Nazilere Karşı Sanatın Cephesi: Artists’ International Association - ArtDog Istanbul
The Fried Fish Shop, Clifford Hooper Rowe (1904–1989) Leicester Museum & Art Gallery.

Nazilere Karşı Sanatın Cephesi: Artists’ International Association

1930’larda kurulan Artists’ International Association, sanatın yalnızca galerilerde değil, sokaklarda da politik bir güç olabileceğini savundu. Tate Britain’de açılan sergi, örgütün faşizme karşı mücadelesini ve savaş sonrası Britanya sanat politikalarına uzanan mirasını günümüze taşıyor.

Tate Britain’deki yeni sergi, 1930’ların faşizmine karşı sanat aracılığıyla mücadele eden Britanyalı sanatçıların hikâyesini gün yüzüne çıkarıyor. Bugün sanat dünyasında eserler çoğunlukla astronomik fiyatları ya da sahtecilik skandallarıyla gündeme geliyor. Ancak 1930’ların Britanya’sında sanatçılar için mesele çok daha yakıcıydı: faşizmin yükselişi, işçi sınıfının geleceği ve sanatın kimin için üretileceği. İşte bu ortamda Artists’ International (daha sonra Artists International Association – AIA) adıyla bir araya gelen sanatçılar, sanatın yalnızca salonlara değil, sokaklara ve miting alanlarına da ait olduğunu ilan ettiler.

Yazar Andy Friend’in yeni kitabı Comrades in Art, bu kolektifin hikâyesini ayrıntılı biçimde anlatıyor. Daha önce Eric Ravilious ve John Nash üzerine kapsamlı biyografiler kaleme alan Friend, bu kez sanatın siyasetle iç içe geçtiği çalkantılı bir dönemin izini sürüyor.


Bombed Women and Searchlights, 1940, Clive Branson. Fotoğraf: Tate Britain.

Rockefeller’dan Stalin’e, Picasso’dan Orwell’e

AIA’nın kökleri, dönemin en güçlü sermaye sahiplerine kafa tutan sanatçılara dayanıyordu. 1932’de New York’taki MoMA için hazırlanan duvar resmi taslaklarında John D. Rockefeller, Andrew Mellon ve J.P. Morgan “ganster tipleri” olarak betimlenmişti. Bu cesur jest, sanatçıların iktidar ve patronajla olan mesafesini açıkça ortaya koyuyordu.

Britanya’da Misha Black, Cliff Rowe ve Pearl Binder gibi genç ve az bilinen isimler örgütlenmenin motor gücü oldu. Ancak kısa sürede Henry Moore, Paul Nash, Vanessa Bell ve Laura Knight gibi büyük isimler de hareketin sergilerine katıldı. Kolektif, yalnızca ressamları değil, yazar George Orwell, şair W.H. Auden, romancı Aldous Huxley ve sanat eleştirmeni, aynı zamanda bir casus olan Anthony Blunt gibi entelektüelleri de çevresine topladı.

Sanatçılardan beklenen, devrimci ve proleter bir sanat yaratmalarıydı: grevleri, seçimleri, işçi mitinglerini tasvir eden yapıtlar. Ancak Cliff Rowe’un 1936 tarihli The Fried Fish Shop tablosu gösteriyor ki, bu yönlendirmeler tek sesli bir propagandaya dönüşmedi. Rowe, eserinde dönemin komünist lideri Harry Pollitt’i bir balıkçı dükkânında resmederken, köşede tek başına oturan gölgeli figür olarak Stalin’i işaret eder. Böylece sosyalist gerçekçilikle ince alay eden bir görsellik yaratır.

Pablo Picasso, Guernica, 1937, 349 x 777 cm, Tuval üzeri yağlı boya.

Guernica’nın Gölgesinde

Kitap, yalnızca Britanya’daki hareketi değil, dönemin uluslararası sanat-politika etkileşimini de görünür kılıyor. Örneğin Picasso, Guernica üzerinde çalışırken Henry Moore’a bir figürün eline buruşturulmuş bir kâğıt parçası eklediğini gösterir. Bu küçük ayrıntı bile, İspanya İç Savaşı’nın sanatçılar üzerindeki etkisinin somut bir yansımasıdır. Aynı yıllarda Hitler’in baş mimarı Albert Speer, Paris Dünya Fuarı’nda Sovyet pavyonunun tasarımını gözetleyerek karşısına bir kartal ve gamalı haçla taçlandırılmış Nazi anıtı yerleştirir. Sanat, iki cephe arasında adeta görünmez bir savaş alanına dönüşür.

Hayal Kırıklığı ve Miras

AIA üyeleri için en sarsıcı kırılma, 1939’da Stalin ile Hitler arasında imzalanan saldırmazlık paktı oldu. Birçok sanatçı için bu gelişme, yıllardır omuz omuza yürüttükleri politik mücadelenin çöküşü anlamına geliyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte grup dağıldı, ancak fikirleri ve estetik yaklaşımı sonraki kuşak sanatçılara ilham verdi.

Bugün Tate Britain’de açılan sergi, bu kısa ama etkili dönemi yeniden hatırlatıyor. Sergi, sanatın iktidara boyun eğmek yerine toplumsal sorumluluk üstlenebileceğini, direnişin yalnızca meydanlarda değil tuvallerde de mümkün olduğunu vurguluyor. AIA’nın mirası, günümüzde Ukrayna ve Gazze savaşlarına karşı sanat aracılığıyla sesini yükselten çağdaş kolektiflerde yaşamaya devam ediyor.

Previous Story

Burçak Bingöl Frieze Sculpture 2025’te

0 0,00