60 yılı aşkın bir süre boyunca deneysel mobilya tasarımları, sürrealist objeleri ve yenilikçi mimari yapıları ile tasarım dünyasına yeni soluklar getiren Gaetano Pesce, 3 Nisan’da 84 yaşında aramızdan ayrıldı.
Yaratıcılığı sınırlayan geleneksel yöntemleri reddeden Pesce, üretim sürecine deneyselliği katarak malzemelere özgürlük tanıdı ve oluşabilecek “kusurları’’ kucakladı. Başta reçine olmak üzere silikon, poliüretan gibi yarı akışkan malzemelere sıradışı formlar veren Pesce, tasarıma alternatif bir üretim perspektifi getirdi. Malzemeye duyarlılığı, onun yaşam felsefesini ve sürekli değişen topluma uyum sağlama yeteneğini gözler önüne seriyordu: “Akışkan, esnek, elastik. Tasarım, insanların zamanımızda nasıl davranmaları gerektiğini yansıtmalıdır.”
Pesce, eserlerinde önemli yeri olan zamanı şu sözlerle ifade ediyor: “Zaman tutarsızdır, bir mantığa ya da yöne sahip olmayı imkansız kılan bilgilerle doludur. Zaman bugün bir şekilde düşünmemize neden olurken yarın tam tersi bir şekilde düşünmemize neden olabilir. Doğrusal olma isteğimiz yok olmaya mahkumdur, zaman gibi sıvı hale gelmemiz ise kaçınılmazdır.”
“Bu yüzden yaptığım işten kolayca yoruluyorum ve bir gün önce başardıklarımı ertesi gün gözden geçirmek istemiyorum, çünkü bunun beni sıkmasını istemiyorum. Denemeye ve yaptığım şeyden mutlu olmaya ihtiyacım var. Kendimi tekrar etmek, geçmişte yaptığım bir şeyi düşünmek durumunda kalırsam depresyona girerim. Bundan kaçınmaya çalışıyorum. Yaşamanın anlamını arıyorum, bunu da işimle yapıyorum: Benim sınırlarım yok ve kimsenin de olmaması gerektiğini düşünüyorum. Kendimizi zamanın önerdiklerine göre ifade etmek zorundayız. Zaman büyük bir öğretmen, belki de bir tanrı ve biz her şeyimizi ona borçluyuz.”
Pesce, kariyerine 1960’ların İtalyan Radikal Tasarım akımı ile başlamıştır. Öncülerini Floransa merkezli tasarımcı ve mimarların oluşturduğu grup, o dönemdeki sanat dünyasının kişilik odaklı ethosunu benimsedi ve dönemi tanımlayan tasarımlar üretti. Bu akım aynı zamanda, 20. yüzyıl modernizminin tüketici odaklı endüstriyel mükemmelliğine karşı ileriye dönük bir isyan niteliğindeydi. Pesce, sanat ve tasarım arasındaki sınırların bulanıklaştığı bu dönemde kariyerinin en önemli tasarımlarını üretmeye başladı.
İlk ve belki de en iyi bilinen mobilya serisi olan “Up”, 1969 yılında B&B Italia ile birlikte piyasaya sürüldü ve La Mamma olarak da adlandırılan büyük bir uzanma koltuğu mantığıyla şekillendi. Koltuğun kavisli hatları Eski Taş Çağına ait Venus of Willendorf heykeline gönderme yapıyor ve bununla birlikte, bir top ve zinciri andıran pufu, toplumun ataerkilliğe olan bağlılığının altını çiziyordu. Bu, Pesce’nin o dönemde süren ikinci dalga feminizm hareketinin zirvesinde, kadın haklarına ilişkin yorumuydu.
50. yılına özel olarak bir kamusal enstalasyon olarak yeniden ürettiği “Up” tasarımı, 2019 yılında Milano’nun en ünlü meydanı Piazza Del Duomo’da sergilendi. Tasarımın estetikten çok daha fazlası olduğunu ve arkasında güçlü fikirleri barındırması gerektiğini savunan Pesce, bu radikal tasarımını şu sözlerle açıklıyor: “Bugün, elli yıl sonra, kadınların yaşamları en az o zamanki kadar tehdit altında, ama neyse ki savunmak için yükselen sesler her zamankinden daha fazla. Bazı ülkelerde refakatçisi olmadan evden çıkmasına izin verilmeyen kadınlar var. Bu koltuk, kadınların her gün maruz kaldığı sayısız istismar vakasını temsil eden 400 okla delinmiş ve erkeklerin acımasızlığını simgeleyen altı vahşi canavarın başlarıyla çevrelenmiştir.”
“Çalışmalarım çeşitliliği ve farklılıkları desteklemek üzerine kurulu. Birbirine benzeyen ya da birbiriyle aynı olan şeyler hayata sıkıcılık ve renksizlik getirir. Ben mekânların, kültürlerin, dillerin ve kimliklerin çeşitliliğini desteklemek için çalışıyorum.’’ diyerek hem tasarımlara hem de insana bakış açısını özetliyor Pesce. Bu bağlamda ürettiği en önemli eserlerinden biri olan ve 20 farklı insan yüzünün tek vücutta toplandığı 4 metre uzunluğundaki “Portrait Chair”, 2018 yılında Salone del Mobile kapsamında Brera Akademisi önünde sergilendi.
Pesce, 2002’den bu yana değiştirerek üretmeye devam ettiği “Nobody’s Perfect” serisinde olduğu gibi, kendisini insan dokunuşunu merkezine alan “seri üretim orijinalleri” yaratmaya adamıştır. Standartlaştırılmış renkler veya boyutlar olmaksızın, elle dökülen ve Pesce’nin şekillendirdiği oturma elemanlarının her biri birbirinden farklı.
Pesce, benzer bir projeyi yakın zamanda Bottega Veneta Bahar 2023 podyumu için tasarladı ve 400 benzer ama farklı sandalyeyi, yine kendisinin tasarladığı reçine podyum zemini üzerinde konumlandırdı. Her bir tasarımın birer insanı simgelediği konsepti için: “Bu insanla ilgili; hepimiz farklıyız” diyor Pesce. “Hepimizin aynı olduğunu söyleyen insanlar, kahrolsunlar! Hepimiz orijinaliz ve tasarımımın temalarından biri de bu.”
Pesce, “Bence kopyalanmış malzeme geçmişte kaldı. Daha önce hiç yapılmamış şeyleri üretmemize imkan sağlayan bir teknoloji devrinde yaşıyoruz. Bunu fark etmemi sağlayan ilk şirket Cassina oldu. Birlikte “Sit Down” adında, her bir parçanın birbirine benzediği aynı zamanda da farklı olduğu bir koltuk serisi ürettik. Bunu mümkün kılan şey ise gelişen ve değişen teknoloji.”
“Sunset in New York” bir diğer adıyla “New York’ta Gün Batımı” postmodern tasarımın yükselişinin bir simgesi niteliğinde. Her biri farklı ölçülere sahip kütlelerden oluşan tasarım, hediyelik eşyalardan, panoramik kartpostallardan ve 1980’lerin popüler ögelerinden esinlenen kitsch dokunuşlu bir koltuk sistemi.
Pesce’nin deneyselliğin sınırlarını gerçek anlamda zorladığı tasarımlarından “Senza Fine”, silikon malzemenin bir tüpten, oluşan formdan tatmin olana dek bir strüktür üzerine sıkılmasıyla elde ediliyor. Bu süreç, uygulanış biçimleri nedeniyle tekrarlanamayan parçaların ortaya çıkmasına imkan tanıyor.
Gaetano Pesce’nin zaman zaman figürleri zaman zaman da eriyen lavları anımsatan 100’den fazla ürettiği deneysel vazo ve kaseleri de en çok bilinen tasarımlarından. Pesce, “Fish Design” serisini 1990’ların ortasında üretmeye başladı. Üretimlerinde standardizasyonun aksine tekilliğin, biricikliğin benimsendiği seri, gücünü sonsuz şekil ve dokuya dönüşebilen reçineden alıyordu. Gaetano Pesce 2003 yılında Andrea Corsi ile tanıştı ve üretim formülünü onunla paylaşarak Fish Design ürün yelpazesinin Corsi Design aracılığıyla üretmeye başladı. Seride vazo, saat, ayna gibi çeşitli işlevde objeler bulunuyor.
20. yüzyılın öncü tasarımcılarından Gaetano Pesce’nin eserleri, New York’taki MoMA ve Met, Londra’daki Victoria ve Albert Müzesi (V&A), Paris’teki Centre Pompidou, Almanya’daki Vitra Tasarım Müzesi ve Montreal Güzel Sanatlar Müzesi’nin yanı sıra Japonya, Portekiz ve Finlandiya’da da önde gelen müzelerin daimi koleksiyonlarında yer almaktadır.
Pesce, 1993 yılında Chrysler Tasarım Ödülü, 2006 yılında Architektur & Wohnen Yılın Tasarımcısı ve 2009 yılında New York Moda Teknoloji Enstitüsü tarafından verilen Lawrence J. Israel Ödülü de dahil olmak üzere birçok ödüle layık görülmüştür.
Geride bıraktığı en değerli sözlerinden biri, Pesce’nin tasarımın gücüne olan inancını özetliyor: “Genç tasarımcılar bir sanat, hatta belki de sanattan daha önemli bir şey icra ettiklerini anlamalılar. Çünkü sanat galeriye gider, müzeye gider. Ama tasarım ailelere gider. Nesneler nesiller boyu ailelerde kalır ve insanlar günün her dakikasında onlarla temas halindedir. Bu çok, çok güçlü bir şey.”