Aziz Nesin’in kurduğu Nesin Vakfı’nın hesaplarındaki yaklaşık 2 milyon lira, Çatalca Kaymakamlığı’nın 12 Nisan tarihli kararıyla, izinsiz yardım toplandığı iddiasıyla ve 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunun 7’nci maddesine muhalefet edildiği gerekçesiyle dondurulmuştu. Geçtiğimiz günlerde ise vakfın Türkiye İş Bankası, Yapı Kredi Bankası, Vakıfbank ve Ziraat Bankası’ndaki blokeli hesaplarındaki yaklaşık 2 milyon lira Hazine’ye devrildi haberi gündeme düştü.
Birgün gazetesinin haberine göre, İstanbul Çatalca’da İsmailağa Cemaati’nin hedef aldığı vakfın banka hesaplarında bulunan 1 milyon 970 bin lirayı Çatalca Kaymakamlığı, 27 Aralık’ta Hazine’ye aktardı. Bu işlemin ardından Hazine, 12 Nisan 20222’den bu yana vakfın hesapları üstünde devam eden blokeyi kaldırma kararı verdi.
Ali Nesin’den açıklama
Nesin Vakfı’nın yöneticisi ve Nesin Matematik Köyü’nün kurucusu Prof. Dr. Ali Nesin, Twitter’daki “Nesin Vakfi” hesabından süreç hakkında açıklama yaptı. Nesin, “Kamuoyuna Açıklama” notuyla şu cümleleri paylaştı:
“2017 yazında Nesin Vakfı’na komşu 8 dönümlük arazi satışa çıkmıştı. İçindeki villayla birlikte 2 milyon liraydı, ‘kelepir’ sayılırdı. Sahibinin acil paraya ihtiyacı olduğundan bir hafta on gün içinde almalıydık.
Babam da birkaç defa bu araziyi almaya yeltenmiş ama parası çıkışmadığı için alamamıştı. Bizim de o kadar paramız yoktu tabii. Eski Vakıf çocuğu, şimdi Vakıf yöneticisi Süleyman Cihangiroğlu çok ısrar etti, ‘bankadan kredi çekelim’ dedi. Ben hiç sevmem öyle kredi işlerini filan, önce reddettim ama sonra ısrarlarına dayanamadım, zaten ben de istiyordum. Facebook’tan duyuralım, biraz destek gelir, kalan miktarı krediyle tamamlarız diye düşündük.
Babamın hayallerini ve arazinin bizim için önemini vurgulayan bir yazı yazdık. Çok etkili oldu. Bir iki haftada çoğunluğu düzenli bağışçımız olan dostlarımızın desteğiyle süreci tamamladık
Şu komik olayı da anlatayım: Vakıf sekreteri ve muhasebecisi gelen desteği anbean Whatsapp grubumuza bildiriyor. Paranın tamamlanmasına az kalmış… Bir hızlanıyor bir yavaşlıyor… Sanki at yarışındayız, herkeste öyle bir heyecan. Tutar tamamlandığında Whatsapp’tan sevinç çığlıkları yükseldi!
– Tamam, dedim, duyuru yapalım, daha fazlasına gerek yok.
– Ali Abi, biraz daha gelsin ne olur…
– Olmaz, durdurun.
– Ali Abi n’olur biraz daha…
Benim de içim gidiyor tabii. Ama daha sonra utanacağım hiçbir şey yapmamaya karar vermişim bir defa.
– Bize yakışmaz! dedim.
İkinci bir duyuruyla bağışları hemen kestik.
Araziyi aldık. Aylar boyunca o araziyi düşünerek geceleri uykuya daldım, o kadar mutluydum!
(Bir iki yıl sonra birileri o eski duyuruyu yeniden piyasaya sürdü ve yeni bir arazi alacağımızı sananlar bağışta bulundular… Bunu durdurmamız mümkün olmadı maalesef…)
“İsmail Ağa cemaatine bağlı bir tarikat komşu oldu”
Sanırım 2021’de (yani araziyi alışımızdan dört yıl sonra) o arazinin komşu arazisine İsmail Ağa cemaatine bağlı bir tarikat taşındı. Bize karşı düşmanca bir tavır takındılar. Sözlü ve fiziksel tacize başladılar, üzerimize köpek saldılar, çocuklarımızı videoya kaydettiler, Çatalca’da aleyhimize konuşmaya başladılar. Bir de cami mi mescit mi olduğunu anlamadığımız kaçak bir yapı inşaatına giriştiler.
Bir süre sonra da Valilik, daha doğrusu eski Dernekler Masası, yeni ismiyle Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü “izinsiz bağış kampanyası” yaptığımız gerekçesiyle Vakf’a müfettişler yolladı. Bu yazımızı kampanya olarak addetmişler… Olacak şey mi!
Müfettişler geldi. Onlara bunun sonu ne olabilir diye sorduğumuzda muhtemelen beş on bin liralık ceza gelir dediler, ama isterlerse gelen paraya da hatta araziye de el koyabilirlermiş. Ama genel kanı bir para cezası geleceği yönündeydi.
Müfettişler herhangi bir suistimal olmadığı yönünde rapor vermelerine rağmen akla hayale gelmeyecek şekilde olabilecek en ağır cezayı kestiler. Sadece o 2 milyon liralık bağışa değil, “hesaptaki tüm paralar o kampanya sayesinde gelmiştir” diyerek tüm hesaplarımızı süresiz olarak dondurdular. Ayrıca araziye el koymak amacıyla tapuya şerh düştüler. Düşünebiliyor musunuz, çoluk çocuk var, çalışan var demeden tüm paramızı dondurdular… Biz taş mı yiyeceğiz!
“Banka blokajlarının kaldırılması için mahkemeye başvurduk”
Dostlarımız bilir; biz, kitap ve kira gelirlerimiz dışında, bağışlarla yaşarız. Bu nedenle çeşitli ihtiyaçlarımızı destekçilerimizle paylaşan (mesela kışa doğru kömür, bazen sular seller altında kalan binalarımız için inşaat malzemesi, deprem güçlendirme için bilirkişi görüşü vb) ve onlardan destek alarak yaşayan bir vakıfız.
İhtiyaçlarımızı dostlarımızla paylaşmamızdan daha doğal bir şey olamaz. Üstelik duyuruyu biz yollamıyoruz, dostlarımız sayfamıza girerek görüyor, yani biz onlara gitmiyoruz, onlar bize geliyorlar.
Ama diyelim kusurumuz var, bir an için öyle varsayalım; cezası bu kadar ağır, bu kadar acımasız, bu kadar düşmanca mı olmalı?
İtiraz ettik tabii. Yürütmeyi durdurma kararı alınması, yani banka blokajlarının kaldırılması için mahkemeye başvurduk.
Bu arada ben de bir randevu alarak Vali’yle ve yardımcısıyla görüşmeye gittim. Açık açık söylemediler tabii ama benim anladığım kadarıyla onlar da bu uygulamayı abartılı bulmuşlardı, bu durumdan çok mutlu değillerdi. Görünürde prosedürü savunuyorlar ama durumun nasıl düzelebileceği konusunda da çözüm üretmeye çalışıyorlardı.
Yürütmeyi durdurma isteğimizi mahkeme reddetti. Bunun üzerine inanılmaz bir şey oldu. Bloke edilen 5 milyon küsur lirayı devlet hesaplarımızdan çekti! Oysa mahkeme sadece blokajın devam edebileceği yönünde karar vermişti.
“Yasaya aykırı olarak para toplama faaliyetinde bulunmadık”
Kısa süre sonra bir başka inanılmaz bir şey oldu. Valilik’ten aradılar ve 3 milyon lirayı iade ettiklerini, sadece 2 milyon liraya el koyduklarını, blokajı da kaldırdıklarını söylediler. (Tüm hesaplarımız açık ve bize ait. Dostlarımız bağışlarını gönül rahatlığıyla yapabilirler.)
Bu karar değişikliği konusunda yorum yapmıyorum.
Hiçbir surette yasaya aykırı olarak para toplama faaliyetinde bulunmadık. 2 milyon TL’nin hazineye intikal edilmesi hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu çok açık. Buna rağmen bir an için usuli bir sorun olduğu düşünelim, yine de mantıken hem gelen bağışa hem de tapuya el koyamazlar, hele ki yıllar sonra… Arazi üzerinde vakıf çocuklarımızın yaşam alanlarını zenginleştiren yapılar ve ekili dikili alanlar hayata geçti. Söz konusu arazi artık Vakfımızın ayrılmaz bir parçası. İstanbul Valiliği’nin söz konusu işlemin hukuka ve hakkaniyete aykırı yönlerini yeniden değerlendireceğini ve yakın zamanda arazimize konan şerhi kaldıracaklarını umuyoruz.
Tabii hukuki prosedür devam ediyor. Bağışçılarımızın ve Vakfımızın çıkarlarını sonuna kadar koruyacağız.”
“Her kuruşun hesabını veriyoruz”
Vakfın banka hesaplarındaki yaklaşık 2 milyon liranın Hazine’ye aktarılmasıyla ilgili ilk açıklama Nesin Vakfı yöneticisi Süleyman Cihangiroğlu gelmişti. “Yapılan bağışlara el koymak hangi vicdana sığar? Hangi kanuna sığar?” diye soran Cihangiroğlu konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulunmuştu:
“Kamuya açık alanda kumbara koymadık, kapı kapı dolaşarak insanlardan para toplamadık. Bizim projelerimiz her daim internet sitemizde ve sosyal medya sayfalarımızda yer alıyor. Biz bağışçılarımıza hesap vermekle mükellefiz. Dolayısıyla biz bu halka karşı borcumuzdan kaynaklı olarak ve Aziz Nesin’in de vasiyeti gereği her kuruşun hesabını veriyoruz. “Hesaplarımızdaki yaklaşık 2 milyon TL hazineye aktarıldı. Bu hesaplar aynı zamanda vakfın kira gelirlerinin, telif gelirlerinin de yattığı banka hesapları. Bu hesaplarda biriken para, bağışlar ve gelirlerimiz ve hesap bloke edildiği için kullanılamadı. Hiçbir şekilde dokunmadık o paralara. O gün de ‘2 milyon TL’yi bloke edin ama hesabı kullanmamıza izin verin’ dedik ama buna onay vermediler”
Nesin Vakfı Hakkında
Vakıf, eğitim olanaklarından yoksun çocukların topluma yararlı bireyler olarak yetiştirilmesi amacıyla 1973 yılında yazar Aziz Nesin tarafından kuruldu. 1982’den beri etkinliklerini yürüten vakıf, ailelerin onayıyla ilkokul çağı ve öncesindeki çocukları İstanbul-Çatalca’daki vakıf binasında kendi istekleriyle vakıftan ayrılana ve kendi ayakları üstünde duracak olgunluğa erişene kadar yetiştirir. Vakfın giderleri Aziz Nesin’in eserlerinin telif haklarıyla, gayri-menkul gelirleriyle ve bağışlarla karşılanmaktadır. 1972’den 1995’e kadar vakfı Aziz Nesin yönetmiştir. 1995’te vakfın yönetimini oğlu Ali Nesin üstlenmiştir. Nesin, 2010 başında vakfın yönetimini eski vakıf çocuklarından Süleyman Cihangiroğlu’ya devretmiştir. Vakıfta Aziz Nesin’in eşyalarının sergilendiği bir müze de yer almaktadır.