyaret Alanı girişi için kullanılan bu tünel, restorasyon sürecinde güvenliğiniz için geçici olarak inşa edilmiştir,” ifadesi bulunuyor.
Eleştirilen endüstriyel kepenk sistemli yapılan kapıdan geçip galerilere ulaşabilmek için yerli ve yabancı turistlerin 25 Euro ödemesi gerekiyor. Ayasofya’ya girişlerde alınacak Euro için kur 34 liradan sabitlendiğinde Ayasofya’nın tamamını görmek isteyen Türk vatandaşlarının da 850 Türk Lirası ödeyip bilet almaları gerekiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı ören yeri, müze ve tarihi yapılara giriş imkanı sunan MüzeKart ise Ayasofya’ya girişlerde geçerli değil. Ayasofya’yı görmek için 25 Euro ödeyen yabancı turist ise sadece müze statüsünde hizmet veren ve meşhur Meryem Ana ve Çocuk İsa, Diesis, Vaftizci Yahya mozaiklerinin de bulunduğu üst bölümlerini görebiliyor. Yabancı turisttin Ayasofya’nın ünlü kubbesini görebileceği namaz kılınan ana bölüme girmesi ise yasak.
Yapılan açıklamalarda, turistik girişlerin yapının güney cephesinde yer alan II. Beyazıd minaresi altındaki tünel ve giriş rampası ile kontrollü bir şekilde sağlanacağı, galeri katında yapılan gezinin ardından kuzeydoğu yönündeki rampa ile çıkış yapılacağı belirtiliyor.
Kapı önünde toplanan kalabalık rehber grubu, geçtiğimiz hafta başında başlayan bu yeni uygulamanın bir deneme olduğunu, sürdürülebilir olamayacağını söylüyor.
“Louvre Müzesi 22, Ayasofya 25 Euro”
Ziyaretçi girişinde bunlar yaşanırken, Ayasofya’ya Türk vatandaşlarının girişi için ayrılan kapısının önünde namaz saatlerinde yoğun kalabalıklaşma başlıyor. Görevliler, gelenleri “Sadece Türk vatandaşları buradan girebilir,” diye uyarıyor. Kapı önünde bulunan bir rehber, girenler arasında yabancıların olduğunu söylüyor. “Namaz kılacaklar da girebiliyor. ‘Namaz kılacağım’ diyeni almak zorundayız,” diye cevap veriyor görevli. Bir başkası, “Kılıp kılamayacağını nerden biliyorsun?” diye soruyor. “Bilemeyiz tabii, kimsenin inancını sorgulayamayız,” diye ekliyor.
Bir başka rehber elini alnına götürüp “Kimsenin burasında yazmıyor hangi dinden olduğu… Müze olarak kalmalıydı, bu sistem patlar yakında,” diye karışıyor söze. “Bu yöntem sürdürülebilir mi?” diye soruyorum adını vermek istemeyen rehbere. “Sürdürülmesi mümkün değil. Müze olarak kalmalıydı,” diyor.
Kalabalık içinde bir başkası konuşmaya giriyor: “Ya da tamamen yabancıya kapatacak burayı. Buradan namaz vakti almayacak yabancıyı. Sadece diğer kapıdan alacak. Belki böyle bir yöntem olur. Namaz vakti Müslümanım diyen her yabancıyı alıyor.”
“Kapatamazsın,” diye ekliyor rehber. “Çok garip bir uygulama bu. 25 Euro veriyorsun, bir de yarısını görebiliyorsun. Yukarıdan birinci kata inemiyorsun. Halbuki binanın görkemi aşağıda belli oluyor. Düşünün Fransa’nın Louvre Müzesi 22 Euro’ya geziliyor. Ayasofya’nın yarısı ise 25 Euro.”
“Bina Yaşlı, Uyarılar Gelmeye Başladı”
“Yakında bu uygulama patlar,” diye devam ediyor rehber: “Şimdi böyle olacağını tahmin etmediler tabii. Burası ibadete açılınca insanlar Sultanahmet Camii gibi hemen ibadetini yaparlar, girer çıkarlar falan diye düşünüldü başlarda. Ama burası Sultanahmet değil! Çok daha meşhur bir yapı ve binaya bu süre zarfında çok fazla yükleme oldu. Bina da yaşlı olunca uyarılar gelmeye başladı. ‘Bu bina bu kadar insanı bu kadar insanın yükünü, ağırlığını taşıyamayacak’ diye. Bu sefer başka bir sisteme geçmeye çalıştılar. Bir yandan da para da kazanalım dediler. Ama bu da olacak iş değil. 25 Euro alıyorsun yapının yarısını gösteriyorsun, yarısını göstermiyorsun. Diğer yandan bizim çok fazla turist grubumuz oluyor; yarısı Müslüman yarı değil. Ne yapacağız mesela? Yani yarısını o kapıdan sokup yarısını bu kapıdan mı sokacağız? Böyle olmaz yani… Bir yandan da namaz saatlerinde ‘Müslümanım’ diyeni alıyorsun: Bunu nasıl tespit edeceksin ki?”
İlber Ortaylı: “Ayasofya’nın Şakası Yok”
Rehberin anlattıkları geçtiğimiz günlerde YouTube üzerinden yayımlanan Teke Tek Bilim programında Fatih Altaylı’nın ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya sorduğu “Bin 500 senelik binaya bu kadar insan sokulur mu?” sorusunu akla getiriyor. Ortaylı soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Sokulmaz tabii… Onun için kapatıp restore edeceksin. Ebedi restorasyon. (…) Akılları varsa kapatırlar. Şakası yok. (…) Çöker… Devamlı restorasyon, devamlı araştırma yapılmalı. Çünkü hala bu yapıları çok iyi tanımıyoruz. Eski mabetler bunlar. Zannediliyor ki, buraları Süleymaniye’yi restore ettiğimiz gibi edebiliriz… Hayır edemezsiniz! Öbürü usta işi… Gerçekten orada bir mühendislik farkı var (…)”
Belirsizlik
İbadet için ayrılan bölümler girenler ve yeni ziyaret uygulamasından haberdar olmayan Ayasofya müdavimleri, yapının geçmişe göre daha sakin oluşu şaşkınlıkla karşılıyor. Tarihi yapının “Türk vatandaşları”na ayrılan bölümünü öğretmenleri ile birlikte ziyarete gelen birkaç okul grubu dışında grup halinde gezmeye gelen ise neredeyse yok. İkişerli üçerli ziyaretçiler fırsattan istifade cep telefonlarına sarılıp bol bol fotoğraf çektiriyorlar. Halıların üzerinde dinlenip, tanıdıklarıyla uzun uzadıya görüntülü konuşmalar yapıyorlar.
Kalabalık içerisinde hemen fark edilen üç yabancı kadına “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımınsınız?” diye soruyorum. “Hayır. Türk ikametimiz var,” diyorlar. “Onu gösterip girdik. Yabancılardan para alınacakmış. Biz Kazakistanlıyız. Bizim ikametimiz var dedik. Tamam olur girin dediler.”
Bir görevliye kimler bu bölüme girebiliyor diye soruyorum:
“Türk vatandaşları girebiliyor. Müslüman olup yabancı olanlar ise namaz saatlerinden yarım saat önce içeriye alınıyor. Yani Müslüman olan herkes namaza girebiliyor. Camiinin bu bölümünü sadece Müslümanlar geziyor. Olmayanlar ise giremiyor. Yabancılar üst bölümleri, galerileri 25 Euro ödeyerek gezebiliyor. Yukarıyı gezseler bile aşağıya gelemiyorlar. Direkt çıkıyorlar. Üst kat açıldığından beri bu bölüm daha ferah…”
Ayasofya’nın tamamını görmek isteyen Türk vatandaşlarının yukarı katlara çıkmasına ise izin verilmiyor. Görevliler Türk vatandaşlarının da yapının tamamını görebilmeleri için 25 Euro ödeyerek bilet almak gerektiğini söylüyorlar.
Ayasofya’nın namaz kılınan ana bölümünde kontrol yapan bir güvenlik görevlisine ise “Buraya girenlerin Müslüman olup olmadığını nasıl tespit ediyorsunuz?” sorusuna “Giyim kuşamından… Giyim kuşamı Müslüman olup olmadığını her şekilde belli ediyor,” diye yanıt veriyor. Bir kadın “Gayrimüslimler girmesin zaten,” diyerek söze karışıyor.
Ağlayarak eteğini çekiştiren ve yukarı kata çıkmak isteyen çocuğunu sakinleştirmek isteyen bir başka kadın güvenlik görevlisine “Üst kata nereden çıkılıyor abi,” diye soruyor. Ziyaretçilerden biri “Çıkılmıyormuş… 800 lira verirsen çıkarsın,” diye yanıtlıyor.
Sultanbeyli’den geldiğini söyleyen yaşlı örtülü bir ziyaretçi ise şaşkınlıkla girişte “Türk müsünüz?” diye kimlik kontrolü yaptıklarını anlatıyor.
Tarihi Taş Yolun Üzerine Parke
Yeni düzenlemede tartışma yaratan bir başka ayrıntı ise Ayasofya’da bu kez de tarihi taş merdivenlere laminant parke döşenmesi oldu. Sosyal medyada hızla yayılan merdivenler üzerine döşenmiş parke fotoğrafları büyük tepki topladı. Konuyla ilgili Cumhuriyet gazetesinde Sena Tufan’a değerlendirmelerde bulunan sanat tarihçisi Oğuzhan Karadirek, Ayasofya’nın yoğun ziyaretçi alan bir yer olması nedeniyle böyle bir uygulamaya gidilmiş olabileceğini söyleyerek, “Hem geçen günlerde gündem olan kapı hem parkeler görünüş açısından hoş durmuyor. Ancak yapının çok yıprandığı da göz önüne alındığında böyle bir uygulama yapılmış olabileceğini düşünüyoruz. Parkelerin altına taşların zarar görmemesi için yumuşak bir materyal de eklenmiş. Restorasyon da devam ettiği için, parkeler tarihi taşların zarar görmesini engelleyebilir,” dedi.
15 asırlık tarihi boyunca kilise, cami, müze olan yapı 24 Temmuz 2020’de tartışmalı bir şekilde Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi adıyla tekrar camiye dönüştürüldü. Ayasofya şimdilerde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “restorasyon ve koruma çalışmaları” kapsamında başlattığı yeni uygulamalarla dördüncü bir dönemi deneyimliyor.