Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, youtube kanalı KAFA TV’de Kahramanmaraş depremleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Sanatın bu tür felaketlerdeki iyileştirici gücüne vurgu yapan Ortaylı, bir an önce konserlerin ve sergilerin deprem bölgesine gitmesi gerektiğinin altını çizdi.
“Depremde birtakım faaliyetlere ara verilmez,” diyen Ortaylı, “…Çok kısa sürede restore edilmeleri gerekir. Mesela ‘vut patlasın çal oynasın’ değil. Çünkü bizim bütün Anadolu, Rumeli taşrası için, büyük şehirler için de müzikli şey demek eğlence ve meyhane demektir. Öyle şey değil. Müzik, rehabilitasyona ihtiyacı olan kitlelerin çok kısa zaman sonra, yani o ilk andaki can kurtarma safhasından sonra ihtiyacı olan en mühim olaydır,” dedi.
Sanat Faaliyetlerine Daha Çok Yüklenmek Gerek
Ortaylı, “Yani sanat hareketlerine o yaralı kitleyi, yaralı insanları biraz diriltmek, hayata bağlatmak, ruhlarını temizleyebilmek için o sarsıntılardan, o sarsıntının tozlarından; bu gibi faaliyetlere, aksine daha çok yüklenmek gerekir. Unutmayın yani bombaların altından çıkar şehirlerde insanlar konser vermeye başladılar” ifadelerini kullandı.
İlber Ortaylı, “İnsanları bazı şeylerin içine çekeceksin” diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Okul bunlardan biri, konferans bunlardan birisi, sanat en mühimi… yani müzik, her türlü konser… Öyle vur patlasın, çal oynasın konseri de demiyorum; kafeşantan, bar müziği ve eğlencesi de demiyorum. Bırak diye öyle bir şey yok. Yani tam aksine. Doğrudan doğruya insanları uhrevi bir dünyaya çekmek lazım ki o yıkıntının, o tahribatın şeyinden kolay kolay kurtulabilsin… Resim sergisi götürmek lazım. Bunlar hepsi depremden sonra düşünülecek şeyler ve bir sene, iki sene sonra değil; birkaç hafta, birkaç ay sonra…”
“Cezaların Çok Ağır Tutulması Lazım”
Ortaylı, “Biz niye ders almıyoruz hocam?” sorusuna ise şu cümlelerle yanıt verdi: “… Kanunlarımız inşaat suçlularına yeterince ağır ceza vermiyor. Onun getirilmesi lazım. Yani neredeyse yanlış inşaat yapan, malzemeden çalarak inşaat yapan adamın çarşıda hileli süt satandan farkı yok. Aynı şey değil ikisi. O bakımdan bu cezaların çok ağır tutulması lazım. Bu bir kanun meselesi. İkincisi ise ikide bir çıkan af yasalarında… Yani her üst üste çıkan af sonrası bu adamlar bırakılıyor. Yani ben içeride çok oturan müteahhit görmedim. Daha da beteri müeyyide o kadar dar ki, bunlar mesleğe de devam ediyorlar…
“Türkiye’de inşaat sektöründe bilgisizlik de var. Mesela çok uzun zaman deniz kumu kullanılmış. O sırada Avrupa’da kullanılmamış böyle şeyler. Arada fark var demek ki… Aynı denizin kenarında İtalyanlar, İspanyollar da oturuyor ama orada bu kadar kullanılmamış. Kolayına da geliyor tabii… Bunu bir kere halletmek lazım. Şu anda TBMM’nin gündeminde bir imar affı daha var. Deprem olmasa muhtemelen çoktan yürürlüğe girip, çıkacak. Bu utanılacak bir şey. Eğer bunu yapanlar gerçekten bilgisiz olarak bunu yapıyorlarsa çok ayıp, eğer daha dışında bir şeye gidiyorsa dehşet bir şey bu. Hala daha imar affı düşünülüyor. Her seçimden evvel şartmış gibi… Bunun üzerinde durmaya artık gerek duymuyorum; bu imar affı meselesi Türkiye’nin gündeminden çıkmalı.”
GSM Operatörlerine Tepki
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın açıklamalarından öne çıkan diğer başlıklar şunlar oldu:
“Üniversiteyi niye kapatıyorsun ya? Ya ne lüzum var? Yani Allah aşkına Harb-i Umûmî’de millet üniversite okudu dünyada; tepeye bombalar yağarken… İki de bir online, yok bilmem ne… Bırakın… Bu işler kolayına geldi. Nineme sorsan o da söyler sana; ‘işte üniversite binaları var’, ‘yurt binaları var’, diye. Olmuyor öyle işte. O kadar kolay iş değil. Kötü niyetle yapıldığını söylemeyeceğim ama bu olmaz. Başka bir tedbir düşünmek lazım. Bunlar hep planlama işi, bilgi işi. Masanın başında karar verilmez bu…”
İlber Ortaylı, 6 Şubat depremlerinin ardından en kritik saatlerde deprem bölgelerinde çöken GSM operatörleri konusunda ise, “Yani bu dediğin şirketlerin kurduğu teknik sistemde memleketine göre gelişiyor demek ki… Burada da kurarken öyle kuruyor. Burada daha çabuk zengin olmak istiyor. Problem bu. Ben bütün o telefon şirketlerini onu monte edenlerin mahkûm edilmesini düşünüyorum” dedi.
“İstanbul Depremi Çok Ciddi Bir Konu”
Ortaylı, İstanbul depremiyle ilgili, “Yani lütfen teknik üniversitenin fen fakültelerinde birbirinden zıt şeyler konuşan arkadaşlar bir araya gelsinler ve bir karar versinler bize nasıl tebliğde bulunacaklarına dair. Ya sen şimdi şöyle bir şey düşünebiliyor musun? Bir doktora gidiyorsun, ciğerinde leke var ve ‘ziyanı yok’ diyor. Öbürüne gidiyorsun, ‘derhal ameliyat, temizleyeceksin’ diyor. Ne yaparsın? Şimdi bizim de böyle. Biri diyor ki, ‘İstanbul depremi burnumuzun dibinde’. Bir öbürü de diyor ki ‘Hayır daha elli sene var’, ‘Uzak ihtimal’ diyor. Bilmem ne diyor… Yani böyle şeylerle lütfen insanları yormayın… (…) Ahmet’in dediği Mehmet’inkini tutmuyor. Bu İstanbul depremi konusu çok ciddi bir olay… Lütfen önce bir araya gelin de bir karar verin. Bu iş yani domates almaya da benzemiyor. ‘Bu kavun iyidir’ yahut ‘kelektir’ falan demeye de benzemiyor yani. Çok kötü bir şey bu” uyarılarında bulunarak cümlelerini şöyle noktaladı:
“‘Sorumsuz, İlgisiz Gençlik’ Lafları Doğru Değil”
“Şimdi mesela gidiyorum okullara bakıyorum. Süratle paket yapıyorlar. İnsanlar yirmi dört saat orada ve o çocuklar… İşte tırların girmediği sokaklarda bir kilometreye varan kuyrukları kuruyorlar. O paketler, balyalar elden ele gidiyor süratle. Hızlı bir karınca ordusu gibi… Bunlar tabii büyük sorumluluk. Öyle, ‘sorumsuz, ilgisiz gençlik’ falan lafları hiçbir doğru değil. Şimdi bu derecede organize olan, bu derecede duyguları yüksek, kendini kontrol etmeyi bilen bir millet… Deprem anında bir feryat. Fakat susun dendiği anda susuyorlar. Birden susuyorlar, bir koro gibi.. Böyle de bir iptidailiğe maruz kalıyor. Bu neden? Demek ki içimizdeki bazı insanlar o toplumun mesuliyetine, duygusuna, vicdanına sahip değil. O takdirde onları bir şekilde tıpkı kanserli bir hücre gibi süpürüp atmanız lazım içinizden, layık olduğu yere…”