Mardin Bienali: Radarımıza Takılanlar - ArtDog Istanbul
Alman Karargahı

Mardin Bienali: Radarımıza Takılanlar

//

Bu yıl 5’inci kez düzenlenen Mardin Bienali, 20 Mayıs Cuma günü sanat dünyasını Mardin’de bir araya getirerek başladı. “Çimenin Vaadi” başlığını taşıyan ve bağımsız küratör, teorisyen Adwait Singh küratörlüğünde gerçekleşen bienal, 20 Haziran’a kadar devam edecek.

21 ülkeden sanatçının katıldığı bienalde bu yıl, Abdessamad El Montassir (Fas), Asunción Molinos (Kıbrıs/İspanya), Bouba Touré ve Raphaël Grisey (Fransa, Almanya, Norveç), Dina Amro (Ürdün, Filistin), Jonas Staal (Hollanda), Kamen Stoyanov (Bulgaristan), Karan Shrestha (Nepal, Hindistan), Kathyayini Dash (Hindistan, Güney Afrika), Marwa Arsanios (ABD, Lübnan), Nandita Kumar (Yeni Zelanda, Hindistan), Neda Saeedi (İran, Almanya), Rakhi Peswani (Hindistan), Ritu Sarin ve Tenzing Sonam (Tibet, Hindistan), Mikhail Karikis (Yunanistan, İngiltere), Sasha Huber (Haiti, Finlandiya), Uriel Orlow (İsviçre), Sibel Horada (Türkiye), Deniz Üster (İngiltere), Burcu Yağcıoğlu (Türkiye), Lara Ögel (Türkiye), Merve Ünsal (Türkiye), Ömer Pekin (Türkiye), Server Demirtaş (Türkiye), Gülsün Karamustafa (Türkiye), Almagul Menlibayeva (Kazakistan), Zahra Malkani (Pakistan), İpek Hamzaoğlu (Türkiye, Avusturya), Fatoş İrwen (Türkiye), Jiten Thukral ve Sumir Tagra (Hindistan), Bhagwati Prasad (Hindistan), E.B. Itso (Danimarka), Selma Gürbüz (Türkiye) ve Burak Özdemir’in (Türkiye) yapıtları sergileniyor.

Uriel Orlow

Adanmışlık, 2021. Tek kanallı video kurulumu, 1 dakika 20 saniye

Londra ve Lizbon’da yaşayan ve üreten sanatçı Uriel Orlow, bienale “Adanmışlık” işiyle dahil oluyor. Eser, “Adanmışlık, bizlerin hayatının yeteri kadar tanınmayan bir temeli olan bitkilerin ve mantarların kök sistemleri arasındaki simbiyotik ilişkiye adanmış bir zafer şarkısıdır” cümlesiyle anlatılıyor. Bu bitki ve mantarların kök sistemleri yeraltında birbirleriyle iletişim kuran sosyal, işbirliğine dayalı işleyen sistemler oluşturmaktadırlar. Besin ve su alışverişinde bulunmakta veya birbirlerini zararlı böceklere karşı uyararak canlılık ve kırılganlığı komünal bir takasla birbirlerine iletmektedirler. Doğal sistemleri yöneten bu geleneksel ağlar ve karşılıklı bağımlılıklar artık bilimsel olarak kanıtlanmasına rağmen hümanizm, aydınlanma ve ardından gelen sanayileşme ile birlikte insanların doğayı “yaratılışın tacı” olarak sömürmeye başlamasıyla unutulmuştur. Ancak bu bitki krallığının simbiyotik mekanizmalarının doğasında bulunan bu komünal değişim ve karşılıklı bakım; insan toplumları için alternatif modellere ışık tutabilmektedir. Doğanın bir parçası olarak ele alındığında ise insanlık; direnme, uyum sağlama ve yenilenme potansiyeli kazanmaktadır.

Michael Rokowitz

DÖNÜŞ, 2004. Video, 20 dakika.

Bir Ansiklopedik Müze Küratörüne Mektup, 2020 – günümüz
Video-mektup, 10 dakika 43 saniye

“DÖNÜŞ”; sanatçının 2006 yılında, 25 yıl sonra ilk kez ABD’ye Irak hurmalarını ithal etmeye çalıştığı olayları belgelemektedir. Birleşmiş Milletler’in yaptırımlarının sona ermesine rağmen, Irak’tan hiçbir ürün orada bulunmamaktaydı. Sanatçının vitrini; Iraklı mülteci krizinin hurmaların çalkantılı yolculuğu aracılığıyla yayıldığı bir yer haline gelmişti. Suriye’de hasar gören sevkiyattan sonra 10 kutu uçakla New York City’e taşındı. Paket; ABD İç Güvenlik Bakanlığı tarafından kontrol edilip sonunda mağazaya ulaşmış ve orayı, Bağdat’tan New York’a kadarki devlet kurumlarını sorgulayan ve skandal yaratan meyveyi tatmak için sabırsızlanan müşterilerle doldurmuştu. Bu soru soran bir meyveydi. “Bir Ansiklopedik Müze Küratörüne Mektup; 2003 ABD işgali sırasında Irak Ulusal Müzesi’nden yağmalanan 7000’den fazla arkeolojik eserin yanı sıra 2015’te IŞİD tarafından tahrip edilen arkeolojik alanlar bağlamında hazırlanmıştır. Irak’ta devam eden yerinden edilme tarihini ikrar eden bu mektup; mevzubahis çalıntı malların geri iadesi için yapılan girişimle bu malları “yeniden ortaya çıkaran” bir kefaret sunmaktadır.

İpek Hamzaoğlu

Despina, 2021. 2 ses kanallı HD video, 11 dakika

Rüya, gerçeklik ve gelecek arasında geçen bu film; nükleer bir felaketten sağ kurtulan genç bir kızın yolculuğu aracılığıyla bu felaketin sosyal ve çevresel etkisini konu almaktadır. Filmde farklı kameraların kullanılması; eseri tanımlayan çoklu zamansallıklara kodlanmış bir referansta değişken görüntü nitelikleri türeterek anlatının çökmesine sebep olmaktadır. Eserdeki hareketli görüntülere; kesintiye uğrayan melodramatik bir akustik mekan ve geleceğinin yasını tutan kızın siren benzeri kirli ağlamaları eşlik etmektedir. Despina, tartışmalı nükleer santralin kurulması planlandığı ve düzinelerce düşünürün, şairin ve yazarın “düşünce suçu” nedeniyle hapsedildiği tarihi kale hapishanesinin bulunduğu Sinop’ta gerçekleştirilen sanatsal araştırma projesinin bir parçasıdır.

İlginizi çekebilir:  İstanbul Modern'de Yeni Sergi: "Şakir Eczacıbaşı: Seçilmiş Anlar"

E.B. Itso

Allotria, Mardin #1, 2022.
Kumaş üzerine baskı, değişken boyutlar

KØBENHAVN H, 2007-08. Adam Kraft ve E. B. Itso tarafından
bir projenin dokümantasyonu. 18 dakika

Bu çalışmanın odak noktası Kopenhag Nørrebro’daki Den Sorte Firkant (Siyah Meydan) bölgesi ve 1980’lerdeki BZ (İşgalciler) hareketinin izleridir. Daha özgür bir yaşam hayali, kendi kaderini tayin hakkı ve ucuz konut bulma ihtiyacıyla genç işgalciler bölgede Küçük Tüy (Litte Feather), Pamuk Prenses (Snow White), Bazuka (Bazooka) ve Allotria olarak bilinen birkaç evi işgal etti. En muhteşem olanı, Korsgade’deki Allotria’da gerçekleşen, yaklaşık 1000 memurun evi boşaltmaya hazırlandığı sırada, bir grup İşgalci’nin sokağın altına kazdıkları bir tünelden gizlice evden kaçışıydı. Kaçılan o evde, İşgalciler şu sözlerin yer aldığı bir pankart asmıştı: “Ne zaman savaşmak istediğimize kendimiz karar veririz”. Bu mevcut iterasyon da tam olarak bu ana gerçekleştirilen sembolik bir dönüşü temsil etmektedir.

KØBENHAVN H. adlı bu film, sanatçı ve kolaboratörü tarafından Kopenhag Merkez İstasyonu’nun ara katında inşa ettikleri derme çatma bir evi belgeliyor. Sanatçıların son tren ile ilk tren arasındaki boş vakitte (02:00 – 04:00) fark edilmeden çalışarak inşa ettikleri bu evi tamamlamaları neredeyse bir yıl sürmüştür.

Sasha Huber

Karakia – Sıfırlama Töreni, 2015. Video, 5 dakika 20 saniye

Boğaz Ana, 2017-19. Video, 10 dakika 30 saniye (Finlandiya Sanat Tanıtım Merkezi tarafından desteklenmektedir)

2015’te Sasha Huber, Güney Aotearoa (eski Māori dilinde Yeni Zelanda) Adası’ndaki Agassiz Buzulu’na seyahat eder. Sanatçı orada, bir Māori yeşim taşı oymacısı olan Jeff Mahuika tarafından sunulan bir karakia (bir tür efsun) ile birlikte bir sıfırlama töreni düzenler. Bu efsun, buzulun adını sembolik olarak kaldırmaya ve onu buzul bilimci Louis Agassiz ve onun ileri sürdüğü ırkçı görüşlerle olan ilişkisinden kurtarmaya hizmet eder. Daha sonra sanatçı; Algonkinler İlk Milletler’e gider ve Montreal, Québec’in yaklaşık 350 km kuzeybatısında bulunan Lac Agassiz’in (Agassiz Gölü) sembolik olarak adını değiştirmeye gayret eder. Bunu, Charlotte Qamaniq ve Cynthia Pitsiulak’ın yer aldığı Ottowa merkezli bir Inuit gırtlak ikilisi olan Silla ile işbirliği içinde yapar. Hava, iklim veya nefes anlamı taşıyan Inuktitut kelimesi Sila’ya dayanan isimleri, bizleri doğal çevreye bağlayan her unsuru ifade eder. Geleneksel ve çağdaş boğaz şarkılarından oluşan bir seçki seslendirerek, topluca bölgeyi sömürgecilik ve ırkçılık mirasından geri almaya çalışırlar. Bu bağlamda eserler; sanatçının Hans Fässler ile başlattığı Louis Agassiz’i Lağvetme Kampanyası’nın bir parçasıdır.

Mekanlar

Bienal, Alman Karargâhı, Develi Han, Uluslararası Tasarım Vakfı Galerisi, Cumbalı Konak, Marangozlar Kahvesi ve Tasarım Vakfı Meydan Galeri’de düzenleniyor.

Previous Story

Korkular, Arzular, Hayaller ve Bir Masal…

Next Story

Mardin Bienali: Radarımıza Takılanlar-2

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.