Çağının Yenisi, Çoğulculuğun Naif Tınısı

/

Sabancı Müzesi’nin Türkiye sanatını tanıtma yönündeki sergilerine bir yenisi daha eklendi ve çağının en önemli ressamlarından biri olan Avni Lifij’in sergisi, çok boyutlu bir yaklaşımla ziyarete açıldı. Sergi, Avni Lifij’in kısacık yaşamı içinde ürettiği birçok eser ve fotoğrafın yanı sıra bugüne kadar üzerinde çok az durulan sanat eleştirisi ve eğitimi için gösterdiği çabanın sonuçlarını da ziyaretçiye sunuyor.

Sergide birbirinden farklı konulardaki resimler, eskizler, poşadlar, fotoğraflar, kişisel arşivinden buluntu nesneler ve hayatına dair referanslar veren malzemeler yer alıyor. Bunlar, sanatçının ölümünden sonra eşi Harika Lifij’in hayatını bunları saklamaya adaması sayesinde ortaya çıkıyor. Avni Lifij’den geriye kalanlar, Harika Lifij’in ardından da yeğenleri Şazi Sirel ve Belkıs Aksoy tarafından korunmaya devam ediyor. Sergide yer alan her şey, Avni Lifij’in tüm üretim hayatını yansıtırken sanatsal bir yaklaşımla kurgulanıp çeşitli koleksiyonlardan derleniyor. Sakıp Sabancı Müzesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Millî Kütüphane koleksiyonları ve özel koleksiyonlarda bulunan birbirinden farklı disiplinlerdeki yapıtları, kişisel hayatına dair referanslar veren nesne ve yazınları çoğulcu bir yaklaşım ile bir araya getiriliyor.

Öncelikle hayatına dair bir miktar bilgi vermek, takip eden okur için daha sıcak bir giriş olacak kanısı üzerine Avni Lifij kimdir?

1914 Kuşağı’nın en yenilikçi sanatçısı ve döneminin çağdaşı diyebileceğimiz Avni Lifij, 1886 yılında Samsun’da Çerkes-Vıbıh kökenli yoksul bir ailede doğar. İstanbul’da aldığı ilkokul eğitiminden sonra bugünkü İstanbul Lisesi’nin temellerini oluşturan dönemin Nunume-i Terakki Mektebi’ne gider, ancak eğitimine verem başlangıcı olan hastalığı nedeniyle devam edemediği söylenir. Lifij, sürdüremediği eğitim hayatı için, okuma yazma bilmeyen babası Abdullah Efendi’nin eğitimine devam etmemesi söylemlerine karşı durarak kendi isteği ve çabasıyla Macar asıllı İskender Ferid Bey’den Fransızca dersleri almaya başlar. Ders almaya devam ettiği dönemde Ayasofya’da çalışmalar yapan Fransız mimar Henri Prost’un önerileriyle çalışmalarını Sanayi-i Nefise Mektebi Müdürü olan Osman Hamdi Bey’e gösterir. Osman Hamdi Bey de yeteneğine hayran kalmasının yanında, Avni Lifij’in kendi isteği ile Fransızca öğrenmesi ve tutkularının peşinden gitmesi dolayısıyla Şehzade Abdülmecid Efendi tarafından Paris’e gönderilmesine vesile olur. Böylelikle Avni Lifij, ülkede elde etmek için çabaladığı fırsatların çok daha fazlasını Paris’te yakalar.

Abdülmecid Efendi’den aldığı burs ile 11 Ocak 1909’da Paris’e giden ve l’École nationale supérieure des beaux-arts çatısı altındaki Fernand Cormon atölyesinde öğrenim gören Lifij, akademik eğitimi ile beraber sanatsal arayışlarını da artırır. Paris’te kaldığı dönemde 19. yüzyılın önemli sanatçılarından birçoğu ile iletişim hâlinde olan sanatçı, Jean-Jules-Antoine Lecomte du Nouÿ ve Octave Dennis Victor Guillonnet atölyelerinde eğitimler alır. İki yıl boyunca Akademi ve atölyelerle Paris sanat ortamında sürdürdüğü sanatsal arayışları sonunda 1911 yılında İstanbul’a döner. Ulusal ve uluslararası alanda sanat ve kültür konusunda derinlemesine araştırmalar yapmasıyla birlikte sanat eğitimi üzerine de yoğun olarak düşünmeye başlar. İstanbul’a döndükten sonra Sanayi-i Nefise Mektebinde kendi kurduğu bir disiplin olan Dekoratif Sanatlar Bölümünde kısa ömrü süresince eğitmen olarak çalışır.

Avni Lifij. Çağı’nın Yenisi, sanatçının Türkiye’deki ilk ve en kapsamlı sergisi. Sergide 1000’e yakın yağlı boya resim, desen, eskiz, poşad, etüt, fotoğraf, dokümantatif malzemeler ve kişisel eşyaları yer alıyor. Ayrıca çok yönlü bir yaklaşımla kurgulanan sergi, Lifij’in farklı disiplinleri ve konuları ele alış biçimine göre şekillendirilmiş. Portreler bölümü, Figüratif Yaklaşım bölümü, Fotoğraf bölümü vb. için serginin konsepti ve yönetimi ise Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer tarafından gerçekleştirilmiş. Genç yaşta hayatını kaybeden bir kültür insanı olarak tanımlanan Avni Lifij’in sergisi biyografik bir anlatı ile başlıyor ve üretimine, hayatına, sanat eğitimine ve felsefesine odaklanan bir omurga şeklinde biçimleniyor.

Avni Lifij. Çağının Yenisi sergisi müzenin iki katına ayrılmaz bir bütünlük içinde yerleştirilmiş. Serginin birinci katı, Lifij’in hayat öyküsünün de yer aldığı biyografik bir duvarla izleyiciyi karşılıyor. Girişin yanında sanatçının bir büstü ve resim malzemeleri bulunuyor. Ardından Avni Lifij’in Otoportreleri bölümü ile görsel ve plastik sunum başlıyor. Bölümde sanatçının dönem dönem kendi portrelerini sıklıkla resmettiği görülüyor. Yine serginin girişindeki bordo duvarda 1908’de, Paris’e gitmeden önce yaptığı Pipolu Adam: Sanatkârın Kendi Portresiadlı eseri bulunuyor. Lifij eserde kendisini, ağzında piposu ve elinde içki kadehi ile bir Batılı gibi tahayyül etmiş. Avni Lifij’in henüz genç bir sanat aşığıyken ürettiği bu otoportresi, dönemin Osmanlı sanat ortamında öncü bir yaklaşım olarak görülüyor. Henüz Akademi’de sanat eğitimi almamışken yarı imgesel bir yaklaşımla şekillendirdiği otoportresini bu kadar güçlü bir renk bilgisi ve boya ustalığı ile ortaya koyması, güçlü sanat tutkusunun bir sonucu. Bu portre aynı zamanda Türkiye’deki nadir otoportre örnekleri arasında sayılıyor.

Avni Lifij, Paris’te eğitim aldığı sanatçı atölyelerinde desenin önemini de öğreniyor. Lifij o dönem hâlihazırda eserlerinde desene önem veren bir sanatçı. Yapıtlarında olağan ve günlük eylemleri konu alan Lifij, ışık ve gölge konusunda Empresyonist bir yaklaşım güdüyor. Desenlerinin hızlı çalışmalarında dahi belirgin çizgilere sahip olduğu görülüyor. Narin, belli belirsiz çizgiler arasındaki keskin ışık düşeyleri ve gölge taramaları bunun bariz örnekleri. Çizimlerine gösterdiği yoğun ilgi ve araştırma süreci, onun bir eğitimci olarak bugünün sanat eğitimine sunduğu katkının da bir parçası.

Alegorik Nü’ler ve Akademik Etüdler bölümündeyse dönemin Osmanlı toprakları için oldukça radikal sayılan eserleri bulunuyor. Bu bölümde sanatçının Paris’teki eğitimi esnasında çizdiği nü modeller ve desenler mevcut. Olabildiğince çok desen çalıştığı ve ürettiği bu dönemde sanatçı, figürlerdeki oran-orantıyı birebir bir gerçeklik içinde yakalamaya çalışıyor. Bu eserlerde karşılaştığımız desenler, Romantizm döneminin alegori ile doğa tinselliği arasındaki minimalist yaklaşımını andırıyor.

İlginizi çekebilir:  Performans sanatı geleceğe nasıl taşınır?

Paris’te aldığı eğitimden sonra İstanbul’a döndüğünde ülkenin durumu ortada: Birinci Dünya Savaşı henüz başlamamış, çöküş ve yokluk had safhada ve ülke her an bir felakete gebe durumda. Avni Lifij ise bu durumdaki ülkesine döndüğünde, sanat tutkusunu takiben ülkedeki az ve öz sanat etkinliklerinin peşine düşüyor.

Avni Lifij’in Paris’te eğitim aldığı dönemde 19. yüzyılın önde gelen duvar ressamlarına ve alegorik eserleriyle bilinen Pierre Puvis de Chavannes’e duyduğu ilgi, İstanbul’a döner dönmez tamamladığı Kalkınma-Belediye Faaliyeti adlı duvar resminde kendini gösteriyor. Celal Esad Arseven tarafından halkın sanata ilgisini artırmak için kamu binalarında gösterilmek üzere ısmarlanan bu duvar resminin eskizlerinde canlı modeller ile çalışan sanatçı, olabildiğince gerçekçi bir yaklaşım sergiliyor. Bu resim, Türkiye resim sanatının en büyük kompozisyonlardan birisi. Eserde, sanatçının o dönem Haydarpaşa Garı’nda çalışan işçiler ve makineler için oluşturduğu çeşitli imgeler, alegoriler ve tahayyüllerle karşılaşıyoruz.

Serginin en önemli bölümlerinden biri de ülkenin o anki durumuna ve savaşa referanslar veren eserlerini bir araya getiren Kompozisyon ve Etütler kısmı. Bu bölümde bulunan Alegori, Akgün, Karagün resimleri, Mareşal Fevzi Çakmak’ın resmi ve Kazım Karabekir Paşa’nın da olduğu resimlere daha önce 1918 senesinde Viyana’da açılan Harp ve Diğer Resimler isimli sergide yer verilmiş. Celal Esad Arseven öncülüğünde ve Abdülmecid Efendi himayesinde, Osmanlı İmparatorluğu’nu medeni bir güç olarak atfetme yaklaşımıyla kurulan Şişli atölyelerinden birinde İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Namık İsmail, Hikmet Onat, Sami Yetik ve Ali Sami gibi önemli isimler, atölye çevresindeki kazı ve hendek alanlarından tasvirlerle resimler yapmışlar. Bu resimler, müttefik ülkelerde sergilenmek üzere hazırlanmış resimler. Bu atölye çalışmasına katılamayan Avni Lifij ise eşi Harika Lifij’in anlattığı üzere, savaşa karşı hissettiği duygu ve düşüncelerinden yola çıkarak imge ve dramatik etkilerle dolu Alegori resmini ortaya çıkarmış. Resmin merkezinde yarı çıplak, perişan ve bitap görünen yaşlı bir kadın ve yanında yine yarı çıplak hâlde görünen iki genç kızın dramı resmedilmiş. Hemen arka planda kafasına bez geçirilmiş ve muhtemelen işkence edilmiş bir erkek figürü, kuru bir ağaca tutunup doğrulmaya çalışıyor. Hemen sağda ise yangında dumanlar altında kalmış bir ev gözüküyor. Anadolu’nun küçük bir köşesinden kesit sunan resimde savaşın can yakıcı hâli, sıcak renklerin armonisiyle sunuluyor. Bu resim, Avni Lifij’in Paris eğitimi öncesi resim çalışmalarındaki imgesel yaklaşımı ile savaşın acı sonuçlarını yansıtan bir kompozisyon.

Akgünve Karagün resimleriyse ülkenin o dönemki çalkantılı geçiş sürecini ele alıyor. Akgün resminde Lifij, ülkeye dair coşkun duygularını umutlu bir biçimde ortaya koyuyor. Karagün’de ise çalkantı içindeki ülke hâlinin karanlık gidişatını öngörüyor ve resmi bu dualite içinde kurguluyor.

Avni Lifij’in gündelik hayatı ve olağan durumları ele aldığı yapıtları, sergide Tarihsel Yapılar ve Mimari Etütler bölümünde farklı pratiklerdeki çalışmalarıyla sunuluyor. Kurduğu Dekoratif Sanatlar Bölümünde de söylediği gibi, dekoratif sanatın mimari ve şehir estetiğinden bağımsız olmayacağına inanıyor ve üretimlerini bu minvalde şekillendiriyor. Bu bölümde bulunan eserlerin eskiz denemeleri, resimlerin ana tabanını oluştururken Lifij’in üretim metotlarına dair belirgin emareler de sunuyor. Manzaralarında büyük bir ustalık ile kullandığı renk ve boya seçimleriyle pastoral, lirik ve alegorik yaklaşımlarını görüyoruz. Naif bir kır manzarası, mimari bir yapının etrafındaki ağaçlar ve doğal bitki örtülerini ele aldığı çeşitli natura imgeleri, hayatının her döneminden yapıtlarda karşımıza çıkıyor. Avni Lifij’in çalışmalarında yer alan manzara görüntüleri, çarpıcı bir gerçeklikle ortaya konulmuş. Yapıtlarının genelinde Realizm, Empresyonizm ya da Romantizm gibi akımların etkisi, ustaca kurgulanmış renk ve ışık kullanımlarında görülüyor. Üslubu, kendine özgü yaklaşımı, deneysel üretim metotları ile döneminin çağdaşı, yenisidir Avni Lifij.

Avni Lifij çağının ötesinde, oldukça faklı teknik ve üsluplarda çalışan bir sanatçı olarak Paris’ten getirdiği cep kamerası ile ayrıca fotoğraflar da çekmiş, dönemin güncel anlatısını fotoğrafları ile de sunmuştur. Sergide Fotoğraf  bölümünde yer alan figüratif fotoğraf, hayvan fotoğrafları, mimari ya da doğa görüntülerinden oluşan kareler, Lifij’in güncel ve toplumsal hayatın izlerini fotoğraflarında da yansıtmaya devam ettiğinin bir göstergesi.

Sergide ayrıca Avni Lifij’e ait özel eşyalar, mektuplar, sergi ve konferans davetiyeleri, çeşitli mecmualarda çıkmış sergi haberleri, pasaportu, öğrenciler için hazırladığı özel notları ve kitapları da yer alıyor. Yani sergi Lifij’in üretimine, hayatına ve kişisel dünyasına dokunan, bugünden bakıldığında onu çok daha iyi anlatabilecek her şeyi bir araya getiriyor. Sonucunda Avni Lifij. Çağı’nın Yenisi titizlikle kurgulanmış, güçlü biyografik öğelerle dolu bir retrospektif sergi olarak karşımıza çıkıyor. Dönemin en güçlü referanslarını çarpıcı bir naiflik ve gerçeklik içinde sunan sergi, sanatçının farklı disiplinlerdeki üretimleri üzerinden gündelik ve toplumsal konuları işleyişine ve ülkenin o dönemdeki güncel durumuna dair bir anlatı sunuyor. Sabancı Müzesi, sergide döneminin en yenilikçi sanatçısının yolculuğunu katmanlı bir biçimde kurgulayarak sanat tarihinin loş odalarına bir fener tutuyor ve bizi renk katmanları içinde muğlak bir tinsellikle geçmiş bir serüvene, Avni Lifij’e, üretimlerine ve hayatına dair bir tahayyül içine sürüklüyor.

Previous Story

Arnavutluk, Kosova ve Türkiye’den Nobel’e Protesto

Next Story

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi: “Osman Kavala’yı Serbest Bırakın”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights