Koreograf Tero Saarinen’in Transit’i. Ekim 2023. Dance House Helsinki. Fotoğraf: Ki Kuusisto / Tero Saarinen Company

Mutlu Finlandiya Mutsuz Türkiye Sırrı Kültür-Sanat mı?

///

Birleşmiş Milletler’in 2012 yılından bu yana her yıl açıkladığı Dünya Mutluluk Raporu’nda altıncı kez Finlandiya birinci oldu. Sağlıklı yaşam beklentisi, kişi başına düşen gayri safi milli içi hasıla, sosyal destek, toplumda cömertlik, karar verme özgürlüğü, yolsuzluk oranı gibi ölçütlerin ele alındığı rapor, ABD merkezli analitik ve danışmanlık şirketi Gallup’un hazırladığı Dünya Anketi verilerine dayanıyor. Türkiye, geçen yıl 112. olduğu sıralamada bu yıl 106. sıraya yükselse de ilk 100’e yine giremedi. İlk sıralarda her zamanki gibi İskandinav ülkelerinin bulunduğu listede Danimarka ikinci, İzlanda ise üçüncü oldu. Listede toplam 137 ülke yer aldı. En mutsuz 5 ülke, Afganistan, Lübnan, Sierra Leone, Zimbabve ve Kongo olarak açıklandı. Rusya ile savaşa devam eden Ukrayna geçen yıl başlayan işgalin ardından 69. sıradan 92’nci sıraya geriledi. Rusya ise 60. sıradan 70. sıraya düştü.

Eşitlik, Adalet ve Sanat

Katılımcılara mutluluklarını 1 ila 10 arasında bir sayıyla tanımlamalarının istendiği ankete Finler ortalama olarak 7.5 cevabını verdi. Ülkenin ilk sıraya yerleşmesi dünyadaki en eşit toplumlardan birine sahip olması, zengin-yoksul uçurumunun düşüklüğü, halkın yasalar açısından güvende hissetmesi ve yolsuzluğun düşük olması gibi sebeplere bağlanıyor. PR Newswire tarafından yayımlanan bir haber 5.5 milyon nüfuslu bu ülkenin mutluluğunun ülkedeki refahın yanı sıra kültür-sanat etkinliklerine katılıma bağlı olduğunu ortaya koyuyor. Finlandiya Eğitim ve Kültür Bakanlığı bünyesinde görev yapan “The Arts Promotion Centre Finland (Taike)” tarafından 2019’da açıklanan bir rapora göre 15-79 yaşları arasındaki Finlerin yüzde 68’i bir önceki yıl en az bir kültürel etkinliğe katıldı. Öte yandan İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) kültür politikaları çalışmaları kapsamındaki altıncı raporu “Kültür Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar”a göre Türkiye’de “Hiçbir kültür-sanat etkinliğine katılmadım” diyenlerin oranı yüzde 70.

Herkes İçin Kültür

Helsinki Belediyesi’nden Kültür Müdür Yardımcısı Reetta Heiskanen, Finlerin kültür-sanat etkinliklerine katılım oranının yüksekliğini ülkedeki kültürel etkinliklerin halkın sosyo-ekonomik durumu fark etmeksizin her kesim için tasarlanmış olmasına bağlıyor. İKSV’nin raporunda ise Türkiye’de kültür-sanat etkinliklerine katılımın düşük olması büyük oranda maddi imkansızlıklara bağlanıyor. Heiskanen, “Tüm vatandaşlarımız için erişilebilir ve ekonomik olarak karşılanabilir bir kültürel alan sağlamayı amaçlıyoruz. Kültüre geniş bir yelpazeden bakıyoruz. Bunun içine şehir kültüründen sauna kültürüne, dünyaca ünlü Helsinki Filarmoni Orkestrası’nın konserlerine kadar her şey giriyor” diyor.

Çocuklara Yılda İki Etkinlik Zorunlu

Helsinki Festival, Flow Festival, Helsinki Bienali gibi etkinliklerin uluslararası ziyaretçileri de çektiği ülkede çocukların kültür-sanatla olan ilişkisine büyük önem veriliyor. Helsinki’de 2020’de başlatılan Culture Kids adlı program çerçevesinde 2020 ve sonrasında doğan çocukların her yıl iki kültürel etkinliğe katılması zorunlu kılınıyor. Finlandiya’daki kültür-sanat profesyonellerini temsil eden TAKU adlı derneğin 2021 raporlarına göre Finlandiya’da kültür sanat sektöründe çalışanların sayısı yaklaşık 120 bin. Sektör Finlandiya gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 3.3’ünü oluşturan geniş bir eko sistem. 84.7 milyon nüfuslu Türkiye’de ise kültür-sanat sektöründe çalışanların oranı 2021 TÜİK verilerine göre sadece 642 bin. Ülke nüfusuyla karşılaştırıldığında bu oranın düşük olduğu görülüyor.

İş-Yaşam Dengesi

Kültür-sanat etkinliklerine katılımın yüksek oluşu ülkedeki iş-yaşam dengesinin iyiliğine de bağlanıyor. Helsinki, Forbes’un 2023 yılı dünya iş-yaşam dengesi endeksinde ikinci sırada. Esnek çalışma düzenlemeleri ve iyi çalışma koşulları Finlerin işten sonra etkinliklere vakit ayırmasına fırsat tanıyor. Heiskanen bununla ilgili olarak, “Bu bir İskandinav rüyası. Helsinki’de iyi bir yaşama ulaşabilirsiniz. Bu da hem başarılı bir kariyer hem de özel yaşamınız ve kültürel deneyimler için yeterli enerjiye ve zamana sahip olmak anlamına geliyor” yorumunu yapıyor.

Her Yıl 68 Milyon Kitap

Ülkedeki mutluluk katsayısını artıran bir diğer etken ise okuryazarlık oranı. Yüzde 100 okuryazarlık oranıyla Finlandiya bu konuda dünyanın önde gelen ülkeleri arasında. My Modern Met’in haberine göre Finlandiya hükümetinin yürürlüğe koyduğu Halk Kütüphaneleri Yasası da mutluluğu artıran sebeplerden biri. Yasa halkın her kesiminin kütüphane servislerine ulaşma imkânına sahip olmasını hedefliyor. Bunun dışında 2018 yılında Finlandiya hükümetinin 98 milyon euro harcayarak inşa ettiği Oodi adlı halk kütüphanesi de büyük ses getirmişti. Kütüphaneye açıldığı ilk sene 3.1 milyon ziyaretçi geldi. Yeni kütüphane yasasıyla Helsinki’de kütüphane ziyaretleri bir önceki yıla göre yüzde 40 arttı. 5.5 milyon nüfuslu ülkede kütüphanelerden her yıl 68 milyon kitap ödünç alınıyor. Bu da kişi başı yaklaşık 12 kitap yapıyor.

Burhanettin Kaya:

“Mutluluk için önce umudu örgütlemeli”

  • Finlandiya’nın 6 yıldır Dünya Mutluluk Raporu’nda birinci olmasının en önemli sebeplerinden biri kültür-sanat etkinliklerine katılım olarak açıklandı. Bu bağlantıyı siz nasıl açıklıyorsunuz?

Tek başına buna bağlamak çok nesnel değil. Ama elbette önemli bir etken. Ama aslında bir neden değil, bir sonuç. Bu raporda mutluluk düzeyinin belirlenmesinde gayrisafi milli hasıla ve bununla bağlantılı kişi başına düşen gelir, özgürlük, sağlıklı yaşam süresi, sağlık ve sosyal destek düzeyi ve olanakları, sağlığa erişebilme düzeyi, yurttaşların kendi yaşamlarıyla ilgili karar alabilme özgürlükleri, genel olarak temel hak ve özgürlüklere sahip olma ve kullanabilme düzeyi, ülkedeki yolsuzluklar, eğitim düzeyi ve olanakları temel ölçütler olarak alınıyor. Kültür sanat etkinliklerine katılabilme tüm bu bileşenlerle ilişkili olduğu için belirleyen gibi görünüyor. Oysa kültür sanat etkinliklerine katılabilme hem gelir hem eğitim düzeyi hem kendi yaşamıyla ilgili karar verebilme, hem de sunulan olanaklarla ilişkilidir. Aslında bu değişkenin etkisini değerlendirecekseniz kültür ya da sanat üreticisi olmayı mı yoksa bu ürünlerin alıcısı olmayı mı öncelikli olarak ele alacağız? Buna bakmak gerekir. Her ikisi de ülkenin ekonomi politik düzeyinin gelişmişliği, toplumsallaşma ve demokrasi düzeyi ile, ölçüt olarak belirlenen değişkenlerle yakından ilişkilidir.

  • Kültür-sanat neden psikolojimize iyi geliyor?

Yaratıcılık, yaratıcı edimler hem bireysel yetkinleşmeye katkıları hem de toplumsallaşma, bir arada olma ile birlikte üretmeye zemin hazırlaması nedeniyle ruhsal yapımıza iyi gelen, iyi hissettiren bir süreç. Kültür sanat ürünleri ile etkileşmek alıcıya başka bir bakış açısı sunmaya, görünenin altındakini fark etmeye, yeni şeyler öğrenmeye ve bu yolla eğlendirici olduğu için iyi hissetmeye, olumlu duygular geliştirmeye aracılık eder. Bireysel hazzın ötesinde bir grup etkinliği olması bunu daha da güçlendirecektir. Çağımızın, neo-liberal kapitalist politikalarının yarattığı bireycileşmenin ürünü olan yalnızlaşmanın da –ki depresyona, ruhsal çökkünlüğe, eylemsizliğe zemin hazırlar- aşılmasında da önemli bir etkinlik olacaktır.

  • Türkiye, Dünya Mutluluk Raporu’nda 137 ülke arasında 106’ncı oldu. Neden mutlu değiliz? Bu sıralamayı yükseltmek için ne yapabiliriz?

Bu şaşırtıcı değil, Türkiye uzun zamandır son sıralarda gezinmeye devam ediyor. Mutluluk endeksi her yıl daha olumsuz yönde değişirken diğer ülkelerin aldığı puanlarla bağlantılı olarak sıralamada küçük oynamalar oluyor. Bunu ana akım medya kimi zaman “Türkiye 6 sıra yükseldi” diyerek sanki bir iyileşme olmuş gibi çarpıtarak veriyor. Türkiye 137-150 ülke arasında 104-112 arasında gezinmiş hep.

Bu şaşırtıcı değil, çünkü mutluluk indeksinin belirlenmesinde ölçüt alınan değişkenlerin hiçbirinde Türkiye’nin karnesi iyi değil. Son 10 yılda yoksulluk daha da derinleşti. Yaşanan ekonomik krizler işçilerin, memurların, tüm emekçilerin, genel olarak halkın daha da yoksullaşmasına, yoksunluk yaşamasına neden oldu. Ekonomik krizlerin faturası emekçilerin sırtına yüklendi. Siyasi iktidar, özellikle pandemi döneminde daha belirgin olmak üzere sermayenin, son yılların palazlanan ‘oligark’larının gereksinimlerine uygun ekonomik, politik ve hukuksal düzenlemeler yaptı. İfade özgürlüğü ve temel insan hakları açısından son derece geri sıralardayız… Yolsuzluk, liyakatsizlik başkanlık sisteminin tekelinde kıyıcı politik bir araca dönüşen bürokrasi, başta kadına yönelik olmak üzere artan bireysel, toplumsal ve siyasal şiddet, cezasızlık, gelir eşitsizliği, devlet mafya ilişkisinin hadsizliği, adaletsizlik, ayrımcılık, ötekileştirme, kutuplaşma son 20 yılın ilk bakışta göze çarpan genel özellikleri ve dinamiklerinden bazıları… Bunların orta yerinde mutluluktan ne kadar söz edilebilir? Ancak, bu süreçten büyük kâr ve kazanç elde eden, fütursuzca ve açgözlü bir şekilde bu zenginliğin keyfini çıkaran sınıflar mutludur kanımca. Ya da mutsuzlukları indeksin ölçütlerinde yer alan değişkenlerin dışında daha ‘öznel’ alanlardadır. Anlaşılan o ki, bu mutlu azınlıktan mutluluk indeks araştırmasına katılanların mutlulukları sonucu değiştirmeye yetmemiş. Ayrıca, bu mutsuzluk başta depresyon olmak üzere birçok ruhsal bozukluğun, stres bozukluklarının hem hazırlayıcısı hem de göstergesi… Sıralamayı yükseltmek için ne yapmalıyız? Öncelikli olarak yapmamız gereken, bizi mutsuz kılan bu siyasal, toplumsal sistemi, bu yapıyı değiştirmek. Bireysel olarak ne yapacağımız da bununla bağlantılı. Sormak, sorgulamak, haksızlığa karşı durmak, bir araya gelmek, örgütlenmek, toplumsallaşmak, dayanışmayı geliştirmek. Tarihi değiştiren etkili özneler olarak, her birimiz… Hayata, evrene, doğaya, yaşayan her varlığa sorumluluğumuzun farkında olarak… Ancak ondan sonra oturup başka neler yapabileceğimizi konuşabiliriz…

İlginizi çekebilir:  Avustralya'daki Cami ve Müzeye Ödül

Mutluluk için önce umudu örgütlemek gerek. Umut, hüzün ve sevinçle ortaktır. Her ikisinin diyalektiği insan etkin kılar. Daha önce de söylediğim bir ifadeyle bu söyleşiyi sonlandırmak istiyorum: “Tarihi değiştirenler hemen her zaman yaralanan ve yaralarını sarma çabasında olanlardır.”

6 yıl üst üste dünyanın en mutlu ülkesi seçlen Finlandiya’da güneşli bir gün. Fotoğraf: iStock/ scanrall

Canan Savaş:

“Kültür sanata erişilebilirliği artırmak gerekiyor”

  • Finlandiya Dünya Mutluluk Raporu’nda altıncı kez birinci oldu. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar bu durumu ülkedeki refahın yanı sıra kültür-sanat etkinliklerine katılıma bağlıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Elbette katılıyorum ve inanıyorum. Refah düzeyi ne kadar iyiyse mutlu olabilme şansınız o kadar yüksek. Sanat, kültür etkinliklerinin kolektif katılımla paylaşıldıkça büyüyen, sevgi kavramı ile eşdeğer olduğunu düşünüyorum. Sanat adına yapılan her şey, herkesi içine alarak erişebilinir, ulaşabilinir olduğunda amacına ulaşır; sürekliliği halinde de vazgeçilemez hale gelir.

Bir müziğin, bir dizenin, bir imajın tüm gün kulağınızda, aklınızın bir köşesinde ruhunuza eşlik etmesinin verdiği hazzın, basit anlık duyguların devamlılığı yerleşik bir mutluluğa dönüşecektir.

  • Türkiye’de “Hiçbir kültür-sanat etkinliğine katılmadım” diyenlerin oranı yüzde 70 iken Finlandiya’da kültür sanat etkinliklerine katılım oranı yüzde 70’lere kadar çıkıyor. Ülkemizdeki katılımın önündeki engeller olarak sosyal çevre ve eğitim sisteminden kaynaklı sorunlar ile maddi faktörler sayılabilir. Türkiye halkın mutluluk katsayısını artırmak için kültür-sanatta nasıl değişikliklere gitmeli?

İnsanın içi burkuluyor bunları duyunca, okuyunca. Özellikle de sanatı üretmeyi yaşamının bir parçası değil de yaşamının amaçları içinde benimseyen benim için… Daha üretim aşamasında iken ya da daha kurgularken bile elinizde, aklınızın bir köşesinde bu analiz, bu veri var. Kime ne kadar ulaşabilirsiniz? Sonu, sınırları belli olan bir sistemde üretmeye, gelişebilmeye çalışmak çok zor. Tabii bütün bunların sonucunda sanat adına yapılan işler, eserler, her şey küçük bir topluluğun, aynı yüzlerin, birbirinin aynı kimliklerin network’ünün içinde, sosyal medya paylaşımlarında, hikayelerinde anlık yükseltilip yok olup tüketiliyor. Şanslı olan ya da gerçekten çok iyi olanlar ilerleyebiliyor, kalabiliyor.

Temelde ilk önce eğitimin ve refah düzeyinin medeni topluma yakışır düzeyde olması gerekiyor. Mutluluk katsayısının artması için kültür sanatta yapılabileceklerin başında erişilebilirliği artırmak, maddi anlamda toplumun, özellikle öğrencilerin, gençlerin kolay ulaşılabilmesini sağlamak olmalı diye düşünüyorum. Yapılanlar eksik kalabilir ama yine de imkanlar sağlanıyor, müzeler açılıyor, ücretsiz konserler, birçok sanat etkinliği yapılıyor. Ancak bu alanda yapılan her şey sadece anlık mutluluğa sebep olur. Bunun bir ritüele dönüşmesi pek mümkün olmaz.

Mesela geçen gün Naile Akıncı’nın İBB’nin hizmete açtığı Müze Gazhane’deki muhteşem sergisine gittim. O kadar güzeldi ki; gençler, çocuklar, yaşlılar, grup halinde proje için gelmiş öğrenciler… İçinde sahnesi, ayrı ayrı sergi salonları, kütüphanesi, kafeleri mevcut. İBB’nin kafeleri gayet makul fiyatlarda hizmet veriyor. Ama onu karşılayamayanlar da yanında termosu ile tertemiz yeşil alanlarda oturabiliyor. Girişler ve internet de ücretsiz. Sonuç olarak toplumun mutlu olması ve bunun sonucunda etkinliklere katılabilme arzusunun oluşması, sürekliliği sizin bahsettiğiniz eğitim ve maddi faktörlerin iyileşmesi ve bu gibi örneklerin çoğaltılması neticesinde mümkün olabilir.

  • Finlandiya’da 2021 raporlarına göre kültür sanat sektöründe çalışanların sayısı yaklaşık 120 bin. Türkiye’de ise bu oran sadece 642 bin. Sizce Türkiye’de kültür-sanat sektörü çalışanlar için yeterince yaygın ve cazip mi? Bu oranın düşüklüğünde sahip olduğu şartlar mı etkili?

Türkiye’de kimileri için kültür sanat sektöründe olmak hem çok kolay hem de çok cazip ve bu sayının içinde olanların kaçı gerçekten bu sektörde eğitim almış, bilgi sahibi ve nitelikli bu da ayrı bir soru. Ama ülkemizde bir alan var ki her şeyi herkesin yapabileceğini sandığı ve kolay ulaşabildiği alan, o da sanatçı (!) olabilme alanı… Kendilerine çok kolay bir şekilde “Ben sanatçıyım” diyebiliyorlar. İşte bu durum onlar için çok cazip. Sanatçının meselesinin, birikiminin olması gerekir; üretmesi, beslenmesi için. Aslında coğrafyamızın, kültürümüzün getirdiği güzelliklerinin yanı sıra değişken, yerleşik ve hiç değişmeyecek olan sorunları da sanat üretimi açısından yol gösterici başlangıç noktası olabiliyor. Çok özgün çalışmalar ortaya çıkabiliyor yani her şey refahla, mutlulukla doğru orantılı olmayabiliyor düşüncesindeyim.

Ama bu konuda eğitim almış, kendisini yetiştirmiş, emek harcamış sanatçı için cazip mi diye düşününce, cazip kelimesi uymuyor buraya. Çünkü sanatçının anlatım yolu, izleyiciye ulaşma yolu kendini ifade etme aracı ürettiği işi, enstrümanıdır. Yaşamı ve meseleleri yaşamak cazip mi? Evet çok cazip. Yani daha mutlu olsak refah düzeyimiz yükselse daha çok mu sanatçı çıkar, ben bu ilişkiyi kurabildiğimi söyleyemeyeceğim. Her coğrafyanın sesleri renkleri farklıdır. Tahlillerde sonuçlar farklı olur düşüncesindeyim.

  • Finlandiya’da kültür-sanat etkinliklerine katılım oranının yüksek olması ülkedeki iş-yaşam dengesinin iyiliğine de bağlanıyor. Esnek çalışma düzenlemeleri ve iyi çalışma koşulları Finlerin işten sonra etkinliklere vakit ayırmasına fırsat tanıyor. Bizi ağır çalışma koşulları mı kültür-sanattan uzak tutuyor?

Formül sanki basit gibi. İyi eğitim, sağlıklı besin, sağlıklı beden, sağlıklı beyin. Emeğin karşılığının olması, insanca çalışma ortamı için koşulların oluşturulması sizi bu sonuca götürüyor. Yaşama vakit kalıyor. Her alanda…

En Mutlu 20 Ülke

Finlandiya

Danimarka

İzlanda

İsrail

Hollanda

İsveç

Norveç

İsviçre

Lüksemburg

Yeni Zelanda

Avusturya

Avustralya

Kanada

İrlanda

Birleşik Devletler

Almanya

Belçika

Çek Cumhuriyeti

Birleşik Krallık

Litvanya

En Mutsuz 20 ülke

Afganistan

Lübnan

Sierra Leone

Zimbabve

Kongo

Botsvana

Malavi

Komorlar

Tanzanya

Zambiya

Madagaskar

Hindistan

Liberya

Etiyopya

Ürdün

Togo

Mısır

Mali

Gambiya

Bangladeş

 

Previous Story

Genç Müzisyenlere Destek Programı

Next Story

Şeffaf Müzecilik mümkün mü?

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.