Köpeklere olan derin sevgi ve bağlılıktan yola çıkan, “DOGS, DOGS, DOGS”, tüm ziyaretçilerini köpekleriyle birlikte sergiyi gezmeye davet ediyor. Ambidexter ev sahipliğinde gerçekleştirilen sergi, 30 Temmuz’a kadar görülebilecek. Sergi kapsamında 27 Temmuz’da ise bir kapanış etkililiği gerçekleştirilecek. İnsanların ve köpeklerin davetli olduğu buluşmada, sergi sanatçılarından Mert Tugen ve grubu “Hav Hav!” müzikal bir performans sergileyecekler.
Köpeklere olan derin sevgileri sebebiyle bir araya gelmiş 23 sanatçının köpek temalı farklı disiplinlerdeki eserlerinin bir araya geldiği sergi fikri, küratörler Zeynep Aslanoba ve Ulaş Parkan’ın ayrı ayrı sanata ve köpeklere olan sevgilerinden ortaya çıkmış. Ulaş Parkan, “Zeynep, bana ‘böyle bir sergi mi yapsak’ dedi. Sonra story highlight’larındaki bütün dog artworkleri gösterdi. Yıllardır dünyada gezdiği müzelerdeki spesifik olarak sadece 18., 19., 20. yy yağlıboya resimler içerisinde bulduğu köpekleri detay olarak fotoğraflamış… Bunun üzerine ciddi bir şekilde karma sergi olarak yapmaya beraberce karar verdik,” diyerek serginin başlangıç hikâyesini anlatıyor.
Zeynep Aslanoba ise “Benim hayalimde galeri bir köpek parkı, sanatçılar da parka köpeklerini (eserlerini) getiren köpek sahipleriydi,” diye ekliyor. Serginin araştırma süreciyle ilgili ise şunları söylüyorlar:
“Bireysel olarak çalışmalarından etkilendiğimiz ve köpeklere ilgisi olduğunu/köpek temalı çalışmaları olduğunu bildiğimiz sanatçılarla konuşmaya başladık. Aynı zamanda yuvası olmayan köpeklerle ilgili ‘nasıl bir şeyler yapabiliriz?’ diye düşünürken St. Pia (Talisa Bergsen) ile ortaklık yapmaya karar verdik. St. Pia ise kendi bünyesinde sahipsiz hayvanları koruma ve kurtarma operasyonu olan bir evcil hayvan markası; satışlarından elde ettiği gelirlerin desteğiyle birçok kedi ve köpeği rehabilite edip yuvalandıran ve aynı zamanda ülke çapında sokaktaki patili dostlarımız için kalıcı çözümler üretmek için projeler geliştirip uygulayan bir oluşum.”
Sergi fikri kesinleştikten sonra Ulaş Parkan, Ambidexter bünyesinde temsiliyet ile çalıştığı sanatçılarla bir toplantı gerçekleştirmiş. Böylece sergi fikrine uygun çalışmaları olan ve sergi için özel çalışacak sanatçılardan eserleri üretmeleri için start verilmiş. Aynı anda sürece ve sergiye dâhil etmek istedikleri yeni ‘scout’ ettikleri sanatçılar için ise Zeynep Aslanoba, Talisa Bergsen ve Ulaş Parkan bir araya gelip; davet edilecek sanatçılarla iletişime geçmişler. Bugün sonuçlarından memnun oldukları başarılı sergilerini ise şöyle değerlendiriyorlar:
“Sergi, fikir aşamasından kurulum aşamasına kadar çok pozitifti, nasıl kötü bir gün ardından eve geldiğinde köpeğine bakmak mutlu ediyorsa, gündemden uzakta sadece köpek sevgisinden ortaya çıkan bir kolektif eforun enerjisi de sergiye ve açılışa yansıdı. Açılış etkinliği çok güzel ve keyifliydi. Birçok köpek misafirimiz oldu, hatta St. Pia’nın yuva arayan köpeği Luna da bütün gece bizimleydi. 27 Temmuz’da planladığımız bir kapanış ‘event’i daha yapacağız, bu buluşmada da sergideki sanatçılarımızdan Mert Tugen ve grubu “Hav Hav!” ufak bir müzikal performans sergileyecekler. Galeriyi ve sergimizi ziyaret etmek isteyen izleyicilerimiz için ise 26 ve 29 Temmuz’da birlikte (Zeynep Aslanoba ve Ulaş Parkan) sohbetli, muhabbetli bir sergi turu düzenleyeceğiz.”
Sanatçılar Zeynep Aslanoba, Didem Ünlü, David Doğan Levi, Gaspar Martinez, Mark Hale ve Oğulcan Sürmeli; “DOGS, DOGS, DOGS” sergisinde yer alan eserlerini ve hikâyelerini anlattılar.
Zeynep Aslanoba: “Bana iyi geleceğini düşünerek insana değil köpeğe odaklanarak çalıştım”
“Boncuk the pit”
Boncuk eskiden bir üretimhanede damızlık olarak kullanılan bir pitbulldur, onu sokakta bulan sahibi de bir seks işçisidir. Sahibi, Boncuk’u bulduğunda, Boncuk çok zayıf ve hastadır, onu evine alıp iyileştirir, ona sıcak bir yuva verir ve kısırlaştırır. Boncuk ve sahibi her yere birlikte giderler, sahibinin işine bile. Boncuk gece tehlikelerden sahibini korur; sahibi de Boncuk’u.
“Lucile the devil bitch”
Lucile problem bir köpektir. Sahibi hariç hiçbir canlıyla anlaşamaz. Çünkü sahibi de tam bir baş belasıdır. İkisi diğer insanların ve köpeklerin hayatını karartarak müthiş bir uyumla hayatlarını doyasıya yaşarlar.
“Köpeklerin aksesuar gibi taşımasından etkilendim”
Normalde insan figürleri kullandığım çalışmalarımda, köpeğimden uzakta kalıp onu çok özlediğim ve insanlara tahammülümün az olduğu bir dönemde, terapötik olarak bana iyi geleceğini düşünerek insana değil köpeğe odaklanarak çalıştım. Hatta 2000’li yılların başlarında Paris Hilton, Nicole Richie vs. köpekleri aksesuar gibi taşımasından da biraz etkilenerek, biz insanları köpeklere aksesuar olarak tahayyül ettim. İnsanları tabloya sokmak için köpekle kuvvetli bir bağı olmalıydı, yoksa resimde olmaya hak kazanamazdı.
Didem Ünlü: “Pandemi döneminde kedim ve köpeğim bana modellik yaptılar”
Angela ve Makbuz üzerine köpekler serisi
Ambidexter’deki sergide iki farklı seriden çalışmalarım bulunuyor. Biri Angela isimli, 50 x 100 cm boyutlarında bir tuval resmi. Diğer iki resim ise eski makbuzlar üzerine yaptığım 30 x 40 cm boyutlarında köpek kolajları. Angela köpeğimin ismi, pandemi döneminde bazen haftalar geçiyordu ki bir insan görmüyordum. Bu dönemde kedimden ve köpeğimden çok çalışma ürettim, hala da bana zaman zaman modellik yaparlar.
Makbuz üzerine köpekler serisinin hikayesi ise şöyle;
Uzun zamandır buluntu malzemeyle çalışıyordum, bu makbuzları da bir eskici arabasında buldum. 1979 tarihli olan makbuzlar bilmediğim ve tahminen çoktan kapanmış bir şirkete aitti. Çok anlamlandıramadığım bir şey beni çekti ve ben makbuzları satın aldım. Yaklaşık iki yıl atölyemde durdular. Sonra proje yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Kullanılmış kağıtların büyüsü, kırılganlığı bu projeyi bu şekilde yönlendirdi. Belge özellikleri de hoşuma gidiyor.
“Buluntu malzeme ile çalışmanın ufkumu açtığını düşünüyorum”
Buluntu malzeme ile çalışmanın gerçekten çok ufkumu açtığını düşünüyorum. Çünkü o malzemenin bilmediğim bir hikâyesi oluyor ve ben onu çözmeye çalışırken o malzemenin hikayesi içinde kaybolup kendi hikayemi yazıyorum. Bu bana çok gizemli, yaratıcı, bazen hüzünlü ve bazen de eğlenceli geliyor. O malzeme sadece bir başlangıç noktası oluyor. Resim yapma sürecinde bugünün duyguları ve gerçeğiyle başka bir şeye dönüşüyor.
Çok sıradan bir nesneyi algımdaki etkisiyle birleştirip sunduğumda sıradan bir şey olmaktan çıkıp bir sanat eserine dönüşüyor. Zaman olarak geçmiş ve bugünü içerdiği için de gerçeklik algısı değişmiş oluyor.
Farklı bir zamanın türlü duygularını ve duyguların yarattığı deneyimleri bugünün algısı ve araçlarıyla ortaya koymaya çalışmak farklı bir gerçeklik ve illüzyon yaratma kaygısı olarak düşünülebilir.
David Doğan Levi: “Ortak noktamız köpekler”
Sanatsal pratiğim organik formların, bilinçaltımızda veya bilinçdışımızda çağrıştırdığı, tetiklediği, uyanıkken rüyada gibi görselleştirebildiğimiz, algıladığımız veya hissettiğimiz şeyler ile ilgili. Bu sergide buluşan sanatçıların hepsinin hayatında köpekler önemli bir yere sahip ve köpekleri/köpeklerimizi izleyerek/gözlemleyerek saatlerimizi geçiriyoruz. Onları her gün daha fazla anlamaya çalışıyoruz. Sergideki çalışmalarımda da köpekleri monochrome siluet olarak yani basite indirgenmiş organik formlarıyla ele aldım. Greyhound cinsini çalışmalarda kullanma nedenim de anatomisinin bütün çıplaklığıyla ortada oluşu ve vücut dilini okumanın kolay olması.
“Yoldaşım, oğlum Marley”
Köpeklerin en güçlü duygu göstergesi olan vücut dillerini ele aldığım triptyque; “Korku/Kaygı (Fear)” , “Neşe (Glee)” ve “Sakinlik (Tranquility)” üçlemesiyle kendi içimdeki dengelenmemi anlatıyor olabilir. “Geriye Bakma (Don’t Look Back)” isimli çalışmada ise mesaj basit ve direkt zor zamanlarda unutmakta zorlandığımız sıkıntılarımızı geride bırakabilmemiz için bana bir hatırlatıcı niteliğinde, yoldaşım, oğlum Marley’yi temsil eden bir resim.
Mark Hale: “Bir yalnızlık arayışı”
Bu sergi için alışık olduğum boya ve fırçadan uzaklaşarak, airbrush ile, daha soyut ve kontrol edilmesi zor bir stile geçtim. Bu yeni stil, beraberinde ön göremediğim doku ve sonuçlar getirdi.
Resimlerimde kalabalıktan uzak sahneler resimlemeyi seviyorum. Bu biraz şehrin kaosundan kaçmak için bir bahane ve huzurlu bir yalnızlık için bir arayış.
Oğulcan Sürmeli: “Sokak köpekleri için kurban bayramı, şeker bayramına denktir”
Çalışmalarım, zaman içerisinde sürekli değişen bağlamların, çevredeki kültürel manzaralara yansımalarını temel alıyor.
“KÖFTEM” isimli çalışma şeker formunda bir oyuncağın köpek tarafından havada kapıldığı bir sahneyi gösteriyor. Zamanla bayramlar bireyler için kendi deneyimlemediği bir kültürün devam eden uzantısı gibi hissedip yabancılık çekerken, sokak köpekleri için kurban bayramı her zaman şeker bayramına denktir.
Gaspar Martinez
Bir resim ile eserini anlatıyor.