Açıklama
“Nefes Alamıyoruz”
Mart/Nisan sayımız basıldıktan kısa bir süre sonra giderek daralan bir çemberin içinde bulduk kendimizi. Tüm dünyayı saran bir salgın, gerisi malum…Tüm insanlık bir virüsle baş etmek için evlere kapandı. Bir ara kontrol altına alınamayacak kadar fazlalaşan ölü sayısı, kapanan sınırlar derken hayat durdu.
Bu arada doğa kendine geldi, berraklaşan sular, rahatça gezinen hayvanlar, yeşillenen ağaçlar…
Salgının en çok etkilediği alanlardan biri kültür sanat oldu. Dünya genelinde kapanmaya yüz tutan tiyatrolar, sanat galerileri, ertelenen, iptal edilen sanat ve kitap fuarları…
Zaman ve mekan algısı değişti bir anda. Aslında bu salgınla beraber yepyeni bir dünyaya adım attık. Bundan bir önceki sayımızda “kadın”ı odağımıza alıp Güney Afrikalı sanatçı Zanele Muholi’nin eşitsizliği betimleyen işlerini kapağa taşımış, Ocak Şubat sayımızdaysa iklim krizini odağımıza alıp “Kıyamet” başlığıyla aynı temalı bir sayı yapmıştık.
Eşitsizliği, ayrımcılığı ve insan denen türün doğaya ve canlılara verdiği zararı radarımıza alıp oluşturduğumuz bu sayılar aslında nasıl doğru yerlere baktığımızı bir kere daha kanıtladı bize.
Koronanın tam içinden hazırlamaya başladığımız bu sayı dijital baskıya doğru giderken bu sefer Minneapolis’te yaşanan bir vahşet geldi oturdu gündeme.
“Nefes Alamıyoruz” başlıklı bu sayı yine dünyanın içinde bulunduğumuz içler acısı haline gönderme yapıyor. 25 Mayıs’ta Derek Chauvin adlı bir polis memuru sahte banknot kullanarak sigara almaya çalıştığı ihbarı üzerine Afro Amerikalı George Floyd’u yakaladıktan sonra yere yatırıp tam sekiz dakika kırk altı saniye diziyle boynuna oturarak öldürdü. Bu sırada defalarca “Nefes alamıyorum. Lütfen. Nefes Alamıyorum,” diyen Floyd’un yakarışları yoldan geçen farklı insanların cep telefonuna kaydedildi.
Floyd’un ölüm haberi açıklandığından beri ABD başta olmak üzere İngiltere, Almanya, Fransa gibi bir çok ülkede ırkçılık karşıtı protestolar yapılmaya başlandı ve henüz dünyayı terk etmeye niyeti olmayan salgının önüne geçecek şekilde gündeme oturdu.
Kısacası, içinde yaşadığımız bu gezegen artık baş edemediği bir sürü hastalıkla boğuşuyor. Yüzyıllardır ölümlere ve acılara sebep olan ırkçılığın ve dünyayı yok etme noktasına getiren iklim krizinin tahtına bir süreliğine Covid 19 isimli yeni bir bela oturmuş durumda.
Tüm bunlara uzaktan ve sakince bakınca tablo net olarak ortaya çıkıyor. İklim krizi, eşitsizlik, salgın, ırkçılık…Hepsinin tek sorumlusu var: insan.
Aslında can çekişen bir düzenin, sistemin sancılarının tam üstüne gelen bu salgın değişimin ve dönüşümün gerekli değil kaçınılmaz olduğunu hızlıca çarptı yüzümüze. Ardından hepimiz gün ışığında tüm vahşetiyle işlenen bir cinayete tanık olduk. Bir tokat daha geldi yüzümüze.
Yaşanılmaz hale gelen bir dünyanın içindeyiz. Son üç ayda yepyeni ve bilinmez bir eşiğe geldik. Hiç birimiz “nefes alamıyoruz.” Nasıl bir dünyada yaşayacağız bilmiyoruz. Tek bildiğimiz yine kültür ve sanat sayesinde nefes alabileceğimiz.
Yeni bir dünyaya girdiğimiz bu günlerde hazırladığımız bu özel dijital sayı içinde yaşadığımız bu zamanı kayıt altına almak için hazırlandı.
İyi Okumalar,