Kültür Ekonomisi Raporu

Dr. Funda Lena, hazırladığı Grafiklerle Türkiye’nin Kültür Ekonomisi raporunda “Ülke ekonomisinin genelinde katma değerin ciro içindeki payı ortalama %15 iken bu pay gösteri sanatları için her zaman %50’nin üzerinde. Gösteri sanatları alanının teşvik edilerek cirosunun yeterince büyümesi sağlanırsa ekonomimize katma değer katkısı çok yüksek olur. Ancak sanatla ilgili faaliyetlerin bu kadar önemli bir ekonomik çıktısı olabileceğine hâlâ inanası gelmiyor devlet büyüklerimizin.” diyor.

Kültür Ekonomisi ve Politikaları uzmanı, Bilgi Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Funda Lena, “Grafiklerle Türkiye’nin Kültür Ekonomisi” raporunun ikincisini dijital olarak yayınlandı. Dr. Funda Lena, grafikler üzerinden kültür ekonomisini anlattı.

Öncelikle, “Genel Bakış” başlıklı grafikte, kültür ekonomisini oluşturan sektörlerde (müzik, sinema-TV, yayıncılık, görsel sanatlar, gösteri sanatları ve tasarım) üretilen toplam ciro ve katma değer bilgileri ile bu sektörlerdeki işletme sayısı ve çalışan sayısı bilgileri yer alıyor. Lena, bu grafiği şöyle açıklıyor: “Kültürel sektörler 2017 yılında (TÜİK’in en güncel verisi 2017’ye ait) toplam 14,6 milyar TL ciro yapmış ve bu cironun içinde 3,6 milyar TL’lik kısım katma değermiş. (Katma değer kavramını, bir sektörün üretim süreçleri sırasında kendi ürettiği değer olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir ekmek fırınını düşünelim. Fırıncı, 10 TL değerinde un ve 5 TL değerinde diğer malzemeler kullanarak bir miktar ekmek yapmış olsun ve bu ekmeği 20 TL’ye satmış olsun. Bu durumda fırıncının ürettiği katma değer 5 TL’dir. Yani 15 TL değerinde girdi malzeme kullanıp bunun üzerine 5 TL’lik değer katmış, sonuçta ekmeği 20 TL’ye satmıştır.)”

İstikrarlı Bir Artış

“Genel Bakış” başlıklı grafiğe göre, 2017 yılında kültürel sektörlerde faaliyet gösteren toplam işletme sayısı 15.394, toplam çalışan sayısı ise 52.080. Yine aynı bölümde ciro, katma değer, girişim sayısı ve istihdamın yıllar içindeki değişim yer alıyor. Lena, tüm bu göstergeler bakımından istikrarlı bir artışın söz konusu olduğunu söylüyor: “Tabii bunların hepsi nominal artışlar. Yani zaten ülke ekonomisi genel anlamda bir miktar büyüme gösteriyorken kültürel sektörlerin de büyümesi olağan.”

Genel Ekonomi İçindeki Payı Yüksek

Dr. Funda Lena, kültürel sektörlerin ülke ekonomisine katkısının yıllar içinde artıp artmadığı hakkında ise şöyle konuşuyor: “Bu konuda yorum yapmak için, bu bölümde bahsettiğimiz değerlerin genel ekonomi içindeki payına bakmak gerek. Bu paylara baktığımızda, 2017 yılında kültürel sektörlerde üretilen cironun genel ekonomide üretilen ciroya oranının %0,23 olduğunu görüyoruz. Katma değer, istihdam ve işletme sayısı bakımından ise kültürel sektörlerin ülke ekonomisi içindeki payı daha yüksek (katma değer bakımından %0,37; işletme sayısı bakımından %0,50; çalışan sayısı bakımından ise %0,33) Daha önceki çalışmalarımızla bir karşılaştırma yaptığımızda bu oranların aşağı yukarı sabit kaldığını söyleyebiliriz. Yani, kültürel sektörler, Türkiye’de büyüyen sektörler olmakla birlikte, bu büyüme genel ekonomimizin büyümesine paralel bir hızla gidiyor.” Dr. Funda Lena, bu noktada da kültür ekonomisinin genel ekonomi içindeki payının ciro bakımından daha az oluşunun ne anlama geldiğini açıklıyor: “Birincisi, raporun sonraki bölümlerinde de değinildiği gibi, kültürel sektörlerde üretilen katma değerin ciro içindeki payı genel ekonomiye oranla daha yüksek. Bu nedenle kültürel sektörlerde üretilen katma değerin ülke genelinde üretilen katma değere oranı da daha yüksek olmuş oluyor (ciroya kıyasla). İşletme sayısının payının yüksek oluşu, kültür ekonomisinin genelde yüksek cirolar üreten büyük işletmelerden ziyade çok sayıda küçük ve orta boylu işletmeden oluşuyor olmasından kaynaklanıyor. İstihdam oranının ciro oranından daha yüksek olmasının sebebi ise kültürel sektörlerin ülke ortalamasına göre daha emek-yoğun işlerden (yani insan emeğine ve yaratıcılığına dayalı işlerden) oluşuyor olmasıyla açıklanabilir.”

Katma Değer Potansiyeli

Türkiye’nin kültür ekonomisi üzerine ilk raporunu 2016 yılında hazırlayan Funda Lena, zaman içindeki değişimi şöyle anlatıyor: “Bu 4 yılda kültür ekonomisi ciro, katma değer, işletme sayısı ve istihdam bakımından büyüdü. Fakat bu büyüme büyük ölçüde genel ekonomideki büyümeye paralel olarak gerçekleşti. Sektörler arası dağılım bakımından da çok fazla bir değişimin olmadığını görüyoruz. Önceki raporda ve diğer çalışmalarımda her zaman vurguladığım en önemli nokta kültürel sektörlerin katma değer potansiyeli, yani katma değerin ciro içindeki payı. Bu yüksek potansiyel hâlâ devam ediyor. Yani kültürel sektörlerde üretilen her 1 birim ciro içindeki katma değer miktarı ülke ekonomisini ortalamasından çok daha yüksek. Bu, özellikle de gösteri sanatları alanı için geçerli. Ülke ekonomisinin genelinde katma değerin ciro içindeki payı ortalama %15 iken bu pay gösteri sanatları için her zaman %50’nin üzerinde. Yıllardır söylediğim gibi gösteri sanatları alanının teşvik edilerek cirosunun yeterince büyümesi sağlanırsa ekonomimize katma değer katkısı çok yüksek olacak. Fakat henüz bu tavsiyemizin pek dikkate alındığı söylenemez. Halbuki “yüksek katma değerli üretim”in ne kadar önemli olduğu politika yapıcılarımız tarafından sürekli dile getirilen bir mevzu! Sanırım sanatla ilgili faaliyetlerin bu kadar önemli bir ekonomik çıktısı olabileceğine hâlâ inanası gelmiyor devlet büyüklerimizin!”

En Büyük Sektör Sinema-Televizyon

“Sektörel Dağılım” başlıklı grafikte ise kültür ekonomisini oluşturan sektörlerden en büyüğünün sinema-televizyon sektörü olduğu görülüyor: “Yalnızca işletme sayısı bakımından tasarım alanı ile gösteri sanatları alanı, sinema-TV alanının önüne geçiyor. Bu da bize şunu söylüyor; sinema sektörü nispeten az sayıda işletme ile yüksek ciro ve katma değer üretiyor ve yüksek istihdam yaratıyor. Büyük medya şirketleri ile büyük film yapım ve dağıtım şirketlerini düşündüğümüzde bu pek de şaşılacak bir sonuç değil. Öte yandan, tasarım ve gösteri sanatları alanları çok sayıda küçük küçük işletmenin yer aldığı sektörler. İşletme sayısına nazaran ürettikleri ciro ve katma değer rakamları çok yüksek değil. Bu durum, bu sektörlere dair bir olumsuzluk olarak anlaşılmasın. Tasarım ve gösteri sanatları, doğaları gereği bireysel yaratıcılığa fazlasıyla bağlı olan, endüstriyel tarafı olmayan sektörler. Bu nedenle rakamların bu şekilde olması normal.”

Yayıncılık: Az İşletme Çok Ciro

Ciro ve katma değer bakımından sinema-TV sektörünü takip eden kitap yayıncılığı alanında da işletme sayısı daha düşük düzeyde. Yani yayıncılık alanında da nispeten az sayıda işletme ile nispeten çok ciro üretiliyor. İşte bu, yukarıda da belirttiğim gibi sinemanın ve yayıncılığın endüstriyel üretim yapısından, teknolojiyi kullanarak kitlesel üretim yapıyor olmalarından kaynaklanıyor.

Kültür Bakanlığı’nın Bütçesi Yüzde 0,6

Funda Lena, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ayrılan bütçeyi ise şöyle yorumluyor: “Kültür politikaları üzerine çalışan akademisyenler ile kültür sektöründeki kanaat önderlerinin ortak kanısı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın toplam devlet bütçesinden aldığı payın en azından %1 olması gerektiği. Hatta kültür ve turizm alanları ayrı bakanlıklar olarak düzenlenip sadece Kültür Bakanlığı’nın payının %1 olması içimize daha da çok siner. Dünyada gelişmiş ülkelerde ve hatta gelişmekte olan ülkelerin bir bölümünde de Kültür Bakanlığına ayrılan pay %1 ila %3 dolaylarındadır genellikle. Türkiye’de ise yıllardır Kültür ve Turizm Bakanlığının genel bütçeden aldığı pay %0,5’in altındaydı. Uzun yıllardır ilk kez 2019 yılında %0,6 düzeyini gördü. Yeterli olmasa da olumlu bir gelişme.

İlginizi çekebilir:  Galeriler Yeni Deneyimlerin Peşinde - Pırıl Güleşçi Arıkonmaz / Pg Art Gallery

Bütçenin Büyük Kısmı Nereye Gidiyor?

Eskiden de şimdi de bu bütçenin en büyük kısmı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne gidiyor. Bu iki genel müdürlüğü Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı izliyor. Sanatla doğrudan ilgili birimlerin ödeneği ise görece daha az. Bu birimleri kendi içinde karşılaştıracak olursak: yayınevlerinden toplu kitap satın alımı yoluyla ve yeni eser destekleri ile çeviri destekleri yoluyla yayıncılık sektörüne katkı veren Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü; doğrudan kamu işletmesi olan Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera ve Balesi bütçesi yüksek birimler.

Sinemada Destek Sadece Yapım Tarafına

Sinema sektörüne pek çok farklı kategoride destek sağlayan (uzun metraj film, kısa metraj film, belgesel, animasyon vs.) Sinema Genel Müdürlüğü’nün bütçesi ise oldukça düşük. Kültür endüstrileri arasında en çok talep potansiyeli olan sektör olması bakımından sinema sektörüne daha fazla kaynak aktarılması daha doğru olacaktır. Fakat burada bir parantez açıp şunu da söylemek istiyorum; sinema sektöründe sadece yapım tarafına destek veriliyor, böyle olunca desteklenen filmlerin seyirciye ulaşması çoğu zaman pek mümkün olmuyor çünkü gösterim salonlarında kendilerine yer bulamıyorlar ve yeterli tanıtımı da yapamıyorlar. Bu nedenle sinema sektörüne verilen desteklerin yapısı da değişmeli ve değer zincirinin her aşamasını kapsayacak şekilde (yani hem yapım hem dağıtım hem de tanıtım aşamalarında) destek verilmeli.

Müzik Sektörüne Neredeyse Destek Yok

Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesine dair değerlendirmede son olarak dikkat çekilmesi gereken nokta ise müzik sektörüne herhangi bir desteğin verilmiyor oluşu. Sadece kısa bir dönem uygulanan ve sadece 29 yaş altı gençleri kapsayan GENÇDES programı müzik yapım desteklerini de kapsıyordu fakat onun da akıbetinin ne olduğu pek belli değil. Müzik sektörü kesinlikle desteklenen sektörler arasına alınmalı. Desteklenen diğer kültürel sektörlerde ödenen eğlence vergileri müzik sektöründe de fazlasıyla ödeniyor. Bu vergilerin sektöre bir geri dönüşü olmalı. Hele de içinde bulunduğumuz yeni ve zor koşullarda bu destekler çok daha elzem hale geldi.

Fonlardan Yararlanılmalı

Özellikle gelişmiş Avrupa ülkelerinde kültür ekonomisinin durumu Türkiye’den çok daha iyi durumda. Farklı araştırmaların kültür ekonomisi kapsamları ve hesaplama yöntemleri birbirinden farklı olduğu için yanılgı yaratmamak adına sayı vermeyeceğim fakat kültürel sektörlerin genel ekonomi içindeki payı bakımından İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkeleri Türkiye’den çok daha ileri durumda. Yine bu sektörlerin ekonomik potansiyeline dair kamu otoritelerinin farkındalık seviyesi çok daha yüksek. Bu sektörleri kalkındırmak için çeşitli ve yaratıcı projeler uygulanıyor. Örneğin bizim de ülke olarak taraf olduğumuz UNESCO 2005 Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi bağlamında hem merkezi ve yerel kamu kurumları hem de sivil toplum kuruluşları kültür endüstrilerini geliştirecek önlemler alıyorlar. Uluslararası Kültürel Çeşitlilik Fonu için hazırladıkları projelerle bu fondan paylarına düşeni alıp ülkelerinde kültür endüstrilerine dair farkındalık üretiyorlar, fayda yaratıyorlar. Biz 3 yıldır bu sözleşmeye tarafız ama benim gördüğüm kadarıyla ne bu konuda sorumluluğu olan Kültür ve Turizm Bakanlığının doğru düzgün bir adım attığı var ne de kültür profesyonellerinin bu Sözleşme’den ve kültürel sektörlere getirebileceklerinden haberi var. (Her zaman alanda öncü olan İKSV bu konuda da ilk adımı atıp bahsettiğim fonun ilk yararlanıcısı oldu, bunu da parantez içinde söylemiş olayım. Umarım devamı gelir.) Kısacası bizim rakamlarla kültür ekonomimizin Avrupa ülkelerine yetişebilmesi için öncelikle bu konulardaki bilinç ve farkındalığımızın artması şart.

Koronavirüs Sonrası Tablo

En Az 12 Aya İhtiyaç Var

Peki, Covid-19 salgını sonrası kültür sanat sektörünü nasıl bir ekonomik tablo bekliyor? Funda Lena, anlatıyor: “Covid-19 salgını dünyadaki tüm ekonomileri ve tüm sektörleri derinden etkileyecek, bu artık herkesin malumu. Kültürel sektörler belki de uzun vadede en çok etkilenen sektörlerin başında gelecek. Bu salgın sürecinin tamamen bitmesi, yani salgından önceki hayatlarımıza tam anlamıyla dönebilmemiz için 12 ila 18 ay geçmesi gerekeceği öngörülüyor. Bu 12-18 aylık ara süreçte birtakım sektörlerde ekonomik hareketlilik başlayacak belki fakat doğası gereği insanların toplu olarak bir araya gelmesini gerektiren tiyatro, sinema, konser gibi kültürel etkinliklerin bu süreçte gerçekleşememe ihtimali var. Sinema sektörü belki üretimlerini televizyon için yaparak kendini geçici olarak idare edebilir. Yayıncılık sektörü için online kitap satışları bir yol fakat kendim de bir yayıncı olduğum için yakından takip ediyorum, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin kendi üyeleriyle geçtiğimiz günlerde yaptığı ankete göre basılan ama dağıtılamayan milyonlarca kitap, basımı iptal edilen yüzlerce yayın var ve en önemlisi yayınevlerinin satışları ortalama %60’ın üzerinde düştü. Müzik sektörü deseniz zaten kayıtlı müzik alanından uzun yıllardır doğru düzgün para kazanamıyordu, neredeyse tek gelir kaynağı canlı müzik etkinlikleriydi. Tiyatro sanatı zaten tamamen canlı performans üzerine kurulu. Şimdi bu tamamen bitti ve uzunca bir süre de geri gelmeyecek.

Ücretli Dijital İçerik Üretilmeli 

Tüm bu sebeplerden kültürel sektörler artık dijital platformlara yönelik yeni iş modelleri geliştirmek zorunda. Sanatçılar, yazarlar, besteciler, yönetmenler, kısacası kültürel ifadelerin üreticileri bugüne kadar dijital platformları sadece bir tanıtım aracı olarak kullanıyorlardı. Şarkıcılar dijital için ürettikleri mini konserleri ücretsiz olarak sunuyorlardı, oyuncular, yönetmenler yine dijital için tanıtım amaçlı ücretsiz içerikler üretiyorlardı vs. Fakat bundan sonra bir şekilde dijital, artık bu sektörlerin para kazanabileceği bir ortam haline gelebilmeli. Buradaki sıkıntılı nokta, tüketicilerin bu içerikleri bedava almaya alışmış olması. Bu bakımdan anlayışın değişmesi için emek sarf etmek gerekecek öncelikle. Şu sıralar bazı markaların sponsorlu olarak müzisyenlere ev konserleri ürettirdiklerini ve ücretsiz olarak izleyiciye sunduklarını veya sunmaya hazırlandıklarını duyuyorum, görüyorum. Bunlar geçiş dönemi için çözüm olabilir, hatta ben belediyelere online müzik festivalleri yapmaları ve kültür sanat bütçelerini bu süreçte bu şekilde harcamaları yönünde çağrı da yaptım. Fakat uzun vade için bu tip çözümlerin hem sürdürülebilirliği şüpheli hem de yukarıda da belirttiğim gibi bunlar, toplum gözünde sanatın bedava alınabilen bir şey olduğu algısını pekiştiren yaklaşımlar.

Yeni İş Modellerine İhtiyaç Var

Özetle, orta ve uzun vadeye yönelik yeni, sürdürülebilir iş modellerine ihtiyacımız var. Örneğin geçtiğimiz günlerde faaliyete başlayan tiyatrolar.tv web sitesi üzerinden ücretli olarak tiyatro oyunlarının videolarını kiralayabiliyorsunuz. Bence bu güzel bir iş modeli. Umarım daha fazla sayıda tiyatro oyunu bu platform üzerinden erişime açılır ve umarım yeterince talep görür. Bu model diğer sektörlere de uyarlanabilir.

Previous Story

Pandemi ve Sanatçıların İç Dünyası – Candaş Şişman

Next Story

Sanat Piyasasında Mecburi Duraklama

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights