Uğur Cinel’in PİLOT Galeri’deki ilk kişisel sergisi “Bildiğimiz Dünyanın Sonu”, bir ağacın yaşam şekliyle dünyaya telkinde bulunmasını konu ediniyor. Sanatçı sergideki işlerinde, belleği en iyi şekilde koruyan malzemelerden olan taşı kullanarak zamana acelesi olmadan yayılan bu türü heykelleştirir. Böylece “Bildiğimiz Dünyanın Sonu” yerini değiştirmeden bekler ve izleyicisini görünen ağaçların yaşamından ilhamla birlikte hayatta kalmak üzerine düşündürür.
Sanatçı, etrafı zeytin ağaçlarıyla çevrili atölyesinde bir gelecek dünya manzarası görür. Bu dünya yalnızca zeytin ağaçlarının yaşamını sürdürdüğü bir yerdir. Zeytin ağaçları, kutsal kitaplarda ve efsanelerde ölümsüzlüğün simgesi olarak tasvir edilir. Sanatçı, şair Homeros’un İlyada Destanı’nda kaleme aldığı dizelerdeki gibi, zeytin ağaçlarıyla kurulan ölümsüzlük bağından esinlendiği heykelleri aracılığıyla geçmişin izlerini geleceğe taşır.
“Bildiğimiz Dünyanın Sonu”nda Cinel, zeytin ağaçları aracılığıyla yarattığı gelecek tasvirinde insanlığın ve dünyanın sonuyla ilgili bir öngörüde bulunur. Sanatçı, Eski Ahit’teki Nuh Tufanı’na referansla mevcut dünyanın son bulacağı bir zaman dilimine odaklanarak zeytin ağaçlarının zarar görmeden yaşamaya devam ederek yeni bir başlangıcın ve umudun sembolü haline geldiği bir dünya tasarlar. Sanatçı heykelleri aracılığıyla insanlığın, doğanın ve dünyanın geleceği hakkında derinlemesine düşünmeye ve sorgulamaya davet eder. Zeytin ağaçları, bu düşünce dünyasında umudu ve ölümsüzlüğü temsil eder.
Sanatçı sergideki ilhamını Hermann Hesse’nin Ağaçlar kitabındaki şu cümlesinden alır:
“Yıllardır kokularıyla, sesleriyle yanımdan geçip gider mucize, sevilerek, tapınılarak ve de anlaşılmadan; oradaydı işte, ama geldiğini görmedim, tohumun kabuğunu çatlattığını, ilk ince kaynağın ışıkta titreştiğini görmedim.”
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun olan sanatçı üretimlerinde, heykelin temel üretim disiplinleri olan modlaj, kolaj ve yontu tekniklerini benimser. Sanatçının üretim sürecinin ilk basamağını ise malzemeyi derinlemesine anlamak oluşturur.
Böylece malzeme üzerinde yaptığı çeşitli deneyler ve katmanlar arasında çıktığı yolculukla ilk anlamların ötesine ulaşır. Malzemenin dili üretime yön verirken kavramsal anlatının da parçası hâline gelir. Birbirini var eden boşluk ve doluluk kavramları ile tekrar eden geometrik formlar, sanatçının sıklıkla başvurduğu unsurlar arasında yer alır. Bunlar yalnızca malzemede veya formda görünür olmakla kalmaz, kavramsal bütünlüğün parçası olarak da sürece dahil olur. Ortaya çıkan, katılığına rağmen geçmişten bugüne devinen ve seyrine daima devam edecek olan zamanın yansımasına dönüşür.
*“Bildiğimiz Dünyanın Sonu” sergisi, 4 Mayıs’a kadar Pilot Galeri’de görülebilir.