"Ağrı Dağı’nın Gölgesinde" İki Kültür Bir Sergi - ArtDog Istanbul
Vav Hakonyan, Kibire Dair / To The Vanity, 2021 Tuval üzerine yağlıboya / Oil on canvas 130x150cm

“Ağrı Dağı’nın Gölgesinde” İki Kültür Bir Sergi

Rusya’nın St. Petersburg kentinde, Erarta Müzesi'nde gerçekleşen "Ağrı Dağı’nın Gölgesinde" sergisi, Türk ve Ermeni sanatçıların eserleriyle ortak geçmişi ve yaratıcı potansiyeli bir araya getiriyor.

/

Rusya’nın St. Petersburg şehrindeki Erarta Müzesi bugünlerde Galeri 77 portföyünden İki Türk ve dört Ermeni sanatçının eserlerinin bir araya geldiği Ağrı Dağı’nın Gölgesinde adlı sergiyi ağırlıyor. Sergi, Ağrı Dağı’nın gölgesinde yeşermiş iki topluluğun sanatsal gelişimlerine ışık tutarken, aynı zamanda bu iki komşu halkın ortak geçmişine de güçlü bir vurgu yapıyor. İki topluluğun ortan geçmişten doğan yaratıcı potansiyelini de öne çıkaran sergiyi Galeri 77 Direktörü Buğra Uzunçelebi ile konuştuk.

Türk ve Ermeni sanatçıların eserlerini bir araya getirdiğiniz Ağrı Dağı’nın Gölgesinde isimli serginizi Rusya’nın St. Petersburg şehrindeki Erarta Müzesi’nde açtınız. Erarta Müzesi’nde böyle bir sergi açma düşüncesi nasıl ortaya çıktı?

Sergi fikrinin hoş bir tesadüfle başladığını söyleyebilirim. Eylül 2023’te katıldığımız Contemporary İstanbul fuarı sırasında sergilediğimiz bir Armén Rotch eserini kişisel koleksiyonlarına kazandırdığımız Rus koleksiyonerin aynı zamanda Erarta Müzesi sahiplerini olduğunu öğrendik. Fuar alanında filizlenen sohbetimizde Galeri 77 olarak temsil ettiğimiz sanatçılardan çok etkilendiklerini ve müze alanlarında bunları sergilemekten büyük memnuniyet duyacaklarını iletmeleriyle doğdu bu sergi fikri. Galeri portföyümüzü müze yönetimiyle paylaşarak sergi için uygun olabilecek isimleri ve eserleri belirledik. Sonra seçilen eserlerin sergileme için hazırlanarak St. Petersburg’a gönderilmesini sağladığımız meşakkatli bir süreçle ilerledik. Yaklaşık bir yıl süren karşılıklı görüşmelerle zaman içinde şekillendirdiğimiz Ağrı Dağı’nın Gölgesinde isimli sergi 22 Kasım’da kapılarını açtı.

 

Armen Gevorkian, İleri Doğru / Forward, 2014, Tuval üzerine yağlıboya, 114x146cm

Serginin hedefi nedir? Merkezinde ne tür düşünceler yatıyor?

Sergi tarih, mitoloji ve sanatın kesişim noktasında birbirinden farklı sanatsal yaklaşımlarla aynı dağın etrafında şekillenen kültürel mirasın yorumlandığı bir yolculuk. Başlıkta yer alan Ağrı Dağı’nı bir metafor olarak kullanarak bunun gölgesinde yeşermiş iki toplumun sanatsal gelişimlerine ışık tutmayı hedeflediğimiz bir sergi oldu. Eserler izleyicilere sadece farklı kültürel bakış açılarını keşfetme fırsatı değil aynı zamanda farklı sanatsal üslupları da görme şansını sağlıyor. Hem bireysel hem de kolektif bir hafızayı yansıtan bu sergi, sanatın farklılıkları bir araya getirme gücünün önemine vurgu yapıyor.

Serginin başlığı Ağrı Dağı’nın Gölgesinde… Bu başlık bulunduğumuz coğrafyayla, insanıyla, tarihiyle ve sanatıyla nasıl bir ilişki kuruyor?

Ağrı Dağı, medeniyetlerin beşiği sayılan Mezopotamya’nın hemen kıyısında konumlanan ve tarih boyunca kadim uygarlıkların kurulup yıkılışına şahitlik etmiş stratejik bir bölgede yer alıyor. Volkanik yapısı sebebiyle antik çağlardan beri birbiri ardına gelen Mezopotamya halkları tarafından kutsal addedilmiş, Gılgamış Destanı ve Marco Polo’nun notlarında ismi geçen, dini metinlerde Büyük Tufan’la ilişkilendirilen bir dağ. Günümüzde Türkiye ve Ermenistan sınırları arasında kalan ve her iki ülkenin kültürü, mitolojisi ve kimliğinde güçlü bir öneme sahip Ağrı Dağı, halen edebi eserlere konu olmaya, üzerine şiirler yazılmaya, şarkı ve türküler bestelenmeye, sanatçılar tarafından sıklıkla resmedilmeye devam edilen güçlü bir figür.

Bizler de bu güçlü bağı serginin genel çerçevesi kabul ederek Ağrı Dağı’nın hem fiziksel hem de simgesel gölgesi altında birleşen bu iki halkın güncel sanatını Galeri 77 portföyündeki Türk ve Ermeni sanatçıların eserleri üzerinden sunduk.

Biraz serginin içeriğinden söz eder misiniz? Sergide kaç sanatçı yer alıyor? Sergilenen eserleri  eserleri biraz detaylandırır mısınız?

 Ziyaretçiler sergide Karen Arakel, Armen Gevorkian, Hakan Gürbüzer, Vav Hakobyan, Mesut Karakış ve Daron Mouradian’ın toplam 41 eseriyle karşılaşacaklar. İki farklı kültür ve kuşaktan sanatçıları bir araya getiren sergi, bizlere hem sanatta ustalaşmanın değerini gösteriyor hem de genç ve taze bakış açılarıyla sanattaki yeni yaklaşımları takip ederek bunlar arasında kıyaslama yapabilme imkânı sunuyor. Usta kuşaktan Daron Mouradian ve Armen Gevorkian şu an yaşayan çağdaş Ermeni sanatçıları içinde uluslararası bilinirliğe sahip en önemli isimler. Her iki sanatçı da eski ustaların izinden giderek bir sanat eserinde tekniğin gücünün önemini bizlere hatırlatan güçlü eserler üretiyorlar. Ermeni kültürünün Doğu ve Batı medeniyetlerinin unsurlarıyla harmanlandığı bu eserlerde kompozisyon açısından tam aksi iki farklı yaklaşımı gözlemleyebiliyoruz: Daron Mouradian’ın mizah ve hiciv içeren coşku dolu ironik ve eleştirel bakışına karşın, Armen Gevorkian eserlerinde trajik veya dramatik unsurlar yerine sakin ve düşünceli bir atmosferde sunduğu özgün sanatsal dili… Genellikle ahşap üzerine tempera tekniğiyle çalışan ve eserlerinde Rönesans estetiği ile sürrealist unsurları bir araya getiren Karen Arakel’in eserlerinde ise geçmişle bugünü birleştiren rafine bir sanat anlayışı deneyimlenebiliyor.

Karen Arakel, Köklerin Nefesi / The Breath of Roots, 2001, Ahşap panel üzerine tempera, 45x60cm

Sürreal Bir Anlatım Tarzı

Sanat tarihinin farklı dönemlerine ve çeşitli uygarlıklara ait estetik algıları derinlemesine inceleyerek en nihayetinde kendi yaklaşımıyla yeni eserler üreten sanatçının alegorik imgeler ve felsefi anlamlar taşıyan kompozisyonları, insan figürlerini hayal gücünün sınırlarını zorlayan manzaralarla buluşturuyor. Bu noktada çağdaş Ermeni sanatının konu açısından sıklıkla dini temalar ve mitolojilerden beslendiğini hatırlatmak isterim. Bu sebepledir ki sürreal bir anlatım tarzı çağdaş Ermeni resminde sıkça karşımıza çıkar.

Yenilikçi Formlar ve Figürler

Serginin genç kuşak temsilcileri arasında yer alan Hakan Gürbüzer, Vav Hakobyan ve Mesut Karakış’ın eserlerinde geleneksel resim anlayışının ötesine geçen, çağdaş sanata taze soluk getirecek yepyeni yaklaşımların izlerini sürdüklerini gözlemliyoruz. Henüz sanat hayatının çok başlarındaki genç sanatçı Hakan Gürbüzer’in insan doğasının içsel çatışmalarını gündelik hayattan kesitlerle anlattığı kompozisyonlarını yer yer hiper realist detaylarla harmanladığı ve geometrik parçalı yapısıyla adeta kolaj mantığında Neo-Kübist bir yaklaşımla resmettiğini görüyoruz. 2017’den itibaren sanatsal pratiğinde radikal bir değişime giderek geleneksel kompozisyon ve form anlayışını tamamen reddederek tarihsel veya gerçeklik temelli sınırlamalardan bağımsız, yenilikçi formlar ve figürler yaratmaya odaklanan Vav Hakobyan’ın Neo-Pop art işlerinde, spontane ve dürtüsel bir renk ve biçim kullanımının sanatı için ne kadar önemli unsurlar olduğunu keşfediyoruz. Soyut sanatın sınırlarını zorlayan Mesut Karakış’ın eserlerinde ise tekniğin resmin en önemli unsuruna dönüşmesine şahitlik ediyoruz. Sanatçının hiç fırça kullanmadan kendi kendine geliştirdiği, yapıcılık-yıkıcılık arasında gidip gelen sofistike ve özgün tekniğinde, akrilik boya ve su arasındaki kimyasal reaksiyonlar ile yüzey katmanlarını dönüştürerek benzersiz dokular ve derinlikler yaratma gayretini görebiliyoruz. Mesut Karakış’ın yapılmamış olanı yapma hedefiyle geliştirdiği bu yeni üretim anlayışı izleyicide çok farklı bir illüzyon etkisi uyandırıyor.

Daron Mouradian, Savaşçı I / Warrior I, 2012, Tuval üzerine yağlıboya / 146x114cm

Nasıl bir kurgu ve sanatsal çeşitlilik sunuyorsunuz?

Ağrı Dağı’nın Gölgesinde sergisi, ziyaretçilere Karen Arakel, Armen Gevorkian, Hakan Gürbüzer, Vav Hakobyan, Mesut Karakış ve Daron Mouradian’ın sürreal kompozisyonlardan soyut dışavurumcu yaklaşımlara, deneysel sanattan Neo-Rönesans’a, Neo-Pop art’tan hiper realist detaylarla bezeli Neo-Kübist yaklaşımlara kadar uzanan çeşitlilikteki eserlerini; yaşam, ölüm ve din gibi insanlık durumlarına dair evrensel temalardan, günlük yaşamın sıradan detaylarına kadar geniş bir konu yelpazesinde sunuyor.

Serginin konumlandığı müze binasının 5. katındaki sergi mekânı, çok bölümlü yapısıyla bizlere her sanatçı için ayrı alanlar oluşturma imkânı sağladı. Bu sayede sergi ziyaretçileri çok kolay bir şekilde hem o sanatçı hakkında hazırlanmış kısa biyografiye ulaşabiliyor hem de bir arada duran eserleri arasında mukayeseler yaparak sanatsal gelişimini takip edebiliyorlar. En nihayetinde bu sergi, çağdaş Türk ve Ermeni sanatının gelişen manzarasına dair eşi benzeri olmayan çok sesli bir deneyim sunmayı hedefliyor.

Galeri 77, içinde bulunduğu coğrafya ve yakın çevresindeki yerli ve yabancı sanatçıları temsil eden bir galeri. Galerinin bu misyonunu düşündüğümüzde St. Petersburg gibi kültürel olarak öne çıkan bir şehirde sergi açmak size ne hissettiriyor?  

Galerimiz şehrin kültür turizmi açısından değerli bir bölgesi olan Karaköy’de yer alıyor. Galeri olarak portföyümüzdeki Türk ve Ermeni sanatçılar aracılığıyla bölgesel sanatın biçimsel ve entelektüel zenginliğini gösterme gayretiyle faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

Erarta Çağdaş Sanat Müzesi’nde düzenlediğimiz Ağrı Dağı’nın Gölgesinde sergisi, galeri olarak yurt dışındaki bir müzeyle gerçekleştirdiğimiz ilk işbirlikteliği olması açısından çok önemsediğimiz bir konu. Keza, hem St. Petersburg sizlerin de söylediği gibi kültürel olarak öne çıkan bir şehir, hem de isminden de anlaşıldığı üzere sanatın yeni çağını temsil etmeyi amaçlayan Erarta Müzesi, Rusya’nın tarihi ve sanatsal dokusunu 15 yıldır zenginleştiren, ülkenin en büyük özel sanat müzesi konumunda. 2 bin 300’den fazla eseri barındıran kalıcı koleksiyonuyla birlikte yıl boyunca düzenlediği sergiler ve etkinliklerle dinamik bir sanat merkezi olma özelliği taşıyan böylesine önemli bir müzede sergi düzenleme fikri bizleri çok heyecanlandırıyor.

“Ağrı Dağı’nın Gölgesinde” sergisi 23 Mart’a dek Rusya’nın St. Petersburg şehrindeki Erarta Müzesi’nde açık olacak. 

 

Previous Story

Van Gölü’nün Sessiz Mimarları CerModern’de

0 0,00