Görsel sanat ve yazının iç içe geçtiği Arkası, Ebru Ceylan’ın fotoğrafları ile Nihat Özdal’ın metinlerini bir araya getirerek sanatın farklı disiplinlerini buluşturuyor. Kitap, bir görüntünün ardındaki anlam katmanlarını sorgulayan, okura hem metin hem de imge aracılığıyla yeni okuma deneyimleri sunan özgün bir çalışma olarak öne çıkıyor. Orlando Art etiketiyle yayımlanan eser, fotoğrafın zamansız anlatımı ile edebiyatın derinlikli dili arasında bir köprü kuruyor.
Nihat Özdal, Arkası kitabının girişinde şu sözlere yer veriyor: “Fotoğrafları çoğu nesne gibi anlam taşıyıcı olarak görürüm. Oysa özellikle portrede görünen yüzey beklentilerimi karşılamaz. Bakılandan, bakanın deneyiminden, algılarından, hafızasından yoksun bir his taşır. Fotoğrafın somut gerçekliğinin ötesine geçmek için arkasından dolaşmak gerekmez mi? Ebru Ceylan fotoğrafları, arkasından dolaşmak için bir fırsat verdi. Bu kitapta yazmaktan çok fotoğrafları okumayı denedim.”
Bir Görüntünün Ardındaki Hikâye
Ebru Ceylan’ın zamansız ve yüzleri gözükmeyen, sırttan çekilmiş kadın figürlerini merkeze alan fotoğrafları, anların izini süren, hikâyeler anlatan imgeler olarak öne çıkıyor. Nihat Özdal’ın metinleri ise bu karelerin ötesine geçen yeni okuma alanları açıyor. Fotoğrafların içindeki sessiz anlatılar, Özdal’ın sözcükleriyle tamamlanarak izleyiciyi imgelerden metne, metinden yeniden görüntülere taşıyan bir döngü yaratıyor.
Arkası, portre fotoğrafın doğasını ve bir görüntünün ardındaki hikâyeyi anlama çabasını sorgulayan bir eser olarak okuyucuyu düşünmeye davet ediyor. Kitap, okuyucuyu yeni deneyimlerin kapısını aralayarak, görsel ve yazılı anlatının iç içe geçtiği derinlikli bir yolculuğa çıkarıyor.
Kitaptan Bir Alıntı
“Yüzünü görsem arayış kaybolacaktı. Paul Virilio, görme alanı bana her zaman arkeolojik bir kazı sahasıyla karşılaştırılabilir bir şey gibi gelmiştir, der. Kar kazıyı güçleştiriyor. Gerçek olan üzerinde çok fazla beyaz ve yansıma var. Karşı çıktıklarım, olanın sınırlarını bulanıklaştırdı. Yüz, birleştirmeyi engelliyor. Seni başkalarına tarif ederken gözün, burnun, dudakların olmayacak, olmasın da, her şeyin daha yoğun bir dolaşım halinde olduğu, tanık olduklarından seni çıkarmadan, biriyle karıştırılmana müsaade etmeden… Ait oldukların ilgimi çekmiyor. Bir yüze aitsin. Arayışındaki parçalarla ilgileniyorum.”