ENKA Sanat, “Genco” belgeselinin ardından Yıldız Kenter belgeseline yapım sponsorluğunu üstleniyor. Yıldız Kenter belgeseli, Cumhuriyetin kuruluş idealleri ile şekillenen bir sanatçının, bir eğitmenin, cesur bir kadının hikayesine odaklanıyor.
Dikmen Gürün’ün kaleme aldığı “Tiyatro Benim Hayatım” kitabından yola çıkan belgesel aynen kitapta olduğu gibi Yıldız Kenter’in Ankara Halkevi ve ardından Ankara Devlet Konservatuarı’na adım attığı 1940’lı yıllardan başlayarak günümüze uzanıyor. Tiyatro ile dopdolu geçen bir yaşamı okurla paylaşırken ülkenin içinden geçtiği süreçleri de yansıtıyor. Ankara Devlet Tiyatrosu yılları, İstanbul’a geliş, Karaca Tiyatrosu, Site Oyuncuları, Kent Oyuncuları olarak Dormen Tiyatrosu’nda paylaşılan yıllar ve büyük maddi zorluklarla kendi tiyatrolarının, Kenter Tiyatrosu’nun devletten tek kuruş destek almadan inşa edilişi ve bu adımı büyük bir cesaretle atan, elini taşın altına koyan Yıldız Kenter başta olmak üzere; Müşfik Kenter’in, Kâmran Yüce’nin, Şükran Güngör’ün, Kent Oyuncuları’nın uğraşları… İki büyük oyuncunun, iki kardeşin; Yıldız ve Müşfik Kenter’in birlikte ve ayrı ayrı sergiledikleri onca oyun, onca unutulmaz performans… Başarılı nice oyunlar, oyuncular…Kenter Tiyatrosu sahnesinden yetişen isimler… Yıldız Kenter’in tükenmek bilmeyen enerjisinden, öğretme ve öğrenme tutkusundan yararlanan öğrenciler…
Yıldız Kenter belgeselin senaryosunu yazarken Prof. Dr. Dikmen Gürün’ün ‘Tiyatro Benim Dünyam’ kitabının izinden giden Zeynep Miraç; Yıldız Kenter’i anlatmak için akranı olan birlikte oyuncuların, aile üyeleri, öğrencileri ve yakın arkadaşlarının tanıklıklarına başvuruyor. Oyun programları, afişler, fotoğraflar, gazete haberlerinin ve çekimlerin eşlik ettiği belgeselde Genco Erkal, Haldun Dormen, Müjdat Gezen ve Tilbe Saran gibi isimlerin yanı sıra Ayhan Kavas, Demet Akbağ, Demet Evgar, Okan Yalabık, Suat Öztuna ve Yeşim Koçak gibi isimlerle yapılmış röportajlar da yer alacak.
Belgeselin, çekim ve kurgu sürecinin tamamlanmasının ardından, ilk gösteriminin Haziran ayında ENKA Açıkhava Tiyatrosu’nda yapılması planlanıyor.
-
Şöyle başlayalım, bu belgesel sizler için neler ifade ediyor? Nasıl içselleştirdiniz?
Dikmen Gürün: Yıldız Kenter benim gençliğimden beri hayran olduğum bir oyuncu. Sadece Türkiye değil dünya çapında bir değer. Ankara yıllarından başlayarak Yıldız Kenter’in hemen hemen her oyununu izledim ama onun adına bir kitap yazılmamış olmaması beni çok düşündürüyordu. Müşfik Kenter’in vefatında Yıldız Kenter’in hayatını kaleme almaya karar verdim. Uzun bir araştırma süreci içine girdim. Yıldız Hanım ile acı tatlı sohbetlerimiz oldu. “Tiyatro Benim Hayatım” arşivlerin, araştırmaların sonucu ortaya çıktı.
Kitap epey ilgi gördü, bu sırada Zeynep (Miraç) ve Selçuk (Metin) ile diyalogdaydık ve belgesel fikri doğdu. Onlar benim kitabımdan yola çıkmak istediler, ardından ENKA Sanat girdi devreye. ENKA sanatı koruyan kollayan bir kurumdur ve bu çok önemlidir. Muhteşem bir iş çıkacağına eminim.
-
Bizim gibi arşivcilik geleneği çok eksik olan bir memlekette arşiv çalışmaları üzerinden bir kitap, bir belgesel kurmak çok kıymetli. Zeynep, biliyorum sen de son zamanlarda belgesellere eğiliyorsun. Batı’da değil ama burada arşiv geleneği olmayan topraklarda yaşamış bir tiyatrocunun hayatını ele almak nasıldır? Hele hele kültürel olarak gerçekten çöktüğümüz şu günlerde…
Zeynep Miraç: Son 20 yıldır bir kültürel iktidar değişim talebi var tabi. Bu kültür politikalarıyla alakalı bir durum. Ama bir arşivi elinde tuttuğun zaman, kültürel arşive sahip çıktığın zaman geçmişi silip kültürel iktidar değişikliği yapmak pek mümkün olmuyor. Bu memleketin kültür politikalarının nasıl inşa edildiğini gördüğünüz zaman o yıkımı yapmak zorlaşıyor. Dikmen Hoca’nın dediği gibi Yıldız Kenter çok önemli bir değer ama ben ona baktığımda Cumhuriyet ideallerinin, kuruluş ideallerinin vücut bulduğu bir insan görüyorum. Bu açıdan bana çok sembolik bir isim gibi geliyor. Elbette doğuştan yeteneklere sahip bir sanatçı. Bu tip hayat hikayelerini anlatırken ülkenin tarihini de anlatmak önemli.
Dikmen hocanın kitabını okurken altını en çok çizdiğim satırlar zaten bunlardı. Bozkır halinde bir Ankara’nın dönüşümü de var o kitapta. Konservatuarın ilk öğrencilerinin devlet tarafından nasıl kollandığı, Muhsin Ertuğrul’un çabaları… Eh nelerin ısrarla silinmeye çalışıldığını görünce de – hani biz buraya nasıl geldik sorusu varya-işte onun cevabı buralarda gizli.
-
Hakikaten sadece yetenekli ve cesur bir kadın sanatçının hayatı değil bu, kanımca bu işin değeri ve altı çizilmesi gereken tarafı aslında yok edilmek istenen kültürel değerleri de içinde barındırması. Bu yüzden çalışmanız çok kıymetli. ENKA sanata en başından beri sahip çıkıyor. Peki yanında duracağınız projeleri nasıl seçiyorsunuz?
Murat Ovalı: Dikmen Hocam geleceğe belge bırakmanın öneminden, ENKA’nın sanatı kollayıcılığından bahsetti. Zeynep, Cumhuriyet ideallerine değindi. ENKA kurulduğu günden bugüne sanata sahip çıkmaya çalışıyor. Pandemi başladığında mevcut kaynaklarla neler yapabiliriz diye düşünürken Türk tiyatrosunun belleğini oluşturmak adına Selçuk Metin yönetiminde “Genco” belgeselini destekledik. Gelecek nesillere bir şeyler bırakabilmek adına Yıldız Kenter belgeselinin de arkasındayız.
-
Peki bu belgeseli nasıl ele aldınız?
Selçuk Metin: Dikmen Hoca’nın kitabından başlayan bir yolculuktur bu. Hocanın kitabı çıkar çıkmaz okumuş, ikimizde İKSV’de iken Dikmen Hocaya koşup “Belgesel yapalım” demiştim. Yıldız Hanım o zaman hayattaydı. Bir sanat kurumuna gittik ama olmadı. Sonra Yıldız Hanım vefat etti. Ardında Genco’nun galasında ENKA Sanat’ın Direktörü Gül Mimaroğlu beni Kenter tiyatrosunun tadilatına başlayan bir mimar ile tanıştırdı. Heyecandan uyuyamadım o gece, sabah ilk iş Dikmen Hocayı aradım “Bu işe hemen başlamalıyız, o koltuklar sökülmeden, o ruh kalkmadan,” dedim. Ve başladık! Burada ENKA’ya teşekkür etmeme izin verin lütfen.
-
Yıldız Kenter sizin için ne ifade ediyor?
Selçuk Metin: Kendi irademle bilet alıp gittiğim ilk tiyatro oyununu… Arşive değindiniz burada bu belgesel oluşurken zorlanacağız gibi hissediyordum. Kenter Tiyatrosu’nun bir arşivi yok ortada. Hiç olmamış. Çok üzücü.
Metin Akpınar, Genco Erkal, Haldun Dormen gibi isimlere ulaştık.
Burada sosyal medyanın gücüne değinmek lazım. Çekimlere başladıktan bir süre sonra sosyal medyadan hiç tanımadığım bir kişi bana ulaştı. Yıllar önce Müşfik Kenter’in asistanlığını yapmış olan Emre Şen. Kenter Tiyatrosu’nda geçirdiği dönemde tiyatrodaki tüm fotoğrafları dijital hale getirdiğini söyledi…
Kapılar kapıları açıyor. Valla böyle bir iş yapmak da bizim Cumhuriyete karşı sorumluluğumuz diye düşünüyorum.
-
Genco Erkal hayatta, Yıldız Kenter vefat etti ancak bu tip isimler, bu toplumun örnek alması gereken isimler değil mi sizce? İzlerinden gidilmesi gereken insanlar değil mi?
Zeynep Miraç: Benim üzerimde mesela Yıldız Kenter’in akrabalarımdan daha çok izi ve emeği vardır. Sadece gazeteci olarak bir kere röportaj yaptım onunla, tanışmak bile denmez adına ama yine benzer bir durum Metin Akpınar için geçerli– örneğin dayımdan daha çok etkisi vardır üzerimde.
Belki bunları fark etmiyoruz ama hepsinden bir şeyler almışız bence. Bu isimlerle büyüdük biz. Büyük bir oyuncu seyretmenin hazzının ötesinde onun işte demin Selçuk’un dediği gibi ilk seyrettiğin tiyatronun zihninde bıraktığı izlerden oluşur ya insan birazda. Dikmen Hoca’nın kitabını okuduğunda bir tutkunun peşinden saygıyla gitmenin ne demek olduğunu daha iyi anladım. Kaybettiğimiz silinen değerlerimizden biri de bu saygı galiba.
-
Şimdinin ana akım kültüründe gündemde olan isimler epey yozlaşmış tipler değil mi?
Zeynep Miraç: Genç kuşakların rol modelleri pek yok gibi ama işte bir Yıldız Kenter’in bize ışık tutmaması imkansız değil mi?
Çok çalışkan, çok mücadeleci. İyi ki Dikmen Hoca bu kitabı yazmış, ondan öğrendim ki bir de iyiliğin peşinde giden bir insan. Zor anlarda hep iyiliği tercih eden biri benim dikkatimi çeken O. Bu aralar kötünün reytingi çok. Kendini çok yormuş ama hep iyinin ve emeğin peşinden gitmiş. Yıldız Kenter yıllarca imkansızlıklar içinde konservatuarda hocalık yaparken hiç şikayet etmemiş. İnsan yetiştirmek onun için çok önemli, geleceğe değer bırakmak. Genco Erkal tecrübesiz bir oyuncu olarak kapıdan içeri girdiğinde ondan çok şey öğrendiğini anlatır.
Selçuk Metin: Yıldız Hoca’nın en büyük büyük özelliklerinden biri karşı tarafın karakterini hemen anlamasıdır. Haldun Dormen “Ben O’nun gibisini izlemedim!” diyor Her şeyin üstünde hocalığı var kuşkusuz. Hem müthiş bir oyuncu olmak hem insan yetiştirmek hem de Türkiye şartlarında… Dikmen Hocam daha iyi anlatır.
Dikmen Gürün: Tiyatro adına çok şeyler yapmak için savaş veren bir isim O. Tiyatro bu kuşak için topluma bir şeyler anlatmanın yolu.
Cumhuriyet kuşağından bir isim Yıldız Kenter ve cumhuriyetin ilk yıllarında tohumların çok iyi serpiştirildiğini söylemek lazım. Yıldız Kenter elini taşın altına koyuyor ve bir tiyatro inşa ediyor. Bu çok önemli. Arşiv konusuna değindiniz söylemeden geçemem ben de kazıyarak bir şeylere ulaştım çünkü maalesef notlar tutulmamış. Yıldız Hanım’ın evinde manevi kızı Esma’nın biriktirmiş olduğu bazı dokümanlardan yararlandım.
Bazı fotoğraflara ulaştım; şanslıydım Yıldız Hanım’la uzun süren sohbetler edebildim ondan ne kadar mucizevi işler yaptığını dinlemek beni hem hayretlere düşürdü hem de ona olan hayranlığımı arttırdı.
İngiltere’de kalabilecekken dönmesi… Zaman zaman düşünürüm dönmese miydi diye. İyi ki dönmüş ve bizi beslemiş.
-
Bu coğrafyada kültür sanat ile uğraşıyor olmak çok yorucu. Siz kendisini bizzat tanıdınız Dikmen Hocam. Bir bezginliği var mıydı?
Hayır asla. Çocukluğu ve gençliği yokluk içinde geçmiş ama o bunların da tadını çıkarmasını bilmiş. Bunun da tadını çıkarmış, zevk almış, hoş tarafını bulmuş.
Ailesi asla tiyatrocu olmasını istememiş ama asla pes etmemiş, çok para sıkıntısı çekmiş, asla pes etmemiş. İlk Ankara’dan İstanbul’a geldiğinde çok güzel oyunlarda oynuyor ama Muhsin Ertuğrul ayrıldıktan sonra Yıldız Hanım kendi tiyatrosunu kurmaya girişiyor. Kimseden aradığı desteği bulamıyor ama yılmıyor ve hatta o dönemde yaşadığı bazı şeyleri gülerek anlatmıştır. Nasıl geri çevrildiğini, neden ısrar etmeye devam ettiğini. İyi bir sanatçı olmanın ötesinde, bir tiyatro kurmak ne kadar önemli düşünün. O kuşağı başta Yıldız Hanım’ı saygıyla anmak lazım.
-
Peki Yıldız Kenter’in yetişmesinde kimler rol oynamış?
Dikmen Gürün: Devlet Tiyatrosu Konservatuarının kurulduğu yıllarda çok değerli hocalarla çalışıyor. Carl Ebert ve Muhsin Ertuğrul’un yolundan gidiyor, onun yetişmesinde büyük katkıları var. Türkiye’de çağdaş tiyatro yeni filizlenmeye başlamış, Ankara’da devlet eliyle destekleniyor tiyatro, İstanbul’da bir tiyatro hareketi var. Şimdi olduğu gibi kösteklenmiyor, destekleniyor olması çok değerli elbette. Pek çok değerli sanatçı çıkıyor o dönem. Ulvi Uraz, Cüneyt Gökçer, çok iyi eğitim alan isimler.
-
Bu ülkede bir tiyatro müzesinin, kütüphanesinin olması şart değil midir?
Dikmen Gürün: Büyük eksikliktir.