Haşim Nur Gürel, Düşüş, Erard Piano Yerleştirme, Değişik Boyutlar, 2016, Elgiz Koleksiyonu

Uçan Zamanı Kayıt Altına Alan Bir “Flaneur”

Haşim Nur Gürel’in Sığ Sularda Derin Hayaller başlığı altında Billur Tansel küratörlüğünde derlenen retrospektif sergisi, Gürel’in zihin dünyasına açılan incecik kapılar olarak görülebilir. Sergi 17 Şubat’a kadar Elgiz Müzesi’nde.

/

İmge, sanatçısının oluşturduğu bir gerçekliktir, çünkü Berger’e göre bütün imgeler insanın anlığından doğar. Bu doğrultuda ressamın resmini oluşturan imgeleri neden seçtiği bakanı resmin, hâliyle ressamın meselesine götürür. Çünkü imgeler sanatçının zihin kapılarıdır. İmgelerin ardına, elbette sanatçısının izin verdiği ölçüde sızılır. Ya oradan içeri girersiniz ya da orada takılı kalırsınız.

Bu doğrultuda, Haşim Nur Gürel’in Sığ Sularda Derin Hayaller başlığı altında Billur Tansel küratörlüğünde derlenen retrospektif sergisi, onun zihin dünyasına açılan incecik kapılar olarak görülebilir. Elgiz Müzesi’nde ressamın anısına 1 Kasım’da başlayan ve 17 Şubat’a kadar devam eden sergi, portrelerinden seramiklerine, enteryörlerinden doğa resimlerine, bir ressamın açık ve örtük imgelerle kendisini, onu kuşatan somut çevreyi ve o çevreyi nasıl gördüğünün pencereleridir. Ayrıca ressamın kendini konumladığı maddi çevre tarafından nasıl görüldüğünü yansıtır.

İkon, İkonografi ve İkonoloji

Portreleri, bilhassa salt beyaz üzerine beyaz çalıştığı iki işi ele alındığında, ressamın ayna aksinde(n) kendini nasıl gördüğü ve nasıl görüldüğü izlenir. Erwin Panofsky’nin sanat eserlerini yorumlama yöntemi olarak öne sürdüğü ikon, ikonografi ve ikonoloji metodunu Haşim Nur Gürel’in işlerine uyarladığımızda, ikonun Haşim Nur Gürel’in anılan tuvallerindeki resim düzlemine denk geldiği açık.

Haşim Nur Gürel, Ayna Önü, 117 x 89 cm, Tuval üzerine yağlıboya, 2000 ve Haşim Nur Gürel, Ayna Önü, 130 x 87 cm, Tuval üzerine yağlıboya, 2002

Pointilist Üslup

Bu aşamada izleyiciyi ilk bakışta hangi imgelerin karşıladığının sıralanması mühimdir. Bu yönde; yan yana, birbirinin ardı sıra konumlanan iki resimde, resim düzlemlerinin çekmeceleri olan ahşap bir dolap aksinde aynı iç mekânda olduğu görülür. Bir başka anlatımla gardırobun üzerindeki ayna, bizi aksinde görünen bir dünyaya davet eder. Her iki resimde de imgeler aynıdır. Oturma odası olduğu düşünülen bir mekandır gösterilen. Bu mekânda önce, sağ alt köşede, uzun boylu bir erkek figürü görülür. Çehresi aynaya, izleyiciye dönük çizilmiştir. Ardında, perspektifin ilkelerine uymaktan imtina edilmemiş bir tavırla yine ahşap (ceviz) olduğu anlaşılan sehpa onun arkasında bir boşluk, gerisinde de ise antika oturma grubu (kanepe koltuk, avize ve lamba) vardır. Tuvalin sol panelinde resmin kapısı olarak değerlendirebileceğimiz aynanın yanı sıra bir başka ayna vardır ki aksinden figürün arkasındaki sehpanın çiçekli vazosu yansır. Yerde, solda, erkek figürünün solunda konumlanan bu ikinci aynanın altındaki parkenin hemen yanında, sehpanın altına vuran zeminde ince bir halı olup, halılı düzlem diğer resme nazaran pointilist bir üslupla vurgulanır. Aynı pointilist üslup sağ resimde de görülse de birincisinde daha ön plandadır. Söz konusu üslup soldaki resimdeki kimi öğeleri daha ön plana çıkarır, resmi zenginleştirir ve süsler. Bu öğeler sehpanın üzerindeki vazo ve çiçekleri, sehpanın altındaki halıyı ve hepsinin gerisindeki kanepenin ve koltukların kimi ayrıntılarını betimler. Bununla birlikte pointilist üslup, resimlerdeki erkek figürünün betimlenmesinde izlenir.

Erkek figüründe ise en dikkati çeken özellik soldaki ve sağdaki resimlerde figürün çehresinin birbirinden farklı olmasıdır. İlkinde daha belirgin yüz hatları, biraz kötümser ve düşünceli bir yüz ifadesi vardır; ikinci çalışmada ise ifade bulanıktır, hatlar birbirine karışmıştır ve yüzde olduğu gibi resimdeki diğer nesneler/imgeler de kimi zaman bulanık çizilidir. Nesnelerin hatlarının bulanıklaştırılması ve çevresiyle karışması yine de kimi imgelerin/nesnelerin hatlarının korunmasını engellemez. Misalen birinci resimde, vazodaki çiçekler bir lekeye dönüştürülmüş, pointilist üslupla boyanmış, bu nedenle kendisini kuşatan mekâna karışmıştır. Diğer resimde ise aynı vazodaki çiçekler aynı üslupla çizilmediğinden özerk ve biricik bir nesne olarak daha belirgindir ve dolayısıyla çiçekler ilk haline göre daha açık bir imgedir. Aynı şekilde, resmin en arkasında konumlanan oturma grubu soldaki resimde daha açık bir imgeyken sağdaki işte daha örtük bir imgedir. Benzer biçimde oturma takımlarının tavanında bulunan avize birinci resimde belirsiz, sanki mekanla iç içe geçmiş görünürken ikinci resimde kendisini kuşatan alanla hemhal olmamıştır.

Panofsky’nin imgelerin anlamsal açılımlarını yorumladığımız diğer aşamasında erkek imgesinin Haşim Nur Gürel’in kendisi, resim düzleminin “kapısı” olarak tanımlayabileceğimiz ayna aksinin davet ettiği mekânın ise kendi oturma odası olduğu fark edilir.

 

İmgeler Hem Açık Hem Örtük

Oturma odasındaki nesnelerin inceden inceye betimlenmesi, sanatçının söz konusu mekân içerisinde kendi varlığını nasıl gördüğünü imler. Eşya ressamı kuşatır, böylece ona tanıklık eder. Her iki resimde de aynı imgelerin farklı üsluplarla betimlenmesi, sanatının kendini ve çevresindekileri uçan zamanda nasıl gördüğünün akisleridir.

Belki de bu nedenle, iki resimde de aynı imgeler hem açık hem örtüktür. Ressamın kendisini ve içinde bulunduğu mekânı kendi anlığından görmesi, hayal gücünün katkısıyla yakalaması imgelerin betimlenişlerine yansır. Dolayısıyla sanatçının farklı zaman ve duygularda benliğini ve etrafındakileri nasıl gördüğü imgeleri etkiler. Burada aslında maddi çevre ve zihin imgelemi arasındaki gerilimin ikilemi vardır ki Haşim Nur Gürel’in iç dünyası, zamanın ve duyguların geçiciliği ile birleşerek, ressamı ve nesneyi kuşatan maddi gerçekliğin önüne geçer.

Bir başka önemli ayrıntı da iki resimde okuru resmin düzlemine davet eden dolap aynasının etrafındaki ahşap çerçevenin birinci çalışmada daha uzak ikincide ise daha yakından planlanışıdır. Benzer ayrıntı resmin en altında görülen çekmece kulpunda da izlenir. Ahşap ve aynalı, çekmeceli dolabın solunda ve sağında, aynanın yansımasında beliren odanın beyazlı grili dokusu devam etmektedir. Bu şekilde ressam dolabın aynasına bakarak kendisini ve etrafındaki maddi ortamı yorumladığını hem gören hem de görülen bir konumda bulunduğunu hissettirir.

Beyaz Üstüne Beyaz

Resimlerin beyaz üstüne beyaz (blanche sur blanche) stiliyle hazırlanması ve beyazın yer yer griye kaçan bir biçimde hacimlendirilmesi, anlatımın pesimist bir havaya taşır. Yağlıboyanın karışık teknikle harmanlandığı beyaz üzerine beyaz resimlerin batını veya asıl anlamları işte bu gerilimde saklıdır. Gerilim kötümser bir ruh halini içinde barındırır ve ressamın hem maddi doğanın (çemberin) içinde hem de dışında kaldığını ve giderek o çembere ıssızlaştığını belirtir. Sanatçının yüz ifadesi, birinci resimde onu kuşatan maddi çemberle daha bir uyum içinde olduğunu gösterir. Mutsuzdur, pesimisttir, ancak çevresinden kopmuş değildir. Öbür resimde ise bazı objelerin hatları neredeyse silikleşerek birbirinin içine geçer ve buna ressamın yüz hatları dahildir. Söz konusu belirsizlik bakanı ikilem içinde bırakır. Sanatçı benliğini mekândan soyutlamış mıdır ya da benliği mekânın içine mi karışmıştır? Maddeden soyutlanmış, görünmezleşmiş, ruhuna mı kapanmıştır? Büyük ihtimal cevap ikincisidir, çünkü ressamın yüz hatları mekândaki diğer imgelerden daha siliktir.

İlginizi çekebilir:  80'inci Yaşa Özel Sergi

Bu durumda sanatçının resminde belki de daha mühim bir alt metin görülür. O da Haşim Nur Gürel’in, Ahmed Hamdi Tanpınar gibi, yaşamında elinden kayıp giden zamana ve içindekilere karşı duyduğu iştiyaktır. Gerçekten de ressam, durup dinlenmeden duygularını ve onu kuşatan maddi dünyayı görme ve kayıt altına alma çabası içindedir. Sözü edilen çaba duygularını ve nesneleri (imgeleri) masumlaştırır ve birer bellek kayıtları kimliğine evirir. Bunun nedeni imgenin zihninin bellek kayıtları haline dönüşmesidir.

Ressamlığının yanında, eleştirmenlik, müzecilik, galericilik, küratörlük ve sanat danışmanlığı şapkalarını estetik kimliğinde birleştirmiş olan Haşim Nur Gürel, incelediğimiz iki resimde olduğu gibi, bilhassa portreleriyle, kendi içsel dalgalanmalarını formun ve dokunun farklı olduğu tuşelerle imgelere aktarır.

Haşim Nur Gürel, farklı ebatlarda portreler

Küratör Billur Tansel Anlatıyor

Sığ Sularda Derin Hayaller, Haşim Nur Gürel’in işte bu bellek kayıtlarını saklıyor. İşlerinin ana kavramlarının ise zaman, duygu, değişkenlik, karışma, ıssızlaşma ve yabancılaşma olduğunu hatırlatıyor. Bu doğrultuda serginin oluşum sürecini serginin küratörü Billur Tansel şöyle anlatıyor:

Haşim Nur Gürel’in sergisinin kürasyonunda sizi en çok motive eden unsurlar nelerdi?

Elgiz Müzesi çok değer verdiği, her yönüyle ve bıraktığı değerli kültür mirası ile tanınması ve anılması amacıyla Haşim Nur Gürel anısına bir sergi organize etmeği planlıyordu. Bu projenin küratörlüğü için davet edilmek beni çok duygulandırdı ve onurlandırdı.

2011-2014 seneleri arasında Elgiz Müzesi Direktörlüğü görevim sırasında Haşim Nur Gürel ile birçok küratoryal proje ve teras sergileri üzerinde birlikte çalışma imkânım olmuştu.

Gürel yolumuzu kendi ışığıyla aydınlatan bir örnek teşkil etti her zaman bizler için.  Estetik olanın, şiirselliğin ve müzikselliğin peşindeydi ama aynı zamanda da son derece rasyonel bir insandı. Bu sergi üzerinde çalışırken yaşamına, farklı yönlerine, sanat felsefesine, sanat icraatine dair her şeyi en ince detayına kadar etüt ederek sergiye entegre etmeye çalıştık.

Bu sergi için araştırma safhasında kitaplarını tekrar tekrar okuduk, sergi kurgusunda “Gün Doğumu/ Gün Batımı” gibi bazı bölümleri onun eserlerini sergilemek istediği gibi sergilemeye çalıştık. En büyük motivasyon kaynağım çok değer verdiğim ve saygı duyduğum Gürel’i anmak amacıyla hazırlanan bu sergiyi onu en iyi anlatabilecek şekilde kurgulama arzumdu. Bu süreçte Haşim Nur Gürel’in oğlu Levent Gürel’in de fikirlerini almak benim için önemliydi. Sergide Gazi Sansoy’un “Eller” projesi kapsamında çekmiş olduğu bir videoya da yer verildi. Bu film Haşim Nur Gürel’in kendi sanat felsefesini ve eserlerini anlatırken kaydedilmiş yegâne filmi idi. Sergi hazırlıkları aşamasında ve sergiyi gezerken onun sesini duyarak, sanatçının varlığını hissederek gezmek ise sergiye bambaşka bir anlam kattı.

Serginin kürasyonunda nelere öncelik verdiniz?

Haşim Nur Gürel’i her yönüyle anlatabilmek önemli bir husustu. Duvar yazıları için araştırma ve kurgulama aşamaları uzun zaman aldı. Hayatını ve sanatını farklı dönemleriyle anlatırken, her bölümde onun sözlerine de yer vermek önceliklerimdendi. Gün Doğumu Gün Batımı bölümü eserleri onun tercih ettiği ve sevdiği şekilde kurgulandı. Sergide hep birbirini takip eden renkler, dokular, sözlü ve resimsel anlatım hâkim. Fırçası ve kalemi aynı derecede kuvvetli ve cesur. Her sözü de her fırça darbesi kadar izlenmeye, üzerinde düşünmeye değer.

Aslında resmin konusu ne olursa olsun amaç hep aynı anı yakalamak, belgelemek, estetik olanın izini sürmek ama bir yandan da kültürel bir iz bırakmak.  Konu ne olursa olsun mesele aslında hep kendisi, kendisini tanıma, kendisiyle hesaplaşma… Sergide farklı dönemlerden eserler, kitap bölümlerinden sesli kayıtlar, kişisel sanat koleksiyonundaki eserlerden bir seçki, anma odası ile başbaşa kalıyor izleyici.

Haşim Nur Gürel’i kendi içinde bir flaneur olarak görebilir miyiz?

“Flaneur” kavramının sözlük anlamı herhangi bir amacı olmayan, çalışmak yerine sakince sokakları gezerek dolaşan, gözlem yapan ve düşünen aylak kent gezgini.

Gözlem yapan ve düşünen betimlemeleri Haşim Nur Gürel için uygun olsa da amaçsızca gezen dolaşan bir kişi asla olmamış Haşim Nur Gürel. Tam aksine her anını/her yaptığını kendini keşfetmek, geliştirmek, insanlığa yeni ufuklar açmak, bir katkıda bulunmak amacı ile yapmış… Anı yakalamak, betimlemek, belgelemek, farklı teknikler denemek, örnek teşkil etmek, eğitmek, yol göstermek, geliştirmek onun işleyiş prensiplerinden bazıları.

Ama farklı açılardan bakacak olursak, sanat hayatının farklı dönemlerinde ele aldığı konular ve ele alış biçimi, dolayısıyla her şeye daha yukarıdan daha bilgece bakışı, zaman zaman kendi derisinden sıyrılıp kendisini de gözlemleme hali, kalabalıklarda yalnızlık çekme hali, denizin derin suları, sanatın derinlikleri, edebi uğraşları gibi kendine ait alternatif dünyalar kurma arayışları bakımından flaneurlükle paralellikler bulabiliriz.

Yaşadığı yerlerin çevresindekileri gözlemleyip resmetmesi, resimlerinde kurguladığı düşsel kompozisyonlar, balıkları dolunay altında hayal etmesi, interieur resimlerinde aynadan yansıma olarak ele aldığı resimlerinde kendi bedeninden çıkıp kendine dışarıdan bakması, evinin içi yansımalarla ele alındığı için daha düşsel bir karaktere bürünüyor adeta ama bir mimarın bakışıyla her şey en ince detayı ile tasvir ediliyor. Ruh halinin resimlerine izdüşüm olarak yansıması. Her şeyi gözleyen kişi konumunda olması, ama hep dışarıdan, sessizce, bulunduğu yere ait olmadan.  Walter Benjamin der ki kalabalık yalnızlığı, özgürleşen düşünceyi harekete geçirir, kimi zaman da anonimliğin konfor ve rahatlığını sunar: Flaneur.

Merleau Ponty bir kitabında hissedilenin yansımasallığından bahseder. Bu açılardan bakıldığında Haşim Nur Gürel belki de bir flaneur olarak düşünülebilir.

Previous Story

İçeri, İçinde, İçinden

Next Story

Art Show: Galeriler Buluşması

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.