Gazeteci Menekşe Gülben, yazarlığa adım attığı ilk kitabı “Yalnızlık Bakanlığı”nı ArtDog İstanbul’a anlattı. Amorf Kitap’tan çıkan ilk kitap olma özelliğini taşıyan kitap dokuz öyküden meydana geliyor. Gülben ile yalnızlıktan aldığı ilhamla yazdığı kitabını, gazetecilikten yazarlığa geçiş sürecini ve gelecek projelerini konuştuk.
-
Yıllardır kültür-sanat alanında gazetecilik yapıyorsunuz. Kitap yazarlığına geçiş süreciniz nasıl gerçekleşti?
Edebiyat mezunuyum. Yüksek lisansım sanat gazeteciliği üzerineydi. Üniversite yıllarım Jale Parla, Murat Belge ve Nazan Aksoy’un edebiyat dersleriyle geçti. Fakat sanat gazeteciliği hep daha cazip geldi, edebiyat için ruhumun da bedenimin de yaşlanması, kanaması ve ağırlaşması gerekiyordu. Ancak sırası geldi diyebilirim.
Pandemi sürecinde bütün dünyanın olduğu gibi benim de dengem bozuldu, şiir ve öykülerime zaman ayırmaya başladım, onlardan bir şey olur mu sorgulamasıyla başladı her şey. Amorf Kitap kurucusu Çiğdem Aldatmaz ile yollarımız kesişti. Hayatın akışını terse çeviren bazı tesadüfler vardır ya, bu da onlardan biriydi. Çiğdem uzun yıllar yayınevlerinde çalışmış hem yazar koçluğu hem de editörlük yapan ama aslında kendisi de yazar olan çok yönlü biri. Amorf Kitap hem hayallerimi gerçekleştirdi hem bana ilaç gibi geldi.
“Modern Yaşamın Üzücü Gerçekliği”
-
Kitabınıza ismini veren “Yalnızlık Bakanlığı”nı bilmeyenler için anlatır mısınız?
Öykü, Serap adlı bir mendilci kızın, ülkedeki yalnızlar için büyüyünce Ankara’ya gidip yalnızlık bakanlığını kurma hayalini anlatıyor. Hayaller ve gerçeklerin çarpıştığı bir öykü bu, kitaba ismini de veren öykü. Gerçekte, 2018’de İngiltere, tamamen yeni ve hiç denenmemiş bir siyasi rol yarattı; dünyanın ilk yalnızlık bakanlığını kurdu. Kurum başbakan Theresa May’in “modern yaşamın üzücü gerçekliği” olarak bahsettiği ve birçok insan için zor olan şeylerle mücadele etmek için tasarlandı. 60 yaş ve üzerindeki yarım milyon İngiliz, haftada sadece bir veya daha az sıklıkla bir kişiyle konuşuyor. Kendilerini kişisel olarak yalnız olarak rapor edenlerde bunama, kalp rahatsızlığı ve depresyon eğilimi görülüyor. Yaşam beklentisi söz konusu olunca, yalnızlıktan kaynaklı uzun süreli sağlık sorunları yaklaşık olarak günde 15 sigaraya eşdeğer oluyor, yetişkin İngilizlerin yüzde 56’sı yalnızlığı kabul etmenin zor olduğunu söylüyor, NHS’nin (Ulusal Sağlık Hizmeti) bakım biriminin yöneticilerinden Prof. Jane Cummings, soğuk hava ve yalnızlığın kış aylarında öldürücü olabileceğini söylüyor.
Kampanyanın en dokunaklı bulgularından biri, İngiliz genel pratisyen hekimlerinin dörtte üçünden fazlasının doğruladığına göre, günde 1 ile 5 arasında hastanın yalnızlık sebebiyle aldığı doktor randevuları. İngiltere’nin ardından Japonya da Yalnızlık Bakanlığı’nı kurarak, intihar meselesine el atma kararı aldı. Alınan karara göre intihar, yoksulluk ve hikikomori (toplumsal münzeviler) gibi bir dizi sosyal soruna bağlı izolasyonla birlikte yalnızlık meselesini ele almayı amaçlayan bir görev gücü oluşturuldu.
Japonya’da Ulusal Polis Teşkilatı’nın açıkladığı rakamlara göre 2020’de 20 bin 919 kişi intihar etti ve veriler bir önceki yıla göre 750 kişilik (yüzde 3,7) artış yaşandığını ortaya koydu. Bu bilgilerden ilham aldığım “Yalnızlık Bakanlığı” dilerim Türkiye’ye de ilham olur, yalnızlar için bir siyasi model hayata geçirilir. Yalnızlığın örtülü bir hakikat, intiharların gizlenen gerçekler olduğunu düşünüyorum ve artık yalnızlığa da intiharlara da sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum.
Pandemi ve Yalnızlık
-
Kitabınızın kapağında Gülsün Karamustafa’nın “Çifte Hakikat” adlı eseri yer alıyor. Bu eseri neden tercih ettiniz?
Gülsün Karamustafa’nın 2013 yılında Salt Galata’da sergilenmiş bir işi “Çifte Hakikat”. Toplumsal cinsiyet konusuna vurgu yapan, bir erkek bedenine hamile elbisesi giydirilmiş bir enstalasyon. Gülsün Hanım benim için çok önemli bir isim, güncel sanatın en önemli ismi ve bana da hayatta dokunmuş biridir. Dolayısıyla onun desteğini hissetmek bana güç verdi.
Kitabı bir salyangoz alternatif benliğiyle yazdım. Salyangozlar hermafrodit canlılardır, ne kadın ne erkek ama her ikisidir aynı zamanda. Farklıdırlar, kapaktaki figür gibi, ilgi çekerler ama toplum tarafından kapsanmazlar. Farklı olan her ne varsa aynı kaderi yaşar ve dışlanır, yer edinemez ve zamanla yalnızlaşır. Yalnızlık en başta bir aidiyet meselesidir. Çocukluğa aittir ama hiçbir yere ait değildir.
-
“Yalnızlık Bakanlığı” yalnızlığın boyutlarını irdeliyor. Pandemi sürecinin yalnızlık üzerine eğilmenizde etkisi oldu mu?
Evet, pandemi sürecinde etrafımdaki birçok insanın yalnızlıkla sınavını veremediğine tanık oldum, bunun çok büyük bir sorun olduğunu ve korku zeminli olduğunu düşünüyorum. Yalnızlıktan korkulur çünkü yalnızlık sessizliktir. Sessizlik hem kontrol edilemeyen hem de insan zihninin yabancısı olduğu bir durumdur çünkü ana rahminde bile ses vardır. Toplumsal bir psikozun içindeyiz, bu süre içinde sanata tutunmayı bilenler daha kolay atlatacaktır eminim.
-
Yalnızlık Bakanlığı sizin ilk kitabınız olduğu gibi Amorf Kitap’tan da çıkan ilk kitap. İki taraf için de ilklerle dolu bu süreç nasıl ilerledi?
Müthiş bir dayanışmayla bir araya geldik, Amorf Kitap hayatımın bu döneminde bana en iyi gelen şey oldu diyebilirim. Zamanın daha yavaş aktığı, kelimelerin hissedildiği en ufak detayların en önemli olduğu ve hiçbir üzüntünün küçümsenmediği güzel bir yer orası.
Daha Çok NFT…
-
Gelecek projelerinizi öğrenebilir miyiz?
Kitap etkinliklerimiz sürüyor sırada Ağrı’da Tutunamayanlar Kitabevi var. Oraya gidip edebiyatseverlerle buluşacağız. Baharda Yalnızlık Bakanlığı için bir sergi projemiz var.
-
2021 yılına NFT damga vurdu, sizce 2022’de sanat dünyasını neler bekliyor?
2022 de dünyayı daha çok NFT bekliyor, sanat piyasasını daha çok saçmalık ve bireyi daha çok yalnızlık bekliyor.