Temsil ve Hafıza isimli arşivsel dönem sergisinin ikinci bölümünü Akademi Zamanı başlığı altında sergilemeye başladı. Sedad Hakkı Eldem tarafından tasarlanan, 1960’ta inşa edildiğinden beri kapalı olan ve 2011-2019 arasında hizmet vermiş 5 no’lu antrepo binası yerinde, 2011’de Eldem’in öğrencisi Emre Arolat tarafından tasarlanmış binada izlenen sergi, Mart ayına kadar izlenebiliyor.
Doç.Dr. İlona Baytar’ın müdürlüğünü üstlendiği müzedeki serginin küratörlüğünü, MSGSÜ Öğretim Üyeleri Emre Zeytinoğlu, Can Aytekin ve Eralp Osman Erden üstleniyor. Tasarımı Savaş Çekiç’e ait sergide, restorasyondan konservasyona, baskıdan teknik uygulamaya, fotoğraftan yerleştirmeye, bilgi işlemden güvenlik ve idareye, yaklaşık yüz kişilik bir öğretim üyesi, öğrenci, kurum çalışanı ve misafir öğrencinin emeği, aynı çatı altında bir araya getiriliyor. 1948’deki “Akademi Yangını” ile sona ermiş ilk sergiyi takiben başlayan ikinci sergide, izleyenleri önce küratoryal bir metin, ardından kurumun restorasyon süreci ve inşaat projesi ile ilgili bir bilgilendirme paneli karşılıyor. Küratöryal ekip, serginin muhteva ve karakterini şöyle özetliyor:
“Bu sergi, Akademi’nin 1948-1982 yılları arasındaki sürecine odaklanmaktadır. Yangın sonrası onarılmış binaya dönüş ile, üniversite statüsüne geçiş tarihleri arasında olup bitenler, kurumun modernleşme hamleleri ve bu konudaki tartışmalar olarak öne çıkar. O hamleler, zaman zaman sanki birtakım ‘marjinallikler’ görülmüşse de, bilinir ki Akademi tarihi, yalnızca çizgisel ve homojen bir karakterde ilerlememiş, çok parçalı bir durumu içermiştir. Bu doğrultuda ilerleyen süreçler, farklı sanatsal yönelimler yaratmış, modern ve klasik tavırlar arasındaki derin görüş ayrılıklarını sergileyen tavırlar da ortaya koymuşlardır. Sanatsal yönelimlerin yanı sıra, idari biçimlerin de birbirleriyle benzerlik göstermemesi ve hatta, aralarındaki sert kırılmaların doğması, bize şunu anlatır: Akademi’ye ait tarihsel süreç, her dönemin yeni görüşlerine göre biçimlenen tavırların toplamı olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla bu sergide aktarılan her farklı yönelim, özellikleri itibarıyla Akademi’nin ‘marjinal’ değil, aslî süreçlerine dahildir ve bunlardan hiç biri diğer süreçlerden daha az bir önem derecesini hak etmez. Bu yüzden, eğer bu kuruma dair tarihsel bir tarama yapılacaksa, her bir sanatsal yönelimin ve idari biçimin olabildiğince öne çıkarılması ve bunların yan yana sergilenmesi, daha yerinde olacaktır.”

Tüm bilgi ve görsel panellerinin QR kodlar refakatiyle mobil olarak da takip edilerek paylaşıldığı serginin ilk bölümünde, yeni proje mimarları Sedad Hakkı Eldem ile Mehmet Ali Handan’ın dönemin Arkitekt mimarlık ve sanat dergisinde kaleme aldıkları “Akademi” temalı, 1954 tarihli profesyonel süreç analizinden bölümlere ve Nezih R. Aysel’in Tasarım ve Kuram adlı yayındaki bir diğer yorumundan alıntıya yer veriliyor. Panelde ayrıca, 1951’de Resim Bölümü diploma öğrencilerine ‘inşaat’ konusunun verildiğine dikkat çekiliyor ve meselenin restorasyon süreciyle doğrudan ilişkisinin altı çiziliyor. Bu süreçte erken dönem yapıtlarını ortaya koyan isimler arasında, Orhan Peker ile Adnan Çoker’in de geldiğine, türlü arşiv görselleri ile dikkat çekiliyor ve yapının mimari kesitleri ile, dönüşüm günlerine ait fotoğraflara yer veriliyor.
Akademi Atölyelerinin Benzersiz Anıları
Bir diğer panoda sergi, özellikle modern Türk sanat tarihine yön veren bir çok ismin Akademi günlerini belgeyen çok ilginç kareleri kapsıyor. Bu bağlamda sergide, Sabri Berkel, Leopold Levy ve Cemal Tollu bir araya gelirken, Halil Dikmen, Cemal Tollu veya Devrim Erbil ya da Nurullah Berk atölyesi, Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi gibi, aile albümü değerinde unsurlar da atlanmıyor.
Sergide bu kapsamda, Salt Araştırma Arşivi’nden cımbızlanan değerli bir kadraj da önümüze çıkıyor. Burada, Türkiye’de kavramsal sanatın öncüleri arasında sayılan ve erken yaşta yitirdiğimiz Altan Gürman da, 1960’taki mezuniyet sergisi esnasında görülebiliyor. Keza sergide, Gürman’ın bir yapıtına da yer veriliyor. MSGSÜ İRHM koleksiyonuna ait bir Nurullah Berk figüratif soyutlaması ile zenginleşen sergide ayrıca, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun da bir erken dönem soyutlaması karşımıza geliyor. Etkinlik öte yandan, bir ilginç bulguyla daha öne çıkıyor: Sergide Özdemir Altan’ın TRT Radyoevi Daimi Koleksiyonu’na girmiş olan Çağdaş Müzik ve Üç Antik Anadolu Kralı isimli 1972 tarihli pamuklu, yünlü dokumayı da bize bilahare hatırlatıyor. Eserin künyesinde ayrıca, Altan ile birlikte dört sanatçının daha imzası bulunuyor. Sergide ayrıca esere katkıda bulunan sanatçıların yapıtı taşırken çekilmiş tarihi bir fotoğrafı da seçilebiliyor. Koleksiyondan, Adnan Çoker imzalı bir erken dönem soyutlama ile ilginçleşen sergi, bu kapsamda bir de Devrim Erbil soyutlamasıyla ve Neş’et Günal’ın figüratif dışavurumcu kompozisyonu ile karşımıza geliyor.
AİCA Üyesi Sanat Eleştirmeni: Ecevit Yazıyor
Etkinlikte ayrıca, Adnan Çoker ve Lütfü Günay’ın “Sergi Öncesi” adlı, Şubat 1963 tarihli Ankara DTCF sergilerini kaleme almış sanat eleştirmeni Bülend Ecevit’in metnine de arşivsel görsellerle yer verilirken, kullanılmış sanat tarihsel değerdeki bir diğer çalışma da, Türk Alman Kültür Merkezi Galerisi’nde “Mavi Grup”un Nisan 1963’te açtıkları serginin afişi oluyor. Sergiye eserleriyle Altan Gürman, Adnan Çoker, Sarkis Zabunyan ve Devrim Erbil ile, Tülay Tura (Börtecene) katılıyor. Bu bağlamda sergide karşımıza çıkan nadide soyutlamalar arasında yine Sarkis’e ve Orhan Peker’e ait çalışmaların altı çiziliyor. Bunları, Nedim Gürsel’in ‘Palyaço’ tasviri ve Nuri İyem’in erken dönem ‘Bakan Kadın’ imajı izliyor. Pek çok bilgilendirici ve arşivsel pano ile beslenen sergide ayrıca, Türkiye’de AİCA’nın düzenlediği “5’nci Milletlerarası Sanat Tenkitçileri Kongresi”nin bıraktığı izler de unutulmuyor. Türkiye’nin dönemin AİCA Başkanı Nurullah Berk ile temsil edildiği süreçte, kongre sekreterliğini geleceğin CHP lideri, Başbakan Bülent Ecevit üstleniyor. Dönemin Türkiye AİCA kadrosunda o günlerde ayrıca, Sabri Berkel, Halil Dikmen, Suut Kemal Yetkin ve Cemal Tollu da yer alıyor. Etkinliğe o yıl damga vuran yarışma birincisi ise, Aliye Berger’in ‘Akademi ekolü dışındaki üslubu’ ile Dünya tenkitçilerinden takdir alan “Güneşin Doğuşu’ adlı kompozisyonu oluyor. Ecevit, Halkçı (Yeni Ulus) gazetesine “Bir Jürinin Kopardığı Fırtına: II’ başlığı altında yazdığı 1954 tarihli tenkitte, süreci gazeteden şöyle aktarıyor:
“Yapı ve Kredi Bankası’nın düzenlediği müsabakaya katılan resimlerden mürekkep sergi açılıp da, üç yabancı uzmandan (Paul Fierens, Lionello Venturi ve Sir Herbert Read) kurulmuş jürinin, önce Spor ve Sergi Sarayı’nı, sonra da İstanbul’un bütün sanat çevrelerini birbirine katan kararı öğrenilir öğrenilmez, birkaç değerli ve genç ressam, birinciliği kazanan ve birinciliği kazanması bir türlü affedilemeyen tablonun karşısına geçtiler, bir kâğıtla bir kalem çıkardılar ve birtakım geometrik şekiller çizmeye koyuldular…”
Türkiye’nin Bienallerle İmtihanı da Sergi Konusu
Panelin bu alanına refakat eden bir diğer orijinal koleksiyon yapıtı ise, Sabri Fettah Berkel’in geometrik soyutlamacı Tütün Toplayanlar’ı olurken, serginin paylaştığı bir diğer konu başlığında “Uluslararası Bienallerde ve Sergilerde Akademili Sanatçılar” masaya yatırılıyor. Sanatçıların Venedik Bienali başta olmak üzere, Llyibliana Grafik Sanatlar Bienali veya Sao Paulo Bienali’ne katılmış imza ve yapıtları sıralanıyor. Kuşkusuz, serginin en ilginç keşiflerinden birini İlhan Koman’ın tasarladığı soyut kompozisyon Portmanto oluştururken, etkinlikte Mehmet Güleryüz’e ait erken dönem bir MSGSÜ İRHM koleksiyonu parçası, soyut kompozisyon da not edilen çalışmalar arasına giriyor. Özgünbaskı sanatı ve Akademi bereketini de sergileyen etkinlikte bu kapsamda, Neş’e Erdok, Oktay Anılanmert, Ömer Kaleşi, Cihat Aral, Mehmet Güleryüz, Utku Varlık, Nur Koçak ve Nevhiz ile Alaettin Aksoy’un da bu alandaki soyutlamaları kayda alınıyor.
Sanat tarihsel vazifesini ihmal etmeyen sergi öte yandan, 1963’te Dışişleri Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı’nın Avrupa kentlerine gezici olarak çıkardığı çağdaş sanat sergisi hadisesi de unutulmuyor. Zira sergi, dönemin Batı basınında aşırı ‘Paris merkezli’ bulunuyor ve arkasından Türkiye’de bu konuda önemli tartışmalar da yaşanıyor. Füsun Onur’dan Seyhun Topuz’a, Altan Gürman’dan Ali Teoman Germaner’e, Özer Kabaş’tan Bilge Gürman’a bir çok önemli ismi bir arada yakalamış tarihsel fotoğraflarıyla dikkat çeken sergi, Altan Gürman’ın ‘Kapitone’ serisinden bir parça önünde, Akademi’de çekilmiş bir Germaner karesiyle de ölümsüzleşiyor. Bu kapsamda dönemin Akademi’sinde açılmış sergilerde Pop-Art’a yatkınlık gösteren isimlerin eser röprodüksiyonları da keşfedilmeyi bekliyor. Gürman’ın MSGSÜ İRHM koleksiyonuna ait M1 adlı işiyle değerlenen sergide ayrıca, özgün Özer Kabaş desenleri, ‘Yerdeki Parlak Yuvarlaktan Çağrışımlar’ isimli sürpriz, kolektif Füsun Onur yerleştirmesi ya da yine sanatçıya ait “Sandık” isimli bir diğer soyutlama ile, ikonik Şadi Çalık heykelleri etrafınızda adeta uçuşuyor. Serginin bu anlamda en ilginç yapıt / taslaklarından birinde ise yine Şadi Çalık, dönemin siyasal rüzgârını arkasına alarak alçıdan bir Vietnam soyutlamasına başvuruyor.

( Gülriz-İlhan Demirer koleksiyonu)
Atatürk Kitaplığı ve SSK Zeyrek Yapıları da Sergide
Sedad Hakkı Eldem’in Atatürk Kitaplığı ve SSK Zeyrek Binaları’na ait orijinal maketlerinin de görülebildiği Akademi sergisinde ayrıca, Anıtkabir rölyefleri üzerine yapılan özgün desenler, ya da Akademi döneminde yapılmaya çalışılmış nice pandomim ve performansların da belgeleri gün ışığına çıkarılıyor. Dört kuşağa yayılan bu sürecin belgelendiği sergi, bu yönüyle Sami Şekeroğlu’ndan Orhan Taylan’a, Teoman Madra’dan Mehmet Güleryüz’e, Oktay Anılanmert’ten Adnan Çoker ve Gülsen Tuncer’e bir çok ismi de alkışlarla hatırlatıyor. Bu kapsamda pandomim ve performans tarihi içerikli sergi alanı, Akademi’ye gelerek gösteri icra eden Marcel Marceau ve Adam Darius’u da özlemle yâdediyor. Sanat tarihi ve kültür mirasına sahip çıkma kaygısı, Prof. Dr. Handan İnci Elçi rektörlüğündeki MSGSÜ’nün Tophane İRHM sergisinin en önemli unsurlarında başa güreşiyor. Nitekim sergide, Ferruh Başağa’ya ait “Preveze Savaşı” içerikli Heybeliada Deniz Harp Okulu Mozaik Panosu’ndan kalma özgün bir parça, Gülriz ve İlhan Demirer koleksiyonu üzerinden karşımıza çıkıyor.
Güzel İstanbul’la Çıplak Direnişin Tüm Öyküsü
Bu kapsamda sergide ayrıca, restorasyon görse bile artık yerinde olmayan İstanbul Atatürk Kültür Merkezi girişindeki Sadi Diren imzalı 1967 tarihli seramik panosundan parçalara da yer veriliyor. Kurum bu meyanda, eserin tamamının restorasyon programına alındığını müjdeliyor. İstanbul’da yok olan Cumhuriyet’in 50’nci yılı kamusal alan heykellerini de arşivsel karelerle yâdeden sergide öte yandan, bu süreçten önemli bir kesite, Bir Protesto Sergisi: Nü başlığı altında, şöyle yer veriliyor:
“Heykeltıraşlar Derneği, Gürdal Duyar’ın ‘Güzel İstanbul’ adlı heykeline karşı girişilen taarruzları protesto etmek amacıyla, 1974’teki yıllık sergilerinin konusunu, “Nü” olarak belirlemiştir. Sergiye 35 adet yapıtla, aralarında Şadi Çalık, Namık Denizhan, Füsun Onur, Seyhun Topuz, Gürdal Duyar, Kenan Yontuç, Zühtü Müridoğlu, Ferit Özşen, Şinasi Türküstün, Metin Haseki, Haluk Tezonar’ın bulunduğu 25 sanatçı katılmıştır. Dernek başkanı Ferit Özşen, yaşanan olayların serginin kapsamını ve adını belirlemek konusunda etkili olduğunu belirterek, yaşananları protesto etmiş ve şunu demiştir: ‘Karaköy’deki heykelin kaldırılmasından sonra, biz de yontucular olarak bir çıkış yapmak istedik ve böylece bu yılki konumuz olan “Nü”, saptanmış oldu. Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Necmettin Erbakan, İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk ve İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan’a gönderdiğimiz davetiyelere, yalnızca Sn. Ecevit cevap verdi. Büyüklerimizin sözünü dinleyerek, çıplakları sokaklarda değil galerilerde sergilememize rağmen, onlar bize cevap verme gereğini hissetmediler.”
Diğer taraftan sergide, dönemin önemli ressam ve sanatçılarından çıkmış kitap kapağı tasarımları da, Sâdık Karamustafa arşivi üzerinden, bir araya getiriliyor. Sabri Berkel, Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı, Metin Eloğlu ve Turgut Zaim gibi imzaların dikkat çektiği serginin bir diğer bilgi ve görsel paneli ise, Türkiye’deki sinema kulüpleri ile Sinema TV Enstitüsü’nün tarihini mercek altına alıyor. Hüseyin Gezer’in Anadolu ve Sovyet estetiğini melezleyen ikili figür heykeline de yer verilen sergide bununla birlikte, Kuzgun Acar, İlhan Koman ve nice sanatçıya ait eser buluşturulurken, bir diğer ilgi çekici panoda ise tarihi “Akademi Baloları”nın albümleri tekrar açılıyor. Bu bölümde örneğin Adnan Çoker, siyahi kostüm ve imajı ile Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği bir kıyafet balosundan bize gülümsüyor. Ya da ziyaretçiler Şövalye kostümüyle Çoker’i Belkıs Mutlu ile birlikte, 1966-1967 yılbaşı balosunda görebiliyor. Akademi Baloları o yıllarda ekseriyetle Hilton Oteli’nde tertipleniyor.

31. Sayı şimdi basılı ve dijital versiyonuyla satışta.
Basılı dergi siparişiniz 5-7 iş günü içerisinde adresinize teslim edilir. Dijital sayı siparişiniz ise e-posta adresinize PDF olarak gönderilir.


