Eğer bilinç, sürekli güncellenen, yorumlanan ve filtrelenen bir dinamik süreçte işliyorsa, tek bir anlam ya da tek bir başlangıç noktası veya bitişten bahsetmek imkansızdır. Bilincin işleyişinin herhangi bir nedenselliğe ait olduğunu da söyleyemeyiz. Böylece, zihni anlamak için mutlaka nedenselliği ihtiyacımız olduğunu düşünmenin de bir anlamı kalmaz. Böylece, özgürlük alanında olduğumuzu ya da yaratım açısından tamamen boş bir alanda zihnin ve bilincin bildiği idrak ettiği birçok konu, kavram ve kelimeyle karşılaşacağı kaçınılmazdır. :mentalKLINIK’in Meczup Şairler adlı sergisi bizleri bu alana davet ediyor ve aslında bildiğimizin dışında bir alanı da idrak edebileceğimizi gösteriyor. Pilevneli Galeri’ de yer alan serginin girişinde izleyiciyi karşılayan yelkovanı ve akrebi hızla dönen ve alarm veren yan yana duran iki saat zamanın büküldüğü ve gerçekliğinde bildiğimiz gibi olmadığımız bir mekana girdiğimizin habercisi niteliğinde.
Çalışmalarını Brüksel ve İstanbul’da sürdüren sanatçı ikilisi bizlere yapay bir zihnin izini sürmemizi istiyor ve izletiyor. Yapay bir zihin aslında bizlere nedenselliğin olmadığı ve dilin de serbestçe anlamlar üretebildiği bir alan. Bu üretilen dilin görsel bir dil olarak da yenilendiği ve farklılaştığı yeni bir alana giriş yapan izleyici bir sunumla karşı karşıya kalıyor. Bilincin tek bir anlam ve tek bir noktaya bağlı olmaksızın, hatta başının sonunda, sonunun da başında olan olaylar ve konuşmalar silsilesi içinde oradan oraya uçtuğunu anlatırcasına sürüklüyor izleyiciyi :mentalKLINIK.

Eserlerde nedensellik olmadan yaşamak mümkün müdür? Ya da nedensellik olmadan insan zihni rahat eder mi yoksa daha büyük bir kaos içine mi düşer gibi sorularla dolduruyor aklımızı. Aslında :mentalKLINIK tam olarak da bunu istiyor; eserlerde doğru ile yanlış, yapay ile gerçek, derinlik ve yüzeysellik arasında bir yerde kalıyoruz. Böylece, her şey aslında bir tür bozulmayla karşı karşıya… Ne zaman neyin olduğunu, nedenselliğin yok olduğu bir dünyaya giriyoruz. Her şey belirsiz ama bir yandan da görüntüler oldukça net…
Dilsel Bir Keşif
Eğer :mentalKLINIK’in eserlerine dair dilsel bir keşif yaparsak, günümüzdeki gerçeklik algısının değişimi sonucunda öznenin değerinin ve varoluşunun farklılaşmasını görürüz. Eserlerde gördüğümüz kişiler kimdir ve neden var olurlar? Bu var oluş bir tür zorunluluk mudur yoksa aslında onların özneleri yoktur ve sadece sözcükleriyle mi var olurlar gibi sorularla karşılaşmak mümkün. Bu durumda :mentalKLINIK özneleri aslında gerçeklikten ruhsal bağlamda uzak öznelerdir ve sadece görsel ve sözsel dilin kullanımına bağımlı bir şekilde var olurlar. Bu bağlamda sanatçı ikilisi aslında dilin çok yönlü kullanılması gereken bir gerçekliği ve gerçekliğin içindeki üst var oluş katmanlarını sorgulamamızı ister.
:mentalKLINIK görünmez politik stratejileri ve toplumsal dinamikleri, samimi bir dille, ultra çağdaş araçlar kullanarak görünür kılar. Bir disko topu, patlamış şampanya şişesi kapakları, hareket eden heykeller “Meczup Şairler”in kelimeleriyle sözsel bir anlam yaratmaktan daha çok görsel bir dil ve anlam yaratır. Aslında, ikilinin çabası da tam olarak bu anlamı göstermektir. Anlam aslında görülebilir bir şeydir. Parlak kıyafetlerle, dans figürleri sergileyen bu şairler modern hayatın kullandığı dilsel paradoksların tam ortasında durur. Bu şairlerin isim tamlamaları ve cümleleri, bize aslında önce sözün var olduğunu söyler ama görseller bize anlamın görülebilir ve dokunabilir bir yapısı olduğunu ifade eder.
Bu şairler, bir gece kulübünün içinde ama daha az müziğin olduğu bir alanda çağdaş şiire benzeyen okumalar yaparlar:
‘Bir vegan,
aşırı benmerkezci bir sesle hepimiz muhteşem vahşi doğaya geri dönmeliyiz diyor.
Paralaks bilinç yeni nesil bir delilik, Instagram tarafından üretilen özneler tehditkarca kırılgandı,
Kendin olmaya nasıl cüret edersin,
Düşmanının kim biliyor musun? Biliyor musun?’
Sözcükleri ve kelimelerin sıralanışını dinlerken ikilinin kendi evrenlerine dair çok yönlü yaklaşımlarının bir seçkisini görürüz ve dinleriz.
:mentalKLINIK, tek bir görsel iletişim aracına ya da tek bir üsluba takılı kalmadan, şaşırtan, şiddet uygulayan ve insanı kuşatan modern dünyaya dair fikirlerini sunar. Karışıklığın içinde nedensellik ne kadar var olabilir? Ya da tek tür bir nedensellikten bahsetmek mümkün müdür? Şu an içinde yaşadığımız dünyada her şeyin tek bir sebebi ve tek bir nedeni mi vardır. Daha da ileri giderek bir yandan da aslında her şeyin yapma olduğu dünyada belki de zihinlerimizin bile yapma bir yapı olduğunu ve gördüğümüz ya da tecrübe ettiğimiz her şeyin yapay olduğunu da anlatmaya çalışır.
Bu durumu daha iyi anlamak için filozof ve düşünür, bilişsel bilim üzerine eserler vermiş olan Daniel Dennet’in Beyin Fırtınaları (Brainstorms) adlı denemelerinde defalarca bahsettiği bazı düşüncelerden faydalanabiliriz. Dennett, denemelerinde, “kavanozun içinde beyin” kavramını kendisinin icat etmediğini ve bu fikri ilk kez düşünen filozofun da kendisi olmadığını belirtir. Ona göre bu fikir, 1973’te yayımlanan Düşünce (Thought) adlı kitabında yer alan kısa bir pasajla bu düşünceyi onun zihnine yerleştiren Gil Harman olduğunu söyler ve şunu yazar:
‘Ya da belki aslında bir bedenin bile yok. Belki bir kaza geçirdin ve kurtarılabilen tek şey beynindi; şimdi bir laboratuvarda canlı tutuluyorsun. Seni eğlendirmek için yirminci yüzyıla ait bir kayıt dinletiliyor ve izletiliyor.
Elbette, bunun için deneyim yaşayabilmek adına bir beyne sahip olman gerektiği varsayılıyor; ama bu da sana sunulan mitin bir parçası olabilir.’
:mentalKLINIK ise bu zihin durumunun ne kadar gerçek olup olmadığını izleyiciye ve sorgulatıyor: Gerçek ne kadar gerçektir; hayat ve yaşamın gidişatı bu kadar yapayken…