Bu ay kapağa, Devlet Opera ve Balesi bünyesindeki Ankara Modern Dans Topluluğu (Ankara MDT) programında yer alan ve İngiliz koreograf ve dansçı James Sutherland tarafından koreografisi gerçekleştirilen İnsan adlı eserden bir kare taşıdık.
İklim krizi, art arda gelen savaşlar, dünyada esen faşizm rüzgârları ve son olarak yapay zeka ile sınanan dünyada “-özellikle içinde olduğumuz yapay zeka çağında- insan nedir?” diyerek çok geçerli bir meseleyi sorgulayan Sutherland, “Zamana ve mekâna da bağlı olarak, ruhsal ve fiziksel kapasite birleştiğinde bizi daha ileriye iten inanılmaz bir güç ortaya çıkıyor. Mesela, çocuğu otobüsün altında kalan bir annenin içinden çocuğunu kurtarmak için olağanüstü bir kuvvet çıkabiliyor. ‘Bunu nasıl yapabiliyor?’, ‘Bu güç nereden geliyor?’ gibi sorular, kişiyi ‘Bizi insan yapan şey bu.’ cevabına götürüyor. İşte bu potansiyel, bizi birçok olasılığın olduğu tamamen farklı bir düzeye taşıyabilir. Yapay zekâ bu seviyede değil ve asla gelemeyecek. Bu beni büyüledi ve bunu dansta nasıl gösterebileceğimi düşünmeye başladım. İşte ‘İnsan’ın fikrine böyle geldim ve bunun harika bir dans gösterisi olabileceğini düşündüm. Umarım sahnede gördüğünüz şey de budur…” dediği özel söyleşiyi okuyun deriz.
1992 yılında Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü bünyesinde Ankara’da kurulan ve sanat yönetmeni, koreograf, eğitmen Beyhan Murphy’nin genel sanat yönetmenliğini üstlendiği MDT’de açıldığı günden bugüne kadar, Türk ve yabancı koreograflarla 80’nin üstünde eser üretildi. Sanat Yönetmenliğini Bürge Kayacan’ın yürütmekte olduğu MDT, Ankara Opera Sahnesi’nde periyodik olarak verdiği temsiller ve her yıl repertuarına eklediği yeni eserlerle, temsillerine, yurtiçi ve yurtdışı turnelerine devam ediyor.
Dr. Fırat Arapoğlu’nun “Ahmet Güneştekin’in Kayıp Alfabe Sergisi Üzerine” başlıklı yazısı, Güneştekin’in sanatının geçmişi bugüne taşırken gerçekten yeni bir eleştirel alan açıp açmadığını ya da yalnızca sanatı lüks tüketim nesnesi haline getiren kültürel sermayenin bir aracı olarak mı işlev gördüğünü sorguluyor.
Sine Ergün, “Sanatta Çeşitlilik, Trump ve İçimizdeki Beyaz Adam” başlıklı yazısında, ABD’de Trump’ın göreve geldiği kısa süre boyunca çıkardığı kararnameler ve söylemlerinin çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık konularında kültür-sanat alanını nasıl tehdit ettiğini ele alıyor. Benzer politikalar, muhafazakârlığın yükseldiği birçok ülkede farklı biçimlerde gözlemleniyor. Sanatta çeşitliliğin temelinde yatan azınlık haklarının tehlikede olduğu bugünlerde, içimizdeki “beyaz adam” da mı Trump’ın yanında saf tutuyor? diye sorguluyor.
Bahara girmek üzere olduğumuz günlerde çok önemli sergileri sayfalarımıza taşıyoruz. Fikret Muallâ’nın üretim dönemlerine odaklanan, Bor Sanat desteğiyle Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nde Ebru Nalan Sülün küratörlüğünde gerçekleşen Zihnin Sınırlarında Bir Rota sergisi ve Evrim Altuğ’un enfes bir yazıyla kaleme aldığı, İstanbul Modern’de gerçekleşen Ömer Uluç retrospektifi hakkındaki yazılar ufuk açıcı.
Sine Ergün’ün hazırladığı “Sanatta Yapay Zeka: Gelecek mi, Tehdit mi?” başlıklı dosya konusu, alanın uzmanlarıyla konuyu derinlemesine inceliyor.
Bu sayıda da ilham vereceğini ve ufkunuzu açacağını düşündüğümüz konuları bir araya getirdik. Sanatın dönüştürücü gücüyle, ilham veren bir bahar olsun.