Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM), Alman ressam, heykeltıraş ve baskı sanatçısı Georg Baselitz’in eserlerine ev sahipliği yaptığı Georg Baselitz: Son On Yıl sergisi, açıldı. SSM’nin tüm galeri alanlarına ve bahçesine yayılan sergide, Baselitz’in son on yılda ürettiği yüze yakın anıtsal boyuttaki tablo ve heykel yer alıyor. Sanatçının baskı eserlerinden oluşan kapsamlı bir seçki de eşzamanlı olarak Akbank Sanat’ta izleyiciyle buluşuyor. Sergideki eserler, Baselitz’in hayat boyu süren sanatsal evrimine derinlikli bir bakış sunuyor.
Sergi açılışında konuşan SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, “Baselitz’in dev boyutlu tablo ve heykellerinden oluşan bu sergi, izleyiciyi hem görkemli bir görsel şölenle baş başa bırakıyor, hem de sanatçının doğduğu toprakların tarihiyle süregiden hesaplaşmasına tanıklık etmeye davet ediyor. Sakıp Sabancı Müzesi, bu sergiyle sanatseverlere Baselitz’in, geçmişin hiç unutulmadığı, aksine sürekli olarak sanatıyla yeniden yorumlandığı dünyasını keşfetme fırsatı sunmaktadır,” ifadelerini kullandı.
Serginin küratörlüğünü üstlenen ve sanatçıyla 1970’lerin sonuna dayanan bir dostluğu bulunan Sir Norman Rosenthal ise konuşmasında serginin Baselitz’in son on yıldaki yaratıcı sürecine dair derinlikli bir bakış sunmasının yanı sıra sanatçının sürekli yenilik peşinde koşan ruhunu da ortaya koyduğunun altını çizdi. Rosenthal, “Georg Baselitz’in son on yılda ürettiği eserler, sanatçının kendini sürekli olarak yeniden keşfetme yeteneğini bir kez daha gözler önüne seriyor. İstanbul’daki bu sergi Baselitz’in insan figürüne, özellikle de kendisine odaklanırken, hafıza ve geçmiş temaları üzerindeki yoğunlaşmasını ortaya koyuyor. Baselitz’in eserleri, hem kişisel hem de kolektif tarihi yansıtıyor, sanatçının sadece sanatsal yolculuğuna değil, aynı zamanda zaman ve ölümlülük üzerine düşüncelerine de ışık tutuyor,” dedi.
Georg Baselitz: Son On Yıl sergisi, sanatçının çalışmalarında yıllar içinde belirginleşen, kararlı motiflerden oluşuyor ve özellikle insan figürü üzerindeki çalışmalarını öne çıkarıyor. Baselitz’in kendisinin ve eşi Elke’nin bedenlerini tasvir ettiği eserlerinde, yaşlanma ve zamanın geçiciliği işleniyor. Baselitz’in 1950’lerden bu yana çeşitli tekniklerde ele aldığı, Deutschbaselitz’te geçen çocukluğunu hatırlatan kartalları, mavi arka planlara işlenmiş bir seride geri dönüyor. Serinin 2024 tarihli son tablosu, ilk kez bu sergide ziyaretçi ile buluşuyor. Aynı şekilde, çocukluğundan beri resmettiği geyik motifi, kariyerinin başından beri eserlerine yön veren mitolojik ikonografinin bir parçası olarak yeniden ortaya çıkıyor. Serginin öne çıkan, baş aşağı figürlerin üzerine naylon çorapların kolajlandığı Springtime [İlkbahar] serisi ise, Dada kolaj sanatçısı Hannah Höch’ten ilham alıyor. Bu eserler, malzemenin kırılganlığı üzerinden zamanın geçiciliğini vurguluyor. Müzenin galerilerinde ve bahçesinde sergilenen anıtsal heykeller de resimlerin ikonografisi ve tarihsel temalarıyla bir bütünlük oluşturuyor.
Sergiyle birlikte yayımlanan Georg Baselitz: Son On Yıl kataloğunda Norman Rosenthal, Beral Madra, Eric Darragon ve John-Paul Stonard’ın sanatçı ve pratiği üzerine yazıları yer alıyor. Baskı sergisinin broşür kataloğunda ise Rainer Michael Mason’ın iki makalesi bulunuyor. Bunun yanı sıra, Tanıştırayım: Georg Baselitz başlıklı yeni bir çocuk kitabı, bu serginin küçük ziyaretçileri için özel olarak hazırlandı. Sergi, dünyaca ünlü tarihçi ve sanat tarihçilerinin yer alacağı bir konferans serisi ve yan etkinliklerle desteklenecek.
Georg Baselitz: Son On Yıl sergisi, 2 Şubat kadar, Pazartesi hariç her gün 10:00-18:00 saatleri arasında Sakıp Sabancı Müzesi’nde, sanatçının baskı eserleri ise Pazar ve Pazartesi hariç her gün 10:30-19:30 saatleri arasında Akbank Sanat’ta görülebilir.
Georg Baselitz
1980’lerden bu yana uluslararası sanat dünyasında derin izler bırakmış bir sanatçı olan Georg Baselitz, 20. yüzyılın ikinci yarısında Alman sanatına yeni bir kimlik kazandırmıştır. Eserleri kişisel deneyimlerinin yanı sıra Almanya’nın kolektif travması ve Nazi döneminin toplumsal bellekte bıraktığı derin yaralar tarafından şekillenmiştir. Sanatçının 1969’dan bu yana kullandığı “baş aşağı” kompozisyon tekniği ile yaptığı tablolar, serginin neredeyse tamamını oluşturuyor. Bu yaklaşım, soyutlama ile figürasyon arasında bir yerde durmasını, gelenekselleşmiş tuval üzerine resim tekniğinde yeni bir açılımda bulunmasını mümkün kılmıştır.