Arter’in ilk özel koleksiyon sergisi olan ve küratörlüğü Selen Ansen’in üstlendiği Farz Et Ki Sen Yoksun açıldı. Arter’in üçüncü ve dördüncü katındaki sergide 400 sanatçıdan 600’e yakın eser var. Ömer Koç’un koleksiyonundan seçilen eserlerle hazırlanan sergi, adını Ömer Hayyam’ın dizesinden alıyor.
Sergide Yüksel Arslan, Hale Asaf, Andy Warhol, Selçuk Demirel, Marc Chagall, Fahrelnissa Zeid, François Houtin, Albrecht Dürer, Nuri İyem, Georges Hugnet, Nejad Devrim, Jean-Bernard Eschemann, Necla Rüzgar gibi 600’e yakın sanatçının içinde Anonim eserler de mevcut. Sergide ayrıca Nâzım Hikmet, Mustafa Kemal Atatürk, Charles Baudelaire, Oscar Wilde, Marcel Proust gibi isimlerin el yazılarının yanı sıra Napoléon Bonaparte, Friedrich Nietzsche, Paulo Coelho, Marie Antoinette’ten de aforizmalar mevcut. Selen Ansen’in iki yılı aşkın sürede hazırladığı sergide resim, nesne, mobilya, kitap, heykel, fotoğraf, yazma ve belgeler var. Sergiyi gezerken tüm bunların sergi mekânı ile kurdukları yakınlıkların ve birbiriyle olan etkileşimlerinin çağrışımlarına tanık olacaksınız. Serginin küratörü Selen Ansen, ArtDog Istanbul’un sorularını yanıtladı.
Ansen: Eserlerin Bir Dünya Oluşturması Önemliydi
“Farz Et Ki Sen Yoksun”, Arter’in ilk özel koleksiyon sergisi. Öncelikle karar ve ön hazırlık sürecinizde bu sergiye dair hedefiniz neydi?
Arter’in İstiklal Caddesi’ndeki yıllarından beri özel koleksiyona odaklanan bir sergi yapma fikri aklımızda vardı. Yıllar içinde giderek şekillenen bu fikir, Dolapdere’deki yeni binamıza geçtikten kısa süre sonra Ömer Koç Koleksiyonu’na odaklanan bu serginin ön hazırlıklarıyla başladı. Özel koleksiyonu odağına alan bir sergi yapma isteğimiz, koleksiyon dediğimiz gövdeye bakış alan, irdeleyen farklı perspektiflerden bütüne bakan ve koleksiyonu mesele edinen bir fikirden doğdu. Bu süreçte serginin odağını; koleksiyonu ve koleksiyon yapma eylemine etraflıca bakan; bunu bir koleksiyonun oluşturduğu ve kurguladığı yakınlıklardan yola çıkarak nesneler arasında yeni yakınlıkları irdelediğimiz bir noktadan belirledik.
600’ye yakın eser var, kurgulama süreci de epey meşakkatli olmalı. Nasıl bir yol izlediniz sergiyi kurgularken?
Önceki sergilerimden farklı olarak evvelden oluşturulmuş, düşünülmüş bir temadan yola çıkarak bu sergiyi kurgulamadım. Burada ‘kılavuz’, koleksiyonun kendisi olmalıydı. Dolayısıyla ilk önce bir müddet koleksiyonun barındırdığı, bir araya getirdiği nesneler ve eserlerle bir yakınlık oluşturdum. Onlarla zaman geçirdim.
İlk olarak kâğıt üzerinde, koleksiyonun mekânla olan ilişkisini inceledim. Kendi ilgi alanlarımı da bir filtreden geçirip belirli kategoriler, familyalar ve birliktelikler oluşturdum. Önce daha geniş bir eser havuzuyla başladım ve çok fazla zaman geçmeden de serginin mimarlarıyla yan yana oturarak mekânla beraber düşünmeye başladık.
Mekânın bu denli belirleyici olduğu, serginin içkin bir parçası haline gelecek kadar önem teşkil ettiği sergide mekânla eserleri düşünmeye başlayarak, ekleyerek ya da eksilterek birliktelikleri kurguladım.
Farklı dönemlere, alanlara ait nesnelerin, eşyaların, gündelik, fonksiyonel ya da nadir eserlerin beraber bir dünya oluşturması önemliydi. Dolayısıyla eserleri seçerken yakınlıklarını, beraberliklerini de düşünerek karar verdik. Bu mekânsal belirleyiciliğin yanı sıra koleksiyonerin oluşturduğu yaşam alanını bir sergi mekânına doğrudan değil, yorumlanarak taşınabilmesinin imkânlarını araştırdık.
29 Aralık’a Kadar Gezilebilir
Sergiyi gezmek isteyen okurlarımıza tavsiye: En az iki saatinizi ayırın ve mekâna yeni bir ruh kazandıran 600’e yakın eserin çağrışımlarına tanık olun. Perşembe günleri ücretsiz gezebileceğiniz sergiyi 29 Aralık 2024 tarihine dek görebilirsiniz. Sergide yer alan sanatçılar ve bazı eserler için bu linke göz atabilirsiniz.
