Alihan Erdoğan & Ezgi Ceylan, Duvarlar Bile Biliyor, 2023. (Klasik gitar & düzenleme: Alihan Erdoğan, Vokal: Ezgi Ceylan, Kanun: Asineth Fotini Kokkala, Ud: Ali Ağrı, Keman: Kardelen Pınar, Video prodüksiyon: Erol Karakaya, Ses prodüksiyon: Özgür Özkan Mete)

Acil Sorunlara Acelesiz Çözümler

Sena Tural ve Deniz Zeybek küratörlüğünde Karşı Sanat Çalışmaları’nda açılan Tanıklık sergisi, ALİKEV’in Genç Sanatçı Fonu Programı yararlanıcılarının işlerine ev sahipliği yapıyor. Tanıklık sergisiyle programın 4. dönemi tamamlandı.

Kelimelerin yükleri altında ezilmemek mümkün mü? Bu sorunun cevabı oldukça zor. Her yıl Ocak ayının sonuna doğru gelirken ya da Temmuz ayının ilk günleri yaklaşırken aynı hisler ortaya çıkıyor. Tanıklık kelimesi ister istemez Türkiye’nin yakın tarihindeki deneyimler üzerinden şekilleniyor. Deneyimlerin adını koymak çoğu zaman oldukça kolay. Ancak bu olaylarda sadece bir gözden ibaret olmak, kendine has bir ağırlık taşıyor. Belki de tanıklık kelimesinin yükü buradan geliyor. Yıllar içerisinde biriken ve çoğunu unutmak istediğimiz acı hatıralar, tek bir kelimede vücut buluyor. Kelimenin yükü onu kullanmayı, üzerine konuşmayı ve tartışmayı zorlaştırsa bile hafızayı diri tutmanın yolu buradan geçiyor. Tanıklıklarımızın açtığı yaraları sararken onlardan bahsetmek, geçici bir pansuman yerine kalıcı bir iyileşmenin yegane yolu olarak görünüyor. Şayet daha farklı bir yol varsa bile yeni yaraların bu denli sık açıldığı bir coğrafyada henüz başka bir çare bulabilmiş değiliz.

Yüzleşme, iyileşmenin ön koşulu

Tanıklık, referans verdiği hatıralar sebebiyle tek başına yeterince ağır olsa da yüzleşme sorumluluğu da beraberinde getirir. Yüzleşme, iyileşmenin ön koşuludur. Önce tanık olduğumuz olayla, sonra tanık olarak rolümüz ile yüzleşmek gerekir. Pasif bir tanık konumundan sıyrılıp olayların seyrini değiştirememiş olmak, bu yüzleşmenin en can yakıcı tarafı olabilir. Ancak yüzleşme, kendimizle ve tanık olduğumuz olayla yaptığımız öznel bir performans değildir. En azından olmamalıdır.

Tanıklığın en büyük ve yıpratıcı sorumluluğu geniş kapsamlı bir yüzleşmeye zemin hazırlamaktır. Oluşturulacak zemin, tanık olunacak benzeri bir olayın yaşanmamasını sağlayacak şartları sunmalıdır. Ancak tanığın omuzlarında hissedeceği bu sorumluluğun tek kişi tarafından taşınması ne mümkün ne de adildir. Yardıma koşacak bir şeyler ya da birileri olduğunu söylemek, kulağa güzel gelse de ortaya çıkan dayanışma pratiklerini böyle adlandırmak doğru olmayabilir. Böyle durumlarda yardıma koşan, tam zamanında yetişen bir kurtarıcı yoktur. Aksine tanıklığın ağırlığı ve sorumlulukları tanıklar arasında organik bir şekilde paylaşılır. Bu paylaşım da eşit veya adil değildir. Yine de aynı yaralara sahip olan bizler arasında iyileşme ve ihtiyacını hissettiğimiz zeminin taşlarını döşemek için gerekli gücü dayanışmada buluyor olmamız tesadüf değil.

Anet Sandra Açıkgöz, Füg/Fugue, Dört kanallı video, 3’03’’, 2023

Ali İsmail Korkmaz Vakfı

Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV) ile Karşı Sanat Çalışmaları’nın ortaklığı da bu sebeplerle oldukça doğal ve kendiliğinden görünüyor. Bu ortaklık kâr ya da prestij gibi beklentiler yerine iki yapının aynı vizyonu ve tanıklıkları paylaşmasına dayanıyor. Ortaya çıkan bağın samimiyeti, serginin bir amaç yerine yüzleşmeye olanak imkan sağlayan bir araç olarak algılanabilmesini sağlıyor. Sena Tural ve Deniz Zeybek küratörlüğünde 22 Aralık 2023 – 20 Ocak 2024 arasında Karşı Sanat Çalışmaları’nda açılan Tanıklık sergisi, ALİKEV’in Genç Sanatçı Fonu Programı (GSF) yararlanıcılarının işlerine ev sahipliği yapıyor. Tanıklık sergisiyle beraber GSF 4. dönemini tamamlamış oluyor. Dönemin sergi ile tamamlanmış olması, programın kurgulanış biçimini açıklıyor.

Tanıklık Gömleği Giyenler

Açık çağrı ile toplanan başvurular arasından seçilen sanatçıların bitmiş işlerini sergilemek yerine süreç içerisinde sanatçıların üreteceği çalışmalar destekleniyor. Sergi steril ve öngörülebilir bir süreç yerine sanatçılara alan açan, birbirlerinden öğrenmelerine imkan sağlayan bir ortam oluşturuyor. Günün sonunda ortaya çıkan işler sanatçıların fiziksel ve fikri emeğinin ürünü olsa da GSF çatısı altında bir araya gelen bütün tanıkların birbirine nüfuz ettiğini söylemek mümkün. İşler, sanatçıların bireysel ürünleri olsa da programın geçirgen ve besleyici yapısının izleri görülebiliyor. Programın yararlanıcıları Alihan Erdoğan & Ezgi Ceylan, Anet Sandra Açıkgöz, Dilan Mine Uğurlu, Ebru Aksoy, Ecre Begüm Bayrak, Gamze Çiçek, Hazal Beril Çam, Mavi Melike Çatkın, Özlem Köse, Seyhan Yegin, Suhan Lalettayin & Hakan Öktem, Yazı Ece Köz & Nur Bardakçı işlerini bu süreç sonucunda üretirken -serginin temasına referansla- birçok farklı noktada tanıklık gömleğini giyiyorlar.

Yaralar ve Hafıza

Yararlanıcılar programa katılmadan çok daha önce yaşadıkları ülkenin geçmişine ve bugününe dair bir tanıklık geliştiriyorlar. Özellikle son 45 yılın yaraları, bizzat tanık olmasalar da bu genç sanatçıların belleklerine kazınmış halde. Hafızamız tanıklığımızı diri tutuyor ve yüzleşme zemini için önemli bir kaynak teşkil ediyor. Ancak bir yandan görüyoruz ki geçmiş tanıklıklar yeni kuşakların doğrudan yaşamadıkları deneyimlerin yaralarını taşıtıyor. Kartopu gibi büyüyen, gittikçe ağırlaşan yaraların varlığı yüzleşmeyi ve iyileşmeyi her geçen gün daha acil kılıyor.

Seyhan Yegin, Deja vu, Dijital Çizim, 50 x 70 cm, Dekota üzerine baskı, 2023

Aciliyet

Aciliyet, Türkiye tarihinin en işlevsel söylemlerinden biri. Bir aciliyet olarak modernleşme, batılılaşma, sanayileşme ve belki hepsinin çatısı olarak görülebilecek ilerleme… Aciliyetin barındırdığı acelecilik ulaşılacak hedefe giderken birçok sorunun çözümsüz bırakılması, hatta sorun bile kabul edilmeden inkâr edilmesini sağlar. Tanıklık sergisinin küratörleri ve ALİKEV aciliyetini reddetmedikleri sorunlar için ağırkanlı bir çözüm olarak süreç odaklılığı seçmişler. Bu sayede sanatçılar işlerinde geçmiş nesillerin acılarını üstlenmeden kendi tanıklıkları üzerinden konuşabiliyorlar. Sergi kolektif hafızanın reddedilmesi yerine onun dolaylı temsillerini keşfediyor. Süreç odaklılık sanat ortamının ve sanatçıların sıklıkla kullandığı bir terim olmakla beraber ne anlama geldiği çoğu zaman açık olmayabiliyor. ALİKEV, GSF sürecini yararlanıcılarının diledikleri yönde gidebilecekleri bir haritada onları destekleyecek şekilde kurgulamış. Yararlanıcılar adlandırması ALİKEV’in karşılık beklemeden verdiği desteğin bir göstergesi olarak okunabilir.

Genç Sanatçı

ALİKEV’in verdiği desteği bir alışveriş haline getirmemesi, programı sanatçıların kendi tanıklıklarını keşfedebilmesi için güvenli bir alan haline getiriyor. GSF benzeri güvenli alanların benzerlerini bulmak kolay değil. Konuk sanatçı programlarında sanatçıların üretimleri için sağlanan destekler, kariyerinin henüz başında olan sanatçılar için erişilmez görünüyor. İmdada ise bütün sempatikliğiyle genç sanatçı tanımı yetişiyor. Bu tanım kariyerinin başındaki sanatçılara destek olacakmış gibi görünse de tanımsızlığı sebebiyle kurumlar için oldukça kullanışlı bir araca dönüşüyor. Genç sanatçı terimi tanımlanamaz bir gruba işaret ediyor. Farklı kurumlar tarafından farklı yaş aralıklarıyla tanımlanan genç sanatçılar için kariyerlerinin yükselişi bu kurumlara bağlanıyor. Yarışmalar ve genç sanatçı seçkileri sanatçıların üretimlerini destekler gibi görünse de çoğu zaman bitmiş ya da bitmeye yakın projeleri sergilemekten öteye gidemiyorlar. İki temel sorun genç sanatçı seçkilerinin meşruiyetini ortadan kaldırmaya yetiyor.

İlginizi çekebilir:  Kiev'den Venedik'e: Enstalasyonun Zorlu Yolculuğu

Mekan Sorunu

İlki, sanatçıları halihazırda ürettikleri ya da büyük ölçüde tamamladıkları işlerin sergilenmesi için onların kimliklerinin öne sürülmesi. Kariyerinin başındaki sanatçılar piyasa kaygılarından ötürü çoğu zaman sanat piyasasının önemli bir bölümünü oluşturan galerilerin dışında kalıyor. Müzeler ise bahsedilmeyecek derecede uzak ve erişilmez. Bu noktada sanatçıların önünde genç sanatçı olmak ya da sabırla üreterek kendilerine farklı ekonomik kapılar bulmak gibi iki seçenek kalıyor. Genç sanatçı seçkileri bu sanatçılar için birer destekten ziyade bitmiş üretimlerin sergileneceği mekan tesis etmeye dönüşüyor. Mekan önemli bir imkan olmasına rağmen bu seçkiler sanatçıların üretimlerini desteklemekten ziyade bir yaş aralığındaki sanatçıların bitmiş işlerini izleyiciye sunuyor. Genç sanatçıları desteklemek yerine sanat ortamında alan bulmakta zorlanıyor oluşlarına bir alternatif üretiliyor. Bu alternatifin iyi niyetli olmadığını söylemek fazla ağır ve sınırları aşan bir eleştiri olabilir. Ancak bu seçkiler kariyerinin başındaki sanatçıların mekan ve maddi destek bulamıyor oluşuna bir çözüm sağlamıyor. Yılda birkaç defa gerçekleşen sergiler, sistemsel sıkıntılar örten yamalar olmaktan öteye gitmeyerek sanat ortamının bir sorununun kronikleşmesine çanak tutuyor.

Gamze Çiçek, Tohumları Saklayanlar, Kolaj, 2023

Alan Açma

İkinci temel sorun olarak gençlere alan açma şeklinde tanımlanan tavrın kapsamına odaklanmak faydalı olacaktır. Genç sanatçılar hakkında sorunların üzerine bazı soruları tekrar sorarak alan açma hakkında daha kapsamlı düşünebiliriz. Genç sanatçılar kimdir? Çoğu zaman 20’li ya da 30’lu yaşlarında olan, kariyerinin henüz başında, kişisel sergi açmamış (açtıysa da alternatif/bağımsız bir mekan kullanmış), görünürlüğü görece düşük, mezuniyetinin üzerinden çok zaman geçmemiş olan sanatçılar için genç sanatçı demek yanlış olmayacaktır. Genç sanatçıları tanıtan bütün bu sıfatlar onları dolaylı olarak olgun sanatçılardan (bazı onları anlatmak için durumlarda profesyonel kelimesi de tercih edilebilir) daha düşük bir konuma hapseder. Düşük konumları hata payını arttırarak sergiyi/seçkiyi yapan kuruma korunaklı bir alan sağlar. Alan açmak sergiyi yapan kuruma bu destekleyicilik üzerinden prestijli bir konumu sağlarken serginin zayıf olma ihtimalini gençlik ile örtmeyi başarıyor. O zaman gençlik bu kadar korunaklı bir alan sunuyorsa, açılan alan neden sadece genç sanatçılara sunuluyor? Genç küratörler, tasarımcılar ve yazarlar sanatçıların erişebildiği açık çağrılara daha az muhatap oluyorlar. Sanatçılar sanat ortamında yapılan sergiler, satışlar ve yazılar için hak ettikleri üzere merkezi bir konumdalar. Sanatçıların merkezi konumun yanında genç sanat profesyonelleri (küratörler, yazarlar, tasarımcılar, sergi tasarımcıları vs.), genç sanatçıların sahip olduğu kısıtlı erişilebilir imkanlardan bile mahrum şekilde çalışıyorlar. Genç sanatçılara alan açarak meşruiyetlerini sağlamlaştıran kurumlar sektörün diğer çalışanları için gençlikten ziyade tecrübe arıyorlar.

Genç Sanatçı ve Yatırım

Sanatçıların sanat ortamı içerisindeki merkezi konumunun yanında söz konusu sanat piyasası olduğunda hem merkezde hem yalnız olduğunu fark etmek bu durumu açıklayabilir. Sanat piyasası için sadece sanatçı yeterlidir. Hatta bazı müzayedeler için satılacak işin varlığı sanatçının varlığından daha önemlidir. Alım satımdan bahsetmeye başladığımız anda genç sanatçı ve yatırım neredeyse eş anlamlıdır. Tabii bir diğer yandan piyasası yükselen bir sanatçıyı keşfetmiş olmak, onun yer aldığı ilk sergilerden birine ev sahipliği yapmak önemli bir prestij kaynağıdır. Kurumlar yıllar boyu süren yarışmaları buradan devşirdikleri prestij sayesinde yapabilmektedirler. Aynı prestijin sanat profesyonellerine yapılacak çağrılardan da elde edilebileceği söylenebilir ve bunun doğruluk payı olduğunu söylemek gerekir. Fakat sanatçıların barındırdığı ekonomik potansiyel sebebiyle onlara göre daha teknik işler yapan profesyonellerin sağlayacağı prestij aynı olmayacaktır. Öte yandan bu teknik işler çoğu zaman kurumlarda yerleşik personeller tarafından yürütüldüğü için sanatçılara tanınan hata payı profesyoneller için çok daha dardır. Kurumlar elde etmek için çabaladıkları prestijlerini kariyerinin başındaki profesyonellere alan açarak, onların olası hatalarını sineye çekerek kaybedeceklerini düşünüyor olabilirler mi?

Özlem Köse, Sızıntı (eser detay görseli), 2023, Yerleştirme, 240x(200x-30x)140 cm, alçıpan duvar, ayna

Bir Model Olarak ALİKEV

ALİKEV ve GSF ise kendine has bir örnek olarak dikkat çekiyor ve bir model olabilme iddiasını taşıyor. Öncelikle kariyerinin başındaki sanatçılara güvenmek ve onlarla ortada sergilemeye hazır bir işleri olmadan uzun süreçlere girebilmek feyz alınması gereken bir yaklaşım. ALİKEV’in yaklaşımını sadece sanat alanında çalışmıyor olmasına bağlamak mümkün. Vakıf farklı alanlara temas ediyor ve yüzleşme zeminlerini farklı alanlarda kurmaya çalışıyor. Yalnızca sanata odaklanmayan bir vakfın sanat için takip edilebilecek bir model sunması doğadan, şehirden, farklı kültürlerden ve deneyimlerden öğrenmek iddiasını ve ısrarını koruyan bizler için bir gösterge olabilir. Öğrenmeye çalıştığımız ilişki kurma biçimleri, iş yapma pratiklerimizde bir değişikliğe yol açmadıkça sıkıştığımız döngülerden çıkmak imkansız. Söz konusu tanıklık ise, ALİKEV kariyerinin başındaki sanatçılara önemli bir iş yapma modeline tanık olma imkanı sunuyor. Programın isminde genç sanatçı tanımının çekiciliğine kapılınmış olsa da benimsenen yaklaşım sebebiyle bunu bir hata olarak değerlendirmenin bile haksızlık olduğu söyleyebiliriz. Sanatçının üretimini önceleyen, süreci beraber yürütmeyi teşvik eden, üretimi esnasında sanatçının karşılaştığı sorunların çözülmesini önceleyen yaklaşım genç sanatçı tanımlamasının öngördüğü bütün hiyerarşik yapıyı tersine çeviriyor.

Konuşarak Yaraları Sarmak

Bütün bunların yanında “Kelimelerin yükleri altında ezilmeden konuşmak mümkün mü?” sorusu cevapsız kalmış gibi görünebilir. Ancak cevap, ALİKEV ve Karşı Sanat Çalışmaları ortaklığında saklı. Aynı kelimelerin yükünü taşımaya çalışan insanlar, aynı tanıklıklara sahip yapılar bir araya geldiğinde kelimelerin yükleri hafifliyor. Konuşmak, konuşarak yaraları sarmak, iyileşmek o zaman mümkün oluyor. Farkına varmak gereken şey, kelimelerin ağırlığını paylaşmanın daha kolay olan aşama olduğu olabilir. Dayanışma zaten sahip olduğumuz, bizler için organik gelişen bir pratik. ALİKEV ve Karşı Sanat Çalışmaları’nın gösterdiği, dayanışmayı takiben neler yapabileceğimiz. Omuz omuza vermek bizi alışkanlıklarımızın dışına çıkarmak için yeterli değil. Şikayetçi olduğumuz birçok pratiğin sürdürülmesinde eylemlerimizle pay sahibi olabiliriz. Genç sanatçılar örneği burada ayrılıyor. Çünkü GSF sayesinde görebiliyoruz ki güven ve işbirliğine dayalı, süreci önceleyen bir model pekala başarıyla işleyebiliyor.

Koleksiyoner Paketi6.000,00ArtDog Istanbul Koleksiyoneri Ol!

ArtDog Istanbul’un yayımlanmış tüm sayıları ve 1 yıllık abonelik.

*ArtDog Istanbul’un ilk 5 sayısına ulaşmanın tek yolu.

Başarılı

Previous Story

İptallerin Gölgesinde Venedik Bienali

Next Story

2024 İstanbul Bienali Ertelendi

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.