Amerika Birleşik Devletleri’nde kültürel temsiliyet yeniden tartışmaya açıldı. Donald Trump, National Portrait Gallery’nin direktörü Kim Sajet’in görevine son verdiğini duyurdu. 2013’te göreve gelen ve Smithsonian çatısı altındaki ilk kadın direktör olan Sajet, özellikle Obama portreleri ve çeşitlilik politikalarıyla tanınıyordu. Ancak bu hamle, Trump’ın kültür politikası ekseninde şekillenen baskıcı rejimin devamını getiriyor.
Trump, açıklamasında Sajet’i “partizanlık” yapmakla ve müzeyi “ırk temelli ayrıştırıcı bir ideolojiye” hizmet ettirmekle suçladı. DEI (Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık) politikalarını “kültürel Marksizm” olarak tanımlayan Trump, bu ilkeleri benimseyen kültürel liderleri doğrudan hedef alıyor.
Kurumlar ve Kimlikler Arasında: Sanat Savaş Alanına Dönüşüyor
Kim Sajet’in görevden alınması, yalnızca bir idari karar değil; aynı zamanda kültürel temsiliyetin sınırlarını kimlerin çizdiği sorusunun yeniden gündeme gelmesi demek. Özellikle 2018’de Barack ve Michelle Obama’nın portrelerinin National Portrait Gallery koleksiyonuna katılması, kurumsal kültürün dönüşümüne dair önemli bir dönüm noktasıydı. Bu portreler, yalnızca iki Afrika kökenli liderin temsili değil, aynı zamanda çeşitliliğin ve alternatif anlatıların müze duvarlarına taşınmasıydı, Sajet bu sürecin baş aktörlerinden biriydi.
Sadece Sajet değil, geçtiğimiz senelerde, Afrika Amerikan Tarihi ve Kültürü Ulusal Müzesi’nin direktörü Kevin Young da görevden alındı. DEI politikalarıyla özdeşleşmiş yöneticilerin peş peşe tasfiye edilmesi, Trump’ın başkanlığa dönüş sinyalleri verdiği dönemde kültür alanındaki kadroların yeniden yapılandırıldığını gösteriyor.
Bu gelişmeler yalnızca ABD içinde değil, uluslararası kültür dünyasında da yankı buluyor. Örneğin, Hollanda’nın en önemli kurumlarından Mauritshuis Müzesi, Amerika’ya göndermeyi planladığı eserleri yeniden değerlendirmeye aldı. Kurumun yetkilileri, “ABD’deki kültürel ve hukuki ortamın değişkenliği nedeniyle uzun vadeli iş birliklerini gözden geçiriyoruz” açıklamasında bulundu.
Trump’ın ikinci başkanlık dönemi için vadettiği kültür politikaları arasında sadece müze direktörlerini görevden almak değil, NEA (Ulusal Sanat Fonu) gibi kurumların fonlarının kesilmesi, yapay zeka destekli içeriklerin telif haklarının sınırlandırılması ve kamu yayıncılığı gibi alanlarda da daraltıcı uygulamalar yer alıyor. Bu müdahaleler, kültürel özerkliğin zeminini ciddi şekilde sarsıyor.
Müzeler ve sanat kurumları, sadece sergilenen eserler aracılığıyla değil; bu eserlerin kim tarafından, nasıl seçildiği ve hangi anlatıların öne çıkarıldığıyla da politik alanın merkezine yerleşiyor. Smithsonian örneğinde olduğu gibi, kurumsal liderlerin kişisel yaklaşımları bile bir ideolojik savaşın malzemesine dönüşebiliyor.
Trump ve Sanatta Kapsayıcılık Karşıtı Politikalar
Donald Trump yönetimi, sanat dünyasında çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık (DEI) odaklı projelere yönelik sert müdahaleleri sürmeye devam ediyor. Trump, National Endowment for the Arts (NEA) ve National Gallery of Art (NGA) gibi önemli kültürel kurumlarda DEI programlarını sona erdirerek, toplumsal cinsiyet ve azınlık temelli projelere fon sağlamayı yasaklamıştı.
Bu kararlar, sanatçıların ifade özgürlüğünü kısıtlayarak, özellikle kadın, LGBTQ+ ve azınlık sanatçıları için ciddi tehditler oluşturdu. Sanatçılar, Trump’ın politikalarını 1990’lardaki kültür savaşlarına benzeterek, sanatın demokratik ve kapsayıcı yapısına zarar verdiğini vurguladı. NEA’ya gönderilen açık mektupta, sanatçılar bu yönetmeliklerin sanatın herkese ait olduğunu görmezden geldiğini ve sanatın toplumsal hafıza ve yaratıcılığın vazgeçilmez kaynağı olduğunu belirtti.
National Gallery of Art’da DEI ofisinin kapatılması ve çeşitlilik programlarının kaldırılması ise sanat dünyasında geri dönüşü zor boşluklar yarattı. Trump, bu politikaları “Amerika’yı yeniden büyük yapmak” hedefiyle savunsa da, uygulamalar sanat dünyasında ayrımcılığı körüklemek ve kültürel çeşitliliği baltalamak olarak değerlendirildi. Sanatçılar ise dayanışmayla bu geri adımlara karşı çıkarak ifade özgürlüğünü savunmaya devam ediyor.