6 Şubat öncesinde Cumhuriyet’in 100.yılına özel bir sayı hazırlıyorduk. 100 yıl içinde modern/çağdaş sanat, edebiyat, mimari, tiyatro, sinema ve tasarım alanlarında atılan adımları, yaşanan dönüm noktalarını bir araya getirmeye çalışıyorduk. 6 Şubat sonrası başka bir gerçekliğe uyandık. Tüm ülke enkaz altında kaldık.
Performans sanatçısı Ata Doğruel, 6 hafta boyunca karanlık bir odada kalarak, gece-gündüz evreleri ve buna bağlı olarak şekillenen zaman algısı alt üst eden bir çalışmaya imza attı. Sanatçının 7 Kasım’da başladığı performansı 17 Aralık Cumartesi günü saat 19.00’da içinde bulunduğu karanlık odadan
Bir yabancı kaynakta Trump döneminde George Orwell’in 1984 romanının satışının patladığını duymuştum. Aynı dönemde Çin, Hindistan ve Britanya’da da kitabın kopyaları kapış kapış satılıyordu. O zaman düşününce bilgi insana güç veriyor demek ki diye geçirmiştim içimden. Belki de 1984 bu zor zamanlarda
Koleksiyonerlik yolculuğunuz nasıl başladı? Herkes gibi ben de resim sevgisi ya da koleksiyon bilinciyle dünyaya gelmedim. Seyahat etmeyi sevdiğim için gittiğim yerlerde müze ve galeriler her zaman ilk uğradığım destinasyonlar olmuştur. Bu şekilde resme aşina olmaya ve sevgi duymaya başladım. Daha sonra
Dünya epey bir zamandır kabuk değiştirdiğinden alıştığımız neşeli, coşkulu yeni yıl kutlamalarından epey uzaklaşmış durumdayız. Bir umutla her anlamda daha iyi olmak için planların yapıldığı, belki görülecek yerlerin listesinin hazırlandığı yeni yıl ritüelleri yerini belirsizlik içinde yaşama adapte olmaya bıraktı… İklim krizinin
Ata Doğruel’in OMM’da süren “Işık Kaynağı” performansı 17 Aralık’ta sona eriyor. “Annemi bu kadar özlediğimi hatırlamıyorum” diyen sanatçı ile ArtDog İstanbul için özel bir söyleşi gerçekleştirdik. OMM – Odunpazarı Modern Müze 30 günden fazla zamandır devam eden “Işık Kaynağı” performansına ev sahipliği
Baksı’da süren “Gözlemevi” isimli serginiz kapsamında ilk aklıma gelen soru şu oldu. Baksı’nın kurucusu Hüsamettin Koçan da siz de Anadolu çocuğusunuz; bu anlamda bir benzerlik var diyebilir miyiz? Çok farklı karakterleriz. Hüsamettin sosyal; ben utangaç, işlerinin arkasına saklanan biriyim. Baksı’da sergi açmak
Londra merkezli sanatçı Paul Robinson, yani LUAP, geçtiğimiz bahar, Londra’daki Portobello Road’da ünlü karakteri The Pink Bear’ı elinde sanat tarihi açısından oldukça ironik bir nesne olan muz ile resmedince bir kez daha dikkatleri üzerine çekti. Sapsarı bir duvarın önündeki devasa pembe ayıcık,
İklim krizi, salgın, savaş, hayat pahalılığı derken bu sayıda kapağa neredeyse varlığını unuttuğumuz bir kavramı, ‘mutluluğu’ simgeleyen bir işi taşıdık. LUAP adıyla bilinen, Britanyalı sanatçı Paul Robinson yarattığı The Pink Bear (Pembe Ayıcık) adlı karakterle dünyayı dolaşıyor; onu fotoğraflıyor, resimlerini çiziyor, enstalasyonlar
Salt’ta ‘90’lar sergisi, üst üste gelen konser ve festival yasakları, İstanbul Bienali… Özgür olduğumuz günleri hatırlamak ve dahasını yaşama arzumuz… Bu ay sezon açılışına özel iki farklı kapakla okuyucuyla buluşuyor ArtDog İstanbul. Sezonun en kayda değer sanat etkinliklerinden biri olan İstanbul Bienali’ni