Yapay zeka ve sanat arasındaki sınırlar giderek silikleşirken, bazı sanatçılar bu teknolojiyi yalnızca bir araç olarak değil, aynı zamanda bir işbirliği partneri olarak da görüyor. TIME’ın 2025 TIME100 AI Impact Ödülleri kapsamında öne çıkan iki sanatçı, Refik Anadol ve Sougwen Chung, yapay zekanın sanat dünyasındaki potansiyelini en ileri düzeyde keşfeden isimler arasında yer alıyor. Hem Anadol’un veri odaklı sanatsal yaklaşımı hem de Chung’un insan ve makine arasındaki etkileşimi fiziksel boyutta deneyimleme biçimi, sanatın geleceğini şekillendiriyor.
Refik Anadol: Veriyi Rüyalara Dönüştüren Sanatçı
Refik Anadol, veri görselleştirme, yapay zeka ve kamusal sanat projeleriyle uluslararası çapta tanınan bir sanatçı. AI teknolojisini kullanarak devasa ölçekli enstalasyonlar üreten Anadol, MoMA, Serpentine Galleries, ve Antoni Gaudí’nin Casa Batlló’su gibi önemli mekânlarda sergilenen eserleriyle biliniyor. Onun en dikkat çekici projelerinden biri olan Unsupervised, MoMA’nın halka açık arşivlerinden beslenen bir yapay zeka modeline dayanarak 200 yıllık sanat tarihini yeniden hayal eden dijital formlar üretti. Bu çalışma, MoMA koleksiyonuna kabul edilen ilk jeneratif yapay zeka eseri olarak sanat tarihinde bir ilki temsil ediyor.
Anadol’un bir diğer çığır açan projesi, 2023 yılında Las Vegas Sphere’in dış cephesini devasa bir veri heykeline dönüştürmesi oldu. Doğa ve uzay görüntülerinden elde edilen devasa verilerle oluşturulan bu dinamik eser, yapay zekânın görsel sanatlarla kurduğu ilişkinin en ileri örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Sanatçının en büyük hayallerinden biri olan Dataland, Los Angeles’ta açılacak ve yapay zeka sanatının ilk müzesi olarak hizmet verecek.
İnsan ve Makine Arasındaki Diyaloğu Sanatla Keşfetmek
Sougwen Chung, yapay zeka destekli robotlarla birlikte resimler ve enstalasyonlar üreten öncü sanatçılardan biri. Midjourney veya DALL-E gibi popüler yapay zeka görüntüleme araçlarının aksine, Chung, kendi sanat pratiğini makine öğrenmesiyle birleştirerek robotların fırça darbelerini yeniden yaratmasını sağlıyor. Bu süreçte, sanatçının geçmiş eserlerinden öğrenen yapay zeka sistemleri, yeni ve beklenmedik formlar oluşturuyor ve bu etkileşimli sürecin her aşamasında Chung’un müdahalesi devam ediyor.
Sanatçının en büyük motivasyonlarından biri, yapay zekanın sanatsal süreci nasıl dönüştürdüğünü ve insan yaratımına nasıl bir katkıda bulunabileceğini keşfetmek. Chung’un çalışmalarında yalnızca sanat değil, aynı zamanda teknoloji ve felsefe de iç içe geçiyor. Onun sanat anlayışı, yapay zekanın insan algısını genişletebileceği ve sanatçıların yaratım süreçlerine yeni bir boyut kazandırabileceği fikrine dayanıyor. Ayrıca, yapay zekanın iklim değişikliği gibi küresel sorunlara nasıl bir çözüm sunabileceğine dair sorgulamaları da çalışmalarıyla paralel ilerliyor.
Yapay Zekâ Sanatı Nasıl Dönüştürüyor?
Refik Anadol ve Sougwen Chung’un sanat anlayışları, yapay zekânın yalnızca bir araç değil, bir ortak olarak görülebileceğini gösteriyor. Anadol, veri setleri aracılığıyla makinelerin ‘rüya görebileceğini’ kanıtlıyor ve kamusal sanat alanını yapay zekâ ile dönüştürüyor. Chung ise insan ve makine arasındaki sınırları bulanıklaştırarak yaratıcı sürecin kolektif bir deneyime dönüşebileceğini ortaya koyuyor.