Tyler Mitchell, “Untitled”(Brothers of Suburbia), 2021, arşivsel pigment baskı. Fotoğraf: sanatçının izniyle © Tyler Mitchell.

ABD’nin Her Yerinden Yaz Sergileri

Bu yaz ABD'ye gidiyorsanız ya da halihazırda oradaysanız ülkenin her yerinden kaçırmamanız gereken sergileri listeledik. Dali’den Kahlo’ya, Gordon Parks’tan Amerikan yerlisi sanatçılara rastlayabileceğiniz ABD’deki yaz sergileri, tema olarak da geniş bir yelpaze sunuyor.

/

Geçtiğimiz hafta  Artnet ekibi ABD’de gezilecek sergileri derlediği bir liste yayınladı. Biz de bu listeden ilgimizi çeken sergileri araştırıp sizlerle paylaşmak istedik. Çok geniş bir coğrafyaya yayılmış geniş bir sanatçı yelpazesine sahip sergiler, tematik olarak da dikkat çekiyor. Listede bulunan “Dalí: Yıkım ve Bağlılık” sergisiyle Dalí’yi önceki büyük sanatçılarla ve baskın sanat akımlarıyla bir diyalog içinde görebilir, “Kırmızıyı Görmek: Renoir’dan Warhol’a” sergisiyle kırmızı renginin sanattaki farklı anlamlarını ve çağrışımlarını farklı sanatçıların gözüyle keşfedebilir, “Frida: Efsanenin Ötesinde” sergisiyle Kahlo’nun otoportrelerindeki ve natürmortlarındaki sembolik motiflerin ardındaki duygusal tepkilerini sezebilir, Amerika’da bir güzel sanatlar müzesinde ilk kez yerli bir Wabanaki sanatçısının büyük retrospektifini sunan “Jeremy Frey: Woven” sergisiyle Frey’in çalışmalarına gömülü ekolojik zorlukları, kültürel direnci düşünme fırsatı bulabilirsiniz.

“Dalí: Disruption and Devotion” – MFA, Boston

Salvador Dalí, “ The Disintegration of the Persistence of Memory” (Belleğin Kalıcılığının Parçalanması), 1952-54. Tuval üzerine yağlıboya. Dalí Müzesi koleksiyonu. A. Reynolds ve Eleanor Morse’un hediyesi. © 2024 Salvador Dalí, Fundació Gala-Salvador Dalí, Sanatçı Hakları Derneği.

Boston MFA, Sürrealizmin 100. yılı şerefine Salvador Dalí’nin eserlerine odaklanan bir sergi düzenledi. Sergide, Dalí’nin yapıtlarıyla birlikte El Greco ve Velázquez gibi klasik sanatçıların eserleri de yer alıyor. Florida’daki Dalí Müzesi’nden ödünç alınan 30 eser, MFA’nın koleksiyonundaki Avrupa başyapıtlarıyla yan yana sergileniyor. Bunun yanında sergide Dalí’nin büyük boyutlu “Ekümenik Konsey” (Ecumenical Council) (1960) gibi önemli eserleri de var. Bazı uzmanlar bu eseri İkinci Vatikan Konseyi’nin idealizmini yansıttığını söylese de, bazı eleştirmenler eski moda dinî imgelerle dolu olduğunu düşünüyor.

Dalí, alışılmadık ve ikonoklastik sanat tarzıyla tanınsa da, geçmiş dönem sanatçılarından etkilendi ve onlara saygı gösterdi. Sergide, Dalí’nin ünlü “Belleğin Kalıcılığının Parçalanması” (Disintegration of the Persistence of Memory) (1952–54) gibi eserlerinin yanı sıra, optik illüzyonlar ve çift görüntüler gibi Sürrealizmin belirgin özelliklerini görebilirsiniz. Ziyaretçiler, Dalí’yi önceki büyük sanatçılarla ve baskın sanat akımlarıyla bir diyalog içinde görebilir, böylece 20. yüzyılın en tanınmış avangart sanatçılarından birinin eserlerine dair farklı bir bakış açısı kazanabilirsiniz.

“Seeing Red: Renoir to Warhol” – Nassau County Museum of Art, Roslyn Harbor, New York

Nassau County Sanat Müzesi’ndeki “Seeing Red” sergisinden görünüm. Fotoğraf: Nassau County Sanat Müzesi’nin izniyle.

“Kırmızıyı Görmek: Renoir’dan Warhol’a” sergisi, kırmızı renginin sanattaki farklı anlamlarını ve çağrışımlarını keşfetmek için 70 sanatçıdan 100’den fazla eseri bir araya getiriyor. Sergide Pierre-Auguste Renoir ve Andy Warhol gibi ünlü sanatçıların yanı sıra Alexander Calder, Marc Chagall, Salvador Dali, Willem de Kooning, David Hockney ve Robert Indiana gibi isimlerin eserleri yer alıyor. Ayrıca, tasarım ikonları Judith Lieber ve Vivienne Westwood‘un çalışmaları da sergide görülebilir.

Sergi, kırmızı renginin tarih boyunca otorite, aşk, enerji ve güzellik gibi birçok anlam taşıdığını gösteriyor. Kırmızı, tehlikeyi işaret eder ve durmamızı emreder ama aynı zamanda iyi şans anlamına da gelebilir. Kırmızı, tarih boyunca siyasi hareketleri ve dinî kimlikleri temsil eden güçlü bir renk olarak öne çıkıyor. Josef Albers’ın söylediği gibi, “Eğer biri ‘Kırmızı’ derse ve 50 kişi dinliyorsa, zihinlerinde 50 farklı kırmızı olacaktır.” Bu sergi, kırmızının sanatçılar ve izleyiciler üzerindeki etkisini farklı perspektiflerden ele alıyor ve ziyaretçilere renkli bir deneyim sunuyor.

“Gordon Parks: Camera Portraits” – National Gallery of Art, Washington, D.C.

Gordon Parks, “Duke Ellington Listening to Playback” (Duke Ellington Playback Dinlerken), Los Angeles, 1960. Fotoğraf: Ulusal Sanat Galerisi ve Gordon Parks Vakfı’nın izniyle.

Bu sergi, National Gallery of Art’ın Corcoran Koleksiyonu’nda fotoğrafçı Gordon Parks’ın üretken kariyerini inceliyor. Sergide, politikacı Ella Watson, caz piyanisti Duke Ellington ve besteci Leonard Bernstein gibi isimlerin de yer aldığı 25 etkileyici portre bulunuyor. Gordon Parks, Amerika’daki siyah hayatını ve Sivil Haklar Hareketi’ni belgeleyen en önemli fotoğrafçılardan biri olarak kabul ediliyor.

Bu sergide, Parks’ın sadece portre fotoğrafçılığına odaklanarak, konularının duygusal iç yaşamlarını nasıl yakalayabildiği gösteriliyor. Ayrıca, sergideki fotoğraflar, Parks’ın portre anlayışını nasıl zorladığını ve kompozisyonlarının doğrudan, merkezde yer alan pozlardan daha soyut perspektiflere kadar nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. Sergi, ağırlıklı olarak Corcoran Koleksiyonu’ndan derlenmiş ve 1941 ile 1970 yılları arasında Parks tarafından çekilmiş 25 portreyi içeriyor. Bu sergiyle, Parks’ın portrecilikteki yeniliklerini ve onun portrelerinin sivil haklar hareketi, Afro-Amerikan deneyimi ve Amerikan kültürü üzerine nasıl daha büyük hikâyelere hitap ettiğini keşfedebilirsiniz.

“Marisol: A Retrospective” – Buffalo AKG Art Museum, Buffalo, New York

Marisol, “The Party” (1965-1966). Fotoğraf: Buffalo AKG Art Museum izniyle.

Bu sergi, Marisol‘un 60 yıllık kariyerine yayılan ve yaklaşık 250 eserden oluşan en kapsamlı retrospektif. Marisol, 1930 yılında Fransa’da doğmuş ve 1950’lerde sanat dünyasında ün kazanmış bir sanatçı. Sergi, Montreal Güzel Sanatlar Müzesi’nde başlayıp Toledo Sanat Müzesi’nde devam ettikten sonra, Buffalo AKG Art Museum’da sergileniyor ve daha sonra Dallas Sanat Müzesi’ne taşınacak.

Buffalo’da sergiye ilk kez dahil edilen 39 eser, Jeffrey E. Gundlach Binası’nın üçüncü katında yer alıyor. Sergide, Marisol’u 1960’larda ünlü yapan pop art heykelleri de bulunuyor. Özellikle “The Party”(1965-66) adlı eser, New York sosyetesinden kadınları temsil eden 15 adet gerçek boyutlu ahşap blok içeriyor. Marisol’un sanatı, toplum ve kültüre dair özgün ve radikal bir bakış açısı sunarken sergi, sanatçının yaşamı boyunca yaptığı satirik ve politik heykellerin yanı sıra, daha az bilinen eserlerini de gün yüzüne çıkarıyor. Bu retrospektif, Marisol’un eserlerini geniş bir perspektiften inceleyerek sanat dünyasındaki önemini bir kez daha vurguluyor.

“Dana Claxton: Spark” – Baltimore Museum of Art, Baltimore, Maryland

Dana Claxton, “Cultural Belonging” (Kültürel Aidiyet), 2016. Fotoğraf: Baltimore Sanat Müzesi’nin izniyle.

Baltimore Museum of Art’ta gerçekleştirilen “Dana Claxton: Spark” sergisi, Wood Mountain Lakota First Nations sanatçısı Dana Claxton‘ın büyük ölçekli, arka aydınlatmalı, renkli transparan fotoğraflarını içeriyor. Claxton’ın “Lasso” ve “Headdress” serilerinden eserlerin yanı sıra, yeni bir “Headdress Portresi” de sergide yer alıyor. Bu eserlerde, yerli konular geleneksel kıyafetler ve kültürel objelerle birlikte sunuluyor. Sergi, müzenin tarihi yerli sanat koleksiyonundan birçok objeyi de içererek, geçmişten günümüze ve geleceğe uzanan kültürel bir bağlantı kuruyor.

İlginizi çekebilir:  Pussy Riot üyesine tutuklama kararı

Claxton’ın “firebox” adını verdiği bu fotoğraflar, izleyiciye kültürel objelerin sadece birer eşya değil, onları yaratan insanların uzantıları olduğunu düşündürüyor. Bu bağlamda, kişisel ve kurumsal bakımın önemini vurguluyor. Sergi, Baltimore Museum of Art’ın “Preoccupied: Indigenizing the Museum” girişiminin bir parçası olarak, sanat kurumlarının yerli kültürlerini silme çabalarını düzeltmeyi amaçlıyor.

“Frida: Beyond the Myth” – Dallas Museum of Art, Dallas, Texas

Frida Kahlo, “Self-Portrait with Loose Hair” (Açık Saçlı Otoportre), 1947. Fotoğraf: © 2024 Banco de México Diego Rivera Frida Kahlo Museums Trust, Mexico, D.F. / Artists Rights Society (ARS), New York.

Dallas Museum of Art, “Frida: Efsanenin Ötesinde” sergisi ile Frida Kahlo‘nun hayatını ve sanatını gözler önüne seriyor. Bu beklenen sergide, Kahlo’nun yaklaşık 60 eseri, yani resimleri, çizimleri, baskıları ve fotoğrafları yer alıyor. Sergi, Frida’nın yaşadığı deneyimlerin sanatındaki semboller ve stratejiler üzerindeki etkilerini inceliyor. Ayrıca, Kahlo’nun arkadaşları, fotoğrafçılar ve sanatçılar tarafından çekilen fotoğrafları da sergilenerek, Frida’nın dünyasına daha yakından bir bakış sunuluyor.

Sergi, Frida Kahlo’nun hayatının şiirsel ve trajik yönlerini, onun sanatsal vizyonuyla nasıl harmanladığını keşfetme fırsatı sunuyor. Eserleri kronolojik bir sırayla sunan sergi, Kahlo’nun otoportrelerindeki ve natürmortlarındaki sembolik motiflerin ardındaki duygusal tepkilerini ortaya koyuyor. Kahlo’nun en yakınları tarafından çekilen fotoğraflar, sanatçının savunmasız ve duygusal yönlerini gözler önüne seriyor.

“Magdalena Suarez Frimkess: The Finest Disregard” – Los Angeles County Museum of Art, Los Angeles, California

Magdalena Suarez Frimkess, “Mickey Mouse Circus Jar with Minnie Mouse Finial” (2008), Karin Gulbran koleksiyonu, © Magdalena Suarez Frimkess, Fotoğraf: © Museum Associates/LACMA.

Bu sergi, Venezuela doğumlu ve Los Angeles’ta yaşayan sanatçı Magdalena Suarez Frimkess‘in (1929 doğumlu) ilk müze sergisi. Sanat kariyerine Venezuela, Şili ve New York’ta resim, baskı ve heykel eğitimi alarak başlayan Suarez Frimkess, en çok kil ile yaptığı eserlerle tanınıyor. “The Finest Disregard” (En İyi İhmal) adlı sergi, sanatçının beş on yılı aşkın süredir yaptığı seramik, resim ve çizimlerden oluşuyor. Sergide, kocası Michael Frimkess ile birlikte yaptığı önemli eserler de yer alıyor. Suarez Frimkess’in işleri genellikle California seramik geleneğinin dışında kabul edilir, ancak bu sergi onun bu geleneğin bir parçası olduğunu gösteriyor.

Suarez Frimkess’in eserleri, gülümseten tuhaf figürler ve komik çizimlerle dolu. Sergideki popüler kilden yapılmış figürler ve kaplar, genellikle Minnie Mouse, El Condorito ve Felix the Cat gibi vintage çizgi film ikonlarını içeriyor. Ancak bu tanıdık ikonlar, ironik olmaktan ziyade, o kadar özgün ve tuhaf bir şekilde yeniden tasvir ediliyor ki, tanıdık imgeler hafızada defalarca döndükten sonra tamamen yeni bir karaktere ve kişiliğe bürünüyor gibi görünüyor. Los Angeles County Museum of Art tarafından düzenlenen bu sergi, sanatçının sanat tarihi kitaplarına, popüler medyaya, çizgi filmlere, animasyona, otobiyografiye ve günlük hayatın katmanları arasındaki mizaha olan ilgisini gözler önüne seriyor.

“Jeremy Frey: Woven” – Portland Art Museum, Maine

Maine’li yerli sanatçı Jeremy Frey’in dokuma sepeti. Fotoğraf: Portland Sanat Müzesi’nin izniyle.

Bu sergi, Amerika’da bir güzel sanatlar müzesinde ilk kez bir Wabanaki sanatçısının büyük retrospektifini sunuyor. “Jeremy Frey: Woven”, fiber sanatı ve yerli sanatçılar üzerine güncel odaklanmayı bir araya getiriyor. Sergide, kara dişbudak, kirpi dikenleri ve tatlı ot gibi doğal malzemelerden yapılmış 50’den fazla sepet yer alıyor. Karmaşık ve ifade dolu bu eserler, kuşlar ve hayvanların soyut desenlerini içeriyor. Frey, tekniklerini annesinden öğrenmiş ve yedinci nesil bir Passamaquoddy sepet yapımcısı olarak eski geleneklere dayanıyor.

Jeremy Frey, çalışmalarında eski teknikleri modern yaklaşımlarla harmanlıyor. Annesinden öğrendiği teknikleri daha da geliştirerek her seferinde daha yeni ve karmaşık eserler yaratmaya çalışıyor. Bu sergide, hem geleneksel sepetler hem de anıtsal vazolar yer alıyor ve bunlar arasında kirpi dikenleriyle süslenmiş dikkat çekici çalışmalar bulunuyor. Frey’in eserleri, Passamaquoddy halkı için kültürel ifadenin bir biçimini temsil ediyor ve sergide bu kültürel bağlam vurgulanıyor. Jeremy Frey: Woven, izleyicilere Frey’in çalışmalarına gömülü ekolojik zorlukları, kültürel direnci düşünme fırsatı sunuyor. Frey’in doğal malzemeleri toplama ve tasarımlarında kullanma konusundaki becerisi, eserlerinde güçlü ve anlamlı bir birleşim yaratıyor.

“Tyler Mitchell: Idyllic Space” – High Museum of Art, Atlanta

Tyler Mitchell, “Untitled”(Brothers of Suburbia), 2021, arşivsel pigment baskı. Fotoğraf: sanatçının izniyle © Tyler Mitchell.

Tyler Mitchell, hayalindeki Siyah Ütopya’yı fotoğraflarıyla hayata geçiren bir sanatçı. Atlanta’daki High Museum, Mitchell’in ilk solo müze sergisine ev sahipliği yapıyor ve sergide şehirde çekilmiş birçok fotoğraf yer alıyor. Mitchell’in fotoğraf tarzı, canlı renkleri ve göz alıcı sahneleriyle dikkat çekiyor ve sıkça dünyaca ünlü moda markalarının kıyafetlerini içeriyor. Sergide ayrıca sanatçının fotoğraf ve tekstil birleşimi yeni bir eseri de bulunuyor, bu sayede ziyaretçiler Mitchell’in hayal dünyasına tam anlamıyla dalabiliyor.

Tyler Mitchell’in çalışmaları, Siyahların kendini belirleme ve güçlendirme temalarını merkezine alıyor. 2018 yılında Vogue’un Eylül sayısında Beyoncé’yi fotoğraflayarak derginin 126 yıllık tarihinde kapağı çeken ilk Siyah sanatçı olarak büyük bir çıkış yaptı. Sergi, Mitchell’in 2017’den 2024’e kadar ürettiği eserleri içeriyor ve aile bağları, oyun, arkadaşlık, doğa ve ev gibi temaları inceliyor. Atlanta’nın banliyölerinde büyüyen Mitchell, bu sergiyle memleketine dönüş yapıyor.

Previous Story

Açık Radyo Davası’nda Yeni Gelişme

Next Story

Bodrum’da Sanat: Yazlık Heves mi, Kültürel Değer mi?

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.