Açık hava tiyatrosunun kökenleri eski ritüellere ve törenlere kadar uzanıyor. Birçok eski kültürde, dini festivallerin ve topluluk toplantılarının bir parçası olarak açık alanlarda performansların düzenlendiğini açık kaynaklardan öğreniyoruz. Bu ilk tiyatro biçimleri genellikle hikâye anlatımı, dans ve müzik içeriyordu ve katılımcılar ile
İnsan deneyiminin ve çeşitliliğinin dokusunda, her biri tanınmayı, saygıyı ve eşitliği hak eden bir kimlikler yelpazesi var. Ancak tarih boyunca bu çeşitliliğin bazı kesimleri marjinalleştirme, ayrımcılık ve baskıyla karşı karşıya kaldı. Maalesef tarihi düz bir çizgi gibi okuma arzusu içerisindeyiz. Oysa özellikle
“Ataerkillik, dünyada erkek bedenine ve ruhuna saldıran, hayatı en çok tehdit eden toplumsal hastalıktır. Bu sözcüğü duymuş ve bilen erkekler, onu genellikle kadınların özgürleşmesiyle, feminizmle ilişkilendirir ve bu nedenle kendi deneyimleriyle alakasız olduğu gerekçesiyle onu gözardı ederler.” Bell Hooks İğrenç bir “zavallı”.