Alternatif Bir Gerçeklik: “Manyetik”

Sanatçı Hüseyin Aksoylu’nun Art On İstanbul‘da 27 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilecek kişisel sergisi “Manyetik” izleyiciye sürekliliğin ortasında hiçbir şeyin sabit kalmadığı bir dünyada insansız kalan materyaller üzerinden alternatif bir gerçeklik sunuyor.

Sanatçıya göre, çoğu zaman ihtiyacın ötesinde bir arzuyla tükettiğimiz ve onlardan vazgeçtiğimiz anda göz ardı ederek kurtulduğumuz nesneler, bir zamanlar onları kullanan ellerin hatırasını ve onları üretmeyi hayal eden bir toplumun belleğini de taşıyorlar. Hüseyin Aksoylu ile son sergisi “Manyetik” üzerinden nesneler dünyasında insana özgü hiç bitmeyen anlam arayışını ele aldık.

Hüseyin Aksoylu, İsimsiz, Tuval üzerine akrilik 160×100 cm, 2023
  • Serginizde insansız kalan materyaller üzerinden alternatif bir gerçeklik kurguladığınızdan söz ediyorsunuz. Serginizin kavramsal çerçevesini sizden dinleyebilir miyiz?

Bu sergide biraz insanların olmadığı, insanlardan sonra kalan materyaller üzerinden ilerledim. Bunlar geçmişin izlerini üzerinde taşıyan ama eskimiş, işlevlerini yitirmiş materyaller… Bu nedenle sergide o materyallere kompozisyon ve yeniden hayat verme çabası var. Bunları yaparken ve onlara bu anlamları yüklerken de aslında dönüp dolaşıp yine insanı anlattığımı fark ettim. Yani tıpkı tanrıyı bile tarif ederken insansı özelliklerle tarif ettiğimiz gibi… Serginin arkasındaki manyetik şey de buradan doğuyor.

Tabii bunları yine insana benzetirken, insansı özelliklere benzetirken aslında bir arayış içine giriyorsunuz. Bir bağ aramaya başlıyorsunuz. Yani doğa üstü olan ya da gerçek üstü gözüken o bağın aslında ne olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz. Bu bağa çok fazla anlam yüklenebiliyor farklı farklı insanlar tarafından. Ama bana manyetik çok çekici geldi. Çünkü insanların vücudunda da bir manyetik alan var ve bütün organların birbirleriyle haberleşmesini sağlıyor bu manyetik alan. Aynı şekilde dünya üzerinde bir manyetik alan var. Objelerin de manyetik alanı var. O hepsini bütünleştirici, birleştirici ve sürekliliğini sağlayan bir belirsiz güç. Bir inanış gibi aslında… Yani manyetiğe inanmak gibi bir durum doğdu bende. O yüzden manyetik koydum serginin ismini. Aslında başta manyetik diye başlamamıştı, bu serüvenin sonunda çıktı ortaya.

Hüseyin Aksoylu, Manyetik, 2023
  • Serginizde nesnelerin insansı özellikleri üzerinde de duruyorsunuz? Nedir nesnelerin insansı özellikleri, biraz açabilir misiniz? 

İnsansı özellik derken aslında ben başta şunu fark ettim; ben bunlara bir hayat vermeye çalışıyorum, bir hikaye anlatmaya çalışıyorum fakat, bunu yaparken yine bir insan olduğum için anlatabileceğim şeyler zaten bir insanın yapabileceği, bir insanın anlayabileceği ile sınırlı. Ben zaten canlı hayatı ya da yaşamın canlı organizmaları üzerinden  kurgulamıyorum her şeyi. Aslında her şeyin yaşadığına inanan bir insanım. Bu anlamda da onlarla bir ilişki kurabilecek, onların özgün tavırlarını anlayabilecek kapasitemiz olduğunu düşünmüyorum. Bu iletişim yollarını keşfettiğimizi düşünmüyorum.

Ben sınırlı bir şey yapabiliyorum bu anlamda. Benim anlatabileceğim şeylerin hepsi insansı oluyor bu nedenle. Yani bunun dışına çıkamam ki bir insan olduğum için… Onların kendi anlamlarını, kendi hafızalarını, kendi evrimlerini ben nasıl anlatabilirim ki bir insan olarak. Bu yüzden sergide bu manyetik üzerine bir tane heykel işi yaptım. Kinetik heykeli yaptım. O işte manyetik bir alanda onların özgürce dolaşımı göreceksiniz. Onlardan dökülen tozların, yitirilmiş hafızalarının, yeniden bir anlam yükleme arayışı içerisinde, daha kontrolsüz bir şekilde hareketlerini izleyebileceksiniz. Bu aynı zamanda işin artık benden çıktığı boyutu. Çünkü ben artık bu kadar yapabiliyorum bir insan olarak. Bu kadar anlamlandırabiliyorum.

İlginizi çekebilir:  Doğaya Ait
Hüseyin Aksoylu, Kinetik heykel, 100 x50 x 100 cm, 2023
  • Sergide sizin hikayenizden de izler bulabilecek izleyici? 

Yani şöyle oluyor; kendi ufak hatıralarımı, kendi hikâyelerimi de anlatıyorum aslında. Kimi zaman kendi kaygılarımda var gizli gizli… Sonuçta hepimiz ne yaparsak yapalım, neden bahsedersek bahsedelim, insanı anlatıyoruz… Toplumsal olaylarda da, toplumsal kararlarda da hep insanı anlatıyoruz. Küçük bir mahallede, küçük bir insan grubunda ve hatta devlet yönetirken bile insan üzerinden örneklerle yeni formüller üretiyoruz.  Birbirine benzetiyoruz. Hepsi insana yönelik… İnsan dışında bir şeyden bahsederken şöyle bir zorluk da fark ettim; benim anlatmaya çalıştığım şey onların kendine bir anlam kazandırma çabasıydı. Fakat bunu kim yapıyor bir insan yapıyor…. Bunu ne kadar özgürce yapabilirsin ki, benim kontrolüm altında zaten hepsi. Bununla yüzleşmek çok garip oldu benim için. Yani bir şey anlatmaya çalışıyorum ama benim sınırladığım kadar olabiliyor. Böyle bir hikaye yani….

Hüseyin Aksoylu, Manyetik, 2023
  • Geçmişte yaptığınız işlerle bu işleriniz arasında ne gibi benzerlikler veya farklılıklar var? 

Geçmiş işlerim ve şimdiki işlerim arasında fark olarak şunu söyleyebilirim; o zaman mekaniğe yoğunlaşırken aslında duygusal anlamda kendimi ifade edemediğimi hissediyordum. Çünkü o zaman odaklandığım ve yaptığım işler, aslında insanlığın sonrasını çağrıştırıyordu. Ama o resimler sadece o kalıntıları bir kompozisyon haline dönüştürmeye yarıyordu. Tabii ki de içinde bir duygusallık vardı ama bana yeterli gelmiyordu. Bu nedenle uzun bir ara verdim. Çünkü var olan duygularımı ulaştığım o teknikle yeterince ifade edemediğimi hissettim. Beş – altı yıllık bir araydı. Tabii bu süreçte de çalıştım ama disiplinli bir şekilde çalışmadım. Bu duyguyu verecek şekle kadar gelmek istedim. Beklemek istedim. Bunu yakaladığım zaman yeniden resim yapmaya ve ifade etmeye başladım. Şimdi aynı zamanda bu parçalar içinde kendi duygusal hikayemi de gizleyebiliyorum. Teknik olarak ise daha önce grafiksel çalışıyordum. Şimdi kazıma tekniğine geçtim.

Hüseyin Aksoylu, Manyetik, 2023
  • Son olarak neler eklemek istersiniz? 

Hepimiz görsel olarak  bir şeyleri taklit ederek büyüyoruz. Gözlemleyerek, öğrenerek… Doğanın bence bu refleksi değişmiyor. Yani bizden sonra kalan materyallerde doğaya bakıp bir şeyleri taklit etmeye çalışıyor ya da geçmişin izlerinden insanların onların üzerinde bıraktığı izleri taklit etmeye başlıyorlar. O yüzden insansı özellikler gösteriyor. Yani burada anlatmak istediğim tamamen bunula ilgili… Onlara atanan görevler var, insanların onları yıpratması, doğanın farklı bir köşesine atması, peyzajdan uzaklaştırması, kullanılmadıkları artık….

İnsanda da bu var… Anlamsız bir hale geldiği zaman doğada bir anlam arayışı içerisine girer. Bir varoluş savaşı, varlığına bir anlam yükleme çabasına girer.  Bu kullanılıp atılmış materyaller bir hurdalık aslında… Varlar ve hayattalar… Tıpkı canlı organizmalar gibi… Hayattalar ama kendilerine bir işlev bir anlam yükleme çabası içerisindeler… Bunların zamanla neye evirileceğini bilemiyoruz, öngöremiyoruz. Benim için önemli olan şudur:

Ben normalde insanların sonunu bir trajedi olarak gören bir insan değilim.  Çünkü insanlığın sonu benim için hiçbir zaman bir yok oluş değil. Yani hayat devam ediyor ve bu materyallere de en az bir insan kadar saygım var ve onların yaşamına da bir insan kadar saygı duyuyorum.

Previous Story

Şehir ve Doğa İlişkisi Üzerine Bir Sorgulama: Görünmez Kentler

Next Story

“Siyah Güzeldir!”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights